yetiskin tarafından yazılmış tüm yazılar

Kendimi Keşfedişim- Bölüm 7

Selinle artık dönülmez bir yoldaydık artık, artık abla demek istemiyordum ona o benim için şu andan itibaren Çınarın Annesi Selindi, benim için sikmek istediğim Selindi. Onu bir meta bir araç olarak görüyor, sadece Çınarın aşağılanmasını istiyordum, kıskançlığım hat safhaya yükselmişti. Bana ilgisi belki özel belki de rastgeleydi, ne olduğu benim için önemsiz artık ne olacağı önemliydi. Ona fırsatlar verecek yeri geldiğinde ben fırsatlar kovalayacaktım.

-Ben: Aslında aşağıda biraz ağrı hissetmeye başladım, geçen gün odadaki halin ve bugünkü giydiklerin beni çok zorladı, özür dilerim saygısızlık yaptım bunlardan bahsederek.

-Selin: Ne saygısızlığı canım benim bütün bu yaşadıkların artık sağlıklı bir erkek olmaya başladığın için. Sağlığını riske atamayız, bu haldeyken seni okula götüremem de arabaya geçelim ileride AVM’nin kapalı otoparkı var oraya geçeriz.

Araca bindik aceleyle sanki hastaneye yetiştirilecek bir hasta varmışçasına. AVM otoparkına girip köşede boş bir yere yerleştik. Sabah saatleri neredeyse kimse yoktu. Selin çantasından el kremi tarzı bir şey çıkartıp eline sürdü, jel kıvamında kayganlaştırıcı yerine kullanacaktı.

-Selin: Eldivenli mi isterdin yoksa?

-Ben: ”Eldivensiz.” Çekinerek söylemiştim sessizce. Selinse bakışlarını değiştirip,

-Selin: Canım zaten ne yazık ki yanımda yok şu an, ben sadece senin tercihini öğrenmek için sordum. Hadi koltuğu yatır, pantolonunda iyice indir kirletmeyelim şimdi. Boşalmaya yaklaştığında söyle benimde şu an üzerimdekileri değiştirme imkânım yok, lütfen canım peçete kullanacağız

-Ben: Geçen gün ağzına getireceğini söylemiştin, ne demekti o?

-Selin: Seni hınzır istemem yan cebime koy ha! Sözüm olsun sana uzan şimdi!

Komutanından emir ala çaylak asker gibi hemen pantolonumu indirip koltuğa uzandım, ceketini çıkartıp katlamıştı, soğuk elleriyle ilk temasında irkilen sikim her dokunuşunda dahada hareketlendi. Gözleri bazen sikim bazen bendeydi. Kayganlığın verdiği hızla elini harika kullanıp hafif durur nefes almama izin verirmiş gibi yapıp aniden şak şaklamalara geçiyordu. Kısa sürede doruğa ulaşmıştım, vücudumda kasılmaları hissedince “Geliyor! Geliyor!” diye haykırdım. Hemen elindeki peçeteleri yaklaştırdı, defalarca kez attırdım.

-Selin: Off şunlara bak ne kadarda boşaldın, senin için bunların dışarı atılması gerekliydi, sana demiştim. Her şey sağlınız için ufaklık. Gerçi elimde ki de pek ufak da sayılmaz da hahaha.

Daha sonra toparlandık, bana destek ve motivasyon konuşması yapmak istediğini bu konuda yardım edebileceğini, çalıştığı yerde bu işlerle ilgilendiğinden bahsetti. İlk seansımızı gece uygun bir saatte telefon üzerinden yapacaktık.

Kendimi Keşfedişim- Bölüm 6

Sanki her tarafta ışıklar vardı birden göğsümün karardığını hissetmiştim, elimdeki konsolun kontrolcüsünü bir kenara bırakıp yavaş adımlarla salona yöneldim, yürüyemiyor gibiydim ama karşımda birden mutfağımıza karşından bakan aynayı görmüştüm. Aynada Çınarın ağzı kulaklarında bakışları efsanevi bir zafer kazanmış gibiydi. Ellerini yere dizlerinin üzerine çökmüş, Çınarın sikini iştahla yalayan annemin şalına doğru atmıştı. Bu sahneyle irkildim kusma noktasındaydım artık, gözüm iyice kararmıştı.

Annemin bağrışlarıyla kan ter içinde uyandım, zar zor nefes alıyordum, annem nasıl olduğumu soruyor yoksa kâbus mu gördüm merak ediyordu. Evet artık kabustan uyanmış yeni bir kâbusun içine girmiştim, bugün okula gitmem gerekliydi. Annemin kahvaltımızı yaparken anlattıklarına göre Selin ablanın işi çıkmıştı bugün Çınar ve babam ile gidecektik. Bu durumda Çınarı görmek bana hiç iyi gelmeyecekti keşke Selin abla olsaydı. Tam çıkacakken babama bir çağrı geldi babamın da başka bir işi çıkmıştı, şimdi ne olacak gerçekten düşünmekten yorulmuştum. Kapı zili çaldı gelen Selin ablaydı. Mert amca kendi iş güzergahını değiştirip babamla ortak olacak olmasının keyfine Çınarı erkenden okuluna yetiştirmişti. Selin ablanın seslenmesiyle irkildim evdekilerle vedalaştık ve asansöre geçtik.

Bu durum beni sevindirmişti evet şans yüzüme gülmüştü anneme kızgınlık ve utançla bakarken -her ne kadar rüya bile olsa- Çınarla hiç karşılaşmayacaktım. Ağzım kulaklarımda Selin ablaya avel avel bakarken o bu durumu kendine yorarak “ellerimi mi özledin, fıstık seni” dedikten sonra bende şimşekler çaktı. Çok haklıydı özenle seçilmiş klas bir stiletto, ince siyah tenini belirgin eden çoraplar, enfes şekilde kalçasına oturmuş yırtmaçlı bir kalem etek, fit göbeğini gösterecek şekilde alttan düğümlenmiş kısacık bir saten beyaz gömlek, üstten 3 düğme açık ve tam göğüslerin arasında özel bir kolye. Sanırım kolye takmayı seviyordu diye düşünürken sert ve hızlı bir ereksiyon hissettim. Bu onunda dikkatinden kaçmamıştı.

Ne cevap vereceğimi düşünürken bodrum kata gelmiştik. Zaten onun bir cevap beklentisi yoktu, hadi arabaya geç kalıyoruz ikazlarıyla hareket etmeye başladım. Araca yaklaştığımız sırada elimdeki çantamı benden alıp arka koltuğa yerleştirdi ve bana öndeki koltuğun kapısını açtı binmeme bekler bakışlarla.

Bu jesti asıl benim ona yapmam lazımdı. Piç Çınar olsa karşısında da annem olsa kesin önden gider ve kapıyı o açardı diye geçirdim içimden. Piç! Moralimi aşırı bozmuştu. Yolda trafikte durunca asık suratımı fark eden Selin abla, önce çantasında katlanmış bir bez çıkartıp bana verdi, daha sonra yerinden hafif kalkıp eteğini sıyırarak giymiş olduğu iç çamaşırını çıkartıp çantasına bıraktı. Elimdeki iç çamaşırını alıp giydi ve eteğini düzeltti. Ne yaşamıştım ben daha yeni, o bez bir iç çamaşırı mıydı?

-Selin abla: Bozma moralini al istersen çantamdan, çok kirli değil sabah biraz sadece sıktı beni o yüzden değiştirdim.

Bunları duyunca yeniden hareketlenmem başladı, okula neredeyse beş dakika mesafedeydik daha yirmi dakikam vardı. O an bir bildirim geldi okulumuzun uygulamasından telefona. Derslerin yaklaşık bir saat geç başlamak zorunda olduğundan bahsediyordu. Aynı anda annem Selin ablayı aramıştı ne yapacaklarını konuşurken karar çıkmıştı. Selin ablada işlerini öğleden sonraya ertelediğinden bir yerlere geçip oyalanacaktık.  Sakin bir kahve zincirine yöneldik, kahvelerimizi alıp beklemeye başladık. Şakayla karışık asansörde ve arabada yaşananlara değindi. Nerdeyse uçan kuşa ereksiyona geçtiğimi, gözlemlediği kadarıyla yaşıtlarıma göre testosteron seviyemin yüksek olabileceğini anlayışla karşıladığını, Çınarın gelişimi için okumuş olduğu kitaplarda bulunun doğal olduğunu benim yaşımdakilerin sık sık boşlaması gerektiğini yoksa ileriki cinsel yaşamımı kötü etkileyebileceğini anlattı.

Kendimi Keşfedişim- Bölüm 5

Pazar günü Çınar gelmişti ziyaretime, beraber konsolda oyun oynamaya başlamıştık salonda. Annem sürekli oyunumuzu bölüyor salonda bir yerlerin tozunu almaya çalışıyordu. Annem Çınarın gelmesinden hemen sonra evde gürültüyü koparmış, babamı alışverişe göndermişti. Evde biz olduğumuz için kalacağını vurguladı. On dakika sonrası salona geldi, sabahki kıyafetlerini değiştirmişti, sanki birazda makyaj yapmış gibiydi. Sabahlık takımıylayken şimdi ipek çok güzel bir şal takmış, en sevdiği on çok yakışan bir elbisesini giymişti, bu elbise biraz dardı özellikle oval hatlarını belli ediyordu.

Oyunumuz iyice kızışmış Çınar resmen hile yapmaya başlamıştı. Biraz sakinleşmemiz için annem çocuklar diye mutfaktan bize seslendi. Bu duyuru alan Çınarın gözleri parlayıp yerinden kalkıp hızlıca mutfağa yöneldi. Sinirden yerimde kalıp sanki kilitlendim bir an, bana oyunda olsa ihanet etmişti. Çınarın yanımdan ayrılalı sanırım beş dakika olmuştu mutfaktan da kahkahalar yükselmeye başlayınca bir oyun için en yakın hatta tek arkadaşımı üzmemeliydim, sonuçta bir oyundu bunlar. Bunları düşünerek mutfağa kadar gelmiştim, koridor tarafında mutfağı görecek şekilde bir aynamız vardı, aynaya gözüm ilişti ve gördüğüm sahne aklımı kurcalamaya başladı.

Çınar oldukça yakışıklı benden daha uzun boylu en önemlisi de daha fit ve atletik duruşluydu, annesi onu benim okuduğum yerden almadan önce her zaman kızların ilgisini çekerdi ama pek yüz vermez genelde kendini herkesten üstün görürdü. Annem ve Çınar ayakta mutfak tezgahının yanın gülüşüyorlardı ama annemin eli sürekli Çınara temas halinde ara ara omzu ve kollarında bazense sanki gülmekten düşecekmiş gibi yapıp Çınarın göğüslerinden destek alıyordu.

Çok pişman olacağım bir şey yaptım kendimi gösterdim ve yanlarına gittim. Yaklaşık attığım üç adımda pişman olmuştum acaba annem Çınara ilgi duyar mıydı, babamı aldatabilir miydi? Bu soruların ışığında arkadaşıma güvenerek ve onu kendi oğlu gibi gören anneme inanarak bir anlık mutfağa dalmıştım.

-Ben: Ooo Allah keyfinizi artırsın..

-Çınar: Bro sende iyice imama bağladın haahah.

-Annem: Ayy Çınarr haha, Kaancığımm Çınar birkaç espiri yaptı ona gülüşüyorduk, Çınarcım senden sende hadi anneni bekletme.

-Çınar: Aaa evet, görüşürüz hadi ben kaçtım, sorun yok değil mi Kaan?

Çınar bana selamlaşmamız için bir yumruk uzattı bende ona aramızda sorun olmadığını belirtip vedalaştım. Çınar bize geldiğinde annesinin ve babasının AVM geçtiklerini söylemişti ama nasıl olurdu bu? Annem benim bir şeyler fark edebileceğimi mi düşünmüştü, yoksa günahlarını mı alıyordum?

Akşam yemeğimiz yerken hafiften onu inceleme başladım, babam eve gelmeden makyaj silinmiş, şal ve elbisesi değişmişti, bizimle yemek yerken derin düşüncelerde kısa kısa yeni iş hakkında babam koşuyorlardı. Gün içerisindeki yaşadıklarım tarafından derinden sarsılmıştım.

Kendimi Keşfedişim- Bölüm 4

Bu olanlar tam bir utançtı, bir daha nasıl bakacaktım Selin ablanın yüzüne. Sabah uyandığımda dün olanlar, Selin ablanın söyledikleri kulağımda çınlıyordu “Kaanla gurur duyuyorum, keşke ağzıma getirseydim seni, bu tangayı dün sizdeyken giydim, seninle roleplay yapalım sanki Çınarla oynama bahanesiyle gelip benimle sex yapmak istiyormuşsun gibi”. Selin ablanın cinselliğe bu kadar aç olması ve rahatlığı bana özel miydi, beni beğenmiş ya da eskiden beri arzuluyor olabilir miydi? Saçmaladığımı fark ettim, onunda söylediği gibi ben onu annem oda beni oğlu gibi görüyor sadece yaşadığım talihsizlikten beni utandırmadan kurtarmaya çalışmıştı.

Artık hafta sonuydu evden pek çıkmaya niyetim yoktu, hatta odadan bile çıkmaya bilirdim. Anne kahvaltı için seslendi sanırım hasta numarası yaparsam pazartesi günü okula gitmez, doğal olarak Selin ablanın ile karşılaşmazdım. Gerçi o bana dokunurken bile eldiven kullanmıştı, bu durumu sadece medikal, sağlıkla ilgili, çözmemiz gerek diye kendince sınıflandırmıştı. Annem kapıyı çalarak odaya girdi.

-Anne: Günaydın bebeğim, kahvaltı hazır, Selinin dedikleri dün çok gururlandırdı beni. Dedikten sonra hafifçe eğilerek anlıma bir öpücük kondurdu. Selin adını duyunca yüzümün kızardığını hissettim hafiften telaşlanmıştım, şimdi hasta numarası yapmanın tam zamanıydı.

-Ben: Anne bugün hiç halim yok dün çok yorucuydu, lütfen dinlenmek istiyorum bugün biraz. Bütün gün yarı ereksiyon hali vücudumu yıpratmış beni bitkinleştirmişti. Annem çok üstelemeden tamam sonra yersin diyerek odadan ayrıldı. Akşama olana kadar çıkmadım, akşam yemeği için üzerimdekileri değiştirdim masada donatılmıştı gene ama tabak fazlası vardı biz 3 kişiydik masada 6 tabak vardı. Anneme misafirler kim diye sordum. Çınarlar geleceğini babalarımızın iş üzerine konuşacağını söyledi. Daha geçen gün buradaydılar diye sorun çıkarmak istesem de ne fayda geleceklerdi.

-Ben: Çok kötü hastayım bana odada olurum, hem belki bulaşıcı bir şeydir onlara da geçmesin şimdi.

-Annem: Ayy zaten Çınarlar dediğime bakma sen Çınar kuzenlerine gitmiş sabahtan senin gibi mide o, sosyal bir çocuk. Annem çınarı bana karşı kıyaslamıştı bazen başka kişilere beni överken bazen de beni doğrudan özellikle sosyal olmadığım için azarlardı.  

Mutfakta bir şeyler atıştırıp hemen odaya döndüm, Selin abla ile eşi Mert amca gelmiş yemeğe başlamışlardı. Yükselen seslere bakılırsa yemek bitince iş konusu başlamış fikriler havada uçuşuyordu. Dananın kuyruğunun koptu o an; sanırım Selin abla bana geçmiş olsuna geliyordu.

-Selin abla: Sen dur bitanem, ben giderim Kaancığımın odasına hemen bir geçmiş olsun diyeyim, hem o benim oğlum gibidir. Kapı önce iki kez tıklatıldı, daha sonra odanın aydınlatması açıldı. Yatağın içine gömülmüştüm ama ne fayda korkularım hemen dibimdeydi. Yatağan kenarına oturduktan sonra;

-Selin abla: Kaancığım geçmiş olsun, Çınarın ve Mert amcanın da sana geçmiş olsun dilekleri var fıstığım. Öncelikle sana teşekkür ederim annene ağzından bir şey kaçırmadığın için, gerçi senin bana teşekkür etmen lazım asıl ama, diyerek kahkahalarını yükseltti. Banada komik gelmiş sonuçta kadın benimle ilgilenmişti. Utanmamla ilgili telkinler ve tavsiyeleri sonrası yüzümü ona çevirdim yataktan doğruldum ve onu dinlemeye başladım.

-Selin abla: “Nereye kadar benden ya da başkasında kaçabilirsin ki anneni de daha fazla şüphelendirmiş olursun. Hem yarın bir gün beraber iş ortağı olacağız bitanem benim.” İş muhabbeti ile ilgili ortamın gerginliğini alması için konuştuk biraz. Selin ablayı konuşmamız boyunca göz ucuyla süzmüştüm, giymiş olduğu elbise sanki onun için dikilmiş gibiydi özelliklediz üstü mini etek kısmındaki işlemeler bacaklarını ön plana çıkarırken, derin göğüs dekoltesi iri memelerinin tam ortasındaki inci kolyeleri adeta ışık altın da parlıyordu.

-Selin abla: “Şu bizim numaracıya da bak sen bizi kandırıyor. Hayatım beğendiysen söyle hahahaha, ayy neysen sen şimdi gene yatağa gömülürsün falan şimdi hiç bozmayalım biz bu durumu hadi geçmiş olsun aşkım.”  Diyerek yanağımı dolgun dudaklarıyla öpüp yanımdan ayrıldı. Acaba her şeyi mahvetmiş miydim? Bana cevap verdirmeden ayrılması nedendi?

100 METRELİK BAKIŞ

BU SALT 31 ÇEKMELİK BİR YAZI DEĞİLDİR LÜTFEN ÇEKERKEN BENİM DUYGULARIMI DA DÜŞÜN ! AMA ÇEK İSTERSEN YANİ Ecnebi buna ‘’thousand-yard look demiş yani ADHD bakışı staring off into space. Yani o an ne yapıyorsan neye bakıyorsan bak sanki herkes,  her şey camdan yapılmış ve sen öyle bön bön bakıyor durursun ama zihninde durum hiç böyle değildir. 8 yaşında hiperaktivite tanısı almış birisi olarak çok çektim bu bakıştan en basitinden arkadaş ve akademik ortamlarda ilgizilik olarak değerlendirildi durumum. Ve bu şöyledir mesela hoca derste muzla ilgili bir şey anlatıyor muzdan çocukluğumda ailemle gittiğim muz denizi gelir aklıma ve daha sonra orada kısa boylu bir abi vardı çok güzel ketçaplı tost yapardı. Ne oldu o abiye şeklinde.Bu durumun sürekli yaşandığını ve çok daha uzun sürdüğünü düşünün. Bu durumda bağlamdan koparsınız ama son düşündüğünüz aklınızda kalır güzel bir rüyadan uyanmaya benzer ama genellikle güzel değildir.

Son düşündüğümü de hatırlamamaya başlamıştım… Biraz da üstüne deprsyon serptim sanırım.

Döner kokusu kanalizasyon kokusuna karışıyor, eski bir handayım ilk ofisimdeyim. Kendimi dışarıya attım.

İstiklaldeyim… Avustralya’nın 200 yıl önceki faunasından hallice bir biyolojik çeşitlilik var. 100 metrelik bakışımla yürüyorum. Yanımdan nadiren geçen güzel kadınlar ve saç ekiminden yeni çıkmış Araplar yol boyunca ara ara kendime getiriyor beni ama olmuyor yine de ilaç lazım. Böyle hissettiğim zamanlarda okuma ihtiyacı hissederim. Sahaf fantezim yok o kadar cihangirli soğuk su solcusu olamadım. Zincir büyükçe bir kitapçıya giriyorum. İstiklalin ortasında bilen bilir.Felsefe bölümüne doğru gidiyorum ve buldum Seneca- Ahlak Mektupları. Tam hizzasında inanılmaz bir kıç var. Zevkime göre biraz küçük kalıyor ama deve toynağındaki kabartının estetikliğini siyah taytı bile gölgeleyememiş. Hafif bir ter basıyor. Kitabı almadan kaçmak istiyorum. O şeyin çekim alanında kaybolmaktan korkuyorum. Ahlak mektuplarının yanında terbiyesizce güzel bir göt var yani gençler. Delikanlı dostlarım anlar bazen böyle bi çekim görünce çaresiz kalırsınız- Pardoonn, bakar mısınız ? diye gircem yani en kötü gay gibi. Başka çare yok yüzünü görmeme gerek yok 🙂 Bi de gitmiş varoluşçu kitaplara bakıyor. Azmak ve düşme hissi dışında ilk defa başka bi şey hissediyorum. Bu kadar güzel götü olan bir insan evladının varoluşsal sancı çekme hakkı var mı, çekebilir mi yani ? Ama babanın alanı bu… saatlerce izlenen duvar krizi bastırmak adına okunmuş onca kitap… Yer altından notlar ilk bölümü bitirmek 3 tane xanax etkisi yaratmıştı bende 200 yıl önce yaşamış kumarbaz bir mühendisin benle aynı problemleri yaşamasıydı beni rahatlatan. O kadar özel olmadığımdan emin olmak istiyordum ki boşa harcamamış olayım şu hayatı.Her neyse kafa çalışıyor ama patlamak istiyorum CMYLMZ anlatıyor ya TOEFLlar… grammer dersleri… orda patlamak istiyorum yani. Basit de olmalı aynı zamanda biliyosun çok derin girince o şekil patlarsın çümkü hayatım bunu tecrübe etmekle geçmişti.-Camus’un yabancısının öğle sıcağı seni o taytla terletir dedim. Ve bana döndü ve gördüğüm en güzel yüz metre bakışını attı ama mona lisa gülümsemesi gibiydi hatları çok ince ama genele vurunca ifadesiz. Göğüsüme doğru bakıyordu kalp atışlarımı hissediyor mu acba diye düşündüm, çıplak hissetim ve sonrasında olmak istedim. Küt siyah saçları ve büyük gözleriyle Jesse Pinkman’ın eroinman sevgilisini andırıyordu biraz. Renkli göz sevmezdim kahve gözler beni güvende hissetirir. O andan itibaren sevmeye başladım.Ve o bakış bana götünü unutturdu arkadaşlar hatırlayabildiğim kadarıyla yazdım :D- Spor taytı bu dedi, böyle girişlerle terletmen zor… Bugünlük bu kadar çarpıntı yeter dostlar kalanı yine aşağıdakinin keyfine göree

Hayvan Otlayan

Reşit’in kapıyı açma sesine uyandım. Dinledin mi amından bal damlayan sosyete güzeli dedi sırıtarak, dinlenmediysen senin keyfini beklemem haberin olsun diyerek beni bu gecede sikeceğinin, daha doğrusu hayvan gibi yine sert şekilde sikeceğini edeceğinin mesajını veriyordu hayvan herif.. Bulaşık içindeki alüminyum tasa önce süt döktü sonra içine getirdiği ekmeği doğradı ve tek bi tane olan kaşığı sırayla kullanmamızı dikte ederek anlam mı beni diyerek aşağlayıcı bakışlarla ikna etmişti. Aynı tahta kaşıkla tasın içinden bi o hayvan, bir ben süte ıslanmış ekmeği yiyorduk. Yedikten bir süre sonra gel buraya diyerek oturduğum yerden beni asılarak kucağına çekti, dikine uzattığı yerdeki bacaklarının üzerine yan şekilde oturtarak taytımın altından sikini hissedebileceğim şekilde hayvan gibi göğüslerime saldırdı bu kez önce, dün gece kıtlıktan çıkmış köylü fakiri gibi olan bu cahil hayvan, yemeğin sırasını karıştırmış gibi davranırken, hayvan herif bugün daha sakince ama ilerde yine kuduracağından emin olduğum köpek gibi göğüslerimden ısırarak salyasını akıtarak kendisini ödüllendiriyordu bu dağ başında, benim tecavüz gibi sikilişim bu hayvana bir ödül vermek gibiydi burada.. Sonra yine ani bir kararla ayağa kalkıp altını çıkartıp zorla sormadan ağzıma sikini sokmaya başladı, kusura bakma ablacım diyerek söze başlaması acaba insafa mı geliyor bu hayvan diye düşünürken ne fark eder ki diye düşündüm sonra, öyle de böyle de bu hayvanın beni sikişinden kurtuluşum yoktu.. evet, kusura bakma ablacım ama senin dün geceki ıslaklığın ve amının darlığı, kocanın seni tam manasıyla sikemediğini gösteriyor diye soru şeklinde benim cevabı mı bekliyordu ve cevap gecikince, sana diyorum amınakoyduğum söylesene, kocan seni sikiyor mu sikmiyor mu diye hiddetle sordu, o kadar cahildi ki, cevap veremeyişimin nedeni kendisiydi, ağzımın içinde demir gibi esnemeyen o siki varken cevap vermemi bekliyordu. Bende refleksle kafamı geri çekip, gayri ihtiyari sanki savcıya ifade verir gibi, biz senin gibi değiliz, hafta içi yoğun oluyoruz ve kocamla aile planlaması düşündüğümüz için sadece haftasonlarımızda ve tatillerimizde seks yapıyoruz dedim. Kahkaha atarak seks ne amınakoyduğum orospusu, sikiş diyeceksin dedi emrivaki şekilde ve ardından bak şimdi hoşuma gitti böyle açık sözlü ve samimiyetle cevap vermen dedi. Eee burası dağ başı birileri yenecek ki, birileri hayatta kalacak diyerek, sen benim yaralı ceylanımsın diyerek güya romantik oluyordu köpek herif. Hadi şimdi altını çıkart diyerek beni de ayağa kaldırdı, daha ben elimi belime atmadan kendisi yine bir çırpıda asıldı taytımı ve altımda külot olmadığının farkına varmıştım bir anda ve refleksle elim bacak arama gitti, hayvan dediki külotun dün gece yırtıldı artık ona gerek yok üzerindeki bu şey yeter dedi. Olayların şokundan ve travmasından kıçımda külotumun olmadığıyla şimdi yüzleşiyordum.

Acaba kim bilir bu hayvan beni sikişin etkisiyle bayıldıktan sonra nasıl ne şekilde sikti, ne kadar ağzıma ve amıma boşaldı bunları bile bilmiyordum. Yüksek libidoma rağmen evde hayatta kocamın ısrarına rağmen ağzıma spermlerini almadığım halde belki de bu hayvanın genetiği düşük kaliteli spermlerini yutmuştum, daha da kötüsü hamile bile kalabilirdim. Bunları düşünüp sorgularken hadi yine yat uzan ayır bacaklarını diyerek kafasını bastırarak bacak arama soktu ve o güçlü ve sertlikte sikiyle yarışır diliyle amımı rastgele fakat kudurtucu şekilde yalamaya başladı. Köpeğin kemik yaladığı gibi yalıyordu fakat bu köpek şimdi antrikota sahip bir köpek sayılırdı diğer sokak köpeklerine nazaran..

Diliyle yine önce aklımın kilidini çözmüş sonrada arkasından zaten bedenimin kapısını kolayca açıyordu şimdi, fakat saf ve güzel temiz kalbim yine tek başına aklıma meydan okurken, ruhum yavaştan aklımla bir olup kalbimi sessiz çığlıklara itiyordu. O hayvan beni sikerken, yalarken gözlerimden usul usul akan yaşlar çeneme kadar gelip oradan boynuma damlıyordu fakat aşağıdaki hazinem, bal kutum ise resmen sessiz şekilde gürleyen bir şelale gibi o hayvana istediğini veriyor, sanki beni kendisini arzuluyor intibası veriyordu, aslında evet bu yaşattığı hayvanlığın bazı anlarında kah kasılarak, kah titreyerek orgazm oluyordum fakat bu onu isteğim anlamına gelmiyordu. Bu cahil empati ve muhakeme yoksunu hayvan sanki düşüncelerimi okuyormuş gibi bir anda kafasını amımdan kaldırıp, bak sende istiyorsun işte niye zorlaştırıyorsun diye sırıtarak kendisine anlam yüklüyordu. Hadi domal dedi sonra, ben biraz ağırdan alınca aniden o ince belimi kavrayarak hadisene amınakoyduğum karısı ve aşağılayıcı hakaretler ile beni de kendi gibi köpekleştirmek istercesine dört ayak üstüne domalttı, sikini amıma fırça gibi bi kaç kez sürttürkten sonra, kalbiminden biraz olsun söz sahibi olduğu amım yine kasıldı ve sikini kabul etmedi, buna sinirlenen hayvan öfkelenerek dünkü gibi beni zora sokma diyerek öfkeyle amımı yırtar gibi sokmaya başladı, o güzel, saf, temiz duygulara sahip kalbim yine kaybetmişti artık. Bu hayatta bi kaybeden hep mi kaybederdi diye düşünürken beni ağlata ağlata sert şekilde sikmeye devam etti, amımın kasılması biraz daha azalmıştı, ıslaklığı zaten yeterince fazla olduğundan dolayı biraz olsun bana iyi davranıyordu artık aklım, kalbim ve ruhum.. Arkamdaki o köpek ise söylene söylene sikiyor, kocan olacak herif seni böyle görse belki kıymetini bilir diyerek benimle ve kocamla dalga geçiyordu. Söylediğinde kısmen haklı olduğu gerçeği onu büsbütün haklı yapmıyordu fakat amımın sıradışı ıslak ve kor gibi yanıyor olması bu köpeğe haklılık duygusu ve beni kendisinin daha çok hakkettiği savını düşündürüyor, o da hayvani içdüsüyle hareket ediyordu.

Ben bunları düşünürken bir anda uluyarak kasılmaya ve içime boşalarak daha siki içimdeyken spermlerinin dışarı sızdığını kasıklarımdan doğru bacaklarıma ılık ılık aktığından farketmiştim. Beni kendine çevirdi ve sikimi yalayarak temizle ve sonra kucağıma otur dedi. Çaresiz fakat kah iştahla kah düşünce dolu kafamla sakso çekmiştim onun tabiriyle, boşalmasına rağmen siki sertti hâlâ, hadi gel otur şimdi kucağıma dedi, oturdum fakat siki altımda kaldı, kalçalarımın arasında sıkıştırmıştım istemeyerek ve bu hayvan bunu da sanki ona aşık olduğum için jest yaptığımı sanarak, aferin güzel orospum benim dedi, kalçalarımı oynatmamı üzerinde sürtünmemi istiyordu ve dediğini yine çaresiz yapıyordum, o da göğüslerimi yine yoğura yoğura yalıyordu, ısırıyordu, bu hayvanın lügatında kesinlikle öpmek okşamak diye bir eylem yoktu emindim.

Az doğrul ve sikimi elinle içine sok dedi gözlerime alaycı bir şekilde bakarak, dudaklarımı ısırmamak için duygusuz gibi olmaya çalışıyordum bu hayvana koz vermemek için fakat sanki beni böyle görünce vazgeçecek yanılgısı da ayrıca yoruyordu zihinsel olarak. Bu kez daha rahat almıştım bir önceki birleşmeye göre, göğüslerimden ağzını çekerek, hadi zıpla kucağımda diye komutunu yine verdikten sonra göğüslerimle et dişler gibi dişleyerek canımı yakarak yoğuruyor ve salyalarını akıtıyordu. Ben ise farkında olmadan iki yana salınmış olan ellerimi omun ensesinde birleştirmiş kafamı boynuna gömmüştüm. İlk kez ismimle hitap etti bundan dolayı, Özlem işte böyle olacaksın dedi, ben boş bulunup nasıl yani dediğimde, beni isteyerek sikişeceksin benimle dedi. Şimdi bu acı itirafı benden duymak istediğini belirtti ve hadi bana kocacım de dedi, içimden en sonunda kalbime mahcup bir şekilde en büyük ihaneti ederek, nasıl olsa buradan ölü yada diri kurtulacağım güne kadar sikileceğim için, evet Reşit evet kocacığım evet aşkım işte böyle sik beni, kocamın kıymetini bilmediği amımı sen sik dedikten sonra hayvan oğlu hayvan kontrolünü kaybetmiş kuduz köpek gibi daha da şehveti artmış şekilde benim şaşkın bakışlarım arasında beni bir anda misyoner pozisyonuna getirerek sert hızlı ve altında eze eze sikmeye başlamıştı, az da olsa az evvel ağzımdan çıkan zayıf cılız zevk inlemeleri yerini yine çığlığa bırakmıştı. Bu kez garip bir senkronize olarak boşalmış, kocamla yaşayamadığım bu zevki hiçte kabullenemeyeceğim bir şekilde yaşamıştım. Sabah beni Reşit uyandırdı ve bana basit köy kahvaltısı hazırlayıp, bir iki parça temiz olduğunu iddia ettiği köylü kadın kıyafeti vermişti giymem için, bir şalvar bir tane de gömlek. Sonra da kapıyı üstümden kilitleyerek çıkıp gitti.

İnsan Kaynakları -Giriş-

Her gün hikaye gelmeyecek.. Boş kaldığım zaman yazacağım… Sub’ın canlanması için çağrıda bulunan Single_Appeal_8699’a kulak verdim.

Adım Kaan, 23 yaşındayım. 4 kişilik bir ailenin en son çocuğuyum. Babamın ismi Hamdi, Emekli ve çiftçi. Annem Nurten ise ev hanımı. Bir de Ablam var. İsmi Nergis. Evli ve 1 çocuğu var.

Babam ömrü boyunca sürekli çalışmış, çabalamış birisidir. Ekmeğini taştan çıkartır deyiminin yüz bulmuş halidir. Ömür boyunca çalışmış, kazandıkları ile tarla almış ve bizim okumamıza vesile olmuştur. Ama tam bir despot adamdır. Asla sevgi sözcüğü kullanmaz, daima mesafeli ve ciddidir. Bir isteği var ise hemen yapılmalı aksi düşünülemez. Annem ise tam itaatkar bir kadındır. O çok daha sevecen ve yakındır bize. Her fırsatta bizi kollar, ne yapmak istiyorsak izin veren birisidir. Ablam ise benden 7 yaş büyük, ben yaşlarında evlenip gitti. Köyden, çiftçilikten nefret ediyordu. Üniversitede psikoloji okuyup, orada tanıştığı eniştem Serhat ile üniversite biter bitmez evlendi. Beraber İstanbul’a taşınıp yaşamaya başladılar. Babamın da en büyük gayesi, bizim okumamız ve onun yaşadığı zorlukları yaşamamızdı..

Beni babam çok güzel yetiştirdi, zaten oldu olası yerinde duramayan birisiyim. 1.70 boyunda 70 kilo bir adamım. Aman aman ne yakışıklılığım var ne de boyum posum. Sadece sürekli tarla işlerinde çalıştığım için, el becerilerim ve fiziğim daha diri. Birde Allah vergisi insan sarrafı olmam ve ağzımın iyi laf yapması..

Köy yerinde insan ilişkilerim çok fazla gelişmemişti, çünkü çoğu dümdüz insanlar bir şey görmemiş insanlardı. Üniversitede ise istediğim bölümü tutturamamıştım. Mezuna kalmak istemediğim için de iktisat bölümünü kazandım. Sonradan ise çok sevdim ve üzerine düştüm.. Üniversite bitince iş bulamamıştım, bir sürü yere başvurmuştum ama bir türlü olmuyordu. Çok düşük maaş teklif ediyorlardı ama o maaşla yaşamam mümkün değildi. Bir gün, Eniştem beni İstanbul’a davet etti. Arkadaşının sarrafında bana iş bulduğunu, kendi mesleğimi yapana kadar, burada çalışmamın gerektiğini söyledi. Hatta bir süre onlarda kalabileceğimi söyledi. Bende el mecbur kabul ettim.

Çalışmaya başlayalı 4 ay olmuştu. Nergis ablam ile de iyi geçiniyorduk.. Benim yanımda çok rahattı. Yeğenim de bana alışmıştı. Onunla da oyun oynuyorduk. Eniştem de ben varım diye rahat rahat geceleri dışarıya çıkıyordu. Geç saatlerde eve geliyordu.. Bizde yeğenim Can uyuduktan sonra film vs izliyorduk. İzlediğimiz filmler genellikle entelektüel seviyesi yüksek, sanat filmleriydi. Ablam güzel bir kadındır. Benden biraz kısa hafif balık etli, beyaz tenli ve geniş kalçalıdır. Gündüzleri, yeğenime bir dadı tutmuşlardı.

Bir gün sarrafta çalışırken, sürekli gelen ve geldiğinde yüksek paralar ödeyip altın alan müşterimiz geldi. 65 yaşlarında, son derece şık ve karizmatik birisiydi. İsmi Necati. Aramız kısa sürede iyi olmuştu. Patronum Nebi bey de bu durumdan memnundu. Bazen sırf benimle sohbet etmek için bile gelirdi. İşte o günlerden birisiydi.

Necati- Nebi, Kaan ile az sohbet edeyim eğer işi yoksa..

Nebi- Olur Necati bey, sen nasıl istersen…

Hemen yanına geldim, yanına oturdum ve sohbet etmeye başladık. Hayata karşı bakış açımı, ne mücadeleler verdiğimi falan öğrenmişti. Onun çevresi, çocukları, torunları son derece şımarık ve iş bilmez insanlardı. Necati bey, küçüklüğünden beri çalışmış yokluk içinde büyümüş bir insandı. Zekasını ve azmini kullanarak, kendi atölyesini açmış. 40lı yaşlarında ise kendi giyim markasını kurmuştu. Hakikaten de ülke çapında değerli bir marka haline gelmişti. Ama şu anda içinde bulunduğu durumdan çok rahatsızdı, çocukları ve torunlarının beceriksiz olduğunu, eğer şirketi bırakırsa da kısa süre içinde ya batacağını yada satacaklarını düşünüyordu.. Her birisi emekli olması için baskı yapıyor, bir an evvel şirketi yönetmek için bir biri ile yarışıyordu…

Necati- Kaan, ben bu hayatta çok başarılı oldum ama en büyük başarısızlığım, çocuklarımı eğitememem oldu… Beceriksiz olmaları benim suçum. Kızım Türkan koca kadın oldu ama hala büyümedi. Oğlum Tugay ise boş hırsların içinde, hala hayalci ve insan ilişkileri berbat..

Ben- Elinizden geleni yaptığınıza eminim. Bunları düşünmeyin artık.

Necati- Bir şey düşündüm ama işe yarar mı emin değilim..

Ben- Eminim işe yarayacaktır.

Necati- Sen lazımsın bana, insan ilişkilerin iyi ve insanların yürüyüşünden nasıl biri olduğunu anlayan birisisin. Yaşın henüz küçük ama sanki 100 yaşındaki bir insanın gözlem yeteneğine sahipsin. Seni şirketimde işe almak istiyorum. Hem çok seveceksin, hem de çok para kazanacaksın. Ayrıca sana yükselme fırsatı da veriyorum..

Ben- Ne iş yapacağım Necati bey. Ayrıca nasıl işinize yarayacağım…

Necati- İnsan kaynaklarına düşünüyorum seni. İşe alımları sen yapacaksın ve tüm şirketin nabzını sen ölçeceksin. Tüm toplantılara katılmanı sağlayacağım ve gözlemlerini sadece bana ileteceksin. Bu şirkete adam akıllı insanlar gelecek ve çalışacak. Hayırsız evlatlarımı ve torunlarımı sen gözlemleyecek ve daha sonra gerekeni ben yapacağım..

Ben- Nebi abiye ayıp ederim, onu bir anda bırakmam bana yakışmaz..

Necati- İyi bir çalışandan ziyade iyi bir insansın sen. Ben zaten onunla konuştum iznini verdi.. Fırsat artık elinde gerekeni yapacağına eminim.

Biraz daha sohbet ettik. Daha sonra yarın işe başlamamı söyledi. Nebi abiye her şey için çok teşekkür ettim. Eve gelir gelmez ablama ve enişteme olanları anlattım. Çok sevindiler hatta işler iyi giderse, kendi evime bile çıkabileceğimi söyledim. Ablam biraz üzülmüştü ama ses çıkartmadı.

Sabah oldu ve çok güzel bir şekilde giyindim.Sirket biraz uzak olduğu için erkenden kalktım. Gider gitmez, Necati bey ile odasında buluştum.Bana şirketi anlattı. Neler yapıldığını,hedefleri neler olduğunu vs her detayını bana uzun uzun anlattı. Ardından muhasebeye gidip girişimi yapmalarını ve vakit kaybetmeden ise başlamamı söyledi. Aramızdaki ilişkiyi ise kimseye söylemem gerektiğini de vurguladı.

Muhasebe departmanına indim, -1. Kattaydı. Muhasebe müdürünü görünce küçük dilimi yuttum resmen. Sarı saçlı, sekreter gözlüklü, çizgili takım elbiseli milf denebilecek bir kadındı.

Şeyma hanım, son derece alımlı ve seksiliginin farkında olan bir kadındı. Giydiği takım, son derece normal ama onun içinde bile parıl parıl parlıyordu adeta. Çizgili eteği, diz kapaginin altındaydı ama kalçası o eteğe sığmıyordu. Üzerindeki gömlekte 2 düğme açık ve eğilince dekoltesi ortaya çıkıyordu. Destekli sütyeni ile birleşen göğüsleri adeta nükleer başlık gibi gözüküyordu.

Kendimi tanitinca ve cwme bakınca şaşkınlığını gizleyemedi. Neden bu işe layık olduğumu anlamamıştı, hem tecrübem yoktu hemde sıradan bir insandım. Çok kibirli konuşuyor, üstten bakıyordu.Burada çalışmanın zorluğundan, marka değerinden vs bahsediyordu.. Bir müddet konuştuktan sonra işe alımım gerçekleşti.

Orada çalışan bir kişi odamı gosterdi, orta büyüklükte şık bir odaydı. Ne yapmam gerektiğine dair bir fikrim yoktu ama bunun için akşamdan okumalar yapmıştım.

Biraz süre gecmisti ki Necati bey odama geldi, isim ile alakalı detaylardan bahsetti. Bende çalışanların üzerinde incelemeler gerektiğini, hangi iş kolundan kim gereksiz, kim kazandığı paranın hakkını veremiyor onları öğrenmek istediğini belirttim. Bu konuda da hem fikir olduktan sonra bana bir sekreter ataması yapmam gerektiğini söyledi. Bende aceleye getirmemizi ve işi biraz daha öğrendikten sonra alım olması gerektiğini söyledim. Necati bey ile bir müddet daha konuştuk.

Öğle yemeğine yalnız başıma gittim. Büyük bir yemekhane ve mükemmel yemekler vardı .Herkes gözümün içine bakıyor, fısır fısır konuşuyordu. Beklenmedik bir işe alım olması ve tecrübesiz olmam nedeniydi. Güzelce yemek yerken yanıma benden daha küçük tahminen 20 yaşında genç yakışıklı birisi geldi.

Kendisi Türkan hanımın asistanı olduğunu, yemekten sonra beni odasında beklediğini söyledi. Çok geçmeden bir başka birisi daha geldi, güzel ve çıtı pıtı bir kızdı. Onun da benden küçük olduğu belliydi, kendisi Tugay beyin asistani olduğunu ve yemekten sonra benimle görüşmek istediğini söyledi. Bende ikisine de tamam dedim. Yemeğimi yedikten sonra ilk önce Türkan hanım odasına gittim.

-1 Kat ile beraber toplam 4 katlı bir binaydı. Giriş katinda yemekhane, üst katında benim de departmanının bulunduğu ve aynı zamanda ARGE, satış,hukuk departmanları. En üst katta ise yönetim departmanı ve Necati beyin devasa odası bulunuyordu. Bende yönetim departmanına gittim. Tugay bey ile Türkan hanımın odaları yan yana idi ama onlarında kocaman odası vardı.

İlk önce Türkan hanımın odasına girdim.

Türkan- Gelin Kaan bey, oturun lütfen…

Türkan- Lafı uzatmasını sevmem,bu işe nasıl girdin, babam seni neden aldı hiçbir fikrim yok ama şunu bilmelisin ki, gelecekte bu şirketi ben yöneteceğim. O yüzden sıkı çalışmalı ve arani benimle iyi yapmalısın.

Ben- Sizlerin gözüne girmek için elimden geleni yapacağıma emin olabilirsiniz efendim.

Türkan- Bende bunu duymak istiyordum ama fazla söyledin. Tugay’a değil bana itaat edeceksin. Bunları söylerken ayağa kalktı ve sol tarafında bulunan masanın üstündeki,kristal şık bir şişeyi eline aldı, içerisinde viski olduğunu düşünüyordum. Ayağa kalkınca fiziği gözüme çarptı, ince bilekli, sıkı kalçaları içimde birseylerin kıpırdanmasina sebep oldu. İşveli konuşması da cabasıydı. Yüzünde gram kırışıklık yoktu, botoks gibi şeyler yaptığı barizdi. Parfümün kokusu oturduğum yere kadar geliyordu. Eminim bu dik goguslerinin sebebi de estetikti. Bana bir bardak viski uzattı ve uzatırken çok imali bir şekilde gozlerimin içine baktı.

Ben- Kullanmıyorum iş saatlerinde efendim.

Türkan- Biraz zaman geçsin, iş stresini başka türlü atamayacagini anlayınca içersin. Dediklerimi unutma!

O esnada asistanı Emre’yi yanına çağırdı, Emre’nin elinde bir kağıt vardı. İçinde iş başvurusu yapmış bir dizi insan vardı. Stajyer ilanı için yapılan başvurulardı bunlar ama özenle seçilmiş gibiydi.Hepsi erkek ve yakışıklıydi ama okulları öğrenimleri son derece yetersizdi..

Türkan- Bunların içinden birini seç ve departmanı da sen belirle.

Emre kağıdı bıraktıktan sonra Türkan hanımın gözlerine baktı ve bıyık altından gülümsedigini gördüm sanki.Turkan hanım kayitsiz kaldı ama o giderken arkasından bakmayı da ihmal etmedi. Son konuşmaları yaptıktan sonra Tugay beyin odasına gittim.

Ben geldiğinde odasında bulununan mini golf sahası ile oyun oynuyor, kablosuz kulaklığı ile bir yandan konuşuyordu. Beni görünce eliyle oturmam gereken yeri gösterdi.

Tugay- Ben ne anlatıyorum ulan sabahtan beri, o atı istiyorum, annesinin kazanmadığı yarış kalmadı, kaç bin dolarsa alınacak. Hala niye anlamıyorsun embesil herif.

Tugay- Akşama o at benim çiftliğimde olacak o kadar.

Telefonu kapattı ve bana doğru baktı. Bir an varlığımi unutmuş gibiydi. Sonra bir bardak su doldurup içti.

Tugay- Sen kimsin, neden bu iştesin ? Neden aldı babam seni.

Ben- Bir fikrim yok efendim, bunu Necati beye sorsanız daha iyi..

Tugay- Kime ne soracağıma sen mi karar vereceksin ? Neyse babam ile hesaplasirim ben ama sen şunu bil bu şirkette ömrün uzun değil. Yıllardır yanımda büyüttüğüm elemanını kovmasaydi babam, şuan senin pozisyonunda işine devam ediyordu..

Tugay- En ufak yanlışını görürsem yakarım çıranı, babam bile mani olamaz.O Türkan’a da yaranmaya çalışma.. Ben- Siz nasıl isterseniz efendim..

Tugay- Aferin ama ben sana kanmam, sakın bana yağcılık yapayım deme.. Çıkarken asistanı Gaye’yi çağırdı.Gaye hemen iki düğmesini açıp içeriye girdi. Bende kendi odama geçtim, nasıl bir durumun icinde olduğumun şaşkınlığı vardı ama bende dişimi gostermeliydim.. Tüm başvuru ilanlarına göz gezdirmeye başladım, o erkek adaylar dışında bir sürü de kadın aday vardı. Ama anlaşılan Türkan hanım kendi zevkine göre filtrelemisti.. Gece geç saate kadar çalıştım,şirket işleyişi hakkında bilgi edinmek için var gücümle tüm dosyalara odaklandim. İsimleri öğreniyor herkesin mevkisinin hakkini verip vermediğini kontrol ediyordum.

Aksam 11 olmuştu, binada kimse kalmamıştı ama bir sürü şey öğrenmiştim. Yerimden doğruldum ve odadan dışarıya çıktım… Güvenlik beni gördü, biraz lafladık. Aynı memleketten çıkınca biraz daha rahatladı.

Güvenlik- Bu yaşta bu mevkide olmak başarıdır, demek ki seni begenmisler ve duyduğuma görmek büyük patron almış seni.

Ben-Burda herşey hızlı yayılıyor anladığım kadarıyla…

Güvenlik- Cadı kazanı burası, kendine hal ve hareketine hep dikkat et ve kimseye güvenme. Kıskançlık buranın huyudur. Göze batarsan herkes seni yemeye çalışır. Hele ki o torunlar…

Ben- Görmedim onları ben..

Güvenlik- Yurt dışında onlar Türkan hanım ve Tugay beyin cocuklari… Beraber defileye gittiler. Onlara göre bunlar çok daha iyi anlaşır, ama en az onlar kadar kibirlidirler.

Ben- Türkan ve Tugay peki ?

Güvenlik- Şeytanın secde eder önlerinde. Ayip nedir, nezaket nedir bilmezler. Bir süre daha konuştuk, güvenlik Harun abi aşağıya bana bir taksi çağırmak için indi. Bende tam aşağıya inecekken, merdivende bir ses duydum..

Yukarıya doğru sessizce hareket ettim. Karanlıkta kimseyi görmüyordum ama artık net duyabiliyordum. Ses Türkan hanıma aitti.

Turkan- Sik ulan sik, gencecik delikanlısin, yaşlı moruklar gibi sikme erkek gibi sik.

Emre- Sikiyorum efendim ama yoruldum artık, 2 oldu ve nefesim tükendi.

Türkan- bu yaşta 7-8 de tükenmesi lazım aptal, derhal boşal ve burdan defol. Kovuldun…

Türkan resmen kendini asistana siktiriyordu.. Şaşkınlığımı bir kenara bırakıp, hemen aşağıya indim. Taksi gelmişti. Birşey olmamış gibi evime gittim. Ablam beni bekliyordu, biraz sohbet ettik ve uyumak için odama geçtim. Düşünmeye başladım…

Tugay bir orospu evladıydı ve hedefinde ben vardım. Türkan asistanina kendini siktiriyordu ve işle alakalı gibiydi ama son donemlerde başarısiz olduğu çok barizdi. Torunlar nasıldı bir fikrim yoktu peki ya benim hedefim amacım neydi? Elbette yerimi sağlama almak ve herkesin foyasini ortaya çıkartmak.

Necati beyin öldüğünde gözünün arkada kalmaması…

Hayvan Otlayan 1

Sıcak bir haziran pazarı uyanmış ve yataktan çıkmış elimi yüzümü yıkarken aynada yüzüme baktığımda, genç yaşında kadınlığı yeterince ilgilenilmemiş fakat ruhu şımartılmış bir tipik fransız burjuvalarını andıran hanımefendi görüyordum. Daha sonra banyo kapısının arkasından krem saten sabahlığımı, buğday tenim üzerindeki kırmızı geceliğimin üzerine geçirip ağır ağır mutfağa doğru yürüdüm. Kocam Baran, evin hizmetçsinin hazırladığı masaya benden önce oturmuş fakat kahvaltısına başlamamış, sadece gazetelere göz gezdiriyordu ve beni görünce hoşgeldin hayatım dedi tatlı bir gülüş ile, her zamanki gibi çok güzel uyuyordun kıyamadım sana seslenmeye ve kahvaltıya sen gelmeden başlamak istemedim dedi. İçimden karışık duygu geçişleri ile hem bu şımartılan ruhum ile ona karşı bu tutumundan memnuniyet hissederken hem de, bir gece mi daha tam manada orgazm edemeyişi dolayısıyla ona karşı öfkeliydim. Ancak karnım kurt gibi aç olduğu için çok daha fazla muhakeme yapmadan masaya geçtim ve kahvaltıya başladık..

Ben 1.77 boylarında beli ince, kalçaları genetik olarak geniş, gözleri ela, sarıya boyalı siyah saçları, buğday tenli, diri ve orta büyüklükte dik göğüsleri olan, göğüs çevresi açık renk, uçları bir üzüm kadar iri ve tatlı memelere sahiptim.. Eşim ise ben boylarda fakat kilolu bir profildi, çoğu zaman bu göbeği yüzünden seks yaparken pozisyonlarda zorluk yaşıyorduk ve bu konuda onu diyet yapmaya ikna edemiyordum. Ben 28, eşim 31 yaşındaydı, ikimizde varlıklı ailelerin çocuklarıydık ve birazda ailelerin telkinleri ile arkadaş olup evlenmiştik..

Tekrar hikayemize dönersek eğer, masadaki sessizliği eşim bozdu, arabayla Anadolu turuna çıkmayı, yaza bu güzel tur ile başlamayı düşündüğünü ve ikimiz içinde harika vakit geçirebileceğimizi söylüyordu, bende bi taraftan içimden güzel bir gezi olacağını düşünürken, sürekli aktif olan libidom yüzenden acaba bavuluma ne gibi kıyafet ve çamaşır koysam diye hayal kuruyordum.

Neyse o günden sonra yine geziye çıkacağımız güne kadar aynı rutin gecelerle ve günlerle geçerken ikimizinde bavullarını hazırlamış arabaya yerleştirmiştik. Üzerimde diz hizasında biten ve araç koltuğuna oturduğumda kalçalarıma kadar hafif açılan bol ve etekleri pileli ve çiçekli yeşil, siyah, kırmızı renklerde bir elbise, çantamda ise siyah, turkuvaz renklerde tayt ve tişört ile crop almıştım. Gece için ise sadece krem jartiyer takımı ve siyah saten gecelik.. Aracımıza binmiş güzel güzel seyahatimizi ediyorduk Kapadokya’ya doğru, lise sonda gezi ile gitmiştik fakat daha önce hiç balon turu yapmamıştım. Neyse normal bir yolculuk ile otele varmıştık. Akşam yemeği vaktiydi ve önce yemeğimizi yedik sonra odamıza yerleştik. Kocam odadayken ben banyoya giderek hazırlanıp geldiğimde kocam çoktan uyumuştu, ben yola çıkmadan hayalini kurduğum ve yol boyunca bastırdığım isteklerimi ertelemek zorunda kalacaktım fakat bu erteleme uzun bir erteleme olacaktı ikimizin de haberi olmadan çünkü gelişecek olaylardan ikimizin de haberi yoktu.. Bir iki sefer aşkım hadi diyerekten ve bordo ojeli tırnaklara sahip olduğum elimle kocamın önün avuçlayarak uyandırmak istedim fakat ne kocam ne de erkekliğini uyandırmak mümkün değildi. Sonra ona bu kadar uzun ve yorucu bir yol sonrası haksızlık ettiğimi düşünürken diğer taraftan da karıncalanan kasıklarımın aklımı karıştırmasından diğer boştaki elimi de amıma götürdüm, her zamanki gibi çiğ yaşı düşmüş taze çayırlar gibi nemli ve derinleri ıslaktı, gözlerimi kapayıp hemen lise dönemlerimde yaptığım en güzel şeyi yaptım, yüzünü görmediğim ve tanımadığım birisinin amımı yaladığını hayal ederek mastürbasyon yapıyordum ve yaklaşık 10 dk sonra sert bir kasılma ile orgazm olmuştum. Sabah uyandığımda eşim yine her zamanki gibi benden önce uyanmıştı ve hazırdı, kahvaltıya gitmek için ve oradan da balon turuna katılmak için beni bekliyordu, dün gece benim onu yol boyunca otele vardığımızda beni sikmesini beklediğim gibi.. 🙂

Hafif bir kahvaltı sonrası eşimin bizim için özel kiraladığı balona binmiştik ve balonda eşim, ben ve tur rehberi ile balonu uçuran görevli vardı. Ben turkuvaz taytımı ve bol bir beyaz tişört giymiştim, göğüslerim çok belli olmasa da o güzeller güzeli ince belli geniş kalçalarım arzı endam ederek balondaki iki yabancı erkeğe göz zevki yaşatıyordu fakat ömrüm boyunca hiçbir zaman dışarıya karşı teşhirci olmamıştım. Dördümüz de ayakta etrafı izliyorduk kuşbakışı ama biri hariç, rehber eşim ve bana çevreyi anlatırken diğer görevlinin sürekli gözleri götümde ve kalçamdaydı, bu rahatsızlık verici bakışlar cidden beni tedirgin ediyordu ve biraz sonra bunun bedelini balondaki dördümüz ağır ödeyeceğimizi bilmiyorduk. Bir süre sonra görevlinin dikkatsizliği sonucu balon aniden alçalmaya başlamış ve kayaya çarparak savurmuştu hepimizi..

Gözlerimi açtığımda çarpmanın ve savrulmanın etkisiyle rahatsız edici bir acıyla, ağrıyla uyanmıştım. Bilmem ne zaman ne kadar zamandır baygın olduğumu bilmeden gözlerimi açtığım bu yer ağır kesif kokulu ahırdan bozma taş duvarları olan penceresiz ve içerisinde gaz yağından kandil ile aydınlatılan loş ortamlı bir yerdi.. Gerizekalı aptal bir görevlinin abazalığı yüzünden ne hale gelmiştik! Gelmiştik derken yanımda ne kocam, ne rehber ne de o gerizekalı vardı, nerede olduğumu bilmeden yapayalnız ve korku dolu endişeli bir şekilde olan biteni anlamaya çalışıyordum. Duvarlda pencere, saat vs olmadığı için zamana algımı çalıştırmıyordum fakat ilerde bir çok algımı zaten kaybedecektim yaşayacaklarımla..

Bunları düşünürken yaşadığım ağrı ve acının tesiriyle yorgun düşen bedenim tekrar uyumamı sağlamıştı fakat ne kadar uyuduğumu bilmeden bulunduğum oda da bir hışırtı ile uyandım. Gözlerimi aralayıp baktığımda hareket halinde bir karaltı ve gölge vardı, önce korktum fakat sonra kimsiniz, burası neresi diye cılız ve korkak bir sesle seslendiğimde, korkma ben seni yaralı ve baygın halde bulan çobanım dedi. Diğerleri nerede diye sorduğumda, senden başka kimse yoktu, bende seni buraya getirdim ve şimdi sen söyle ne oldu size dedi, bende ona balonla kaza geçirdiğimizi anlattım, kocam ile birlikte tur rehberi ve görevli birisi daha olduğunu, onlardan haberi olup olmadığını sorduğumda, yalnızca sen vardın dedi. İsminin Reşit olduğunu, 19 yaşında ve köyün yayladaki keçi çobanı olduğunu söyledi, bende Özlem diyerek önce teşekkür ettim ve sonrada memnun oldum dedim bu genç fakat yaşından iri gösteren kendi gibi kirli pasaklı yerde yaşayan genç adama..

Bana biraz süt ikram ettikten sonra hadi uyu dinlen bende birazdan yatar uyurum diyerek gaz lambasının ışığını kısarak yan tarafımdaki ot yatak olduğunu düşündüğüm yere kıvırlıp yattı. Gece kim bilir saat kaçtı kasıklarımda idrar yanması ile uyandım ve tuvaletimi nereye yapacağımı düşünürken aklıma Reşit’e seslenmek geldi, uykusu hafif olduğu için galiba seslenir seslenmez buyur dedi, şeyyy dedim utanarak, tuvalete gidecektim fakat derken, hemen ayağa kalkarak lambayı eline alarak, sonradan duvardan alırken gördüğüm tüfeği ile gel benimle dedi emir verir gibi bir komutla ve bu beni onda acayip bir duygu hissetmeme sebep oldu, o önde ben arkada bu taş duvarlı, ahırdan bozma, ağır kesif kokulu yerden dışarı çıkınca temiz hava iyi gelmişti, hava zifiri karanlık, parlayan yıldızlara bakarken bir anda Reşit’in sesi gecenin sakinliğini bozdu, şu duvarın dibine çöle hadi seni bekleyemem hadi dedi, tuvaletimi yaparken kendimi siktiri boktan cahil bir çobanın kölesi gibi görmeye başladığını sorgulamaya başladım ki biraz fazla sorguladım galiba tam o sırada Reşit tekrar, aloooooo kime diyorum hadisene seni bekliyorum diye azarlar gibi çabuk olmamı emrediyordu. Çişimin verdiği sancı geçince ayıkmıştım, eşime karşı cüretkar, dışarıda tutucu olan ben ilk kez bir erkeğin yanında taytımı indirip hem de tuvaletimi yapmıştım. İçeri geçip tekrar yattığımda bütün olan bitenleri tekrar sorgularken derin bir uykuya dalmıştım. Hayal mi gerçek mi anlamadığım bir şekilde bir şeyler hissediyordum, Reşit çıplak bordo ojeli ayaklarımı yalıyordu ve bir şeyler söyleyerek de homurdanıyordu, bense gözlerimi sıkıca yumarak hiç kımıldamadan olan biteni merak ederek bu hayvanlığın sonu nereye varacak diye düşünürken tüm algımı yitirmiştim ve anlık olarak dudaklarımdan arka arkaya bi kaç kez inişti ve ıhhhh tepkisi vermiştim. Reşit benim ayaklarımı yalarken, kasıklarımın karıncalanıp uyuştuğunu hissetmeye başlamıştım ki, bu hazzı asla kocamla yaşamadığımı düşünerek algımı geri kazanmakla kaybetmek arasında cebelleşiyordum resmen fakat vücudum, beynim Reşit’in diline teslim oluyordu. Kalbim isyan ederken aklım kalbime de sus sesinin çıkartma diyerek Reşit’in lehine işleri tamamen kolaylaştırıyordu..

Artık amım ıslanmış, bacak aram terlemiş, göğüs çatalımın bile arasından ter sızıyordu.. Reşit olduğum yerde beni ani ve güçlü bir şekilde yüzüstü çevirip taytımı aşağı doğru çekiştirerek dizlerimin altına kadar indirmişti. Yarım saat öncesine kadar kendi dünyasında, ömründe eşekten başka cinsel tatmin yaşamadığını düşündüğüm bu iri kıyım genç adam şimdi ellerini korkusuzca kasıklarımda dolaştırıp amımı avuç avuç sıkıyordu, daha sonra nefesini kalçalarımda hissettim ve çok geçmeden o sert ve etli olduğunu düşündüğüm dilini, amımın dudaklarını acemice yalarken hissettim. Nedendir bilmiyorum yine korkak ve cılız bir sesle Reşit yapamam nolur diyebildim. Kes sesini amınakoyduğumun karısı, konuşmada bana yardımcı ol hemen bitsin bu sikiş, daha yatıp uyuduktan sonra geri kalkıp keçileri gütmeye gideceğim dedi. Uzun uzun amımı yaladıktan sonra, zenginler ağzının tadını biliyor valla, keçi sütünden daha tatlı senin amının suyu dedi, biraz korktum birazda kadınlığım okşandı bunu duyunca ama kocamdan başkasını kadınlığıma el değdirmesi beni utandırırken, garip bi şekilde de kocamla olmadığı kadar da beni uyandırıyordu cinsellik olarak.. kocan da yalıyor mu böyle söylesene dedi, eve dedim, dürüst ol kim daha güzel yalıyor dedi, bende kocam dedim korkak ve cılız sesimle, öyle deyince, bekle o zaman amınakoyduğumun karısı, kim daha iyimiş diyerek tekrar yalamaya başladı ve istemsiz olarak itiraf etmiştim, bu kez güçlü ve gür bir sesle Reşit diye bağırmıştım, sensin Reşit tamam yeter lütfen dedim, ha şöyle orospu dedi, sizler bizi adam yerine koymazsınız fakat biz sizi sike sike eğitmesini biliriz diyordu.. Reşit’in sikini merak ediyordum fakat bu iş nasıl devam edecek nereye kadar sürecek kestiremediğim içinde korku ve hazzı içiçe yaşıyordum.

Otur şimdi diyerek yine emir verdi sert bi tonla, kendi ayakta komple soyunup yanıma oturdu ve dediki, şimdi kocanın sikini yaladığından daha güzel yala sikimi diye emretti, nolur Reşit yapma dedim, ensemden tutarak al ağzına diyorsam al işte amınakoyduğum diye hakaretler üstüne hakaret ve küfürler ederek, aşağılayarak sikini zorla ağzıma soktukça gözlerimden süzülen yaşlar kalbimden kopan çığlığı dışa vururken, aşağıda amımdan sızan sıvılar ise aklımın dışa vurduğu sessiz zevk çığlığıydı.. Bilmem kaç gün öncesine kadar mis kokulu kocamın sikini huzurlu ama tatmin olma beklentisi içinde emerken, şimdi kim bilir kaç gündür vücudu su yüzü görmemiş, kasıklarında ter ve kir kokusunun harman olduğu bu genç adamın sikini hem ağlayarak, hem tiksinerek, hem de iştahla yalıyordum. Artık gitgide şuurum kapanıyor, aklım önce kalbimi sonra da ruhumu komple ele geçirmeye devam ediyordu. Arada yaşadığım kasılmalarımın farkına varan bu köylü kurnazı Reşit, nasıl canın istiyor değil mi amınakoyduğum diye söyleniyordu, bense taşra tabiriyle hem sakso çekiyor hem de karanlıkta ona belli etmeden ağlaya ağlaya amımı okşuyordum. Vıcık vıcık olan amımı kocam bir kez böyle yapamamıştı, belki bunda benim de ona karşı bazen takındığım öfkeli tavrım sebep oluyordu fakat ilk andan tanımadığım hırpani kılıklı bu kaba saba herifte niye olmuştu? İşte kafamda cevaplarını bulamadım bu sorular vardı ve bu cevapsız sorulardı belkide beni böyle teslim edip vücudumu sırılsıklam eden diye düşünürken birden kafamı tutup kaldırıp aniden dudaklarımdan öpmeye ve ısırmaya başlamıştı bu kez, sanki bi insanla sevişmiyor, bi köpekle boğuşuyordum, aç bir köpekle.. Şu ana kadar daha hiç ellerini sürmediği ve bir hışımla yırtarak üstümden çıkarttığı tişörtümden kurtularak sütyenimi aşağı çekerek o diri ve dik göğüslerime, beyaz çevreli iri ve sert uçlu memelerime saldırmıştı şimdi de, öyle aç bir hayvan gibiydi ki, çöpteki kemiği aç ve kudurmuş vaziyette yalayan bir köpek gibi canımı yakarak ısıra ısıra yalıyor ve salyalarını akıtıyordu göğüslerime..

Elimden tutarak elimi o orta boy büyüklüğünde olan fakat birazcık kalın olan sikine götürdüğünde, sikinin eşimin sikinden çokta farklı olmadığını fakat eşimin göbeğinden dolayı benim bu güzel amımın hakkını veremediğini düşünürken, sırt üstü uzan ve aç bacaklarını diye sert bi şekilde ittirdi beni, ittirmesiyle sırt üstü yatmıştım fakat kalbimin aklım tarafından az da olsa işgal edilmemiş kısımları refleksle bacaklarımı kapalı tutuyordu. Zorla hakaretler küfürler eşliğinde aç lan bacaklarını amınakoyduğum karısı diyerek tecavüz eder gibi kasıklarımın arasına vücudunu sokmuştu fakat acayip bişiy olmuştu, vıcık vıcık olan amım, hayvan gibi sevişmenin verdiği duygular içinde kor ateş gibi yandığını hissettiğim amın kasılarak Reşit’in sikini içime kabul etmiyordu. Reşit bunu bilerek yaptığımı düşünüyor ve küfürler ederek demir gibi sert sikini zorluyor, o zorladıkça ben artık zevk inlemelerini aşmış tekrar gözyaşı eşliğinde çığlıklar atıyordum fakat kim duyardı ki burada beni, sanki kalbim aklıma karşı verdiği savaşı kazanıyor gibiydi ama birazdan bunu çok büyük bir yanılsama olduğunu hissedemeyecektim bile, yarı baygın gibi, yerde yatan ceset gibi hareketsiz ve artık bütün hislerini, algısını, duyularını kaybetmiş şekilde sikiliyordum. Reşit tek taraflı bir zevk ve şehvet içinde beni hayvan gibi sikiyordu, tek düze bir pozisyonda, misyoner pozisyonunda sikiyordu.. bir süre sonra gözümün önünden film şeridi gibi kocamla beraber flört dönemlerimizden başlayarak balonun düştüğü ana kadar geçip gitmişti, zaman algım en baştan yoktu zaten burada gözümü açtığımdan beri ve ne zaman uyudum farkında bile olmadan uyanmıştım. Amım ve göğüslerim bu hayvanın dölleri ile yapış yapış kurumuş leş gibi kokuyordum resmen geceden gelen ter Reşit’ten sinen pis kokulardan.. Tiksinerek tahta kapının altından süzülen ışığa doğru bir umutla koştum fakat kapıyı kilitlemişti üzerimden hayvan herif.. Akşama kadar o yarı karanlık ahırda hayatı, yaşadıklarımı, eşimi, kendimi sorguladım. Acaba hep burada kimseler beni bulamadan böyle mi kalacaktım. Her gün sabah akşam duş alan ben burada bu boktan ortam, rezil bir vaziyet içinde ne yapacağımı düşünürken yine uyumuştum.

Laleli’de Bir Anı

Laleli ve Aksaray’da ticaretin canlı olduğu doksanların birinci yarısında, Rusça tercümanlığıyla ve maddiyatımın yettiğince ticaretle uğraşıyordum. Daha bu genç yaşımda ailemden uzakta bu kadar çok para kazanmanın verdiği şımarıklıkla, derece ile kazandığım okulumu bıraktım. Aksaray civarlarında ev tuttum. Bazı geceler eve hoşuma giden ve serbest çalışan Nataşa’lardan getirirdim. Dil bildiğim için pazarlık yaparak ucuza mal ederdim. Komşularım bu duruma ses çıkartmıyorlardı. Zaten beni girip çıkarken gören yoktu. Komşularımın hepsi kiracı ve düşük gelirli kişilerdi. Ama bir akşam kapı komşum bu durumun devam etmesi halinde beni ev sahibime şikayet edeceklerini söyledi. Onu içeri buyur ettim ve müzakereye başladım. Adamın ismi Haydar’dı ve odunun tekiydi. Tam bir maldı. Öküzün önde gideniydi. 26 yaşındaydı. Karısı da aynı yaşta idi ama adam ne kadar malsa karısı o kadar iyi bir insandı. Bu karıyı nasıl bu öküze vermişler diye merak ediyordum. Sonradan öğrendiğime göre akrabaymışlar. Neyse içerde ben bu adama artık eve değişik kadınlar getirmediğimi ve bu durumdan kendimin de bıktığını söyledim. Haydar abiye “artık sadece bir kadın gelecek”  dediğimde iyi bir şey söylediğimi sandı herhalde ve “O zaman olur. Biz de şikayet etmeyiz” dedi öküzüm. Bu müzakereden sonra ben de çoktandır aklımda olan Yulya isimli otuzlu yaşlardaki tezgah açan bir kadınla konuştum. Fazla düşünmeden kabul etti. Benim evimde kaliyor yiyor, içiyor, istediği bir şey olduğunda da bana sipariş ediyordu. Evden dışarı çıkmıyordu. Ama evde de bir işimi yaptığı yoktu. Sadece gece yanıma geliyordu. Haftalık bir para veriyordum. O da memleketine gönderiyordu. Onunla yaşadıklarımı değil daha ilginç şeyleri anlatacağım. Burada sizinle paylaşmak istediğim olay Haydar ve iyi kalpli karısı Fatma ile ilgili.

Haydar selam vermeyi bilmeyecek kadar öküz birisi iken karısı apartman dediğim o izbelikte gördüğünde hal hatır soran, selam verince selam alan iyi birisi idi. Bir gün, Beyazıt taraflarında bir dükkanda çalışan Haydar’ı ailece akşam yemeğine çağırdım; yaşadığım hayatı iyi ve düzenli gibi göstermek ve ev sahibime bir şeyler yumurtlamaması için. Hemen kabul etti. O günün akşamında erken gidip Yulya’nın da yardımıyla güzel bir sofra hazırladım. Misafirler geldi ve masaya oturduk. Haydar’ın karısı Fatma tesettürlü birisi değildi ama başı kapalı birisi idi. Benim Yulya ise her zamanki gibi rahat ve açık giyinmişti. Soğuğa alışmış tabi Rusya’da; bizi üşüten hava ona dokunmuyordu.. Haydar odunu devamlı benim Yulya’yı kesiyordu. Sütyen giymediği için bluzunden belli olan göğüs uçlarına bakakalmıştı. Fatma bunu görüyordu ara sıra dürtüyordu kocasını ama bu odun bir müddet sonra tekrar oraya odaklanıyordu. Yemek bitince öküzüm karısını eve yolladı. Benimle konuşacakları varmış. Ben para falan isteyeceğini düşündüm. Yulya yatak odasına gitti ve biz salonda yalnız kaldık. Ben ne konuşacağını beklerken bu odun söze nasıl başlayacağını bilemiyordu. Nerede askerlik yaptığımı falan sordu. Anlaşılan beni büyük sanıyordu. Haksız da sayılmazdı, büyük gösteriyordum yani uzun boylu ve kalıplı idim. Ben de bozuntuya vermedim ve salladım bir şeyler. Biraz konuştuktan sonra derdini anlatmaya başladı. Karısıyla kan uyuşmazlığı olduğunu, çocuk bakacak parası olmadığını hele hele hasta doğan çocuğu tedavi ettirecek parası olmadığını o sebeple karısının bir kez kürtaj yaptırdığını, kürtajın ne kadar tuttuğundan, hamile kalmaması için karısıyla her zaman o işi yapamadığını falan anlattı. Ben borç isteyeceğini düşünüyordum. Ama bu cahil herif prezervatifi tarif etmeye başladı. İsmini bilmediği için tarif ediyordu; ama kibarlıkla anlatmaya çabaladığı için gayet komikti. Ben tarif ettiği şeyin prezervatif olduğunu söyledim. O zaman “Ha o dediğin şeyi nasıl kullanacaz? İstediğim her zaman o işi yapmak istiyorum” dedi. Ben de anlattım ve gidip odadan bir tane getirdim. Haydar’a uzattım ve dalga geçercesine dedim ki “Ben bunu kendim iyi takamam. Hep Yulya’ya taktırırım. Sen de karına taktır” dedim. Saf adam dalga geçtiğimi anlamıyordu. Prezervatifi cebine koydu ve sırıta sırıta otururken aklının Yulya’da kaldığını belli eder şekilde “Siz nasıl yapıyonuz? Sen en çok nasıl hoşlanıyon? O nasıl olanını seviyo?” diye sordu. Kızdığımı belli etmeden “Biz her gece yapıyoruz. Ben ağzına almasından hoşlanıyorum” dedim. “O nasıl hoşlanıyo?” diye sordu. Bu ısrarına kızdığım için “Senin karının da hoşlandığından hoşlanıyor” dedim. O zaman salaklaştı ve öfkelendi ve “Sen nerden biliyon lan benim karımın hoşlandığı şeyi?” dedi. O zaman ben de “Her kadın bundan hoşlanır. Sen bilmiyor musun onun ne olduğunu” deyince sakinleşti ve nasıl diye sordu. Ben de “Her kadın içinde uzun uzun kalınmasından hoşlanır” dedim. O zaman kabaca bir Haaa yaptı. Sen ne kadar kalıyorsun diye sordum. “Akana kadar” dedi. Ben de “Karının boşalmasını sağlayabiliyor musun?” diye sordum. Bilmediği bir şey duyduğu belliydi. Lafı değiştirdi. “Ağzına almak nasıl oluyo?” dedi. O zaman ben de bu cahile bir şeyler öğretmek için videoya bir porno kaset koydum. Haydar salağına “Bunun içinde ağza alma da var uzun uzun becerme de var” dedim. Hayatında ilk defa porno seyrettiği belli oluyordu. Koca adam porno ile ereksiyon olmuştu. Pantolunun kabarıklığından küçük penisli olduğu belli oluyordu. Ağzı açık seyrediyordu. “Benim karı bunları yapmaz” dedi. İstemeden demiş olmalıydı çünkü karısını çok kıskanan ama aynı zamanda onu mal gibi gören ve ne kendi karısına ne de diğer kadınlara cinsel obje olmaktan başka bir mana yükleyemeyen salağım tekiydi. Her kadında gözü olmasını normal görüp karısının porno film izlemesini cinayet sebebi sayabilecek bir odundu. Demokrasi anlayışı yoktu. O sözü söyledikten sonra bir anda sus oldu. Ama ben duymazdan gelmedim ve “İstemesini bilirsen yapar” dedim. Cevap vermedi ve gitmek için kalktı. Çıkmadan “Sen prezervatifi bu gece dene olmazsa yarın bir daha anlatırım” dedim.

O gecenin sabahında geç kalktım ve o gün işim olmadığı için rahattım. Kahvaltıdan sonra karşı daireye gittim. Fatma’ya konuşmamız gerektiğini söyledim. İçeri girdim ve oturduk. O prezervatifi anlatmaya geldiğimi sanıyordu ama ben onun neden böyle kıymet bilmez bir odunla evlendiğini sormaya gitmiştim. Tutucu büyütülmüş birinin kocasına bunları anlatmayacağını bildiğim için gayet rahat ifadeler kullanıyordum. İstanbul’da işi gücü var diye ailesi akrabası ile evlendirmiş Fatma’yı. “Demek ki benim çilem de bu herife katlanmakmış” dedi. Sonra ben fazla üstüne gitmedim ve gece kocasına verdiğim cinsel bilgileri kadına da anlattım. Prezervatifi kullanamadıklarını öğrenince onu da anlattım. Dinlerken utanıyordu. Ben bunların utanılacak şeyler değil gayet normal şeyler olduğunu söyledim.  Nihayetinde ise asıl demek istediğime geldim. Dedim ki “Sakın bu odundan çocuk yapma. Hem bunun gibilerinin devamını engellemiş olursun hem de hasta çocuk sıkıntısı çekmezsin.” Sıkıla sıkıla “Allah yazdıysa olur” dedi. Ben daha fazla sıkılmaması için gittim. O gün evde otururken Haydar akşam yemeğine çağırdı. Ben prezerfatifi anlamadığı için yemeğe çağırdığını anladım. Yulya’yla beraber gittik. Ama bu defa kapalı şeyler giydirebilirdim. Yemek yedikten sonra otururken Haydar karısının ve Yulya’nın aynı odada bulunmasından rahatsız olarak prezervatifi sordu. Ben ise Yulya’nın Türkçe bilmediğini ve kendi karısından da utanması gerektiğini söyledim. Bu kadar basit bir şeyi nasıl beceremediğini sordum. Yırtılıyor dedi. Küçük siki olduğu porno seyrederken belli oluyordu. Kondom da epek elastik. nasıl yırttın dedim. Parmağıma geçirince yırtıldı dedi. Elini aldım. Yakından baktım. Gerizekalı öküzün tırnakları insan tırnağı değil toynak gibi ve kesmemiş. Kondomu gere gere geçirme. Onu sıyıra sıyıra takmalısın dedim. İsterseniz ben sikimi açayım, Yulya sikime geçirsin dedim. Eğlence çıkar belki umuduyla. Haydar öküzü sinirlendi. Bu kadar rezil olduğum yeter. Biz anladık dedi. Peki madem dedim ve oradan çıktık. Bu olayı atlattıktan sonra biz kendi evimize gittik. O gece Yulya ile epeyce güldük. Bol bol da seviştik. O geceden sonra bir haftaya yakın bir süre ne Haydar’la ne de Fatma ile görüşmedik hatta göremedim bile.

Bir akşam, Haydar eve gelip “Abi, senin yüzünden karıya rezil oldum. Nefsi hayatım bozuldu. Karım ilgisiz kalmaya başladı. Bana bi rus karısı bul” dedi. Ben de “Senin paran yetmez hem de ben pezevenklik yapmam” dedim. “O zaman bi çare bul bana” dedi. Ben de ona grup sexten söz ettim. Bana nasıl olduğunu sordu. Başına bir bokluk geleceğinden habersizdi. Ben de ona başımdan geçen iki olayı anlattım. Bir ilanda gördüğüm numarayı aradığım ve kendimi tanıttıktan kabul edilip adrese gittiğimde başka erkekler isteyen karısına söz geçiremeyen bir adamı gördüm dedim. Adam elbette karısını kıskanıyordu ve bu yüzden büyük birini değil de benim gibi genç birini çağırmıştı. Ben karısını becerirken yani daha doğrusu karısı beni becerirken adam bizi seyredip mastürbasyon yapıyordu. Adamın aletini görünce azgın karısının neden başka erkekler aradığını anladım. Adamın penisi Haydar’ınkinden bile daha küçüktü. İkinci grup deneyimimi de anlattım. İkinci defasında da yine bir ilandı. Rus partnerimle birlikte verilen adrese gitmiştik. 40’lı yaşlarda bir çiftti. Kadın beni soyarken adam da Yulya’yı soyuyordu. Ben karısını becerirken adam Yulya’yı yiyor ama becermiyordu. Becerememesinin sebebi de aletinin kalkmamasıymış. O senelerde Viagra da yoktu. Karısının ateşini söndürmesi için genç adam aramıştı ve şanslı herifin bulduğu çiftteki  kadın güzel sayılabilecek bir Rus’tu. Haydar “Ben nasıl bulurum bu gibi çiftleri?” diye sordu. Ben de “Her ilan gerçek olmuyor. Dikkatli olmak lazım. İnanmamak lazım her şeye” dedim. Sonra verdim eline bir kaç yeni sayılabilecek dergi ve gönderdim. İki akşam sonra tekrar eve geldi ve “Abi, bunlar yalan. Hep adamlar açıyo telefonu. Hiç kadın açmıyo. Adamlara karını telefona ver deyince de vermiyo. Kesin yalnız ibne bunlar” dedi. Ben de “Aramaya devam et. Bulursun elbet” dedim. O zaman asıl niyetini belli edercesine “Ya bu iş öyle olmayacak. En iyisi sizinle yapmak. Hem ne de olsa daha önceden yapmışsınız biliyonuz bu işi” dedi. Yulya’da gözü olduğu belliydi. Her gün Aksaray’da görüp iç geçiriyordu tabi bu Rus kadınlarına. Bunlardan ulaşabileceği de benim Yulya’mdı. Bu sözünü duyunca kızdım ve “Nasıl olacakmış o iş?” dedim. “Önce sen sikersin sonra ben sikerim” dedi. Ben daha da kızmıştım ve “Ulan grup sex isteyen biz değiliz. Sensin. Madem grup sex istiyorsun kendi karını getir bir sen sikersin bir ben” dedim. Bu eşitlikten, demokrasiden anlamayan odun söz konusu kendi karısı olunca deli olmuştu. “Ben karımı paylaşmam” dedi. O zaman “Ben de paylaşmıyorum ki. Karısını siktiğime Yulya’mı veriyorum. Swinger sex bu demek” dedim ve öküzü evden kovdum.

Ben öküzün aklından Yulya çıkmıştır diye düşünüyordum. Evden kovduğumdan beri 3 gün kadar olmuştu ki bu tekrar kapıya geldi. İçeri aldım ve derdini sordum. “Ben karımla konuştum. O dediğin türlü (swinger sex) yapmayı kabul etti” dedi. Ben de çok şaşırmış bir halde “Onun kabul etmesini anlayamazken senin nasıl kabul ettiğini hiç anlamıyorum” dedim. “Senin gibi biri nasıl karısını başkasına verebilir? Fatma gibi namuslu bir kadın nasıl bunu kabul edebilir?” diye sordum. “O kısmı seni ilgilendirmez. Eğer Yulya hasta falan değilse bu gece yapalım” dedi. Ben de cevabımı yarım saat sonra bildireceğimi söyleyip gönderdim. Durumu Yulya’ya anlattım. O da “Sen karar ver” dedi. Sonra da “O kadın gerçek bir erkek görsün. İyi bir kadına benziyor. Sen istemezsen ben o oduna elletmem bile” dedi.  Yulya da onun odun olduğunu anlamıştı.  Onun bu sözleri üzerine ben Haydar’a kimin evinde yapacağımızı sormaya gittim. Haydar “Erkekler kendi evinde dursun, kadınları yollayalım” dedi. Ben de bu işin öyle olmayacağını söyledim ve hazırlarsa bizim eve gelmelerini istedim. Bir iki dakika sonra geldiler. Fatma’nın gözü mordu. Anlaşılan Haydar domuzu ya kendini elletmemesi için ya da grup seks teklifini kabul ettirmek için hırpalamıştı kadıncağızı. Salonda bir müddet oturduk. Fatma’da bir isteksizlik ve öfke varken Haydar’da sabırsızlık vardı. Suskunluğu bozan sabırsız Haydar olmuştu. “Hadi başlayalım” diyerek Yulya’nın yanına oturdu. Elleri memelerin üzerinde geziniyordu. Öpüşmeyi Kadir Abinin filmlerinde gördüğü gibi sandığın için Yulya’nın ağzını burnunu çenesini birden kendi ağzının içine almaya çalışıyordu. Bu komik vaziyete Yulya gülüyordu. Kendini öküzün yüzünden uzaklaştırdı. Bana Rusça “Bu hiç bir şey bilmiyor” dedi. Haydar vaziyetinin komik olduğunu düşündüğümüzü fark edince öpüşme çabalarına girmedi bir daha. Yulya’nın içine bir sütyen giymediği badisini çıkarttı. Memelerini öpmeye çalışıyordu. Küçük penisi kalkmıştı ve pantolonundan belli oluyordu. Ön sevişme namına bir şey bilmiyordu. Meme öpmeyi falan benim izlettiğim porno filmde görmüştü. Derken kendisi olmaya karar verdi ve Yulya’nın altına giydiklerini de çıkarttı. Kendi cebinden prezervatifini çıkarttı ve Yulya’ya verdi. Yulya prezervatifi çıkartırken Haydar da hemencecik soyundu. Yulya bunun küçük aletine şapkayı takar takmaz bu hayvan küçük penisini Yulya’nın deliğine iliştirdi. Haydar’ın sabrı olmadığını anlayınca, Yulya da uzandı kanepeye. Yulya’nın içinde gidip gelmeye başladı. Bir dakika sonra kükreyerek boşaldı. Ben Fatma’ya dönüp “Hep bu kadar kısa mı sürüyor?” diye sordum. Utanıp cevap veremeyeceğini düşünüyordum ama cevap verdi. “Evet, hep böyle” dedi ve “Tatmin olmak için hep kendi elimi kullanırım” diye ekledi. Biz salonun diğer tarafından duyulmayacak kadar az sesle konuşurken Haydar odunu da sigara içiyordu. Yüzünde zafer kazanmış gibi bir sevinç vardı ama Yulya’da hiç bir değişiklik yoktu. Olamazdı da zaten. Çünkü bu odun Yulya’ya yetebilecek düzeyin çok çok altında idi. Gerek penis büyüklüğü olsun gerekse penis performansı olsun. Ben yine sessizce “Neden dövdü seni bu kadir kıymet bilmez öküz?” diye sordum. “Kabul ettirmek için” dedi. Ses tonundan gergin olduğu anlaşılıyordu. Oturuşu da rahat değildi. Onu yumuşatmak için konuşuyor ve konuşturuyordum. “Aslında kabul etmeyişin senin ne kadar iyi biri olduğunu ortaya koyuyor” dedim. “Sen bu öküzden çok daha iyilerine layıksın. Bu öküz sana gereken değeri göstermiyor, ihtiyacın olan cinsel zevki de vermiyor, duygusal olarak eksik kalan yönlerini hiç konuşmuyorum bile. Aslında sen benim gibi birisi ile olmalıymışsın” dedim. Ve ekledim “Sana ne kadar kıymet verdiğimi biliyorsun. İstersen bu adamdan boşan. İş yaptığım ve dul kadın alabilecek tanıdığım kişiler var. Cinsel olarak bu odundan daha iyilerdir diye tahmin ediyorum ama duygusal olarak daha iyi olduklarını garanti ederim çünkü ben insanı gözünden tanırım ve o iki tanıdığım kişi kıymet bilen kişiler” Bu sözlerim onu liberalliğin cazibesine götürdü. “Kim o iki kişi?” diye sordu. Ben de “Bir kaç kez ticaret yapmışlığımız var. İstanbul’dan değiller. Kendileri de dul zaten. İstanbul’a geldiklerinde ben sana gösteririm. Hangisini beğenirsen konuşurum onunla. Sana iyi bakacaklarından eminim. Yatakta da iyi olduklarını tahmin ediyorum. Çünkü İstanbul’a geldiğinde her birinin uğradığı birer Nataşa var. Ve kadınların memnun bir tavrı var. Bence sen bu Haydar öküzünden kurtulmalısın” dedim. Fatma iyice rahatlamıştı. Sanki kelepçeden kurtulmuş gibiydi. Oturuşu falan düzelmişti. Diken üstünde gibi oturan kadın gitmişti. O zaman “Aslında aklımda seninle sevişmek yoktu ama bu Haydar öküzünün içine dert olsun diye deli gibi sevişmek istiyorum seninle. Ne dersin?” dedim. “Evden çıkmadan elletirsen öldürürüm demişti ama ona inat olsun diye hem de gerçek bir erkekle sevişmiş olmak için yapacağım ne dersen” dedi. Bu sözleri beni memnun etmişti. Ve onun kafasındaki yersiz korkuları dağıtmak için “Korkma, hiç bir şey yapamaz. Seni buraya benim olman için getirdi.” dedim. Bu sözü söyledikten sonra fazla beklemeden dudaklarından öpmeye başladım. Ama acemi birisi sayılacağı için dilimi sokmamaya dikkat ettim. Beline sarılıp kucağıma aldım. Öpüşmeye kucağımda devam ettik. Fatma orta boylu biri idi. Yulya’dan biraz uzundu ama onu kucağıma almam zor olmamıştı çünkü ben iri sayılabilecek birisi idim. Fatma’nın gözleri kapalı ve nefesi hızlanmıştı. Ben dudaklarımı boynuna indirdim ve boynunu öpmeye başladım. Bu sırada gözüm Haydar’a ilişti. Adam gördüklerine inanamıyordu. Anlaşılan karısının sözünden çıkmasına sinirlenmişti. Ama onun bu sinirlenmesi bizi hiç ilgilendirmiyordu aksine daha da ateşlendiriyordu. Kucağımda öpüşürken ellerimi Fatma’nın sırtında gezdiriyordum ve Haydar  deli olsun diye kalçalarında gezdirmeye başladım. Zayıf bir kadın olan Fatma’nın kalçaları etsiz değildi. Tam kıvamındaydı. Bol etek giydiğinden ben o zamana kadar böyle iyi olduğunu anlayamamıştım. Bu beni daha da azdırdı. “Hadi soyun artık” dedim. Basma eteğini ve bol kazağını çıkardı. Kazağının içine ve eteğin altına bir kat daha giymişti. Pijamasını falan da çıkardıktan sonra sütyen ve pamuklu donu kalmıştı. Ben sütyeni çözerken, Fatma hemencecik külodunu indirdi. Artık tamamen çıplaktı ve “Hadi fazla bekletmeden yapalım” dedi. Ben de “Sana yanlış öğretmişler. O kısım en sonda” dedim. Ve tekrar kucağıma aldım. Memeleri yalamaya başladım. Fatma coştukça coşuyordu. Hayatında bu kadar zevk almadığı belliydi. Gerçeği söylemek gerekirse o kadar Nataşa ile yatmış olan ben Fatma kadar deli gibi coşan birini görmemiştim. Ben memelerini yalarken Fatma da devamlı  erkeğim, yiğidim falan diyordu. Bazen ses istemeden yükseliyordu. Haydar öfkeden kuduruyordu. Ben korkmaya başladım bize saldırmasından ve tedbir olarak Yulya’ya “Adamı meşgul et. Zevk alıyormuşsun gibi yap” dedim. Yulya da Haydar’ın kucağına oturdu. Onu öpüşmeye çağırıyordu ama Haydar reddedercesine bizi seyrediyordu. O zaman anladım ki bu adam bizi izlemekten zevk alıyor. Bu zevk onun öfkesini dizginliyordu ve bunu anlayınca benim korkum geçti. Fatma’yı kucağımdan kaldırıp kanepeye yatırdım. Artık yüzüm vajinasındaydı. Burnumu gezdiriyordum. Fatma deli gibi inliyordu. Ben bu sefer dilimle yalamaya başladım. Fazla yalamamıştım ki Fatma “Geliyo” dedi. Yeni sayılabilecek kanepeyi batırmasın diye hemen yerdeki basma eteği alıp vajinaya tuttum. İyi ki de öyle yapmışım. Boşalırken yüksek bir çığlık atacaktı ki ben komşular polis çağırmasın diye ağzını kapattım. Nefes nefese kalan Fatma doymuyordu. “Erkeğim, erkeğim benim” diye sayıklıyordu. Haydar’a dönüp aslında hiç boşaltamamış olduğunu bilerek sordum: Hep böyle mi boşalır?   O da beklemediğim bir yumuşaklıkla “Ben hiç sağlayamadım bunu. Sen sikmeden nasıl yaptın merak ediyom. O yüzden seyrediyom sizi.” Ben de “İyi izlemeye devam et çünkü ben daha yeni ısınıyorum” dedim. Ve fazla bekletmeden sevişmeye devam etmek için kendim soyundum. Külodumu da çıkardım. Fatma “Seninki daha kalkmamış” dedi. Ben de “Ben acemi değilim ki. Yalamalısın ki kalksın” dedim. Bu penis yalama işini ilk duyuyordu garipsedi ama benim esirim gibiydi. Ne dersem yapacağını biliyordum. Onu yere oturttum ve kalkmamış aletimi ağzına verdim. Bu konuda çok acemiydi. Nasıl yapılacağını bilmiyordu. Sadece emiyordu. Ben “Dilini üzerinde gezdir” dedim. Dediğimi yapmaya çalışıyordu ama iki işi aynı anda yaparken bazen karıştırıyor ve dilini gezdirmeyi unutuyordu. Ben yavaş yavaş ereksiyon oluyordum. Ben ağzının içimde büyüdükçe Fatma’nın işi güçleşiyordu. Ben “Tamam artık. Dilini kullanamazsın. Sadece dudaklarınla em. Ben ağzını sikecem sakın korkma ve tiksinme” dedim.  Çok derine inip kusmasına yol açmamak için az az sokuyordum. Fatma gözleri kapalı denilenleri yapıyor ve bir eliyle de kendini tatmine çabalıyordu. Sanki rüyada gibiydi. Etrafta seviştiği kişi haricinde 2 kişi daha olduğuna aldırmıyordu. Acemi olmadığım hatta fazla deneyimli biri olduğum için normalde geç boşalan biri idim. Ama bu ilginç şartlar ve deli gibi sevişen bir kadınla boşalmanın erken geldiğini hissettim. Boşalmamak için durdum. Gözlerimi açtığımda Yulya “on dakika oldu hala boşalmadın” dedi. Çok ilginçti. Bana kısa gelen süre on dakika idi. Bir de erken boşalacağımı sanmıştım. Fatma’nın kulağına eğilip “Ağzının içine boşalsam yutar mısın?” dedim. O zaman gözlerini açtı ve benim on dokuz santimlik kalın penisime baktı. Gözbebekleri büyüdü ve “Yeter ki sen iste” dedi. Haydar da benim aleti görünce “Bunu yiye yiye seninki büyük sike alışmış. Benimki gibi küçük bi sik bu Yulya’yı kesmez tabi.” dedi. Ben de “Üzülme abi. Dert etme kendine” dedim.

Ağzının içine boşalacağım için mutluydum çünkü ne Yulya ne de beraber olduğum diğer kadınlar buna müsade etmemişti. Ben tekrar ağzına giriş çıkışalar döndüm. Az önce boşalmamak için kasan ben, şimdi de boşalmak için çabalıyordum ama boşalamıyordum. Sanırım o an geri çekilmeseydim on saniyemi alacak iş şimdi iki dakikamı almıştı ama hem o iki dakika hem de ağızın içine boşalmak çok zevkliydi. Boşalırken fazla bağırmamaya çalıştım. Bir müddet nefes nefese kaldım. Hayatımın en iyi seksini yaşıyordum. Nefesim yerine gelince, tüm çekincelerimi bir kenara bırakıp Seni Seviyorum,  Hayatım, Canım gibi şeyler söylemeye başladım. Fatma da aynı şekilde karşılık veriyordu. Bizim bu sözlerimizi işiten Haydar hiç bir şey demiyordu. Bu benim kanıma dokundu çünkü adamın karısına konmuş gibi oldum. O bir kaç kez oral istemiş ama Fatma ona yapmamıştı. Ben istediğimde ise yapmıştı. Bunu bildiğim için rahatsız hissettim ve Haydar’a “Sen de Yulya’ya yaptır” dedim. O ise “Benimki bu gece bir daha zor kalkar” dedi. Böyle kapasitesini bilip kenarda seyirci kalması beni rahatsız ediyordu çünkü eşitlik değil de daha fazla faydalanma gibi bir durum söz konusuylu ve bu sömüren kişi de bendim. Bu rahatsızlığımı anlayınca Haydar “Sen rahatsız olma. Devam et. Ben de görüp öğreniyorum” dedi. İşte o zaman rahatladım ve kanepeye oturup Fatma’yı da kucağıma aldım. Az önce penisimin girdiği dudakları öpüyordum ve hiç iğrenmiyordum çünkü içimde bir anda Fatma’ya karşı bir aşk doğmuştu. Ve yine hiç iğrenmeden dilimi de kullandım. Göğsü göğsümde, yüzü yüzümde göbeği göbeğimde ve vajinası da sönmüş penisimde idi. Beş dakika bu şekilde öpüştükten sonra benim alet yeniden dikleşmeye hazır hale gelmişti. Öpüşmeyi keserek “Hadi yeniden ağzına al da büyüt. Bu defa amını sikecem” dedim. O da sabırsızca eğilip ağzına aldı. Bu defa iki işi beraber yaparken daha az karıştırıyordu ne de olsa artık deneyimli sayılırdı. Ben de sadece Haydar’ın küçük penisinin becerdiği genç vajinanın darlığını düşünerek ereksiyonu hızlandırıyordum. Kısa zamanda ereksiyon oldum ama bu defa penisimin başı ilk seferdeki kadar büyük değildi. Sanırım acele etmiştim. Bunu Fatma’ya söylediğimde “Bu hali iyi. Az önceki hali ağzıma zor girdi .mıma nasıl girer k?. Bu hali ile sik” dedi. Ben de itiraz etmeden kanepeye uzandırdım. Bacaklarını açtım ve yavaş yavaş sokmaya başladım. Kadıncağızın sesi kesildi. Daha yarısını bile sokmadan Haydar “Durun” dedi. Ben dövecek sandım ama o “Lan hamile kalmasın. Taksana lastiği” dedi. Ben döllenme zamanı olmadığını biliyordum ama yine de prezervatifimi takmak için penisimi dışarı çıkardım. O zaman Fatma “Korkma, zamanı değil” dedi ve penisimi tutup deliğine götürdü. Tekrar yavaş yavaş sokmaya çalıştım. Fatma dişlerini sıkıyordu. Köküne kadar soktum ve kımıldatmadan biraz bekledim. Fatma’nın gözünden yaş geliyordu. “Hadi erkeğim. Hadi” diyordu. Ben de ilk postadan sonraki postalarda istesem de erken boşalamayacağım için hiç sığ-derin taktiklerine girmeden hep aynı yavaş tempoda gidip gelmeye başladım. Fatma’dan ince ince inlemeler geliyordu. Daha beş dakika olmadan Fatma’dan bir titreme ve zayıf bir boşalma geldi. “Sen devam et yiğidim. Sik beni” diyordu. O tempoda gitsem ben sabaha kadar da siksem boşalmazdım. Biraz hızlandım. Bir dakika kadar sonra Fatma tekrar boşaldı. Artık bana erkeğim demeyi bırakıp Kocacığım demeye başlamıştı. Ben de Haydar’dan tepki gelmediğini görünce Karıcım demeye başladım. “Seni her gece sikmek istiyorum, benim karım ol” diye söylendim. Haydar bu sözlerden rahatsız olmuştu ve giyindi. “Ben eve gidiyorum. Sabah kahvaltıyı hazırlamayı unutma” dedi. Fatma da kesik kesik konuşarak “Sabaha uyanmış olmam. Böyle devam ederse ben bunu gecenin ikisinde üçünde anca bırakırım. Öğleden önce de kalkmam. Sen bu rus karıyı götür. Hem yanında yatırırsın hem de kahvaltını hazırlatırsın. Ben bu siki bir daha nerde bulacam?” dedi. Bunu duyunca Haydar gitti ama yalnız olarak gitti. O gidince ben boşalmadan aletimi vajinadan çıkardım ve Yulya’dan kremi istedim. Fatma’ya “Şimdi canın biraz yanacak ama seni biraz da tersten yoklayacam” dedim. Bir iki kez olmaz dedi ama bana fazla direnmedi. Kabul etti. İyice kremleyip yavaşça sokmaya başladım. Canı çok yanıyordu. Bağırmamak için çıkarttığı kazağının kolunu kıvırıp dişlerinin arasına aldı. Hayatımda girdiğim en dar delikti. Zorlanıyordum girerken. O yuzden yavaş yapıyordum. Ve bu yavaşlık artık boşalmak isteyen bana hiç yardım etmiyordu. Bir türlü boşalmıyordum ve Fatma da artık yorulmuştu ve o pozisyonda duracak enerjisi kalmamıştı. Onun için çıkarttım ve elimle mastürbasyona başladım. Saate baktığımda Fatma’daki yorgunluğu anlıyordum çünkü kadın hayatında yediği en büyük penisi tam yarım saattir en dar yerinden ve çok yorucu bir pozisyonda yiyordu. O gece süpermeni oynuyordum sanki. Mastürbasyon da boşalmama sebep olmadı. Sadece başını büyüttü. Bu durum çok iyiydi. Artık Fatma’ya daha fazla zevk verebilirdim. Yerde patates çuvalı gibi serilmiş olan Fatma’nın bacaklarını açtım ve aralanmış  vajina deliğine sokmaya başladım. Bu defa kolay girmişti. Fatma’da çığlık atacak hal kalmamıştı. En fazla inleyebiliyordu. Ben durmadan yavaş bir tempoda beceriyor ve Fatma’nın üstüste orgazmlarını hissediyordum. Yarım saatten fazla bir süre de o şekilde becerdim. Fatma “Yeter artık boşalacak bir şeyim kalmadı. Hem yerde yatmaktan hasta olacam” deyince istemeden olsa çıkardım. Biraz masturbasyona devam ettim ama netice alamadım üstelik canım da yanmaya başlamıştı. Derisi soyulacaktı neredeyse. Durdum ve beklemeye başladım. Ama benimki malesef inmiyordu, öyle erekte bir şekilde bekliyordu. Ne iniyor ne de boşalıyordu. Ben de yatak odamızda uyuyan Yulya’nın yanına gittim. Uyandırıp boşalmam gerektiğini söyledim. Yarı uykulu yarı uyanık ağzına alıp yalamaya başladı. İlacımı bulmuştum. Hemencecik boşaltmıştı. İşi iyi biliyordu. Odadan çıkıp salona gittim. Fatma kanepeye uzanmış yatıyordu. Uyandıramadım ve dolayısıyla da elbiselerini giydiremedim. Kazağının cebinden anahtarını aldım ve onu o çıplak hali ile kucağıma aldım. Tabi bu arada kendim de giyinik değildim. Çünkü gündüz kimseyi bulamadığın apartanda gecenin iki buçuğunda çekinecek bir şey olamazdı. Ve gittiğim yer de karşı daireydi. Onu evine götürdüm. Yatağına bıraktım. Haydar uyanmıştı. Özür dileyip çıkarken Haydar arkamdan geldi. Bana kimseye anlatmayacağıma dair yemin ettirdi.

O geceden sonra sıklıkla Fatma’yı becerdim. Bazen yalnızken bazen kocasının yanında. Haydar öküzü de çok defa gelip Yulya ile beraber oldu. Sekiz ay kadar sonra da ben o muhitten taşınmak zorunda kaldım. Fatih taraflarında daha güzel bir apartmana gittim. Ayrılırken Fatma iki aylık hamile idi. Ben Haydar’a kürtaj istememesi ve doğumun gerçekleşmesi için para yardımı yapacağıma dair söz verdim. Çünkü o bilmiyordu ama çocuk benimdi. Doğumdan iki ay kadar sonra bunlar memleketlerine gittiler. Fatma maalesef Haydar’dan boşanmamıştı. Ama giderken yanlarında götürdükleri çocuk babası gibi esmer değil benim gibi sarışındı.