Aşiret – 3.Bölüm

Ayşen’i fark etmeden biraz fazla hırpalamışım, yatakta sızmış uyuyordu. O uyurken Murat’ı arayarak kızı ayarlayan çocuğu çağırmasını istedim. Çocuk yakınlardaymış, o yüzden çabucak gelmişti, çocuğu alarak kapıyı dışarıdan kilitlemiş ve Ayşen’in borcunu ödeyeceği adamın yanına gitmiştim. Bu adamı tanıyordum, aşiretten değildi, mafya olan bir herifti asıl işi de kumardı. Adam tabii ki beni de tanıdı, sık sık dedemin yanına gelir işleri için izin alırdı bilhassa kaçak ürün getirtmek için. Ayşen’in babasının ismini vererek borcu üstlendim ve ödedim, o adamın bir daha asla kumar oynatmamaları gerektiğini belirterek gerekirse dövmelerini dahi söyledim ve otele geri döndüm. Saat 4 e geliyordu artık geri dönmemiz lazımdı o yüzden Ayşen’i uyandırarak ellerimle yıkadım ve giyinmesini sağlayıp, borcun kalmadığını söyledim. Bana olan kızgınlığı bir anda giderek sarıldı, kızı kendime bağımlı hale getirmek üzereydim.

Eve döndüğümde gün ışıyordu, bir tek halam kalmıştı, ona da yakalanmadan odama geçerek hazırlandım ve okula geçtim. Ayşen artık benim tam kadınım olmuştu, okulda, tarlada bazı geceler onların evine gizlice girdiğimde kısacası defalarca kez onu sikmiş ve tam bir sik bağımlısı hale getirmeyi başarmıştım. Aklımda kalan bir tanesi anlatmak istiyorum, okulda kantin sırasındayız, tıklım tıkış, hemen önümde Ayşen var, uzun ve bol bir etek giymiş. Arkadan ittirmelerle zaten dibine kadar girmiştim, daha fazla dayanamayıp dayamaya başladım. Ayşen bunu hissetmiş olacak ki içinde uyandırdığım orospuluk duygusu onu ele geçirmiş halde kendini bana bastırarak sürtmeye başladı. Çok sertleşmiştim, belli olmaması mümkün değildi kantinde nasıl kaçacağım derken, “çantamı taşısan Azad”, diyerek kucağıma çantasını bırakmıştı ve sikimi gizlememi sağlamıştı. Daha sonra da beraber sınıfa çıkmıştık, öğlen arası olduğu için sınıf boştu. Onu öğretmen masasına yatırarak sikmiş ve içine boşalmıştım. Düzenli olarak ilişkiye girdiğimiz için korunuyordu. Babası borcunun ödenmesini anlayamamış ve Ayşen’den şüphelenmişti ancak çokta uzatmamıştı, bütün kumarhanelerin kapısı yüzüne kapanınca bu sefer de yasal kumara, at yarışı gibi şeylere yönelmişti…

Ayşen ile okul ve okul dışı yakınlaşmalarım sürerken eve de yeni bir yüz gelmişti, annemin ablasının kızı Nuran abla. Teyzemler vefat ettiği için kalan tek akrabaları bizdik, bu yüzden havalarda çok ısınmadan bu zamanlarda gelir bizi ziyaret ederdi ve beni de çok severdi. Nuran abla kahverengi saçlı ela gözlü 1,60 boylarında esmer bir kızdı. Bir hayli güzeldi ancak benim için sadece ablaydı, en azından o zamanlar. Nuran abla bizim buralarda büyümemişti o yüzden bizim bölgenin aksine biraz daha rahat giyinirdi, bu durumda evin ağalarının canını sıkardı ancak dedem onu da torunu gibi görür ve severdi bu yüzden ağalar sesini çok çıkartmazdı. En çok ondan amcamın karısı Banu yengem rahatsız olurdu çünkü amcamın gözü biraz açıktaydı öyle ki ben bile birkaç kere Nuran ablama bakarken yakalamıştım onu. Yengem her gelmesinde dindir ahlaktır konuşur dururdu, bende genelde Nuran ablamın tarafını tutardım.

Nuran ablam geldikten birkaç gün sonra havalar artık iyice ısınmaya ve güzelleşmeye başlamıştı, o yüzden maaile bahçede oturmuş çay sohbet vs. ediyorduk. Güzel bir muhabbet devam ederken dedem ve ağalar ayrılmış sadece kadınlar ve biz ailenin küçük ağları oturmaya devam ediyorduk. Yengem yine örftür adettir, dindir günahtır diye konuşarak ortamı bok etmeye başlamıştı ki artık sinirlenmiş ve dayanamayarak biraz sert konuşmuştum, öyle ki hassas kalbi kırılmıştı. Amcamın oğlu Taner’le önceden beri çok anlaşamazdık, Taner gözü dışarı itlik peşinde koşan, densiz herifin tekiydi, ben onu, o da beni sevmezdi. Banu yengem beni oğluna şikâyet etmiş olacak ki gecenin yarısı gelerek benden hesap sormaya kalktı ve bana saldırdı ancak küçüklükten beri dayak yiyen biri olarak artık bu saldırılara o kadar alışmıştım ki Taner’i paket yapmam 2 saniye sürmüştü. Bu saçma olay büyümüş ve amcam babama o da dedeme şikâyet derken en sonunda çorba olmuştu, neyse ki dedem uzatmadı ve bitirdi. Amcamlar ile artık net kopuşum da burada olmuştu. Bu olaydan çokta uzun olmayan bir süre sonra Nuran ablam İstanbul’a gitmişti.

Okul kapanmıştı ve ben gizliden üniversite sınavına girmiştim, oldukça da iyi geçmişti yani iyi bir puan alabileceğime emindim, sıra üniversiteyi dedeme kabul ettirmekteydi ve bunun içinde en güzel zaman toy toplantısıydı. Tek sorun konuya nasıl girmem gerektiğini bilmiyordum.

Toy günü gelmiş ve yine ağalarla oturup konuşmalar başlamıştı. Konu bir süre sonra vekil soruna gelmişti, toydaki ağalar bu başarıdan bir hayli tatmin olmuşlardı ki övgü dolu sözler ile götümü kaldırmışlardı. Ardından konu işlere gelmişti, bilhassa zengin iş adamları özellikle de el altından kirli işler yapanlar, bizimle çalışmak için uğraşıyordu. Ancak bir sorun vardı, para! Gelen paranın bir karşılığı olmazsa vergi açısından ciddi sorunlar çıkıyordu ve devletten soruşturma yiyorduk. Her ne kadar içeride birden fazla adamımız olsa da buna engel olamıyordu ki bu sebepten ötürü çocukluk yıllarımda sorun yaşadığımızı hatırlıyorum. Aslından bu sorunun çözümü vardı, dağınık haldeki küçük işletmelerimizi tek bir başlık altında toplamak ve uluslararası ticaret yaparak döviz ile para kazanmak. (Uydurdum ha inanmayın)

Tabii ya! Olay burada bitecekti, bunu toya kabul ettirirsem işleri kurmak için görevi üstlenebilirdim ve bunu tek başlık altına toplamak için en iyi olan şehirlerden birine yani İstanbul veya Ankara’ya gitmem gerecekti. Üniversiteyi bu şekilde yedirebilirdim… Bu konu konuşulurken izin isteyerek lafa girdim;

A: Ağalar, aslında bu para sorunu çözebilmemizin bir yolu var!

İ: Nedir Torun, söyle de biz de bilelim

A: Ağam, bizim asıl sorunumuz her iş için ayrı işletmeler kurmamız. Her seferinde bir başkasının üstüne şirket açarak işleri karışık ve dağınık bir hale getiriyoruz. Aslında bunun amacı geliri az göstermek ancak bu şekilde yaparak ta harici gelirleri aldığımızda, “Nereden geliyor bu?” diyerek devlet tepemize çöküyor. Yani kısacası, kazanç sağlamak için kullandığımız bu sistem bize zarar veriyor!

İ: Vay be, bak sen şu işe Sadık! Hiç aklımıza geldi mi?

Sadık Ağa: Gelmedi ağam. Küçük ağam haklı şirketler bizim asıl sorunumuz! (Dedemin iki has adamı vardı biri Mervan Ağa, dedemin silahlı gücü, diğeri ise Sadık Ağa, dedemin aklı! Yani Dedemin işler için hangi adımı atacaksa öncesinde danıştığı kişi, sağ kolu)

A: Eyvallah Sadık Ağam! Benim bir çözümüm var müsaadenizle? (Dedem müsaade vermişti) Dağınık olan şirketleri tek çatı altında toplayalım, Tuğrulbeyli Şirketler Grubu adı altında!

Sadık Ağa: Bu güne kadar yaptığımız her şeye ters, yaparsak sorun çözülür gibi ama yetmez sanki küçük ağam!

A: Yetmez! Sadece bu şekilde olursa tabii. Bizim bir dolu mahsulümüz depolarda çar çöp olup gidiyor, bunları yurtdışına satalım! Geliri döviz olarak aldığımızda ve yurt dışından geldiğinden Oraların bankası üzerinden işlem yaparak hem harici parayı saklarız hem de gelirimizi artırırız!

Küçük bir nasıl olacak soruları ve itirazlardan sonra işin yapılması kararlaştırıldı

İ: Şimdi asıl soruyu sorayım nerede olacak ve kim yapacak?

Sadık Ağa: Ağam bu iş için en güzel yer İstanbul. Hem bizimle çalışmak isteyen adamların çoğu orada, bu sayede onlarla da daha kolay iş yapabiliriz. Hem aşiretimizin gücü oralarda da sağlanmalı, bu şekilde onu da yaparız.

A: Kim yapacak sorusu da, itiraz yoksa ben talibim! Müsaaden varsa ben İstanbul’a geçer ve orada işleri kurarım!

Bu çıkışım insanları şaşırtmıştı, özellikle de dedemi ancak itiraz etmeleri için bir sebep yoktu bu yüzden kabul edildi. Toy sonrasında dedemle bahçe de konuşmaya başladık;

İ: Senin bu atılganlığın neden çocuk, anlamadım ben bu işi?

A: Valla bi anda geldi dede fikir. Gönüllü olma meselesi de aslında benim istediğim bir şey için sana yedirmeye çalışmamdan ötürü.

İ: Üniversiteye mi gitmek istiyorsun sen?

A: Dedem nereden bildin!

İ: Benim her yerde her yerde kulağım var! Gizliden sınava girdiğini zaten biliyordum. İyi izin verdim git ama en fazla 5 yıl sonrasında da gelip bunun karşılığını vereceksin!

A: Karşılık derken dedem?

İ: Gelince benim istediğim biriyle evleneceksin! Irgat başının kızıyla değil, hani şu hemen hemen gece gizlice yanına gittiğin kız! (Şaşkınlığımı belli etmiştim) kızmadım merak etme senin yaşındayken benim de vardı o kızlardan yanına sık sık gittiğim! Dedim ya her şeyi bilirim, mesela o kız şu anda burada temizlik için geldi (Bıyık altından sırıtarak söylemişti)

A: Dedem ben sen korktum ama teşekkürler izin verdiğin için ve göz yumduğun için. Benim senden bi isteğim daha var, o kız Ayşen, çok zeki. Okuması aşiret için iyi olur, buralarda bi üniversite için onu destekle.

Dedemle bu meseleyi de halletmiştik, şimdi sıra bu güzel haberi Ayşen’e vermekteydi, usulca kadınların temizlik yaptığı yere gittim. Ailenin kadınları ve temizlikçi kadınlar ve ağır işler için birkaç erkek vardı, annemin yanına gelmiş gibi davranarak yanına gidip sarıldım ve Ayşenle göz teması yakalamaya çalıştım. Bunu başarınca, beni takip et işareti yaparak onu peşime çağırdım ve odama geçtim, peşimden de Ayşen girdi.

Ayşen inanılmaz görünüyordu, üstüne çiçek desenli bir tülbent, gri renkli bir kısa kollu ve basma etek giymişti. Onunla aramızda artık bir çeşit ritüel vardı, yanıma geldiğinde önce sağ elimi alır yüzüne koyar ve ardından gelip dudaklarımdan öper ve geri çekilerek önümde dizlerinin üstüne oturur. Yine aynısı yaptı, bu sefer elinden tutup onu kaldırarak konuşmaya başladım;

A: Ayşen artık serbestsin, borcunu artık ödendi sayıyorum

Ayş: Ağam bir hatam mı oldu? Affedin bırakmayın beni! (Gözleri dolmuştu)

A: Ayşen’im, benim güzel kadınım, ben seni bırakmak istemiyorum ama dedem ilişkimizi öğrenmiş. Olumlu bakmıyor, geleceğiniz olamaz, onunla evlenemezsin dedi. Bende daha çok bağlanmak istemiyorum sana (Aslında ona âşık falan değildim sadece bana tamamen sadık bir kadına ihtiyacım vardı ve Ayşen bunu için idealdi.)

Ayş: Ben sadece sizin kadınınız olarak kalsam, sadece istediğiniz zaman uğrayabileceğiniz bir kadın. Hiç gocunmam ömrümün sonuna kadar size hizmet ederim.

Evet! İstediğim sözü almıştım, Ayşen artık tamamen bana aitti!

A: O halde dediklerimi yapacaksın, mesela üniversiteye gideceksin, dedem destekleyecek. Bizim gelişmemiz lazım, Ben üniversite için İstanbula gideceğim 5 yıl yokum. Bu sürede sende benim için hazırlanacaksın! Ben gelince ağa olacağım anladın mı?

Ayş: Ağam için ne lazımsa yapacağım. Ne okumamı, öğrenmemi istesin Ağam?

A: (Vekili öldürdüğümüzde işin üstünü kapatacak bir hukukçu iyi olmuştu) Hukuk oku! Diğer isteğim ise Şu yatağa uzan özledim seni

Ayşen bunu bekliyormuş gibi gözlerinde ki yaşları silerek yatağa uzandı, kafasında ki tülbentti çıkartmasına izin vermeden dudaklarını öperek onu yastığa çiviledim. Acele etmem lazımdı, her an biri gelebilirdi bu yüzden hızlıca aşağı inerek basma eteğini yukarı sıyırdım ve ince, beyaz bacaklarının arasında ki pembe hazineyi elimle okşamaya başladım. Zaten hızlıca ıslanmıştı, pantolonumun fermuarını açarak sikimi oradan çıkarttım ve oyalanmadan içine girdim. Yavaş ama sert bir şekilde sokup çıkartıyor, bir yandan öpüyor bir yandan da göğüslerini tişörtün üstünden okşuyordum. Üstünde tepinmekten yorulunca onun üstüme oturmasını sağladım, üstümde zıplarken gözümü kapatıp anı zevke bıraktım, tam gelmek üzereydim ki bir anda zıplamayı bıraktı. Sessizce hadi diyerek gözlerimi açınca kıpkırmızı suratla kapıya bakarken gördüm, kafamı çevirdiğimde ise halamın kızı Elzem ile göz göze geldim.

Burada Elzem’den bahsetmek istiyorum. Eniştem küçük yaşta geçirdiği bir kazadan halam ise doğuştan kısır bu yüzden ikisini evlendirmişler. Eniştem ile halam aslında amca çocukları. Benim doğduğum sıralarda hastane de bir bebek daha varmış. Ailesi bırakıp gitmiş Halam ile Eniştem bu bebeği yani Elzemi evlat edinmişler. Elzem ile aram her zaman çok iyi olmuştur, annesinin ve hatta babasının bile yapamadığını yaparak babam beni döverken araya girmiş babamı engellemeye çalışmışlığı bile vardır. Bu yüzden benim için çok değerliydi. Ona bu şekilde yakalanmak hoş olmamıştı. Elzem sarışın, iri göğüslü bir kızdı 1.58 boyu vardı ve kısa boyu onu çok tatlı hale getiriyordu. Bu tatlılık ise ne yazık ki Taner’i Elzeme çekiyordu. Az kavga etmedik bu yüzden!

Hızlıca Ayşen’i üstümden atarak kapıda donakalan Elzemi içeri çektim. Yatağa oturtarak ona bir şeyler uydurmaya çalışıyordum ancak o dalmış bir şekilde halen daha dışarı ve sert halde olan sikime bakıyordu, anlaşılan ilgisini çekmişti ve bunu Ayşen de fark etmişti. Ayşen beklenmedik bir hamle yaparak sikimi eline aldı ve Elzeme yaklaşarak “sadece bakma, eline al. Hadi!” diyerek Elzemin sikimi eline almasını sağladı sonra da tarif ederek bana handjob çektirmeye başladı. Sonrasında durdurarak işi biraz daha ileri götürdü ve sikimi ağzına aldı ve onu da yapması için yönlendirdi. Sikim bir Elzemin bir de Ayşen’in ağzına girip duruyordu ve bu inanılmaz bir zevk veriyordu. Daha fazla dayanamadım ve geri adım atarak ikisinin de yüzüne gelecek şekilde boşaldım.

Boşalmamın sonunda Ayşen beklemediğim bir şey daha yaparak Elzemin yüzüne sıçrayan döllerimi yalamaya başladı ve bu esnada onu öpmeye başladı. İkisi karşımda bana şov yapıyordu, sönen sikim tekrar alevleniyordu ki annemin sesi gelince üçümüzde toparlandık ve sohbet moduna girdik. Annem içeri girince Ayşen’i ikimizin de arkadaşı olarak tanıttık ve biraz daha oturmak için izin istedik. Annem gidince de konuşmaya başladık;

E: Siz mükemmelsiniz! Beni de aranıza alın, lütfen

A: Elzem, canım olmaz. Bu açığa çıkarsa bizi barındırmazlar. Ayşen ile sorun olmaz ama senle çok tehlikeli

E: Lütfen Azad, ben sizi istiyorum, lütfen. Bak çok yalnızım ben, bir tek sen varsın bu evde de.

Ayş: Ağam, izin versen… (Ayşen Elzeme sarılmıştı)

A: Ben anlamadım sizin bu yakınlığı, bir anda ne oldu

E: Kadın dayanışması anlayamazsın, izin veriyor musun?

A: Aramızda kalacak! (sevinmişlerdi) Elzem bir şey daha, ben hem iş hem de okul için İstanbul’a gidecem, bu da aramızda! Bu arada Ayşen senin yanında olacak, asla yalnız değilsin olmayacaksın da!

Elzem bu şekilde aramıza ufak çaplı da olsa katılmıştı. Aslında iyi de olmuştu Ayşen ile iyi bir dostluk kurmuştu, bu şekilde Ayşen ile görüşmem kolaylaşmıştı. Üniversiteye gitmeden evvel halen daha yapmam gereken çok iş vardı, doğru insanları doğru insanların yanına vermem ve iş için destek toplamam yani ikna etmem gereken bir toy vardı. İşim zor!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir