Arkadaşımın Eşi Hilal – Otel

O haftayı Hilal’i düşünerek geçirdim. Mesajlarıma bakmıyor, gece bir saatten sonra okuyor ancak cevap vermiyordu. İstanbul’da ters giden bir şeyler olmalıydı.

Aklımda Hilal’den başka hiçbir şey yoktu. Ne işlerime odaklanabilir durumdaydım, ne de kendime.

Tedbirli olmak adına, mesaj yazmadım bir daha. Oysa, haftaya Eskişehir’de olacağım demişti.

Cuma günü gelip çatmıştı artık, Cumartesi ve Pazar Eskişehir’de olacaktı. Ne ses vardı ne soluk.

Yine de risk alıp Cuma akşamı iş çıkışı uçakla Eskişehir’e geçtim, geceyi Ramada otelde geçirdim.

Tüm gün Hilal’den bir haber gelmesini beklemek yerine çıkıp biraz şehri dolaşabilirdim ama otelde dinlenmeyi tercih ettim.

Öğlen yemeğine indiğimde lobiden geçerken asansöre doğru ilerlerken, tahmini 45’li yaşlarında, görünümü şık, topuklu ayakkabı ile çok zarif yürüyen, kırmızı etekli ve beyaz gömlekli, gözünde güneş gözlükleri olan, vücudu diri güzel bir kadınla göz göze geldim. Üzerindeki mücevherlerden, Hermes marka çantasından ve Cartier marka saatinden ve parfümünün kalitesinden son derece varlıklı bir kadın olduğu belliydi. Eskişehir’de bir otelde ne işi vardı? Kalacak veya öğlen yemeği yiyecek daha güzel yerler bulabilirdi.

Türk olup olmadığını kestiremediğim asansöre binerken “Hi” dedim tebessüm edip başımı hafif eğerek. Hangi dilde cevap verirse, anlayacaktım. Yüz hatlarından belli olmuyordu ve gözlüğü anlamamı engelliyorum çünkü.

“Nereden çıkardın yabancı olduğumu” dedi gülerek. “Ah, kusura bakmayın, anlayamadım bir anda ama sizin de güneş gözlüğünüz anlamamı engelledi” dedim.

Gözlüğünü hafif aşağı indirip bana bakarak: “Sizin güzel kadın görünce yabancı zannetmeniz de çok acayip” dedi.

Gerçekten şeytan tüyü vardı kadında. İnanılmaz işveliydi. Hareketlerinden, 10 tane erkeği eteğinde sallayacak bir tip olduğu belliydi ve ona olan ilgimi saniyesinde fark ettiğine emindim.

Bir adım geriye çıktım ve “bu kadar bakımlı, zarif, inceliklere dolu, şık kadınlar vardı da biz mi görmedik dedim, saçlarından ayak uçlarına kadar süzerken.

Beni ciddiye almadı. Hayatı böyle iltifatlar duyarak geçmiş olmalıydı.

“Bu arada isminiz?” dedim. “Neva, 001” dedi, anlamadım, kendi ismimi söyledim. Asansör restorana ulaşmıştı.

Neva restorana girmedi, yan tarafta sadece kartla açılan VIP bir asansöre bindi, üst katlardan birisine geçti.

Bir şeyler atıştırdım ve odama çekildim. 001 ne anlama gelebilir düşünmeye başladım. Otellerde hiç 001 numaralı oda görmemiştim.

Dahili telefonu kaldırıp 001 tuşlarına bastım, telesekreter “dahili numarayı biliyorsanız tuşlayın, bilmiyorsanız ana menüye dönmek için lütfen bekleyin” diyordu. Bir gariplik vardı. Telefonu kapattım. O anda uğraşmak istemedim, Hilal halen aklımdaydı.

Yatakta, ilk defa beraber olduğumuzda boy aynası karşısında çektiğimiz fotoğraflara baktım. Ayna karşısında çırılçıplak dururken, iki elimle Hilal’in memelerini tuttuğum, sikimin ucunun onun parlak ve hafif kalın bacaklarının arasından göründüğü, boynunu yana eğdiği ve benim onun boynunu öptüğüm, siyah beyaz bir fotoğraftı.

Fotoğraflara bakarken ister istemez vücudumu hararet bastı, terlemeye başladım, pencereyi açtım, elimi yüzümü yıkadım, tekrar yatağa geçtim serinlemek için. Enerjimi boşa harcamak istemiyordum.

Hilal’e son bir mesaj yazmaya karar verdim. Cevap gelmezse ilk uçakla Antalya’da dönecektim. Biraz da kızgındım ses etmemesinden dolayı. Mesaj yazdım, nerede olduğumu da söyledim.

Sıkıntıdan patlıyordum. Televizyonu açıp bir şeyler bakayım derken, odadaki dahili telefon çaldı. Arayan Neva’ydı.

“Bulamadın mı 001’i” dedi, “aramadım ki” dedim. Bir anda inkar etmek gelmişti içimden. Gülerek: “inanayım mı?” dedi, “İnanmazsanız sanki daha iyi olur” dedim. Duraksadı. “Peki” dedi, telefonu kapattı. Hiçbir şey anlamamıştım.

Neva telefonu kapatır kapatmaz dahili telefon yeniden çaldı, arayan bu sefer resepsiyondu: “Hilal hanımlar sizinle görüşmek istiyorlar” dedi. Hilal gelmişti. “Lütfen yardımcı olun, odamdayım” dedim resepsiyon görevlisine.

Heyecandan anlamamışım. Hilal, iki arkadaşı ile gelmişti: Suna ve Gülden.

Belboy kapıyı çaldı, Hilal ve arkadaşları için “buyursunlar efendim” dedi, Belboy’un cebine 200 TL sıkıştırdım.

Hilal’e sarıldım, arkadaşlarının da ellerini sıktım, kendimi takdim ettim. Hilal: “Seni yeterince tanıyorlar” dedi gülerek. “Ne kadar tanıyorlar” diye sordum. “Amımı yalarken çektiğimiz videoları da gördüler, sikinin fotoğraflarını da, saklayacağın bir şey yok haha” dedi dalga geçercesine. Suna ve Gülden kıkır kıkır gülüyordu, benim yüzüm kıpkırmızı olmuştu.

Hilal: “Ya nasıl anlamazsın benim biseksüel olduğumu, arkadaşlarım da öyle. Suna evli, Gülden’in erkek arkadaşı var ama bizim ayrı bir hayatımız da var. Haftasonu buluşmamızda senin de aramızda olmanı istedik, bu ortak bir karardı. Senin için de çalışıyoruz sen kıymet bilmiyorsun” dedi gulerek.

Olduğum yerde kala kaldım. 20 yaşındaki masum Hilal girmiş, yerine seks manyağı bir kadın gelmişti adeta. Bu şoku üzerimden atmadan Hilal kızlara dönüp: “neyi bekliyoruz” dedi.

Ayağa kalktılar, bir yandan üçü aynı anda öpüşürken ve birbirlerinin dillerini emerken, diğer yanda üzerlerindeki elbiseleri yavaş yavaş çıkarıyorlardı. Kalbim duracak gibiydi.

Suna’nın yüzü ve memeleri öyle güzel filan sayılmazdı ama uzun boyluydu, bacakları inanılmazdı, amının arkadan görünüşü harikaydı, tüylerini almamıştı, kahve çekirdeği gibi koyu renkliydi bembeyaz tenine rağmen. Arkadan bakınca çizgi gibi bir am ve neredeyse kapalı sayılacak kadar dar ve pürüzsüz bir göt deliği vardı.

Gülden’in yüzü çok güzeldi, memeleri küçük ama diriydi. Amının dudakları çiçek gibi kenara açıktı. Göbeği muhteşemdi.

Kızlar bir yandan öpüşüyor, bir yandan da ellerini bir diğerinin kalçasını okşuyordu. Ben kalakalmıştım. Hilal: “ne bekliyorsun, oda servisini mi, hadi gel” dedi. Kendime geldim o anda.

Tişörtümü çıkarıp bir yandan Hilal’i öperken, diğer yandan sağ elimi Gülden’in, sol elimi Suna’nın kalçalarına attım, orta parmaklarımla arkadan amlarını okşadım. İkisi de çoktan ıslanmıştı. Hilal bir Gülden’in dudağına yapışıyordu, bir Suna’nın.

Sonra Suna önümde diz çöküp sikimi emmeye başladı, Hilal arkama geçip taşşaklarımı emiyordu. Bir yandan sikimin ucu, bir yandan da taşşaklarım emilirken, ben de Gülden’in dudaklarını öpüyor, amıyla oynuyordum.

Daha sonra Gülden de diz çöktü Suna’nın yanına, ikisi birden dudakları arasına aldı sikimin ucunu ve bu şekilde hem emdiler bir süre, hem de öpüştüler.

Suna, sikimden zevk suyu geldiğini görünce işaret parmağıyla sikimin ucuna dokundu, zevk suyu aldı, dudaklarına sürdü, Gülden’e dönüp “Hadi dudaklarımı em” dedi. Zevk suyumu paylaşan ikisi birbirinden farklı özellikleri olan iki kadın vardı. Hayatımda böyle bir manzarayı hayal bile etmemiştim.

Bunlar olurken arkamdan taşşaklarımı emen Hilal, sikimi kendisine doğru çekip iki eliyle okşamaya başladı. Ben Suna’nın dudaklarını öpmeye başladım, Gülden benim göğüs uçlarımı emmeye başladı. Vücudumun her yerinden haz fışkırıyordu.

Sonra Suna: “69 kare” dedi. Suna yatağın bir ucuna uzandı, Gülden başını Suna’nın bacakları arasına soktu, amını yalamaya başladı yatağın diğer kenarında. Hilal de amını Suna’nın ağzına dayadı yatağın diğer ucunda, ben de sikimi Hilal’in ağzına ve ağzımı Gülden’in dudakları çiçek gibi amına dayadım. Herkes çifte zevk alıyordu. Üstelik kimseyi yormayan bir pozisyondu.

Kaldığım odadaki yatak queen size dedikleri türden, oldukça büyük bir yataktı. Hepimiz rahat şekilde sığmıştık.

Suna, Gülden ile yer değiştirdi. Hilal olduğu yerde kaldı, çenesi yorulmuştu. Ben bir süre de Suna’nın amını yalayacaktım. Öyle güzel görünüyordu ki, dayanamadım dilimle göt deliğine hafifçe dokundum, belki istemeyebilirdi. Suna hafif inledi, bir şey demedi bir süre. Minik dil dokunuşlarıyla deliye döndü. Sonra başını bana çevirerek: “bu sik benim götüme girmez, bilmem farkında mısın bilmiyorum. Ama yaptığın çok hoşuma gitti, hiç bir erkek bana bunu yapmadı” dedi gülümseyerek.

Hilal: “Kızlar, ilk ben” diyerek sikimin ucuna tükürdü, Gülden’e dönüp: “Hadi beni biraz yağla da kolay girsin” dedi, Gülden hızlıca Hilal’in önüne geçti, tüff diye sesli bir şekilde eline tükürdü, Hilal’in amına sürdü.

Hilal yüzü bana dönük şekilde sikimin üstünde oturup kalkmaya başladı, Suna yanıma geldi, bir yandan dudaklarını emiyor, bir yandan da memelerini okşuyordu. Gülden o arada bacaklarımın arasına geldi, taşşaklarımı emmeye başladı ben Hilal’i sikerken. Gülden arada sikimi Hilal’in içinden çıkarıyor, ucunu emiyor, sonra tekrar sokuyordu. Sonra Suna geldi, aynı pozisyonda o da sikimin üstüne oturdu. Suna’nın bel hareketi inanılmazdı. İleri geri giderken zevkten dört köşe olmuştum. Bir an evvel Gülden’i de sikip boşalmak istiyordum, takatim kalmamıştı.

Gülden, domalmayı tercih etti. Am dudakları belirgin olmasına rağmen o kadar dardı ki, ilk önce girmekte zorlandım. Gülden “dilersen arkamdan da sikebilirsin” dedi, artık boşalmak üzereydim. Yüz üstü uzandı, Suna’ya “gel biraz ucunu em” dedim, hem emdi hem de ucuna yavaşça tükürdüğünü bıraktı. Gülden’in götü de çok dardı benim sikim için. Ucunu yavaşça itekledim, kendini sıktı belli ki acı hissediyordu, Ah dedi,, ben durdum,, devam et dedi. Birkaç dakika sonra nihayet ucunu sokmuştum. Ucu girer girmez patladım, böylesine dar ve güzel bir göt deliği görüp patlamamak mümkün değildi zaten. Döllerim Gülden’in bacaklarına aktı. Ben neredeyse yığılıp kalmıştım. Kaslarım ağrıyordu artık. Hilal bana su getirdi, terimi sildi.

Ben bir süre uzandım tavana bakarak. Kızlar devam ettiler sevişmeye duşta. Sızıp kalmışım. Uyandığımda Hilal ve kızlar gitmişti. Hilal bir not bırakmıştı:

“001 seni bekliyor. Muckxxx.
H.”

Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı.
Lobide karşılaştığım kadın hakkında Hilal nasıl bilgi sahibi olmuştu?
Duşa girip çıktım, üstümü giyindim, elime yüzüme çeki düzen verdim.
Akşam olmuştu.
Kimdi bu Neva?

(2. Bölümün Sonu)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir