Amaçlaşan Hayalim 9/5

Ardından biraz daha mekik çalışırken, iki kadınında ayaklarına oturup, kendi vücut ağırlıkları ile mekik çalıştırırken, çoraplı ayaklarını kıçımın altında parmaklarını oynatıyorlardı. İkisi de ayaklarına bayıldıklarımı biliyordu. Ara ara bacaklarını da okşamaktan geri kalmıyordum elbette. Sikim harekete geçeceği vakit ben yatıyordum bu sefer ve sırayla ikisi ayaklarıma oturduklarında, ben ayak parmaklarımı adeta deliklerine doğru kaldırmaya çalışırken, ikisi de kızarıp, kıkırdıyorlardı. O akşam ayrıldıktan sonra eve uçarak gitti. Annem Nilüfer yemek yediğinden dolayı, çay demlemiş beni bekliyordu. Sırt çantamı içeri girer girmek çıkarttım, eşofmanla gittim salona. Dizüstü gri dantelli gecelik ve onun askılığı ile bacaklarını uzatmış dururken, gittim arkadan alnına öpücük koydum.

-Nilüferrrrr sultanımmmmmm! Annelerin en güzeli! Prensin fenaaaa” diyerek hemen önüne atladım.

Annem kıkır kıkır gülmeye başladı. Ben öne geçince,

-Noldu deli oğlum. Pek neşelisin?

-Fena azgınım” dedim ve ayaklarına doğru kayıp, yalamaya başladım. Parmak aralarını dudaklarıma dayadım, burnumdan derince nefes aldım birkaç kez. Sonra dilimi çıkardım, sırayla parmak arasını yalamaya başladığım da annem de söyleniyordu; “-Oğlum ne yapıyorsun! anlamıyorum valla. Ihhhhh. Dur dur- yalanmaz ora- Bak durmuyor- ohhhhh- sapık” derken, ayaklarını birleştirmiş, ikisininde parmaklarını hizalayıp, ağzıma almış, meyvebuzlar gibi yalamaya başladım. Annemin ayakları taraklı olmasına karşın inceydi, parmakları da uzun. Orta iki parmağı fazla uzundu. Yeni pedikür yapmıştı.yalamalarımdan ötürü ayağı ıslanmış, ellerim kayıyordu artık. Topuklarına dolu dilimi sürerken, ayaklarını adeta ağzımla temizler gibiydim. elimle masaj yapar gibi ovmaya başlamışken parmakları, topuğu ile sevişiyordum. vıcık vıcık parmaklarının arasında gezen avucumla sıkıyordum. Sikim iyice eşofmana dayanmıştı. Annem gözlerini kapatıp iyice bacakları yüzüme kaldırdığından, altındaki tanga göt yarığına girmiş, am dudakları da kenardan taşmış vaziyeti çok seksi geliyordu. Annemi sikiyor oluşumdan sonraki hal ve hareketleri iyice kadınsı olmuştu. Ya da evvelden de öyleydi, sadece babama saklıydı. Bilemiyordum. bacaklarını okşamaya başladım. Baldırları sütun gibi parlak, yumuşacıktı. ovuyordum oraları da. Masaj yapıyordum. ayakları da sikimin önüne gelmişti. “-Ihhhh, devam aşkım” diye mırıldandı. İyice yayılmıştı koltuğa ve gecelik götünden beline kadar açılmıştı. Diz kapaklarını öptüm, dilimi dizinden baldırına doğru sürdüm. Tek bacağını kaldırdım, arka baldırına da aynısını yapınca bacağı titredi. Ellerimi yukarı doğru sürdüm, göbeğine geldim. Bir zamanlar içinde bulunduğum bu karını okşuyordum. Kafamı bacak arasına götürdüm. Ben yokken duş aldığı sabun kokusundan anladım. Yeni de tıraşlamıştı amını. O ill sikişmemizden sonra bayağı dikkatli olmaya başlaması hoşuma gidiyordu.
-Pırıl pırılsın anne” dedim.
-Senin için prensim.

Tangayı yana çekerek amına yaklaştım. Dudaklarımı öpücük veren bir aşık gibi büzdüm, inceden kıvrıma dokundurdum. Ardından bir daha, bir daha derken birkaç kez tekrarladım, sonra Fransız öpücüğü misali yapıştım kıvrımlı klitorise. Emiyordum. Koparmak ister gibi adeta vakumlarken, şapır şupur sesler gelirken, annemin dizleri, ayakları, bacakları sağa kıpırdanmaya başlamıştı. Dilimi içeri ittim. Sikmeye başladıktan sonra genişlemişti.
-Amında genişlemiş anneciğim” dedim.
-HI-HI” diye yanıtladı.
-Yeni kocandan memnun musun Nilüferciğim” dedim.
-Ahhhh, evet” dedi, elleriyle memelerini avuçlamıştı.
-Sikim güzel mi?
-Evet. Evet sapık oğlum benim. Annesini siken oğlum” diye bacaklarını boynuma doladı ve yüzüne bastırdı suratımı. Öyle bir sıkıyordu ki, ağzımla, kafamla amına sokmaya çalışıyordu. Kafakola aldı beni.

Kendimi geri çektim ve bir hışımla sikimi esaretten kurtardım. Elimle salladım. ayak bileklerinden az daha çektim aşağıya. Üç kişilik koltuk olduğundan, uzundu kanepe. Başı yastıktan kurtulmuştu. Geceliğini meme altına çekmişti annemde. Ne yapacağımı beklerken, dudaklarını ıslattı. Saksoya hazırlık yapıyorken, bacaklarımı açtım ve suratına doğru yavaşça oturdum. Taşaklarım ağzında, götüm alnındaydı. Ağzını açabildiği kadar açarak taşaklarımı yalarken, dili adeta toplarımı sıkıyordu. “-OHhhhhh, canım annem. Süpersin. Hep senin ağzına vermek istemiştim” diye söylendim.Bunu neden dedim bilmiyordum ama, okuduğum hikayelerden sonra meraktan aklımdan geçirdiğimde, ayrı bir zevk furyasına giriyordum. Yalnız boşaldıktan sonra da o lanet günah düşüncesi, ensest haramı beni vicdan azabı ile kavuruyorken, o gün anneme daha içten anançla yaklaşıp, kendimce gönlünü almaya çalışırdım. Halbuki annemin dünyadan haberi yoktu.

İyice oturup sikimi elimle okşarken, annem göt deliğime gelmişti. Biraz yalattım. Sonra öne eğildim, ben amına gelecek şekilde yüz üstü ona uzandıktan sonra, yalamadan önce;
-Anne, sok ağzına” dedim. Dediğimi yaptı. Ağzına aldı. Şınav pozisyonundaydım. Kollarım basenlerine sıfır dirseklerim üzerinde iken, bacaklarım düm düz ayaklarım koltukbaşında destek alırken, çivileme am siker gibi annemin ağzına hafiften sokuyordum. Annemden “oho öhü” sesler gelse de, nefesimi dengeleyip, ben de amına yumuldum. Bir müddet sonra annem kasılmaya başlamıştı bile. Bacakları zangır zangır titremeye başlamıştı. Benim sikim o kadar sıkı ya da vakumlu yalanmadığı için, ben sulu sulu rahatça ağzına veriyordum ki, birden dizlerimi ağzım, ağzına iyice köklemeye başladım. Sanki amına koyuyormuş gibi sikimi olağan gücümle ağzına vuruyordum. “Gork gork gork gork” ile alnına sarkan taşaklarımı şlak şlak vururken, annem elleriyle götüme şaplak atıyordu. Durmamı isterken, ben daha da derine, boğazına girmeye başladım. Boğazını hissetmeye başlamışken, amına tekrar yumuldum ve dilimi sokabildiğim kadaar soktum içini ve dilimle sikmeye başlamışken, en sonunda dibe kadar dayandım, durdum ve döllerimi annemin boğazına fışkırtmaya başladım…

Birkaç saniye sonra attı beni yana ve kalktı, banyoya koştu. Sesler gelmeye başlayınca gittim, kusuyordu. Bana baktı, gözleri balon gibi, öfke ile; “-Hayvan oğlu hayvan!” diye bağırdı ama ses annemin sesi değildi sanki. Boğazı zedelenmiş olmalıydı.

-Ö-Özüür” dileyemeden, elini kaldırdı. Vuracaktı, sonra vazgeçti.

-Anne” dedim.

-Annen batsın” dedi. Sesi öyle çatallı ve boğuktu ki, ne yapsam bilemedim. Ama, ama pornolarda sorun olmuyordu bu iş. suyu açtı, direkt girdi içine. Ben ona yaklaşmayı denedim,

-Defol, piç kurusu. Anneni orospun mu sandın lan! İt oğlu it” diye kızdı.

-Ama anne” dediysem de, sinirini fark ettim. İlk defa bana vurma raddesine gelmişti. Ama en çok koyan, “Beni orospun mu sandın lan it oğlu” lafı koymuştu içime.

Salona gittim, eşofmanımı aldım. Odama geçtim. Ne yapacağımı bilemedim. Fantezi ile başlayan seks, boka sarmıştı. Ama, ama zevk de almıştı? Sonra sesi aklıma geldi, kulaklarımda yankılanınca, sanki günde beş paket sigara içen ya da kale arkası tribün liderlerinin maçtan sonraki sesi gibi, pazarcıların boru gibi sesi gibi olmuştu. Odamdaki yatağa uzandım, gardırop aynamda kendime baktım. Bu azgınlık güzeldi de, kontrol de bir haltlar oluyordu. Bunu kime diyeceğimi de bilemiyordum. Hande Teyzeyi de bir kere kötü hissettirmiştim. “-İlla sert olması gerekmiyor beni zevklendirmek için, soft seks de yeterli oğlum” demişti bir keresinde…

O gece odadan çıkmadım, annemde tvyi kapatıp odasına gitti. Bir şey demeden, ilk defa. Üzerimde yoğun bir suçluluk ve boka batmışlık hissi ile yatakta otururken, yüreğimde bir sızı oluşmuştu. Bu hatamı telafi etmeliydim. Fakat biraz zamana ihtiyacım olduğu su götürmez gerçekti.

Ertesi sabah evden erken çıktım. Çıkma sesini muhtemelen duymuştu annem, ama hiçbir şey dememişti. Benim de seslenmeye yüzüm yoktu. İlk defa o sabah sikim kalkıp uyanmamıştım. Bunu sonradan fark etmiştim tabi ki. Ay başı olduğundan bankaya gittim, Rümeysa beni kapıda karşıladı. Her zamanki gişe de değil, beni bir üst kata bireysel kredi verilen kata çıkardı, boş bir masaya oturdu, bana çay kahve ikram etti. Erkenci gelmeme şaşırmıştı.

-Sizi ilk defa erken gördüm Mete bey” dedi, cilveli cilveli.

-Bugün erken kalktım. İşim de yoktu, ondan” dedim, onun gülümseyen yüzüne sebep, zoraki gülümsedim. Gömleğinin üç düğmesi açıktı. En son ki muhabbetten sonra, ilk defa denk gelmiştik. Muhtemelen o da yatırım işinden dolayı, planları değiştirtmişti.

-Nasılsınız? Her şey yolunda mı?” diye sıradan sohbete girdi. Benim de acelem ve bir amacım olmadığı için konuştuk. Bugün gözlerinin altına sürme çekmişti. Zaten koyu renk saç, koyu renk göze sahipten, bir de koyu renk sürme metalci hissi yaratsa da, gömlek ve kumaş pantolon, ceket ile klasik giyimli oluşu, ona ayrı bir hava katmıştı. Tenindeki birkaç sivilce de kaybolmuş, Süt beyaz tenine sürmüş olduğu krem, ışıl ışıl parlıyordu. Konu oradan buradan derken, ben de ona normal sorular sordum, işlerin, bankacılığın nasıl olduğunu derken, dişlerinin düzgünlüğü ve beyazlığı ile, çekici bir kızdı.

-Sizin için müdürümle özel görüştüm. Siz eğer gerçekten hazır ve yatırımı düşünürseniz, sizinle tanışmak istiyor. Ama bugün burada değil, merkezimiz de, aylık rapor döküm sunumuna katılacak. Buradaki birkaç çalışan ile, ben de zaten sizi o sebepten rahatça karşılayabildim.

-Harika. Hem daha rahat sohbet ettik” diye iş koydum.

-Bir çay daha?

-Yok, daha kahvaltı yapmadım. Su alsam yeterli. Fazla çay yaramıyor sabah bana” diyince, kalktı, kıvırta kıvırta topuklu ayakkabılarını tak tuk tak tuk vura vura az ilerideki sebile gitti, plastik bardağı aldı, alırken bacaklar dik, bel düz, L harbi gibi domaldı. Su dolana kadar öyle durdu, hatta dolduktan sonra da biraz daha eğildi, yavaşça bana doğru ilerlerken, gözleri gözlerime kilitti.

-Buyurun, afiyet olsun Mete Bey” dedi.

-Zahmet oldu, teşekkür ederim.

-Benim için zevkti.Müşterilerimi mutlu etmek” dedi, kızardı, sonra hemen; “-Hepsini değil elbette” diyerek düzeltmek istedi. Sikim yavaştan hareket etmişti. Ellerimle saçımı ortadan ayırır gibi geriye yatırdım, sonra kulak arkama attım taşan saçlarımı.

-Çok naziksiniz” dedim. Yüzü al al oldu. Hesabıma yatan parayı çekmek istiyorum” dedim.

-Hepsini mi?” diye gözleri açıldı. Sonra hatırladım, “Lan kendi param da vardı ya! Salak kafa” diye iç geçirdim. “-Yok hayır, pardon, not almıştım” dedim, eğilip sırt çantamdan ufak not defterimi çıkardım. Kitap okumayı sevdiğim için, her zaman not almayı sevmişimdir. Aklımda böyle daha iyi kalıyorduç Özellikle felsefe kitaplarındaki o filozofların sözleri, anca öyle kafama kazınıyordu. Ama bunu düşününce, dün geceki hayvanlığımı hatırladım, yüzüm düştü. Ama notu bulunca;

-8.160 doları almak istiyorum” dedim.

Derin bir oh bıraktı.

-Ne oldu? Bir oh çektiniz?

güldü.

-Sizinle yatırım hesabı konuşurken, birden hesaptan para çekmek isteyince, yanlış bir şey mi yaptım diye düşündüm. Ayrıca bu, benimde notumu olumsuz etkiler. Siz yabancı değilsiniz” dedi, gözlerimin içine bakarken, bana iş koyduğunu net belli ediyordu. “-Ne kadar müşteri memnuniyeti, o kadar takdir” dedi, göz kırparak. Ama bu göz kırpış, çok şehvet doluydu.

-Size takdir kazandırmak için çalışacağım. Sadece biraz daha beklemem lazım. Bir takım işleri yoluna koyuyorum” derken, koymak kelimesine takıldık ikimiz de.

-Koyar koymaz gelin, bekliyor olacağım Mete bey” deyince, bu son safha olduğunu anladım.

Bankadan çıktım, kahvaltı yapmak için etrafa bakınırken, Mert’i aradım. Onu özlemiştim. Hem konuşurduk okul olayları hakkında, hem de ev hakkında bilgiler kazanabilirdim. Aradım ama açmadı. Çaldı çaldı çaldı. Ses vermeyince saate baktım, 12ye on vardı. Normalde kalkmış olması lazımdı. Müsait olsa da açardı diyerekten telefonu cebime koydum ve güzel bir yere kahvaltı içi oturdum. Hiç iştahım yoktu.

Öğleden sonra Mert aradı;

-Kanka, kusura bakma biraz sorun var da evde, ben sana anlatırım.

-Ne oldu oğlum? Ciddi bir şey mi?

-Ciddi kanka. Babamla ilgili. Köyle. Anlatacağım. sonra görüşürüz” dedi kapattı.

Telefon elimde kalmış, ne yapacağımı bilemedim. O sebepten insta dan mesaj atma fikri geldi Hande Teyzeye. Whatsappdan atarsam, bildirimler açık ise Mert yanındaydı, görebilirdi birisi. Yazdım olan biteni, Mert’in dediklerini. Merak ettiğimi. Görüldü oldu ama, bir müddet sonra geldi anca. O ara ben meraktan çatlamıştım.

-Para mevzusu, hani arsa vardı ya Mete, o. Aile içi yani. Konuşuruz canım” diyip öpücük koydu, başka da bir şey yazmadı.

Dün ben, bugün onlar. Yavaşça yine etraf karışmaya başlamıştı. Zaten Fatma Teyzede de vardı bir şeyler ama, o daha dökülmedi. Hatta buluşamadık bile onunla son iki haftadır. Konuşma, özel resimler, sexting her şey yolundaydı yalnız, bir türlü baş başa kalamadık. Ne otelde, ne evde, ne kuytu köşede. Aklımda onlara anlatmış olduğum plan geldi. Eğer, eğerki babamın parasını böyle bir işe kullanırsam, hem onlarla daha fazla para kazanır, hem de bolca vakit geçirebilirdim. Geriye yaslandım oturduğum sandalyede. Kahvaltı yapmıştım. Aklım bir yandan da annemde olsa da, dün ki tavrı, sonraki sitemi her ne kadar haklılık payı olsa da, hızlı gitmiş ve kendimi kaptırmıştım. Her ne kadar seks yapmaya başlasak da, annemdi. Onu diğerleri gibi görmemeliydim, hatta görememeliydim. Oradaki tutumun yanlıştı. Ama hiçbir art niyetim yoktu. Amacım sadece zevki doruklarına kadar yaşamak, yaşatmaktı. “-Her zaman sert olmaz oğlum” sözü geldi aklıma, Hande Teyzeden. Kadın cidden bana seksi öğretmekle kalmıyor, benimle ciddi anlamda ilişkiye başlamış olmasından, bana olan güveni, onlarla bağım apayrı bir boyut olduğundan ben de bu sebepten onu dinlemeye başlamış ve gelişimim ciddi anlamda olmuştu. En azından zihinsel ve ikili ilişkilerde. Hatta kendime daha fazla güvenmeme neden de olmuştu. Ne yapsam diye düşünürken telefonu elime aldım. Dünkü numarayı aradım…

-Merhaba, dün konuşmuştuk. Ben Asslicker.

-Merhaba genç adam. Kayıt ettim numaranı, hatırladım. Nasılsın?

-İyiyim siz nasılsınız?

-Heyecanlı.

-Ben de. Acaba şey diyecektim, bugün boş oldum da, size de eğer uygunsa, bu akşam üzeri….” derken söze girdi kendisi.

-Allah sesimizi duydu herhalde. Heyecandan uyku girmedi. Dur, benimkini arayayım bakim o ne diyecek” diye çocuk sevinci gibi konuştuğunda, şaşırmış kalmıştım.

Beklemeye başlarken, çantamda her zaman bulunan ve sırayla okuduğum kitap arşivimden kitabı elime aldım. Normalde yirmi kere bitereceğim kitabı, bir anda aydınlanan seks hayatım, erkekliğim ve ailesel sorunlardan doğan koşturmacadan, bir türlü başlayamamış olduğum kitap, okumaya başlamadan eskimiş, kenarları kırışmıştı. “William James’in Pragmatizm ” adlı kitap yanımdaydı. İlginçti ve önsözü okuduktan sonra tam ilk girişi okuyordum ki, telefon çaldı..

-Genç adam!” diye açar açmaz ses yankılandı, enerjikti.

-Evet, buradayım.

-Akşam 7’ye randevu. Orada buluşuruz. Resepsiyona Esat Bey demen yeterli, onlar seni yönlendirecek.

-Bir şey getirmem gerekiyor mu?” diye sordum.

-Nasıl yani?

-Bilmem ki, ilk defa oluyor da bu tarz” dedim ve gülmeye başladı. Ben de güldüm.

-Biz de ilk oğlum. Şapka getir, kendine göre, gerisi yeter” derken, prezervatif dediğini anladım.

-Tamam. Görüşmek üzere..” diye kapattım.

Sikim yarı kalkık olduğunu telefonu kapattıktan sonra fark ettim. Yaş 19 olunca, ne çabuk kalkıyordu.. Sonra gerisin geriye kitap okumaya devam ettim. Kitap öyle akıcıydı ki, adeta okulda gördüğüm dersteki konulardaki kavramları birbirine çarpıyordu. Boynum ve kıçım ağrımıştı ki oturmaktan, kırk sayfa bitmişti. Kapattım, biraz daha oturdum, o süre zarfında okuduklarımı düşünürken, anneme mesaj attım; “-Akşam Mert’ler de kalacağım. Merak etme” yazdım. Hiçbir cevap gelmedi. Karı fena moda girmişti. Pederle de kavga ettiğini, yani sözsel tartışmaya tanık olduğum oldu da, bizde öyle bir kavga da olmadı. Sonrasında telefon titredi; “-Tamam”. o kadar. “-Ne kadar harika bir cevap!” diye iç geçirdikten sonra, akşamki buluşmayı düşündüm. Sonra aklıma jest geldi. “-Tabi ya!” diye masada seslice söylendiğim de, birkaç kişi dönüp bakmıştı. Umursamadan hesabı istedim ve kalktım.

Metrodan çıkar çıkmaz, büyük otel tarafına geçti, resepsiyonları görmezden gelecek özel alan olan, bakım, güzellik ve masaj bölümüne geçtim. Resepsiyona Taia duruyordu. Kafasını kaldırıp umursamaz bir bakış atıp, tekrar kalemle not almaya devam ederken hızla kafasını kaldırdı. Keskin bir bakış attı, gözlerini kıstı. Zaten çekik oluşundan ufacık göz kapakları varken, şimdi iyice kapanmıştı. Nasıl gördüğüne şaşırmıyor değildim.

-Taia Hanım, benim Mete, hani birkaç ay önce…

-Aaaa, hatırlamaz olur muyum. Hoş geldiniz Mete Bey” derken, masanın arkasından çıktı, bana doğru beyaz hastane terlikleri ile geldi.

-Nasılsınız?

-İyiyim! Ya siz?” derken, Türkçesi zaten iyi olmasına karşın, benden bile güzel konuşuyordu.

-Harika. Yine bir hediye almaya geldim.” diyince güldü.

-Siz, çok özel birisiniz” dedi. Özellikten kastını anlamış olsam da, gülümsedim sadece.

-Ama siz bizden hiç faydalanmadınız.

-Bu hediyeyi vereyim, mutlaka geleceğim.

-Siz de kartım vardı.” dedi.

-Maalesef kaybettim” dediğim de yüzü düştü. Tabi ki kart duruyordu, sadece o an öyle demek geldi içimden.

-Bir dakika” diyerek masaya gitti, üç adım sonra masaya benim tarafımdan uzanmak için ayak ucuna çıktığında, ince kumaş gibi giysiden götü adeta tabak gibi ortaya çıkmış, bilerek işini uzatıyor gibi oyalandıktan sonra, bu sefer domalarak kağıda bir şeyler yazdı. Bana döndüğünde gülümsüyordu.

-Bu benim numaram. Siz özel müşterimsiniz. O sebepten sizinle özel ilgilenmek isterim. o şey, hmmmm” dedi sustu, düşündü, kafası sağ sola kaydı, biraz daha eveleyip geriledi, sonra; “-İki hanımefendi memnun kaldı mı ?” diye hızla sesli sesli sordu.

-Çok sevdiler. Harika buldular” dedim.

-Süper” dediğinde, merakla ve yoğun bir ışıltı ile baktı gözlerime. Eğer bu bakışı bana değil de televizyonda haberlerde yapsaydı, o meymenetsiz herifin ışıltılı göz diye tabirinden kesinkes kesin iki yüz kat daha etki ederdi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir