Ahlaksız Teklif 1

Zor günlerden geçiyorduk. Kocamı işten çıkarmışlar, kaç aydır ikimiz de iş aramamıza rağmen bulamıyorduk. Evlenirken ben karımı çalıştırmam diye çalıştığım fabrikadaki işi bıraktıran kocam, şimdi aradan bir yıl geçtikten sonra beni de iş aramam için zorlamaya başlamıştı.

Fakat nafile… İkimiz de bir türlü iş bulamıyorduk. Bulduğumuz işleri de kocam beğenmiyor, parası az, çalışma saati uzun, bir sebep çıkıyor, işsizliğe, parasızlığa talim ediyorduk.

İşte o bıçak kemiğe dayandığı günlerde tesadüfen gazetenin küçük ilanlarına bakarken bir ilan gözüme çarptı. Şehir dışındaki bahçeli bir villa için yatılı kalacak, bahçeyle evin bakımıyla uğraşacak karı koca arıyorlardı.

Bir umutla telefon numarasını çevirdim. Telefona çıkan tok sesli bir erkek, birkaç soru sorduktan sonra görüşmek için gelmemizi istedi, yeri tarif etti. Akşam kocam yorgun argın, iş bulamamış, moralsiz gelince haberi verdim.

-“Kendi başına iş çeviriyorsun” diye kızdı bana… “Ne ben anlarım bahçıvanlıktan, ne de sen…”

Bağırdı çağırdı. Artık işsizlik, parasızlık, ödenemeyen ev kirası, düğün, eşya borçları yüzünden birbirimize sarmaya, kavgalara başlamıştık. Cicim ayları bitmiş, gerçek hayatla yüz yüze kalmıştık. Seks yapmayı bile unutmuştuk. Sürekli tartışıyor, birbirimize giriyorduk. Bir gün barışıyor, bir hafta küs geziyorduk.

-“Saçmalama…” diye bağırdım. Benim de canıma yetmişti artık… “Durumumuzu görüyorsun. Bıçak kemiğe dayandı. Adam senden sertifika mı isteyecek? Üç beş ağaca, çimene bakamayacak mısın? Kalacak yer var, kira vermekten kurtuluruz. Yiyecek derdimiz olmayacak, pişen yemekten biz de sebepleniriz. Hem sigortalı bir işimiz olacak, hem paramız cebimizde kalacak. Aptal herif, geri zekalı, düşünsene…”

İlk defa bu kadar hakarete varmıştı tartışmalarımız… Sustu. Kapıyı çarpıp çıktı. Ben de sinirle gidip ağlaya ağlaya yatağa yattım. Ne ümitlerle evlenmiştim. İlk zamanlar kıyasıya seviştiğimiz bu gelin yatağında şimdi gözyaşı döküyordum.

İki saat sonra geldi, soyunup yatağa uzandı. Özür diledi, haklı olduğumu itiraf etti. Ertesi gün gidip konuşmaya karar verdik. Öfkem geçmemişti yine de… Sırnaşmalarına cevap vermedim. Sırtımı dönüp uyudum inadına… Aslında benim de canım çok sevişmek istiyordu… Ama vermedim salağa, çok kızmıştım.

Ertesi gün gitti, konuştu. Villanın bahçesinde küçük bir evde kalacaktık. Bahçedeki süs ağaçlarının, arkadaki geniş arazideki çeşitli meyve ağaçlarının, iki üç hayvanın, bekçi köpeğinin bakımıyla uğraşacaktık, ben de ona yardım edecektim. Evin eşyalarını sığdığı kadar yerleştirecektik, kalanı da oradaki bir depoya kaldıracaktık. Kocam hemen işe başladı.

Bir hafta sonra da beni götürdü. Bizim külüstür hayli uzun bir yolculuğun sonunda, yemyeşil bir tepenin yamacına yapılmış villanın bahçe kapısından girdiğinde gözlerim açıldı. Her yer yemyeşildi. İki katlı harika mimarisi olan villanın önünde tarhlar, çimler, arkasında bir yüzme havuzu, daha arkada bizim kalacağımız bir müştemilat…

Kocamla daha önce gelen eşyalarımızı eve yerleştirdik, temizliğini falan yaptım. Ertesi gün akşam üzeri Kemal bey kocaman cipiyle geldi. Kocamla karşıladık. Elimizi sıkıp benimle tanıştı.

Herif hem zengin, hem yakışıklıydı. Orta yaşlıydı, fakat hiç yaşını göstermiyordu. İki erkek konuştular. Kemal beyin gözleriyle karşılaşıyordum her başımı kaldırdığımda… Bir şey vardı bu gözlerde beni etkileyen… Sert bir tavırla konuşurken bile erotik çağrışımlar alıyordum adamdan… İçimde bir hoşluk uyandırıyordu.

Sonunda karar verdim ki, güç ve para bir erkeği böyle karizmatik yapıyor, kadını etkileyebiliyordu. İspatı karşımdaydı. Kudretli Kemal bey ve karşısında ezilip büzülen benim sümsük kocam… Ben bunları aklımdan geçirirken Kemal bey bana seslendi,

-“Bakın Gül hanım..” dedi. “Yemek yapabilir misiniz?”

-“Elbette Kemal bey” dedi kocam benim yerime, böbürlenerek… “Harika yemek yapar. Annesinden el almış, aşçılara taş çıkartır karım…” Yılışık tavırlarından ben utandım.

-“Öyleyse, aşçı aramayalım başka…” Beni baştan aşağıya süzdü, “Benim ara sıra misafirlerim olur. Gül bahçe işleri yerine, içeride evin işleriyle, yemekle, sofrayla meşgul olursa daha iyi olur. Ona ayrıca aşçı maaşı verelim, ne dersiniz?”

Ne diyelim, sevinçten havaya uçmamak için kendimi zor tuttum. Böylece işe başladım.