Benim Hikayem… Bölüm 9

Memleketimin serin bir havası vardı. İstanbul’da hava çok sıcaktı o yüzden üstüme bir şey alma ihtiyacı hissetmiyordum ancak burada üstüme pike tarzı bir şey almıştım. Galiba yorulmuştum. Yol yorgunluğu değildi bu ruhum yorulmuştu. Sanırım buraya gelmem çok iyi gelecekti. Kendimi çok huzurlu hissettim o an. Gizem’e “canım ben geldim ev kalabalık amcamlar da gelmişler merak etme.” Yazmıştım. Onun haricinde telefona bakmamıştım. Birkaç mesaj sesi duymuştum fakat hiç telefonu alıp da bakma isteği yoktu. Gizem’den de Merve’den de uzak kalmak istiyordum. Tabi kafamı toplayana kadar. Babamın yaptığı işler aklıma geldi.  Adam daha kaç yaşında devletten emekli olmadan kendi emekli hayatını yaşıyordu. Ticaret yaparak buralara gelmişti ben İktisat bölümünü okuyordum. Niye okuyordum ki? Bankacı mı olacaktım muhasebeci mi? Bende ticarete atılmalıydım ama para lazım tabi. Babama bu konuyu açmalıydım.

Bu düşünceler içerisinde uyuyakalmışım. Sabah 7’de kalktım. Evdeki herkes uyuyordu babam hariç. arkada ekmiş olduğu sebzelerle uğraşıyordu. Çıkıp yanına biraz sohbet ettim. Babam her zamanki gibi nasihatler dizisine başlamıştı. Namazını kıl kötü alışkanlıklardan uzak dur ahlaklı ol dürüst ol vs. ben ise konudan tamamen bağımsız ufak da olsa ticaret yapmak istediğimi söylemiştim.

Ben: Baba ilk sermayemi borç olarak düşün. Ben sana misliyle geri ödeyeceğim söz veriyorum.

Babam: Ne düşünüyorsun?

Ben: Baba dün bütün gece bunu düşündüm. biliyorsun ki arabalara çok meraklıyım. Bana ikinci el bir araba alırsan ben ufak ufak araba alıp satmak istiyorum. Kim bilir belki ben de senin gibi olurum. 3. Sınıfa geçtim belki okuduğum bölüm üzere çalışmam ticaret ile uğraşırım.

Babam: Tamam ulan ikna ettin beni.

Babamın hoşuna gitmişti bu dediklerim. Oğlunun sorumluluk alması ve kendine benzetiyor olması hoşuna gitmişti belli ki.

Babam: Oğlum zaten ben seni İstanbul’a illa ki muhasebeci ol diye yollamadım. Tecrübe kazanmak her şeyden önemli. İstediğin model var mı peki? Çok uçma ama batarsan görüşürüz sonra.

Ben: Yok baba megane veya sivic tarzı bir araba düşünüyorum. İki el piyasası yüksek sonuçta.

Babam: Tamam pazartesi Hamdi abine gideriz bakarız neler yapabiliriz diye bugün Sivasa gideceğim muhterem hoca efendimiz gelecekmiş.

Baba on numara adamsın da bu tarikat işleri falan hiç yakışmıyor sana gerçekten diye içimden geçirdim. Hamdi abi babamın galerici ortağıydı. Babamı mahcup etmemem lazımdı. Bu işi becermeliydim ve babam benimle gurur duymalıydı. 1 saat babama yardım ettikten sonra annemin sesiyle eve doğru yürüdüm.

Annem: Oğlum al bu listeyi eksiksiz bir şekilde marketten temin et. Senin haberin yok yarın akşam burada sünnet Olcay’ın sünneti olacak. Bu malzemeleri al temizlik yapmamız lazım.

Ben: Olcay kim ya bir de niye bizim kapıda sünneti oluyor?

Annem: Oğlum unuttun mu Remzi abinin oğlu işte. Sünnet için yer arıyorlardı. Baban da biliyorsun kıyamaz Remzi abine gelin bizim kapıda yapın demiş sevaptır sonuçta. Nuriye de gelecek zaten birazdan onunla yapacağız temizliği.

Ben: Anladım anne. Tamam kızmadım canım yapsınlar tabi şaşırdım sadece. Bilmediğim bir kardeşim mi var yoksa diye sorayım dedim.

Annem: Eşşek seni yürü hadi markete

Ayağındaki terliği fırlatmıştı gülerek. Babamla çok ciddi bir ilişkim vardı ama annemle şakalaşmayı severdim.

Nuriye abla Remzi abinin karısı, Olcay da onların çocukları. Bizim komşumuz olurlar. Remzi ağabeylerin durumları pek yoktu. Remzi abi çok zayıftı ve akciğer rahatsızlığı vardı. Her işte çalışamıyordu. O yüzden babam onu bizim Darende’deki ofiste işe almıştı. Ofis öyle lak lak yapmak için vardı aslında maksat bir adresimiz olsundu. Remzi abi orada gelenleri karşılar, çay ve temizlik işleriyle ilgilenirdi. Nuriye abla ise 35 yaşlarındaydı. Remzi abinin tam tersi kiloluydu. Götü göbeği salmıştı. Aslında ilk evlendiklerinde Nuriye abla çok hoşuma gitmişti. 13, 14 yaşlarımda ilk 31imi Nuriye ablayı düşünürek çekmiştim. Hele ki bir nişan elbisesi vardı ki türbanlı olmasına rağmen vücudunun her yerini belli etmişti. Tabi şimdiki aklımla düşünüyorum herkes o gün Nuriye ablaya bakıp iç geçirmişlerdir. O zaman sadece ben iç geçiriyorum sanıyordum. Tabi şimdi çok kilo almıştı eski halinden eser yoktu.

Markete gidip geldiğimde Nuriye ablayla kapıda karşılaşmıştık. Ve gözlerime inanamamıştım. Nuriye abla sanki eski günlerine dönmüştü. Çok kilo vermişti. Belki 7 – 8 aydır görmüyordum onu yaz başı geldiğimde o İstanbuldaki ablasının yanına gitmişti o yüzden burada yoktu.

Nuriye: Ablacımm hoş geldin. Nerdesin sen ya hayırsız.

Ben: Nuriye abla hoş buldum hoş buldum da sana ne olmuş böyle?

Nuriye: Ablacım ben bile tanıyamıyorum kendimi.

Ben: Abla çok güzel olmuşsun ya.

Nuriye: Ss..sağol ablacım.

Bir an bende şaşırdım nasıl ağzımdan çıktı pat diye. Çünkü buradaki insanlar muhafazakar ve dinine bağlı insanlar. Nuriye abla da kendini rahatsız hissetmiş olacak ki ne diyeceğini bilememişti hafiften kekelemişti.

Ben: Abla kusura bakma hani boşluğuma geldi senin için söyledim sonuçta zayıf olmak gene iyidir daha sağlıklı olursun demek istemiştim.

Nuriye: Yok ablacım sorun yok. Gerçekten kaç sene eziyet çekmişim zayıflık çok güzel birşey.

Ben: Abla sorması ayıp kaç kilo verdin?  Ameliyat mı oldun?

Nuri: Yok yok ne ameliyatı spor yaptım ve rejimle verdim. 20 kilo verdim 7 ayda

Vay be çok yakışmıştı. Nuriye abla 175 cm vardı sanırım boyu. Kilosu da şuan taş çatlasa 65 falan vardır. Üstünde pardesü vardı ama pardesü üstünden bile fiziğinin güzelliği belli oluyordu. Nuriye abla benim hastalığımı vs sorduktan sonra ben evden ayrıldım. Bizim ofise uğradım öğleye kadar gelenle gidenle lak lak ettim. Kardeşim ofiste duruyordu sabahtan akşama kadar babam maaş veriyordu ona boş boş durmasın diye. Murat’ı aradım. O da benim durumumdan habersizmiş. Hemen atladığı gibi gelmişti bizim ofise. Birkaç saat sohbet ettik Murat’la. Murat’a başımdan geçenleri anlattım. Sex sahnelerini anlatmadan tabi. Merve’den de bahsettim.

Ben: Hacı bu kız benden hoşlanıyor galiba doğum gününde falan sürekli yanaştı bana ne yapacağımı bilemedim. Burak’dan da ayrılmış (Hacı derdik biririmize)

Murat: Hadi be sakın pas verme he senin gönlün kayar hemen o kız tehlikeli ya ne yapacağı belli olmaz

Ben: Ya yok ne pas vereceğim Gizem var ya

Murat: Hacı sen ayran gönüllüsün ya ondan dedim. Gizem’le ne düşünüyorsun peki aynı devam mı?

Ben: Devam hacı evleneceğim ya ondan iyisini mi bulacağım. Terbiyeli ahlaklı zeki daha ne olsun.

Murat: Evlen tabi kapalı olsa iyi olur ama konuş da kapansın kız.

Ben: Annem gibi konuşma ister kapanır ister kapanmaz.

Murat: Hacı ben senin için diyorum. Ailen kapalı insanlar akrabaların kapalı uyum sağlayabilecek mi Gizem.

Ben: Sağlar hacı sağlar. Zaten İstanbul’da olacağız. Sağlamazsa ne olur ki? Ben dönmeyi düşünmüyorum zaten buraya.

Murat: Yani bende öyle de ne bileyim. Bu Burak eve kız falan getirmedi değil mi?

Bir an heyecanlandım

Ben: Yok be ne kızı…

Dememle elim çay bardağına çarptı ve üstüme döküldü. Neyse ki çok sıcak değildi de yanmadım. Üstümü değiştirmek için eve doğru gittim. Kapıyı çalıyordum ama açan yoktu. Muhtemelen süpürge çalışıyordu o yüzden duymuyorlardı.  Anahtarla içeri girdim. Odama doğru gidiyordum ki Nuri abla mutfaktan çıktı. Birden beni karşısında görünce korktu Az daha çarpışıyorduk

Nuriye: Hii… Ay Kemal korkuttun beni duymamışım geldiğini

Nuriye abla korkmuştu ama ben de afallamıştım. Üstünde siyah ince bir penye, altında basma bir etek, başını da yalandan bağlamış boynu gözüküyordu. Zayıflık çok yakışmış fazla kilolarını atmıştı. Hafif göbeği vardı sanki. Penye ince ve biraz dar olduğundan memeleri çıkmıştı dışarıya büyük ve dolgun memeleri vardı. İçindeki sütyen belli oluyordu dar penyenin altından. Beni görünce yaşadığı irkilmeyle memeleri yukarı aşağı sallanmıştı. Nefessiz kalmış Nuriye ablanın memelerine kitlenmiştim.

Nuriye: Heyy Kemal…

Ben: Nuriye abla çaldım kapıyı ama duymadınız. Bende anahtarla girdim içeri.

Nuriye: Duymamışız canım çamaşır makinesi bir yandan süpürge bir yandan…

Annem salondan elinde süpürgeyle çıkmıştı.

Annem: Ne işin var senin burada.

Ben: Anne üstüme çay döküldü zaten yandım bir de bağırıyorsun.

Annem: Çabuk geç odana değiştir üstünü

Annem bunu derken kaşlarını çatmış gözleriyle Nuriye ablayı işaret etmişti. Annem bu konularda babamdan beterdi. En ufak şeylerde bile göz açtırmazdı. Ben odaya doğru giderken Nuriye abla da ağzının payını almıştı.

Annem: Kızım sende üstüne bol bir şeyler giy ya her yerin meydanda.

Nuriye: Tamam abla.

Odaya girdikten sonra Nuriye ablayı bir an çıplak hayal ettim sikim anında hareketlendi. Ne güzel kadındı. Remzi abi çok şanslı adam diye düşündüm. Gizemin de Mervenin de göğüsleri çok büyük değillerdi o yüzden büyük memeye hasrettim. İçinde kaybolurdum o memelerin. Ama imkansız hayallerdi tabi bunlar.

Üstümü değiştirip çıktım tekrar. Baktım Nuriye abla yoktu.

Ben: Anne ne oldu da o kadar kızdın sanki bir şey yaptım he

Anne: Oğlum saçmalama sen genç adamsın Nuriye de genç onu öyle görmen hiç hoş değil günah günah.

Ben: Anne bilerek mi oldu ya hadi bana kızdın da Nuriye ablaya ne kızıyorsun zili duyuramayınca pat diye girdim içeri.

Anne: Bir şey olmaz bir şey olmaz o da kardeşim gibi benim. Üzüldü de zaten şimdi üstünü değişmeye gitti bol bir şey giyip gelecek.

Dışarı çıkmıştım. Anneme kızmıştım ne kadar çok tepki vermişti öyle sanki yatırıp sikiyordum kadını. Aklıma düşmüştü bir kere o göğüsler ne kadar imkansız da olsa biraz şansımı zorlamak istedim ve Nuriye ablanın kapısını çaldım. Biraz sonra Nuriye abla üstünde bol bir penyeyle kapıyı açtı başını gene yalandan bağlamış boynu gözüküyordu. Beni görünce başını hemen düzletti boynunu kapattı.

Nuriye: Buyur Kemal

Ben: Ya abla kusura bakma benim yüzümden annem sana da ters yaptı.

Nuriye: Yok ablacım niye senin yüzünden olsun evde kimse yok diye rahat olsun diye öyle temizlik yapıyordum. Geleceğini bilemedim sadece.

Ben: Abla annem bu konularda çok sıkıntılı ya sanki bir şey yaptım o kadar kızılır mı? kaç senedir tanıyoruz birbirimizi ne var yani seni öyle gördüysem.

Nuriye: Yani bence de bu kadar büyütmeye gerek yok ama olsun annen o senin bir bildiği vardır.

Ben: Yoktur yoktur. Sen bakma ona abla tekrar özür dilerim bu duruma soktuğum için.

Tam arkamı dönüp gidiyordum ki

Ben: Nuriye abla gerçekten çok iyi olmuşsun.

Nuriye: Deli… deyip gülmüştü.

Ofisin yolunu tutmuştum. Yolda giderken Nuriye abla aklımdan çıkmıyordu. Remzi abi doyurabiliyor mudur acaba diye düşünüyordum. İyice ırz düşmanı olmuştum. Kendime okkalı bir küfür etmiştim. Ancak gene de Nuriye abla aklımdan çıkmıyordu. Fırsat bulsam çatır çatır sikerdim ama dediğim gibi imkansızdı.

Akşama kadar ofiste takıldım. Kapıda dururken yoldan benim eski küçük orospum Büşra geçiyordu. Büşra lisede eski sevgilimdi. sevgili olduğumuz süre boyunca fırsatını bulduğumuz heryerde öpüşüyorduk. Daha ilerisine gidememiştik. Son sınıfta saçma sapan sebeplerden ayrılmıştık ama konuşmaya hep devam ettik. Üniversiteye başlamadan önce bunu aldım arabaya kuytu köşeye götürdüm eski günlerin hatrına güzelce öpmüştüm. O da bana sürpriz yaparak aletimi ağzına alarak oral yapmıştı. Büşranın üstünde pantolon ve tişört vardı. Gizem ve Merve gibi bakımlı değildi ama esmer tenli güzel bir kızdı. Beni görünce gülümsedi yanıma geldi.

Büşra: Aaa Kemal hoş geldin

Ben: Hoşbulduk Büşra nasılsın?

Büşra: İyiyim iyiyim hayırdır sen gelmezdin buralara hayırsız.

Ulan herkes hayırsız diyordu bana.

Ben: Ahh Büşracım buraların havası tadı başka. Buranın güzelliklerini unutabilir miyim? Çalıştığım için gelemedim sadece

Büşra ile birkaç hoş sohbet yaptıktan sonra 3 gün sonrası için sözleştik. Artık akşam olmuştu. Gizem’i aradım konuşa konuşa eve doğru yürüdüm. Remzi abi daha ofisteydi temizlik yapıp kapatacaktı. Eve yaklaşmıştım ki Nuriye abla kendi evlerine giriyordu. Telefonu kapattım.

Ben: Nuriye abla bitti mi?

Nuriye: Bitti ablacım da biz de bittik. Daha yarın hazırlıklar olacak süslemeler falan.

Ben: Ablacım ben sana her zaman yardım ederim. Yeter ki bir şeye ihtiyacın olsun.

Nuriye abla derin derin bakmıştı yüzüme. Açıkçası içinden ne geçiyordu kestirmesi çok güçtü. Büyük ihtimalle bu çocuk sapığın teki olmuş diye içinden geçiriyordu. çünkü gözlerimle yiyordum onu farketmemesi imkansızdı.

Nuriye: Biliyorum Kemal. Teşekkür ederim. Hadi ben gireyim içeriye iyi akşamlar.

Ben: İyi akşamlar abla.

Bu günü de böylece bitirmiş olduk. Yarın sünnet günüydü. Acaba Nuriye abla nasıl süslenecekti aklımda sadece bu vardı.  

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir