Özge Yengem Bölüm 20-22

Arabanın arkasına takıldık. Uzaktan takip ediyorduk. Birkaç yeri turladıktan sonra, merkezden çıktı. Direksiyona hocası geçti, yola devam ettiler. Baya bir süre takip ettikten sonra ormanlık, bol ağaç olan bir yere çekti arabayı. İçeriye girdi araçla. Arabayı dışarıda bıraktık. Arabadan inip ağaçların arkasından arabaya bakıyordum. Ama içerisini göremiyordum. Kısa süre sonra ön kapı açıldı. Özge arka kapıyı açıp içeriye girecek sandım, ama girmedi. Domaldı. Elbisesini yukarıya kaldırıp, bembeyaz götünü meydana çıkarttı, Mehmet hocası da arkasına geçip sikini sokmaya başladı. Şu manzarayı hayal dahi edemiyordum. Ferhat ile Mete kolumdan tutuyor. Sakin olmamı söylüyordu. İkisini de kenariya ittirdim. Yere düştüler. Çıkan ses sonrası Mehmet hoca bizi gördü. Toparlanıyordu. Üzerine koştum;

– Orospu çocuğu!

Adamı bir yumrukla yere sermiştim. Özge araçtan çıktı ama ona bakmıyordum bile. Yerdeki adamı yumrukluyor, ağzını burnunu dağıtıyordum. Özge kolumdan asılıyordu;

– Kuzey dur! Kuzey yapma!

Adamın üzerinden kalktım Özge’ye bakıyordum ağlıyordu. O kadar gözüm döndü ki. Bir tokat attım yere düştü. Tekrar adama döndüm dövmeye devam ediyordum. Mete ile Ferhat kolumdan tutup çekti beni. İkisi adama girişmeye başladı. Özge’nin kolundan tutup kaldırdım;

– Lan sen bana bunu nasıl yaparsın?
– Kuzey lütfen açıklayabilirim
– Ulan neyi açıklayacaksın? Lan herkesten beklerim bunu senden asla bu kadar mı azdın? Tek yarrak kesmedi mi seni? Nasıl bir orospu çıktın lan.

Bir tokat daha attım. Mete ile Ferhat adamı bırakıp yanıma koştu;

– Bırak oğlum vurma, yürü gidelim.

Kolumdan tutup sürüklüyorlardı. Arkamı döndüm;

– Sikişmeye devam edin! Haliniz kaldıysa orospu çocukları!

Ferhat;

– Abi şaka gibi.

Mete;

– Sus oğlum adam sakin değil zaten.

Ben;

– Bırakın kolumu lan sakinim. Ama ben soracağım ona görecek gününü.

Ağacı yumrukluyordum. Parmağımı kırmıştım, yumruklamaya devam ediyordum. Ferhat kolumdan tutup asıldı;

– Dur amına koyayım ne yapıyorsun. Mete hastaneye gidelim önce.

Hastaneye gittik, sakinleştirici iğne vurup, elimi alçıya aldılar. İki parmağımı kırmıştım. Hastaneden çıkar çıkmaz bir bara götürdü Mete. Hiç acı dahi hissetmiyordum. Ama içim çok yanıyordu. O kadar içkiyi kafama diktiğim halde o yangın geçmiyordu. Gözlerimden hala alev çıkıyor, Özge’nin bu yaptığını kabullenemiyordum.

Cebimden telefonu çıkarttım.

Mete;

– Kimi arıyorsun?
– Esma sultanı
– Ne için?
– Görürsün.

Telefon uzunca çaldıktan sonra nefes, nefese açmıştı telefonu;

– Esma sultan müsait misin?
– Değildim ama sen arayınca açtım. Ne vardı Kuzey?
– Şu parti varya.
– Evet?
– Birkaç misafir getirmem sorun olur mu diye soracaktım?
– Hayır canım, istediğini getir. Bende seni arayacaktım sınavdan sonra ki gün gidiyoruz.
– Süper, Berkant nerede?
– O okuldan ayrıldı, başka okula gidiyor, sınava hazırlanmak için.
– Anladım tamam görüşürüz.
– Görüşürüz tatlım.

Mete;

– Misafir? Zaten biz gitmiyor muyuz?

Ferhat;

– Bence o misafirler biz değiliz şekerim.

Ben;

– Aynen sizin için aramadım. Aklımda birkaç kişi var. Böyle yarrak delisi olmuş, sikilmeyi hak eden birileri.

Telefonumu ısrarla Özge arıyordu. Açmıyordum. En sonunda dayanamadım ve telefonu kapattım. Çok sarhoştum. Arkadaşlarım beni gece 5 gibi eve bıraktı. Kapı deliğini zor bulup açtım, girdim içeriye. Özge salonda oturmuş ağlıyordu. Beni görünce koşarak yanıma geldi, çocuklar uyuduğu için yüksek sesle konuşamıyor, arı gibi vızıldıyordu. Kolundan tutup ittirdim. Sendeleyerek yukarıya, yatak odamıza gittim. Arkamdan gelmiş hala konuşuyordu. Birkaç kıyafet aldım, üstümü değiştirip yan odaya gittim. Özge geliyordu, suratına kapıyı kapatıp kilitledim. Yatağa attım kendimi. Hiçbir şey düşünmeden gamsız bir şekilde uyku çektim.

Sabah olmuştu, telefonum çalıyor, arkadaşlarım arıyordu.

– Efendim?
– Kanka hadi gelmiyor musun?
– Yok kanka birkaç işim var gidin siz.
– Nereye gidelim oğlum kalalım o zaman bizde.
– Yok kardo gidin tek halletmem gereken işler var.

Elimi yüzümü yıkadım banyoda. Aynada kendime bakıyor, düşünüyordum. Bu kadar kısa mı sürecekti? Elbet Özge başka yarrak yiyecekti ama bu kadar erken mi? Ve benim haberim olmadan, benden gizli. Aynaya yumruk atmıştım, ayna parçalanmış, alçılı olan elim daha çok acımıştı. Elime baktığımda alçı içindeydi. Ne olduğunu o an hatırlayamadım. Sonradan aklıma geldi, ağaca yumruk atınca parmaklarımı kırmıştım. Neyse alçıda olduğu için kesilmedi en azından. Özge kapıda Kuzey! Kuzey! Diye bağırıyor, gelen ses sonrası beni merak ediyordu. Kapının kilidini açıp çıktım. Özge ağlamaya devam ediyor, konuşuyordu;

– Kuzey yalvarırım affet, lütfen affet. İstemeden oldu, bir anda gelişti, seni aldatmak aklımda bile yoktu Kuzey yalvarırım affet.

Merdivenlerden iniyordum hiç konuşmadan. Aşağıya indiğimde suratına bakarak gülüyordum;

– Asıl sen beni affet, her insan yanlış yapar. Anlayışlı davranıp sana vurmamam gerekirdi.
– Ne? Ama sen? Çok kızgın değil misin? Kuzey lütfen kimseye bir şey söyleme kimsenin yüzüne bakamam.
– Bu kadar gerizekalı olma Özge. Kime ne söyleyeceğim? Özge bana boynuz taktı mı diyeceğim?

Özge pişmanlık duygusuyla daha çok ağlıyordu.

– Özür dilerim lütfen affet.
– Gerçekten sorun değil, istersen gidip kendini siktirmeye devam edebilirsin ah pardon şuan seni sikecek durumda değildir o. Ne diyecektim ben sana. Haftaya sınavımdan sonra bir partiye gideceğiz. Kızlarda geliyor. Sende gel. Şu olanları unutalım ne dersin?
– Parti mi? Ne partisi?
– Sınavın bitişini kutlayacağız. Gelecek misin? Tek gideceğim yoksa.
– Peki gelirim.
– Ağlamayı kes, git üstüne başına bir şeyler al. Kendini topla görüşürüz.

Kapıyı arkasından kapatıp çıkmıştım. Arabam okulda kalmıştı. Bir taksi çağırdım. Cep telefonumu çıkarttım Aysel yengemi arıyordum;

– Oo kuzi bey aklına gelebildik mi? Diyerek açtı telefonu
– Kusura bakma yenge yoğunum biliyorsun evlilik telaşı vs.
– Daha sen evlenmeden unuttun beni…
– Bende o konuyu konuşmak için sana geliyorum. Müsait misin?
– Aslında değilim ama alıp götürürsen müsait olurum. Seks yapacaksak hazırlanayım ona göre…
– Yok şimdi yapmayacağız. Bir konu hakkında konuşacaktım seninle.
– Tamam canım gel bekliyorum.

Telefonu kapattım. Aklımda bin bir türlü planlar, fikirlerle gidiyordum Aysel’in yanına. Evlerine gitmiştim. Güllü nenemler çiftlikte hayvanlarla ilgileniyordu. Aysel yengem güllü neneye Cevat’ı bırakıp yanıma geldi;

– Yenge gel taksiye geçelim sakin bir yerde konuşalım.
– Tamam canım.

Taksiye bindik ağzımı bıçak açmıyordu. Bana türlü türlü sorular soruyor, iyi olup olmadığımı soruyordu. Ben konuşmuyor camdan dışarıya bakıyordum. Taksiciyi sakin bir yerde durdurdum. Kimin olduğu belli olmayan tarlaya girip oturduk çimlere. Taksici benzin almak için gitti, geri dönecekti.

Aysel yengem;
– Kuzum yoldan beri ağzını bıçak açmadı konuşacak mısın?
– Özge beni aldattı.
– Ne? Nasıl aldattı ne diyorsun sen kuzey?
– Baya aldattı. Ehliyete yazdırmış babam, direksiyon hocasına kendisini siktirirken yakaladım.
– Ciddi misin?
– Şakası mı var bunun?
– Yok ta ya yapmaz Özge
– Bende öyle biliyordum. Ama son günlerde seks yaparken, sürekli sert istemesi ve başkalarına versem ne yaparsın gibi cümlelerinden anlamıştım aslında. Er geç yapacaktı, bu kadar erken beklemiyordum.
– E sen ne yaptın peki? İyi mi şuan Özge?
– Çok iyi. Sana da o yüzden geldim. Yardımın lazım.
– Ne yardımı kuzum?
– Bir parti var, Özge’nin yarrağa doyacağı bir parti. Kötü bir şey değil, sadece amı götü baya dağılacak. Eğer gelmek istersen senide götürmek istiyorum. Hem hasret gideririz?
– Hım. Ama Özge de orada olacak?
– Merak etme sen onu söylemezsen kimseye o da seni söyleyemez. Her şey karşılıklı. Hem sende çok ateşli bir kadınsın. Uzun zamandır da seks yapmıyoruz. Acısını çıkartacağın bir ortama götüreceğim seni? Gelecek misin?
– Sen varsan gelirim tabi.
– Bensiz olur mu?
– Olmasın.

Boynuma sarılıp öptü, taksici korna çalıyordu. Beklemesi için işaret ettim.

– Parti haftaya sınavımdan bir gün sonra. Ona göre hazırlan.
– E evdekilere ne diyeceğim?
– Özgelere gideceğim sıkıldım de gel, çocukları anneme bırakırız. Ayarlarım ben onu.
– Tamam o zaman hadi kalkalım iş var evde daha.
– Hadi kalk.

Taksiye binip Aysel’i çiftliğe bıraktım. Taksiciye okulu tarif ettim. Arabamı almak için gidiyordum. Artık ne aşka, ne sevgiye, ne de saygıya inancım kalmıştı. Özge ikinci dersimi vermişti bana. Esma sultan haklıydı. “Herkesin istekleri, beklentileri vardır. Sen bu istekleri, beklentileri karşıyalacak olansın. Kim olursa olsun, herkes seksin zirvesine çıkmayı arzular, kimi cesaret edemez, kimi de o zirveden uçuruma yuvarlanır.” Çok haklıydı. Herkesin bu Zirveyi tatması, uçuruma atlayıp atlamayacağını kendisi belirlemeliydi.

Artık kadınlar benim için sadece bir seks objesinden öte bir şey değildi. İstediklerini verip mutlu edecek, günü mü gün edecektim. Kime siktirdiği, kimi sevdiği, kime duygular beslediği zerre sikimde değildi. Ben siker geçerim, ararsa yine sikerim, aramazsa arayıp sormam. Zaten şu olaylardan sonra iyice tiksindim kadınlardan. Am peşinde hiç koşmadım, koşmam da. Artık kafama koymuştum. Özge ile evlenmeyecek, ona unutulmaz bir seks deneyimi yaşatacak, canım istedikçe sikeceğim bir kadın olacaktı. Kim bilir belki de birisiyle evlenir. Gizli gizli kaçamaklar yapardık daha heyecanlı olur. Aysel’e gelince. O çiftlikte bir kaçamak yapmak lazım. Partiden önce bir açılış yapayım.

Bu düşüncelerle okula geldim. Ders bittiği için garajdan arabamı alıp çıkacaktım. Tam kapımı açtığımda arkamdan Cennet Hoca’nın sesi geliyordu;

– Kuzey! Kuzey bekle bir dakika…

Kafamı çevirdiğimde Cennet arkamda, elleri önünde bana bakıyordu. Siyah düz ve dar bir elbise, siyah topuklu ayakkabıları vardı üzerinde. Eteği diz kapaklarının üzerinde, göğüs dekoltesi derindi. Saçlarını salmış, omuzlarından dökülüyordu. Şaşkın gözlerle onu izliyordum. Yanıma doğru yürümeye başladı;

Cennet;

– Ne yapıyorsun?
– Eve gidiyordum. Sen? Gözükmüyordun uzun zamandır.
– Şey evet, eşimle boşanma davamız vardı.
– Boşanma? Zeki sizin bilmem ne adasında eşinle tatilde olduğunu söyledi?
– Yok tatlım, boşanma davamız vardı. Tatildeyim dedim. Bir yere gidip oturalım mı? Konuşacak bir yere gidelim mi?
– Olur.

Arabanın kapısını açıp içeriye bindirdim. Bende direksiyona geçip arabamı sürmeye başladım okuldan çıkmış ilerliyorduk, konuşmaya başladı;

– Olanları duydum. Çok üzüldüm açıkçası.

Ani fren yapmıştım. Kırmızı ışığı geçiyordum.

– Nereden duydun? Hangi olanları?
– Zeki ile konuştum senden önce, gün boyu okuldaydım tatlım. Müdüre hanımdan birkaç evrak almam gerekiyordu, hem diğer çocukları görmek istedim.
– Şom ağızlı Zeki susmadı değil mi?

Gülüyordu.

– Hayır en başından anlattı olayları. Açıkçası bende aynı şeyleri yaşadım. O yüzden seninle konuşmak istedim. Sanırım şu büyük partiye götürecekmişsin müstakbel karını.
– Artık müstakbel karım falan değil kendisi.
– Her neyse ne.
– Hem sen? Nasıl aynı şeyleri yaşadın anlamadım?

Sigarasını içine çekip dumanı üflüyordu;

– Kafeye girelim konuşuruz.

Sakin bir kafeye gidip oturduk. Kahvelerimizi söyledik. Cebimden sigaramı çıkartıp yaktım;

– Ee anlat bakalım.
– Bak tatlım. Özge’yi bu partiye getirirsen travma geçirir. Bu diğer parti gibi bir şey olmayacak. Daha büyük, daha karışık, baş döndürücü.
– Sen geliyorsun değil mi?
– Evet ama eşim olmadan. Senin yanında durmak istiyordum.
– Yine durabilirsin. Özge ister katılır, ister katılmaz.
– Maalesef öyle bir seçeneği yok. Tekneye geldiyse boş bırakmazlar, ve çok büyük bir şok geçirebilir. Yanlış şeyler yapabilir. Sonuçta 2 tane çocuğu varmış. Ve birisi lise çağında genç kız.
– Yani?
– Yanisi şu tatlım getirme Özgeyi.
– Sen ne yaşadın ya?
Sigarasını içine çekiyordu;

– Tatlım ben bu kocam olacak kişiyle, 16 yaşında aile zoruyla evlendirildim. Yaşıtlarım daha seksin ne olduğunu bilmezken, ben türlü türlü seksin içine düştüm. Adam sapkın bir sapıktı. Taze olduğum için kimseyle paylaşmak istemiyordu. Aşk, sevgi, mutluluk tatmadığım duygulardı bunlar. Neyse ki okuluma devam ediyordum.
– 16 yaşında lisedesin evlisin? Bilen duyan?
– Hayır kimse bilmiyordu, bir akrabamız olarak tanıtmıştı kendisini.
– Anladım peki sonra?
– Henüz lise 3 teydim. 2 yıl boyunca bir arkadaşlığım oldu sınıftan bir çocukla. Üniversiteye beraber gittik. Her fırsatta seks yapıyorduk aşıktık birbirimize. Açıkçası kocamdan daha iyi siktiği için, eve gidince hep bir isteksizlik vardı üzerimde. Daha sonra bu çocukta kesmemeye başladı beni. Üniversite yakışıklı bulduğum çocukların peşine takılıp istediğim gibi seks yapıyordum.
– İyi de Özge ile ne alakası var bunun?
– Özge de aynı durumda tatlım. Gözünü sende açıyor, tamam seks konusunda, aşkta sevgide doyurabilirsin. Ama farklı hazlar, zevkler yaşamak istediği için bu kaçamağı yapmış olabilir. O adama inanmış, altına yatmıştır.
– Ona ne kadar aşık olduğumu kendisi de biliyor, kendisi beni bırakma, sahiplen diyordu. Hemen direksiyon hocasına domaldı.
– Dedim ya kuzey, farklı hazlar yaşamak istemiştir. Belki de bu kaçamak hoşuna gitmiştir.
– Tamam işte partide daha çok zevk yaşatacağım ona.
– Sen bilirsin Kuzey ama tavsiyem getirmemenden yana.
– Tek Özge değil, ikinci yengem. Yani Özgenin abisinin karısı da gelecek.
– Ne? Çıldırmışsın sen Kuzey!
– Yoo çıldırmadım. Özge ile birbirlerini yalarken, ikisini sikmeyi istiyorum.
– Ortanıza beni de alın artık.
– O iş sende o zaman
– Nasıl yani?
– Sen daha deneyimlisin. Bana akıl vermeye geldiğine göre. Aysel ile Özge sende. İstediklerini ver onlara.
– Kuzey bence bu yanlış, travma diyorum, yanlış şeyler yapabilir diyorum.

Cennet’in kolunu sıkıca tuttum, canı acıyordu, yüzü buruşmuştu;

– O yanlışı zaten yaptı, daha büyük bir yanlış yok. Sen bana yardım edecek misin? Etmeyecek misin?
– Kuzey kolumu acıtıyorsun! Tamam yardım edeceğim. En azından senin elinde daha büyük şeyler yaşamasınlar. Ben göz kulak olurum onlara.
– Güzel. Kocanı yıllarca neden çektin peki? Neden bu günü bekledin boşamak için?
– Dedim ya iki zıt kutuptuk biz onunla, o kıskanmayı seviyor, ben kıskandırmayı. O aldatılmaya tahammül edemiyor, ben onu aldatıyorum. Ya gözlerinin önünde, yada gözden uzak bir yerde. Şunu söylemeliyim ki o gün sana çok minnattar kaldı. Huyu değişti. Artık kıskanmıyor, aldatsam da umursamıyordu. Boşamaya karar verdi.

Bana çok ateşli bir şekilde bakıyordu;

– Aaa yok sakın öyle bir düşüncen varsa aklından bile geçirme, ben seninle evlenip gavatlığını üstlenemem.
– Hahaha onu nereden çıkarttın?
– Bakışların hiç tekin değil.
– Yok tatlım, evlenmeyi düşünmüyorum şuan için. Ayrıca boynuz yemeyi sevenleri tercih etmiyorum artık.

Sigaramı paketten çıkartıp yaktım. Cennet bacak bacak üstüne atmış, sütün gibi bacaklarını sergiliyordu. Bacaklarını indirip hafif araladı. İçinde külotu yok, bembeyaz amı gözüküyordu. Kafamı pencereye çevirdim sigaramı içiyordum. Konuşmaya başladı;

– Sınava 5, partiye 6 gün kaldı. Heyecanlı mısın?
– Hayır, aklımda çok şey var Cennet.
– Bugün eve uğradığında seninle gelmemi ister misin? Birkaç gün bende kal.
– Özge?
– Daha iyi ya, ondan uzaklaştığını anlar. Arasın biraz

Etrafına baktı ve bana yaklaştı;

– O koca sikini özlesin…
– Aslında olabilir, çok sinirli, stresli gün geçirdim.
– İyi ya hafifletirim ben seni. Kalkalım mı tatlım?

Ayağa kalkıp elimi uzattım. Elimden tutup kalktı. Hesabı ödeyip çıktık kafeden. Eve doğru gidiyorduk.

Cennet;

– Özge’yi tanımıyorum ama senin gibi birisini sırf zevki uğruna aldattığına aklım almıyor. Sen baya iyisin her konuda, işte seksin, arzuların bir cilvesi bu.
– Amına sokayım onun cilvesinin. Partiden sonra da evden ayrılacağım zaten. İster evlenir, isterse siktir olup gider. Bundan sonra canım istediğinde sikeceğim bir orospudan başka kimse değil.

Cennet kafasını cama çevirmiş, beni dinliyor ve yolu izliyordu. Yorum yapmadı, sözümü kesmedi.

Eve gelmiştim. Arabayı durdurunca sesi duyan Özge, kapıyı açarak bana doğru koştu. Cennet’in kapısını açıp indirdim arabadan. Özge durmuş Cennet’e bakıyordu.

Cennet’in uzun siyah saçlarını rüzgar savuruyor, iri göğüs dekoltesi, eğilince daha çok ortaya çıkıyor, seksi bacakları ve o topuklu ayakkabıları yere değince, daha bir seksi gözüküyordu. Özge şaşkın gözlerle bana bakıyordu. Cennet’e döndüm;

– İstersen içeriye geçebilirsin, ben üzerimi değişip birkaç eşya alacağım.

Cennet gülüyordu;

– Duş almak ile oyalanma bende alırsın.

Özge bu sözler karşısında daha çok şok olmuş ağlamaklı gözlerle bana bakıyordu;

– Kuzey bu kadın kim?

Cennet gülerek söze girdi;
– Hahaha ben Cennet tatlım, daha sık görüşeceğiz. Parti de özellikle
– Parti?

Ben yanlarından ayrılıp yukarıya çıktım. Özge ile Cennet aşağıda konuşuyordu. Sırt çantama birkaç kıyafet koydum. Üzerimi değiştirdim. Aşağıya inmeye hazırdım. Salona gittiğimde Gülizar ile Baran bahçede oynuyordu. Kız kardeşim Simay da yanlarındaydı.

Dışarıya çıktım, Özge gerilimi üzerinden atmış, gayet güzel sohbet ediyordu Cennet ile. Yanlarına gittim.

– Özge birkaç gün yokum parti için iyi hazırlan unutma.
– Yok unutmam, sizin çocuklarda aranızda olacakmış. Tek gidiyorsun sanmıştım.

Cennete baktım;

– Öylemiymiş?
– E öyle ya Kuzey, görüşürüz Özgecim.

Arabaya bindi. Özge sarılmak için yanıma geldiğinde kendimi geri çektim. Çantamı arka koltuğa atıp direksiyona geçtim. Son hızla uzaklaştım oradan. Cennetle konuşuyordum;

– Diğer çocuklar mı geliyor?
– Hayır be tatlım, baş başa olacağız. Özge bu durumu öğrenip, yanlış bir şey yapmasını istemedim.
– İstediğini yapabilir, beni alakadar etmiyor artık.
– Deliklerini genişletmesin boşuna, nasılsa partide baya açılacak.

Orospu karı gibi gülüyordu. Cennet’in evine gittiğimizde cep telefonum çalıyor Zeki arıyordu;

– Alo hacı gülle, napıyon?
– İyiyim zeki sen napıyon?
– İyi bende, cennet hoca okuldaydı tüm gün. Seni sordu neden gelmedin amına koyayım. Çok güzeldi lan, şuan onu hayal edip Melisa’yı sikiyorum. Bir ara ağzımdan Cennet dedim Melisa duymadı Allahtan.
– Tamam Zeki’cim sen hayal ederek Melisayı sikmeye devam et. Ben Cennetleyim şuan. İzin verişen onu sikeceğim.
– Yok artık bu ne hız amına koyayım. Neyse hacı gülle Melisa geliyor, görüşürüz. Çatur, çutur, patır, kütür, sik amını götünü fazla dağıtma ama. Partide bize de kalsın.
– Kalır Zeki kalır, hadi bye..
– Bye bye hacı gülle…

İçeriden cennet sesleniyordu;

– Kuzey geliyor musun?
– Geldim…

Cennet’in evine girdiğim. Elinde içkilerle karşıladı beni. Çantamı koltuğun üzerine attım. Elime içkiyi uzatıp boynuma sarıldı;

– Aylardır çok özledim seni biliyor musun?

İçkimi yudumladım. Kollarından çektim kendimi. Koltuğa oturdum;
– Tahmin edebiliyorum. Seks yapmadın mı son görüştüğümüzden beri?
– Yok, aslında yapmayı canım istemedi. Biraz bekleyip seninle yapmayı istedim.

Kucağıma gelip oturdu. Kulaklarımı, boynumu öpüyor, dilini boynumda gezdiriyordu. Elimi bacaklarına attım. Bacaklarını ayırıp içinde olmayan külotu ile dizlerime oturuyor, amını bacaklarıma değdiriyordu. Elbisesini sıyırıp baldırlarına kadar çektim. Dudaklarımı öpüyordu. Bacaklarını okşarken dudaklarından kafamı çekip göğüslerine getirdim. Elimdeki içkiyi göğüslerine döktüm ve. Islanmıştı, göğüslerinin arasında kalan içkiyi emiyor, yalıyordum. Elbiseyi omuzlarından sıyırdı ve çıkarttı. Göğüsleri gözlerimin önündeydi. Bembeyaz, süt gibi göğüsleri, pespembe uçları vardı. Ben memelerini emdikçe zevkten kafasını geriye atıyor, saçlarımı avuçlayıp bastırıyordu. Belinden sarılıp üzerime çektim. Şortumu ve boxerımı sıyırıp çıkarttım. Sikim kalkmıştı bile. Üstüne oturttum. İçine girmemiştim. Amının üzerinde sikime oturuyor, belini hareket ettirip sürtünüyor, memelerini yalatıyordu. Amının sıcaklığı ve ıslaklığını sikimde, kasıklarımda hissediyordum. Üstümden kalktı, karşımda ayaklarının üzerinde domaldı, eliyle kalçalarını ayırıp, amını ve götünü gözlerime serdi. Geri geri gelip suratıma dayadı. Elimle amını okşadım. Ağzımı amına dayadım. Çok güzel bir tadı vardı, zevk suları birikmişti amının dudaklarında, her dilimi sürttüğümde tadı ağzıma geliyor, dudaklarım ıslanıyordu. Eliyle saçlarını arkaya attı, göt deliğini iki elimle açıp yalamaya başladım. Domaldığı yerden doğruldu ve kafamı ittirdi. Geriye yaslanmıştım. Yere çömeldi. Elbisesi hala yarı yere inikti. Eline sikimi aldı ve okşamaya başladı. Kafasında parmaklarını gezdiriyor, sıvazlayarak mastürbasyon yapıyordu. Dudaklarıyla sikimi baştan aşağıya bir süzdü, dilini taşşaklarıma attı ve emmeye başladı. Sikimi okşuyor, sıcak dudakları arasında sikimi emiyordu. Ağzını açtı ve yukarıdan aşağıya doğru ağzının içine almaya başladı, kafasını hareket ettiriyor, sikimi boğazına kadar sokup çıkartıyordu. Hızlanarak arttırdı temposunu. Sikimi ağzını kapatarak vakumladı ve çıkarttı ağzından. Sikim iyice kalkmıştı. Ayağa kalktı. Gözlerime bakarak elbisesini sıyırıp attı üzerinden. Çırılçıplak karşımdaydı. Tertemiz, beyaz vücudu vardı cennet’in vücudu o kadar fitti ki, kalçaları, göğüsleri sertti. Üstüme çıktı. Bacaklarını kırıp sikimi amına soktu. Üstümde hafif tempoyla zıplıyor ve konuşuyordu;

– Özge sikilirken ne hissettin?

İnliyordu, hafif tempoyla zıplamaya devam ediyordu.

– Çok karışık duygular hissettim. Bir şimşek çaktı gözümde kendimi yanlarında buldum…

Cennet inleyerek konuşuyordu;

– Arabaya girip domalmış değil mi? Kabak gibi götünü adamın önüne sermiş, içine girmiş miydi?
– Evet, belinden tutmuş, amında git gel yapıyordu.

Cennet inlemelerini arttırıyor, kucağımda zıplama hızını arttıyordu.

– Böyle zevk alıyor muydu? Senin yarrağın kadar tatlı mıydı o adamın da?
– Bilmem zevk almasa siktirmezdi değil mi?

Cennet geriye kafasını attı ellerimi tutup kalçalarına götürdü, zıplamayı bıraktı ve kalçalarını çevirmeye, hareket ederek sikimin içinde oynamasına izin veriyordu;

– Senin kadar zevk verememiştir. Seni aldatma duygusundan zevk almıştır.

Artık sinirleniyor, o manzara gözüme geldikçe kan beynime sıçrıyordu. Cennet’in belini, kalçalarını daha sıkı tutuyor, zıplatıyordum kucağımda.

– Aldatma duygusu, ah o kadar güzel ki Kuzey, pişman oluyorsun ama geçiyor, senin verdiğin tepki gibi bir tepki alınca daha çok başka yarrak yemek istiyor insan.

Cennet’i kucağımdan kaldırıp domalttım. Amına sikimi soktum. Git gel yapıyordum;

– Nasıl yani benim gibi tepki?

İnliyordu;

– Senin tepkin gibi, sahiplenmek ve bunu ona göstermek, kıskançlıktan çılgına dönmek, aşık olduğun kadın seni başkasıyla aldatıyor. O bunu bildiği için yediği yarraktan daha çok zevk alıyor.

Bu sözler iyice sinirlendiriyor, daha sert sikiyordum Cenneti. Hızım yavaştı ama sikimi sert sokup çıkartıyordum.

– Çok mu zevk aldı yani Özge?
– Hem de ne zevk. Eminim kendisini o adama tekrar siktirecek. Hazır sende yoksun şuan evde. Bir fırsat verdin ona şuan. Belki de adamı arayıp randevulaştı, eve çağırıp senin yatağında siktirecek kendini. Tıpkı senin beni siktiğin gibi.

Ben daha çok hızlandım. Köküne kadar sokup çıkartıyordum sikimi. Sırtından tutup çevirdim. Bacaklarını belime doladım ve amına o şekilde çakmaya başladım. Daha sert hızlı sikiyordum. Cennet çığlık atıyor, inliyordu ve konuşmaya devam ediyordu;

– Tıpkı senin beni siktiğin gibi sikecek, o yarrağın benim sana olduğu gibi bağımlısı olacak. Benim seni çıldırttığım gibi çıldırtacak. Adam sana olan sinirini Özgeden çıkartacak. Amını götünü dağıtacak onun. Senin aşık olduğun, evlenmek istediğin kadının amını sikecek.

Benim artık gözüm kararmış, kendimi kaybetmiştim. Cennet’in boğazını sıkıyor, konuşmasını kesmek istercesine, boğazlıyordum. Amına öyle sert girip çıktıkça zevkten titremeye başlamış, ellerini boğazını sıktığım kolumu atmış, çekmeye çalışıyordu. Boğazını gevşelttim. Derin derin nefes almaya başladı. Dudaklarına yapıştım nefes alış verişi ağzımın içine oluyor, dilini emiyordum. Hem nefes almaya çalışıyor, hem inliyordu. Orgazm olduğu belliydi. Ben hala sert tempoda sikiyordum.

– Özge senin kadar orospu olmayı beceremez. Ayrıca yiyeceği yarrak daha geride.

Cennet gülüyor, kasılıyordu. İçinde resmen sikim kırılacak gibi vakumlanıyordu. Kasılması kesilince içinden sikimi çıkartıp tüm döllerimi vücuduna boşaldım. Yarısı göbek ve göğüslerine gitmiş, bir miktarı yüzüne fışkırmıştı. Parmaklarıyla yüzüne gelen döllerimi sildi, parmağına bulaşan spermlerimi yaladı ve yattığı yerden doğrulup sikimi ağzına alıp iyice temizledi. Ben sırtıma yaslanıp içkimi yudumluyordum. Bir sigara çıkartıp yaktım. Cennet çırılçıplak karşımdaydı. Yere eğilip elbisesini eline aldı. Banyoya gidiyordu, üzerinde akıttığım döller vardı. Elimle yüzümü avuşturdum. Sigaramı içime çekiyor, çıplak bir şekilde içkimi yudumluyordum. Sigaramı ve içkimi içtim koltukta uzanıyor, Özge’yi düşünüyordum. Acaba gerçekten adamı eve davet eder kendisini siktirir miydi? Cesaret edemez diyordum kendime. Sonuçta babam ve aramızda sadece 3 ev vardı. İllaki görürlerdi yani ona cesaret edemezdi ama dışarıda siktirebilirdi kendini. Bu düşüncelerle sızıp kalmıştım koltukta. Gözlerimi açtığımda sabah olmuş gün ağarıyordu. Cennet üzerime pike örtmüş, altım hala çıplaktı. Yattığım yerden kalktım çevreme bakınıyordum. Yerde duran boxeri üzerime geçirdim. Mutfağa gidip su içecektim. Arkamdan cennet geldi belime sarıldı;

– Günaydın tatlım.
– Günaydın. Sızmışım akşam.
– Evet, uyandırmak istemedim. Uyudum bende.

Ona doğru döndüm, dudaklarından öptüm.

– Sınava 4 gün kaldı…
– Ben partiyi düşünüyorum.

Kollarımdan sıyrıldı ve dolabın kapağını açtı.

– Yiyecek bir şey yok dışarıda kahvaltı edelim mi?
– Olur ama önce duş almam lazım…

Yanıma geldi, elini sikime attı;

– Seni yıkamamı ister misin?

Belinden tuttum ve kucakladım.

– Banyo nerede?

Gülüyordu. Eliyle odayı gösterdi. Banyoya girdik. Orada hem yıkandık hem bir posta daha seks yaptık. Çantamı yatak odasına götürmüş, onunla yatak odasına gittim. Giyindim;

– Yavrum aşağıdayım hazırlan gel.

Yanıma geldi çıplak vücudu ile sarıldı ve dudaklarımdan öptü.

– Fazla bekletmem…

Kalçasına tokat attım, odadan çıktım. Arabamın yanına gittim. Kaputu açıp içine bakıyordum, bir eksiği var mı diye. Cep telefonum çalmaya başladı. Babam arıyordu;

– Paşam ne yapıyorsun eve uğradık yoktun?
– Arkadaşlarla sınava hazırlanıyoruz. Neden uğradınız baba eve?
– Çiftliğe gidiyoruz biz annenle. Çocukların okulu yok zaten yaz tatilindeler. Bizde bir kafa dağıtalım dedik.
– Başka gün bulamadınız değil mi baba?
– Nasıl oğlum?
– Yok bir şey iyi eğlenceler baba.
– Sağ ol görüşürüz paşam.

Arabanın tekerliğine tekme attım. Kaputu sert bir şekilde kapatıp yerde duran soda şişesini alıp fırlattım duvar kırdım. Kapıdan Cennet kendini sakınarak çıktı;

– Ay kuzey dur ne bu sinir sabah sabah?
– Amına koyduklarım, köye gidecek günü buldular Özge eve rahat rahat erkek atsın siktirsin kendini diye mi yapıyorlar anlamıyorum ki amına koyayım.

Cennet yanıma geldi ve boynuma sarıldı;

– Senin o kadına ihtiyacın yok, demedin mi? Bundan sonra elimde canım isteyince sikeceğim bir orospudan başkası değil diye? Sinirlenme. Hayır bu şekilde sinirli olacaksan, eve geçelim bir sinirini at üzerimde. Dün harikaydı mesela.

Kucağıma alıp arabaya dayadım. Dudaklarını öpüyordum.

– Emin ol bu yüzümü çok görmek istemezsin.
– Yatakta görmek istiyorum sadece.
– Bunu özge de diyordu.
– Ama ben Özge kadar ucuz değilim?

Tek kaşını kaldırmış gülüyordu. Dudaklarımdan öptü, kucağımdan indirdim ve arabaya bindirdim. Güzel bir kahvaltı yapacağımız yere gittik. Sinirden canım bir şey istemiyordu. Aklım evdeydi. Telefonu çıkarttım Gülizar’ı arıyordum;

– Alo canım naber günaydın?
– Günaydın abi.
– Evde misin canım?
– Yok abi, ablamla geziyoruz.

Telefonu ısırıyordum sinirden.

– Haa. Annen nerede?
– Direksiyon dersine gitti.
– Mehmet hoca mı?
– Bilmiyorum abi ismini.

Oradan simay bağırıyordu;

– Evet abi, birkaç gündür rahatsızmış, ders verememiş yengeme, bugün dersi var erkenden çıktı.
– Baran?
– Baran annemlerle gitti köye, güllü nenemde kalacak.
– Tamam görüşürüz.

O kadar sinirlenmiştim ki, kahvaltı masasını tutup fırlattım. Cennet elinde çatal, bıçakla kalmış, bana bakıyordu;

Cennet;

– Hayda, gitti güzelim kahvaltım ya…

Çalışan yanımıza gelmiş bir sorun olup olmadığını soruyor, ne yapıyorsun diye azarlıyordu beni.

– Sen nediyorsun lan amına koyduğum!

Bir yumruk çıkarttım adama. Çalışanlar yanımıza koştu, kollarımdan tutuyor, çekiyordu beni. Cennet adamın yanına gitti bir şeyler konuştu, bir miktar para verdi. Yanıma geldi elimden tutup dışarıya çıkarttı beni;

Cennet;

– Tatlım her şey yolunda mı?
– Amına koyayım sence yolunda mı Cennet?

Kafasını sallıyordu;

– Değil, gel sakin bir yere gidelim. Aç kaldım senin yüzünden.
– Şerefsizle direksiyon dersine gitmiş.
– Özge mi? Bu ne hız ya? Bu kadın çok mu hasret kaldı başka yarak yemeye?
– Kalmış demek ki baksana. Arıyacağım.
– Hayır arama şuan derstedir. Sizin eve gidelim orada yapalım kahvaltı.
– Süper hadi atla çabuk.

Hemen arabaya bindik. Eve gittiğimiz de kimse yoktu;

– Anahtar yok yanımda amına koyayım!
– Aferin kuzey dön geri o zaman…
– Nereye dur hallederim şimdi…

Cebimdekileri gidip eline verdim tutması için. Garaja tırmandım. Oradan terasa zıplayıp çıktım. Terasın solundan uzanıp açık olan pencereden içeriye girdim. Dış kapıyı açtım;

– Gel hadi…
– Maymun gibisin Kuzey.
– Hadi gel içeri acıktım zaten…

Cennet elindekileri masanın üzerine koydu. Ceketini astı. Mutfağa girdik birlikte kahvaltımızı hazırladık, oturup kahvaltı yaptık. Üst kata çıktık. Aşağıdan içkileri aldım terasa çıktım. Bir süre konuştuk içkilerimizi içtik. Öğlen 1 olmuştu saat. Cennet beni dürttü.

– Kuzey?
– Efendim canım?
– Arabanı çekseydin keşke.
– Hassiktir.

Koşarak aşağıya indim arabamın anahtarını aldım. Fırladım dışarıya, arabama bindim. Kumsalın aşağısına sürdüm oraya park ettim arabayı. Koşarak geri dönüyordum. Terasta cennet bana el sallıyordu. Ona baktım, daha sonra gözüm kapının önüne çarptı. Kuzey Mehmet hocasını içeriye davet ediyor, adamın kolu sargılı girmek istemiyordu. Özge etrafına bakındı ve adamı öptü. Sinirden köpürüyordum. Saldırmamak için kendimi zor tuttum. Adam arabasına geri döndü, Özge bir şeyler söylüyor, el kol hareketi yapıyordu. Adam arabaya bindi ve ilerledi. Koşarak gittim. Özge kapıyı kapatmış içeriye girmişti. Ben aynı şekilde garajın üzerinden terasa atladım. Cennet fısıldıyordu;

– Kuzey!
– Ne oldu?
– Adam arabayı saklayıp geri gelecek.
– Eve mi?
– Evet. Özge az orospu değil ya.

Ben iyice sinirlenmiştim. Bir süre sonra odamın kapısını açmak istedi Özge çok korkmuştum bizi görecek diye. Cennet eliyle sus işareti yapıyordu;

– Kilitledim kapıyı üstünde anahtarı.
– İyi yapmışsın.

Dış kapının zili çalıyordu. Özge kapımın önünden uzaklaştı, kapıyı açmak için ilerledi. Terastan kafamı uzatıp bakıyordum. Cennet kolumdan tutup geri çekti beni;

– Acele etme, odasına geçsin önce…

Ters ters Cennete bakıyordum

Cennet eliyle yüzümü okşuyor dudaklarımı öpüyordu;

– Sinirlenme, unutma sen böyle davrandıkça onun hoşuna gidecek lütfen aksine keyif al, asıl o zaman pişman olsun.

Kapıma doğru yaklaştık cennet ile, ses çıkartmıyor, öpüşme seslerini dinliyorduk. Şapur şupur öpüşüyorlardı. Ben sinirleniyordum, Cennet benim yüzüme bakıyor, dudaklarını dişleriyle ısırıyor, gülüyordu. Bizim yatak odamıza geçtiler, kapı kapanmıştı. Sesler geliyordu, kapının kilidini açtım kafamı uzattım. Kapıyı kapatmışlar, yataktan gıcırtı sesleri geliyordu. Odadan çıkıp kapıya doğru yaklaştım. Özge konuşuyordu;

– Yemek istiyorum o sikini hem de bu yatakta. Sert sik beni, acıma vur, kökle içime.
– Kocan olacak şerefsiz ne hale getirdi kolumu, rahat sikemiyorum.
– Boş ver onu ben yardım ederim sana. Ver sikini ağzıma.

Ağzına almış adamın sikini yalıyor olmalıydı, sesler kesilmişti. Bir süre sonra Özge ucuz orospu gibi inlemeye başladı;

– Sok içime, dölle içimi, kaç gündür yiyemedim bu yarrağını, sok hadi durma.

Kapının kolunu tuttum içeriye dalacaktım. Cennet kolumdan tuttu asıldı. Sessiz bir şekilde;

– Bırak Kuzey zevkini alsın. Sıra bize de gelecek. Hadi yürü

Ben kapının önünde bekliyordum ikisinin de çıkmasını. Cennet kolumdan asıldı;

– Hadi gidiyoruz.

Merdivenlerden sessizce indik. Koltuğun üzerinde adamın ceketi vardı. Cennet ceplerini yokladı ve adamın kartını buldu. Onu alıp çantasına attı. Kapıyı sessizce açıp çıktık. Odamızda Özge direksiyon hocası ile sikişiyor, ben hiçbir şey yapmadan o evden çıkıyordum.

– Cennet bırak dağıtayım ikisinin de ağzını burnunu!
– Tatlım canlarını o yakmaz ki, birkaç gün daha sabret sen. Gözlerinin önünde ucuz fahişe gibi sikilirken dönüp yüzüne bakmayınca asıl canı yanacak. Tıpkı zamanında benim yandığı gibi. Düşün bak kocamı aldatmayı sevdiğim halde. Canım yanmıştı. Özge daha buna alışık bile değil. Hadi araban nerede?
– İleriye park ettim.

Cennet ile yürüyorduk. Beni öyle üzgün görünce belime sarıldı;

– Cennet, neden aşk yeterli olmuyor hiç kimse için? Neden hep bir fantezi, istek, arzu peşinde bu kadınlar?
– Kişiden kişiye değişir bu durum. Ama her kadının içinde bir şey vardır. Sadece karşısına onu cesaretlendirecek bir erkeğe ihtiyaç duyarlar. Bir an da olur zaten her şey.
– Amına koyayım o anların ben.
– Boş ver, daha ne kadınlar çıkacak karşına. Ama ben senin yanındayım. Yoksa kimse tutamayacak seni.
– Yav he amına koyayım. Yanındayım diyen boynuzu takıyor, dalga geçer gibi yanındayım deme birde.
– Dalga geçmiyorum gerçekten yanındayım bak yanında değil miyim?

Daha çok sarılıyordu. Arabaya binip bir bara gittik. Çok gürültülüydü, içkimizi söyledik oturuyorduk. Cennet telefonu ve çantasını alıp dışarıya çıktı. Ferhat arıyordu;

– Kanka nerelerdesin amına koyayım arıyoruz açmıyorsun?
– Görmedim moruk Cennetle bardayız gelsenize?
– Hangi bar?
– Her zamanki bar kanka.
– Tamam geliyoruz.

Telefonu kapattım cebime koydum. Merve ile Nur bara girmişti. Onlara el salladım zor da olsa gördüler. Yanıma oturdular.

Merve;

– Kuzey bey sahalara dönmüş.

Nur;

– Dışarıda ki Cennet miydi?
– Evet cennet telefon konuşmak için çıktı sanırım.
– Aynen telefon konuşuyordu. Ee ne yapıyorsun canım.
– Hiç oturuyorum işte, ne diyeceğim partiye geliyorsunuz değil mi kızlar?
– Tabii ki. Zeki geliyor mu Zeki?

Merve;

– Ahaha Zekisiz partinin tadı çıkmaz.
– Geliyor geliyor, bara da geliyorlar. Birazdan burada olurlar.
– Süper.

İçkilerimizi içerken Cennette telefon konuşmasını bitirip yanımıza geldi, daha sonra kapıdan arkadaşlarım geliyordu. Zeki gayet iyi durumdaydı bastonsuz yürüyordu, sadece oturup kalkarken, eğilirken zorlanıyordu.

Zeki;

– Oh dünya varmış be hacı gülle özlemişim bu ortamı… Ooo kızlar naber?

Merve;

– Hoş geldin Zeki geçmiş olsun
– Eyvallah canım geçti. Kız zilli Cennet de buradaymış. Kuzeyin oğlu?

Ben;

– Efendim kardo?

Belini ileri, geri yaparak pompito diyordu. Ferhat ensesine tokat attı hafifçe, yerlerine geçip oturdular. Sabaha kadar alkol almıştık. Zeki ayakta duramıyor, Merve’nin dizine yatmış uyuyordu.

Ferhat;

– Bizim yazlığa gitme vakti geldi sanki?

Ben;

– Hepimiz zomuz amk kim götürecek yazlığa bizi?

Zeki Merve’nin dizlerinden kalktı;

– Ben!

Mete;

– Siktir git amk senin sürdüğün arabaya binmem bile. Ayakta duramıyor “ben” diyor ya.

Nur;

– Ben kullanırım iyiyim. Çok içmedim hadi kalkalım.

Merve Zekinin koluna girdi, Cennete sarıldım bardan çıkıyorduk. Ferhat arabanın anahtarını Nur’a attı. Arabaya bindik Zeki yüzünü Merve’nin memelerine gömmüş, uyuyor mu? emiyor mu anlamak mümkün değildi ama şikayetçi olan yok, Merve zeki’nin saçlarını okşuyordu. Ferhat’ın yazlığına gidince herkes bir yere dağılmış uyuyorduk.

Günler bu şekilde geçiyor, sınav günü gelip çatıyordu. Artık yarın sınavımız vardı. Herkes telaşlı, heyecanlıydı. Bizim grup dışında. Bizim tek heyecanımız partiydi. Sınav öncesi, Cennet, Merve ve Nur, bizim çocuklar ferhatın yazlığında bir mangal yaptık, içkilerimi içtik, seks yaptık. Ve sınav sabahına uyanmak için uyuduk.

Sabah olmak üzere, gün ağarıyordu.

Ferhat;

– Millet uyanın sınav vakti.

Zeki Merve ile koltukta yatıyor, Merve’ye sarılıyordu.

Nur;

– Kahvaltı hazırlayalım isterseniz?

Mete;

– Boşver gel bir şans öpücüğü alayım ben senden.

Mete Nur’un kolundan tutup yattığı yere çekip üzerine yatırdı. Öpüşüp, sevişiyorlardı. Tavanı izliyor, olacakları düşünüyordum. Üzerimde gezinen kol Cennet’in koluydu. Okşuyor, “uyandın mı” diye soruyordu. Ona doğru dönüp dudaklarından öptüm ve yataktan kalktım. Çocuklarla hazırlanıp sınavın yapılacağı yere gitmiştik. Çok kalabalık ana baba günüydü resmen. Sınavdan çıktım, sorular güzeldi. Dışarıya oturdum babama anlatıyordum. Ferhat karşımdan geliyordu. Sadece Ferhat ile aynı yerde sınava girmiştim, diğerleri başka okullarda sınava giriyordu. Babama sınavı anlattıktan sonra telefonu kapattım;

Ferhat;

– Anasını sikeyim ya kazanamıyacam amına koyayım!
– Niye lan yapamadın mı?
– Yok abi anasını sikeyim böyle sınavın yürü gidelim bizimkilerin okuluna.

Kolumdan tutup çekti. Arabaya binip bize yakın olan Mete’nin okuluna gittik. Mete de sınavdan çıkmış bahçede oturuyordu;

Ferhat;

– Mete! Nasıldı sınav?
– Hayatımı sikti…

Ben;

– Zeki çıkmıştır Zeki’yi almaya gidelim.

Zeki’nin okuluna gidiyor, sınav hakkında arabada konuşuyorduk. Zeki bahçede bir kızla konuşuyordu.

Ferhat;

– Hiç boş durmuyor puşt.

Zeki’ye yaklaşınca kız Zeki’ye tokat atıp uzaklaştı. Biz gülüyorduk.

Ben;

– Zeki ne oldu la?
– Zilli ya gönlü var naz yapıyo
– Niye tokat attı?
– Bizim eve gidip çakışak mı dedim!

Mete;

– Yuh!

Ferhat;

– Şekerim yanlış yapmışsın, direk şuracıkta domaltıp sikecektin.

Zeki;

– Aynen hacı gülle ya, keşke öyle yapsaydım ama kalabalık ya utanır diye düşündüm.

Ben;

– Sınav nasıldı?
– Bilmem okuyarak salladım yine.

Bizim çocuklara döndüm;

– Kesin yine kazanır bu amk… İlayda ile Melisa ne yaptı acaba?

Zeki;

– Boş ver onları moruk.
– Konuşmuyor musun Melisa ile?
– Yok, hiç konuşmadık daha.

Ferhat;

– Hadi eve, kızlar yalnız kaldı…

Ferhat’ın yazlığına gitmeden önce eve uğramak istedim. Özge ile kaldığımız eve geldik, kapıyı çaldığımda Özge meraklı gözlerle sınavı soruyordu. Üzerinde resmen seks kokusu vardı, yukarıya çıktığımda oda dağınıktı belli ki yine siktirmişti kendini. İyi geçti, diye geçiştirdim. Birkaç kıyafet alıp çıktım evden. Hoşça kal bile demedim.

Arabaya bindiğimde aklımdan türlü türlü planlar geçiyordu. Camdan dışarıya bakarken, bizim mahallenin sonunda duran parka gözüm takıldı. Kırmızı ışıkta bekliyorduk. Parkta bir kız bir çocukla öpüşüyordu. Ama bu kız gülizar’a çok benziyordu? O?

Ben;

– Ferhat dur bir dakika.
– Ne oldu abi bekle ışığı geçeyim yeşil yandı.
– Çabuk lan!
– Oğlum tamam durdum ne oldu lan?

Arabadan bir hışımla indim. Öpüşen gençlere yaklaştıkça o kızın Gülizar olduğuna emin olmuştum! Gülizar’ı kolundan tutup çektim kendime. Ne olduğunu şaşırmış, şaşkın gözlerle bana bakıyor “abi” demekle yetiniyordu.

– Ne oluyor lan burada?

 

“Özge Yengem Bölüm 20-22” üzerine bir yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir