Elf Diyarındaki Tek Erkek – Kitap 1, Bölüm 1 – Başka Bir Diyara Geçit

Ne insan diyarında bana takılan isim, ne de içinde doğduğum ırk, ne de benim kültürüm artık önem arz etmiyor benim için zira onlarla bir bağlantım kalmadı artık. Elf Diyarında bana “Túr Adan” ya da kısaca “Turad” dediler, Kurtarıcı Erkek anlamında.

İnsanların Dünyası’nda, yani sizin bildiğiniz Dünya’da, maceradan maceraya koşan, yerinde duramayan bir erkektim. 19 Yaşıma basmak üzereydim ve 1 yıldır neredeyse eve hiç adım atmadan doğada gezinip, keşfedip, görüp dururdum. Bir gün yol beni Güney Amerika’ya, Amazonlara düşürdü. Ormanı merak ediyor ve gezmek istiyordum, insan yerleşimlerinden fazla uzaklaşmadan bir keşfe çıkmak amacı ile çıktım ormanı keşfe, lakin hesaba katmadığım bir şey oldu. Bir tam güneş tutulması yeri göğü kararttı, önümü göremiyor. nereye hareket ettiğimi bilemiyordum. Tutulma bitene kadar yerimde durmak istedim fakat ayağımın aniden bastığım ıslak zeminden dolayı kayması ve bir çukura düşmem buna engel oldu. Çukura düştükten sonra doğruldum, etrafıma baktım, düştüğüm çukurun ileri kısımlarına doğru bir parlaklık gözümü kamaştırıyordu, ışığın kaynağına karşı içimde doğan ve engel olamadığım büyük merakım beni ışığa doğru ilerlemeye itti. Fazlasıyla yaklaşmıştım, artık durmak istiyordum ama bu sefer ben kendi kendime engel olmuyordum, beni içine çeken bu ışık kaynağıydı, çok parlak değildi ama muhteşem görünüyordu. Ona doğru daha fazla yaklaşmamak için elimden geleni yaptım, fakat bir sonucu olmadı. En sonunda beni içine çekti ve bembeyaz bir ışık gözümü aldı.

Bu besbelli bir geçitti, başka bir diyara, arkamı döndüm, geri dönmek istedim ama ne fayda. Arkamdan kapanmıştı, yaşadığım şok başımı döndürüyordu. Gözlerim karardı. Sonrasını hatırlamıyorum.

Gözümü açtığımda karşımda gördüğüm ilk şey bana meraklı bir şekilde bakan, uzun siyah saçlı, derin ve koyu renkli mavi gözleri olan, bembeyaz tenli ve güzel ama hareket etmesini kolaylaştıracak askılı siyah bir elbiseyle bakan tahminen yirmili yaşlarında bir kızdı. Bir anda kulağı dikkatimi çekti, sivri kulak… Bu kız bir elfti. Bana baktı ve dedi ki:

—”Bir şeylerin parladığını ve kısa sürede söndüğünü gördüm, sen de gördün mü?”

Sonra bana tekrar baktı, belli ki bir şeyler dikkatini çekti, beni hızlı bir şekilde süzdü, ben daha onun sorusuna cevap vermeden:

—”Baygın mıydın? Şu haline bak perişan olmuşsun. Hem, farklı görünüyorsun. Kulağın… o da benimkine benzemiyor.”

Bambaşka bir dil konuşuyordu, nasıl olduğunu bilmem ama ne konuştuğunu anlıyordum ve benim de konuşabileceğimden beklenmedik bir şekilde emindim. Yine de sessizliğimi sürdürmeyi tercih ettim.

—”Bir insan kulağı… Sizi sadece efsanelerden ibaret sanardım.”

Yüzündeki şaşkın ifade pek çok şey açıklıyordu ama o sırada bu kızın şaşkınlıktan fazla hissettiği bir duygusu vardı: Sevinç.

—”Ve sen… sen bir erkeksin değil mi? Büyüklerimin anlattığı gibi, çok fazla yok gibi ama yüzünde kıllar var, ayrıca göğsün dümdüz… Bu ne kadar sevindirici bir haber anlayamazsın.”

—”Ne? Neden sevindirici olsun ki?”

—”Elf Diyarı’nda bir erkek yaşamayalı yüzyıllar oldu.”

İşte bu şaşırtıcı bir haberdi, neler olduğunu ve burada tarihte neler yaşandığını bilmiyordum ama buradan çıkartabileceğim tek bir anlam vardı: Bu dünyadaki tek erkek bendim. Elf erkekleri besbelli bir şekilde hayatlarını kaybetmişlerdi, geriye sadece kadınlar kalmış onlar da elflerin ölümsüzlüğü sayesinde hayatlarını yüzyıllar boyunca bir karşı cins olmadan sürdürmeyi başarmışlardı.

—”Kabiledekiler seni gördüklerine çok sevinecekler.”

—”Kabile mi?”

—”Evet kabile, belirli topluluklar halinde belirli yerlere küçük yerleşimler kurarız. Hiç değilse başkentten uzakta işler böyle yürür.”

—”Artık geri dönüşüm olmadığına göre bunlar hakkında daha fazla şey öğrensem daha iyi olacak gibi, fakat en çok merak ettiğim şey gerçekten burada yüzyıllardır erkek yaşamıyor mu?”

—”Evet, yaklaşık 5 yüzyıl önce sadece erkeklere bulaşan bir hastalık yayılageldi. Çok güçlü ve acımasız bir hastalık. Son elf erkeğine kadar her birinin canına kıydı. Uzun yıllar Elf kadınları, Elf Diyarı’nın her bir karışını bir erkeğe rastlamak umuduyla dolanıp durdular. Öyle ki emirler geldi başkent Omara’dan, Kraliçemiz II. Meriel Umena bulunan ilk erkeğin Omara’daki Umena Sarayı’na getirilmesine istiyor. Hanedanın devam etmesi gerek, anlarsın ya.”

—”Yani bu durumda yolunu hiç bilmediğim bir şehire yollanmam lazım geliyor.”

—”Hadi canım tek başına olmazsın, çıkar illa ki sana eşlik edecek birileri. Hem kabilemizi hiç ziyaret etmeden mi gideceksin?”

—”Kabilenizi ziyaret etmekten onur duyarım.”

—”Bu çok sevindirici, bu arada adım Namiel. Senin ismin nedir?”

—”Ben…” dedim ve kaldım, adımı hatırlamıyordum. Çaresiz bir şekilde Namiel’in yüzüne baktım ve “adımı hatırlayamıyorum.” diyerek tamamladım cümlemi.

—”Bu sorun değil, senden önce de bir insan gelmiş efsanelere göre Elf Diyarı’na, Yüce Elf İmparatorluğu’nun ilk kralıymış hatta kendisi. O da unutmuş adını buraya geldikten sonra. Biz ona Sarnad dedik, Yüce Kral anlamında. Sana da benzer bir şekilde isim buluruz, merak etme.”

—”Elfçe bir isme sahip olmak… Kulağa güzel geliyor doğrusu.”

Bunun üzerine Namiel bir şey demedi ve gülümsedi. Bir süre sessizlik olduktan sonra bana baktı:

—”Şey… Bu erkekleri yok eden salgın esnasında annem bana hamileymiş, bu sebeple doğduğumdan beri gördüğüm ilk erkeksin biliyor musun?”

—”İşte bunu beklemiyordum.”

—”Acaba… Acaba…” dedi, sonra elini yavaşça bacak arama götürdü. “Neye benzediğini görebilir miyim? Lütfen.” diyerek devam etti cümlesine.

Ona izin verdim, pantolonumu çıkardı ve sikime baktı, elini biraz üstünde gezdirdi ve sertleşince büyük bir şaşkınlıkla bana döndü. Korkuyor gibiydi.

—”Yanlış bir şey yapmadım değil mi?” dedi telaşla.

—”Hayır hayır… Bu benim hoşuma gittiğinin işareti.”

Bunu duymak içini rahatlatmış olacak ki sikimle oynamaya devam etti, ne yaptığını bilmiyor gibiydi. Bu sebeple elini tutup onu yönlendirdim. Elini nasıl kullanması gerektiğini anlattım ve onun bana mastürbasyon yapmasını izledim. Kısa bir süre sonra bakıştık. Yavaşça elimi onun amına attım ve okşamaya başladım. Daha az önce tanıştığım bir elf kızıyla daha bu dünyadaki ilk günümde sevişmek üzereydim. Tüm bunlar yaşanırken birbirimize iyice yaklaştık, nefesini hissedebiliyordum. Dudaklarımız tüm bu şehvetli an esnasında buluştu, dillerimiz birbiriyle dans etti, bir süre sonra nefeslenmek için durduk ve yeniden bakıştık.

—”Daha önce hiç böyle hissetmemiştim.”

—”Böyle hissedebileceğimi hiç düşünmezdim Namiel.”

Bir süre daha birbirimizin gözlerinin içine baktık birbirimizi okşarken, onu yavaşça kucağıma aldım, sikimi doğrulttum ve onu sakince üstüne oturttum. Hafifçe inledi ve gözlerinde sevinç gözyaşlarıyla gözlerimin içine baktı. Orada, ben onu kucağımda zıplatırken yeniden öpüşmeye başladık. Hayatımda yaşadığım en güzel anlardan birisini yaşıyordum, bu hissiyat, bu zevk sanki bir daha yaşayamayacakmışımcasına vücudumdaki her bir damarı işgal ediyordu. Birkaç dakika boyunca bu şehvet dolu an devam etti, Namiel defalarca kez orgazm oldu, inlemeler ormanda yankılandı. Bu elf kızının mavi gözleri, tekrar gözlerimin içine baktı ve onun güzelliğine hayran olduğum o saniyelerde onun içine boşalttım döllerimi.

Çimlere uzandık, belki tanışalı yarım saat bile olmadığı halde bu yarım saatte yaşadığımız güzel duyguları birbirimize saatlerce anlattık, güneşin batmasına yakın Namiel beni aldı ve kabilesine götürdü. Tüm bunların, Elf Diyarı’nda yaşayacağım muhteşem günlerin sadece bir başlangıcı olduğunu anlamıştım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir