Öğrenmek

“Gerçekten hiç ağzına almadın mı!”

Şşşşt, diye işaret ettim, bana şaşkınlıkla bakmakta olan Neşe’ye. Kafe boştu ama bomboş da değildi yani. Duyan oldu mu diye etrafıma baktım. Neşe gözlerini devirdi. Ne yani, der gibi ellerimi iki yana açtım. Eşimden başkasıyla birlikte olmadığımı biliyordu, ailecek ne kadar muhafazakar bir çevreden olduğumuzu da. Seks hayatım on senelik evliliğim boyunca çocuk sahibi olmaya çalışmaktan ibaretti. Onda da başarısız olmuştuk ya, şimdi eşim bir senedir yanıma sokulmuyordu.

Neşe, komşum. Dört ay önce Bursa’dan taşınıp da bu eve yerleştiğimizden beri tek arkadaşımdı. 28 yaşında, bekar, şen şakrak bir kadın. Dışarıdaki kara bulutlara aldırmadan sarı renk, ufak çiçekli bir elbise giymiş, dizlerini ancak örtüyordu. Sırtına da bir şal almış, o kadar. Halka küpeleri, uzmanlıkla yapılmış makyajı, kıvır kıvır boyalı saçları… İlk günden beri onun yanında kendimi sıradan hissettiğimden ben de giyimime dikkat etmeye başlamıştım. Başörtüme uygun renkte seçtiğim tunikler artık üzerime oturan, belimi saran cinsten. Altıma giydiğim gri pantolonsa adeta bir tayt. Öyle ki fazla eğilirsem kalçalarımı göstermesinden korkuyordum. Fakat Neşe diyor ki benim gibi bir kıçı olsun diye bir kulağını verirmiş. Beyaz spor ayakkabılarımı giyiyorum; Neşe diyor ki beni genç gösteriyorlarmış. Bir de dudağıma ruj sürmezsem benimle kafede buluşmayı reddettiğinden hafif de olsa makyaja da başladım.

O gün iyice azıtmış, durmadan konuyu sekse getiriyordu: “Bir kere denemelisin, şöyle temiz, nazik birisiyle.” Gözlerimi kocaman açtım: “Yok artık, Neşe!” Birini biliyormuş, benden hoşlanacağından eminmiş. “Hayatta olmaz,” dedim. Eşimin benimle beraber olmadığını öğrendiğinden beri, gittikçe artan bir hevesle bana birilerini ayarlamayı teklif ediyordu. Birkaç haftadır iyice ısrar eder olmuştu. Doğrusu şu ki, kanıma girmeyi başarmıştı. Daha dün gece kızışıp da eşimin koynuna sokulmuş, yine her zamanki gibi reddedilince fanteziler kurmaya başlamıştım: Neşe’nin beni birisiyle buluşturduğunu, ve şimdi onun yatağımın yanında, ayakta durduğunu. Eli battaniyenin altına, bacaklarımın arasına uzanıyor, ıslaklığımı buluyordu. Parmaklarımı klitimde ağır ağır dolaştırırken erkekliğini hayal ettim: Yatağın başında, yüzümün hizasında, dimdik… Kafasını ağzıma alacaktım. Dilimin üzerinde lolipop gibi kafasını hayal ettim. Parmakları içime giriyordu… Eşim o anda homurdanarak dönmese orgazm olacaktım. Olamadım.

Neşe’yle kafede konunun oral sekse gelmesinin sebebi buydu: Fantezimden bahsetmiştim. Bahsetmez olaydım, şimdi dönüp dönüp bu konuyu açıyordu. Gerçi bahsetmemem mümkün değildi: Bütün gece yatakta dönüp durmuş, rüyalarımda yarım kalan fantezimee dalıp dalıp çıkmış, sonuçta ne uykumu alabilmiş ne de tatmin olabilmiştim.

Ben bunları düşünedurayım, Neşe’nin tuvalete gitme bahanesiyle kalkıp garsonla sohbet etmeye başladığını farketmemişim. Kırıtıyor, fısıldaşıyor, sonra birden kahkaha atıyor, arada bir de sanki yan yana bana bakıyordu. Garson genç bir adam, Neşe’den bile genç. Adı Güney. Nereden mi biliyorum? Bu kafeye birkaç ay önce ilk adım attığımdan beri ondan gözlerimi alamıyordum da ondan! Bana gençliğimden birini hatırlatıyordu, hoşuma giden bir oğlanı. Seksi, yuvarlak kalçaları, geniş bir sırtı vardı; bir sporcu gibi dimdik yürüyordu. Yüzü bir manken yüzü değildi, evet, ama insanın içini delen yeşil gözleri ve parmaklarıma dolamak isteyeceğim kara kara kıvırcık saçları vardı.

Neşe bana göz kırpıp kafeden kaçıverirken Güney masama doğru yürüdü. Karşımda durdu: “Yardımcı olabileceğim bir konu var mı?” Gözleri hinlikle parlıyordu, sanki kendini bıraksa keyifle kahkaha atacakmış gibi gergin bir gülümseme eşliğinde. Beni beğeniyor muydu? Son zamanlarda kafeye geldiğimde bakışlarıma karşılık veriyor gibiydi, gerçekten beni beğeniyor olabilir miydi? İçim bir hoş oldu, alt dudağımı ısırdıysam da yüzüme yayılan gülümsemeyi durduramadım. Üstelik kıpkırmızı olmuş olmalıyım, yüzüm yanıyordu. Sessizlik uzadı, aramızdaki gerginlik her an fırtına kopacakmış gibiydi. Sessizliği yine o bozdu. Bu kez fısıldar gibi: “Kendinizi iyi hissetmiyorsanız arka tarafa geçebiliriz.” Elini uzattı. Zaman durdu. Elini tuttum. Ayağa kalktım.

Kafenin arkasındaki kapıya doğru yürürken yüreğim kulaklarımda çınlıyordu. Kartını okutup kapıyı açtı, ikimiz birden girdik. Kapıyı arkasından kapattı. Işık hareket sensörlü, ufak bir ofisi aydınlattı: Bir duvarda raflar dolusu malzeme, öteki duvar klasörlerle dolu, ortada ufak bir masa, üzerinde masaüstü bir bilgisayar. Güney’e döndüm. Yüz yüze karşılıklı durduk. İkimiz de ne için burada olduğumuzu biliyorduk, konuşmaya gerek yoktu. Tam o sırada ışık söndü: Hareket sensörü bizi görememiş olsa gerek, birden karanlıkta kaldık. Karanlıktan cesaret alıp titreyen ellerle pantolonuna uzandım. Kemerini çözdüm. Bir an duraksadım: Devam etmemi istiyor muydu? Güney karanlıkta hafifçe güldü. O zaman devam ettim, pantolonunun düğmesini ve fermuarını da açtım. Ufacık odayı titrek nefes alışverişimiz dolduruyordu. Elimi külodunun içine soktum, erkekliğini bulup tuttum. Zevkle inledi. Elimde, eşimden öyle farklıydı ki! Bir kere kasıkları o kadar kıllı değildi. Bir de avcumda daha kalın ve ağırdı. Sertti, gittikçe daha da sertleşiyordu, sertleştikçe pütürlü dokusu ve damarları belirginleşiyordu. Dizlerimin üzerine çöktüm. Işık yandı. Erkekliği karşımdaydı. Dimdik yüzüme bakıyordu. Kalındı evet, kafası sivriydi, bir roket gibiydi. Şimdi iyice sertleşmişti: Süpürge sopası gibiydi! Bir erkek bu kadar sert olabilir miydi? Ağzımı açtım, kafasını ağzıma soktum. Güney bir kez daha zevkle inleyince bu erkekliğin bir sahibi olduğunu hatırladım. Bakışlarımı kaldırdım: Yüzündeki şaşkınlığı ve hayranlığı görür gibi oldum ki ışıklar yine gitti. Karanlığı tercih ediyordum: Bana cesaret veriyordu. Dudaklarımı kafasının çevresinde kapatınca ekşimsi kokusu ağzımı doldurdu. Kafası süngerimsiydi, dilimle ezdim. Güney inler gibi nefes alıp veriyordu; elini başıma koydu. Dilimle kafasının altını yokladım, sonra daha fazlasını ağzıma soktum: Boynundan itibaren bir tahta kadar sertti. Kalınlığı dudaklarımı geriyordu. İçimde bir şeyler kopuyordu: Karanlıktan istifade elimi bacak arama soktum. Dondurma gibi yalayıp emerken zevkle inledim: “Mmmmmmmm!”

Güney heyecanlandı. Kafamı kendisine doğru hafif hafif bastırmaya başlamıştı. Az sonra ritme girmiştik, başım ileri geri yaylanıyor, erkekliği ağzıma girip girip çıkıyordu. Dişlerim değmesin diye dikkat etmeyi de kısa sürede öğrenmiştim, üstelik ağzımdakinin kalınlığına rağmen. Hayal ettiğimden çok daha heyecan verici bir şeydi bu. Dudaklarımla, dilimle bir adamı böyle tatmin etmek… Tadının çok daha kötü olacağını sanıyordum, ama doğrusu, erkeksi kokusu baş döndürücüydü. Tükürüğüme karışan ekşi sıvılarının tadına dahi alışmıştım.

Güney’in nefes alışverişleri sıklaştıkça kalça hareketleri artıyor, hızlanıyordu. Türbanımı sıkıca kavramıştı; sanki ağzımı sikiyordu. Üstelik kendisini her ittiğinde kafası damağıma çarpıyor, bu da biraz midemi kaldıracak gibi oluyordu. Kendisini boğazıma itemesin diye bir elimi kasıklarına koymuştum, diğeri bacaklarımın arasındaydı: Klitimi sertçe okşuyordum. Sertleşen hareketlerine rağmen şehvetle kendimi kaybetmiştim. Ağzımdan bu kadar zevk alması başımı döndürüyordu, bu kadar hırslanması… Dün geceden beri beni bekleyen orgazmın nihayet yaklaştığını hissediyordum: Yükseldim, yükseldim… Ve nihayet kaslarım boşalırken ağzımdan fırladı. Yüzüme, örtüme, kıyafetime fışkırıyordu: Işık ani hareketimizle tekrar yanmıştı. Güney’in yüzündeki zevk ve şehveti görebilmiştim… her yere sıçrayan beyazımsı yapış yapış menilerini de!

O gün yaşadığım en utanç verici şey, kafenin lavabosunda kendime çekidüzen verip pis kıyafetlerle evin yolunu tutmam değildi. Akşam yemeğinden sonra evine kahve içme bahanesiyle uğradığım Neşe’nin tepkisiydi. Ben kıpkırmızı, o gülmekten yerlere yatıyordu: Meğer Güney’e ağrılarım olduğunu ima etmiş, oğlan da dinleneyim ya da ilaç vereyim diye yanıma gelmiş, o yüzden beni ofise davet etmişmiş! Ben sinirli sinirli eve dönerken Neşe hala gülüyordu. Bırak o kafeye bir daha gitmeyi, o sokaktan bir daha nasıl geçeceğimi düşünüyordum.

Elbette geçecektim ve Güney’i elbette bir kez daha ağzıma alacaktım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir