Aşiret – 4.Bölüm

Sabah alt tarafımda bir ıslaklıkla uyanmıştım, güzeller güzeli Elzemim sikimi yalayarak beni uyandırmıştı. Uyandığımı fark edince altında ki eteğini sıyırarak külotunun üstünden sikime sürtmeye başladı çok geçmeden kendi boşaldı ve beni de ağzıyla boşaltarak tüm döllerimi yuttu. Beni ve Ayşen’i yakalamasından bu güne 2 ay geçmişti. Ayşen ile bu arada çok samimi arkadaş olmuşlardı daha doğrusu partner… Ayşen benimle deneyerek öğrendiği ne varsa Elzeme öğretmişti ve o da stajını benim üstümde yapıyordu öyle ki her sabah beni uyandırmaya geldiğinde, bu sabah ki gibi oluyordu.

Elzem’le çok daha ileri gitmek istiyordum aslında ancak aramızda aşmamamız gereken bir duvar vardı, bekâret olarak bilinen bu duvar aslında bizim buralarda çok önemliydi ve damat evine bakire gitmeyen bir kadına aleni olarak orospu muamelesi yapılırdı hele bir de ağa torunu olursa ancak kan ile biterdi. Bu yüzden ona bir yerden fazla dokunamıyordum ve bu beni üzüyordu ayrıca ileride ona bir başka erkeğin dokunma düşüncesi…

Dedim ya 2 ay geçti bu arada çok şey olmuştu, öncelikle okul; Tam da beklediğim gibi olmuştu ve gayet bir puan almıştım. Ben açıkçası iyi bir devlet okulu düşünürken dedemin yönlendirmesiyle İstanbul’da ki üst düzey eğitim veren bir üniversiteye kayıt olmuştum. Bu üniversitenin iki güzel yanı vardı, bir; rektör bizim aşirettendi yani benim küçük ağa olarak sözüm geçerdi, iki; zengin çocuklarının gittiği okuldu bu da iş yapacağımız insanların çocuklarının da orada olacağı anlamına gelebilirdi. İş; çalışacağım yer, insanlar ve en önemlisi para yani bütçem her şeyim hazır ve nazırdı öyle ki daha henüz yüz yüze görüşmediğim insanlarla işlerin temelini atmıştım bile. Her ne kadar okul için gidiyor olsam da iş gitmem için vesileydi, bu yüzden başarılı olmam lazımdı ayrıca bu bana henüz başlamamış olan ağalık yarışında beni ön plana atardı.

Ağalık yarışı demişken, benimde bu yarışta olmak istediğimi alenen belirten şeyler yapmıştım, örneğin babama ve amcama karşı gelmek gibi. Yakın zamanda yapılan bir toyda alenen onlara karşıt fikir belirterek kendi dediğimi kabul ettirmiştim. Öyle ki uzun zaman sonra ilk defa babamdan fırça yemiştim ve hatta tokat atmaya çalıştığını elini yakalayıp, biraz sıkarak canını yakmıştım. Yaptığım bir diğer şey ise dedemin sağ ve sol kolu ile görüşmelerim olmuştur sanırım. Dedemin sol kolu olan Mervan ağaya İbrahim ve Murat’ı teslim etmiştim zaten bunu bahane ederek onunla özel konuşma yapmıştım ve açıkça dedemden sonra koltuğunu istediğimi söylemiştim. Mervan ağa açık sözlü bir insandı kafası entrikaya falan ermezdi, her şey dümdüz olmalıydı. Para, güç onlarla da ilgilenmezdi adamın hayatı aşiretin kendisiydi. Bu yüzden aşireti en çok kim güçlendirecekse onun için çalışırdı, bu yüzden adam alenen kendimi ispatlamamı istedi, güçlü olmamı yani bana çalışacak ve benin için ölecek insanları bulmamı istedi eğer bunu yaparsam beni destekleyecekti. Dedemin sağ kolu, yani Sadık ağa, daha önce de bahsettiğim gibi işleri ön planda tutan bir insandı. Parayı severdi ancak parayı kazanmayı ve bunu her zaman aşiret için kullanmayı severdi, kendi için değil. O da aslında Mervan ağa gibi sadece kendimi ispatlamamı istemişti ancak farklı şekilde, yani aşirete para getirerek…

Son olarak dedem yani ağa, nasıl yapsam nasıl etsem diye düşünüyordum ancak bu adam zaten her şeyi biliyordu bu yüzden aleni bir şekilde söylemem gerektiğini düşündüm ve yanına giderek konuya girdim;

A: Dedem ben bir şeye niyet ettim ama sana söylemem gerekeceğini bilmiyorum

İ: Benden sonra ki ağa olma isteğinden mi bahsediyorsun?

A: Dede gel şunu bi netleştirelim, sen tanrı falan mısın?

İ: Tövbe tövbe, o nasıl söz bok yiyen (Elindeki tespihi kafama fırlatmıştı), geri getir onu

A: Kızma ya ihtiyar. Vallahi korkuyorum senden artık. Cebraille anlaşman mı var be adam, ne diyeceksem önceden biliyorsun.

İ: Ağa olunca anlarsın

A: Olunca?

İ: Bak çocuk, ağalık varisi iki oğlum var. Büyüğü çok asabi, insanlara gelemiyor, güçle baskıyla her şeyi yapabileceğini sanıyor ama olmaz! Küçüğü paragöz, çalışmayı sevmiyor, insanlarla daha doğrusu kadınlarla arası iyi o kadar, ondan ağa hiç olmaz. Bir de onların dışında sen varsın, torunum, benim gördüğüm kadarıyla aşireti en iyi yönetecek olan sensin. Bu yüzden ben seni destekliyorum ancak sadece benim desteğim yetmez, Mervan ve Sadık ta yetmez toydan da destek kazanman lazım. Yolun açık olsun torunum…

Aslında bu benim için yeterliydi. Dedemin desteğini aldıktan sonra gerisini bir şekilde hallederdim öyle ya sadık ve Mervan ağalar için çoktan çalışmaya başlamıştım bile.

İstanbul’a gideceğim gün iyice yaklaşmıştı, gitmeden evvel havalardan serinlemeden bir piknik organizasyonu yapıldı. Aslında bu piknik Taner’in nişanlanacağı kız ve ailesi ile bir tanışma pikniğiydi, nişana 1 hafta kala… Taner’i bizim ‘dost’ olarak nitelediğimiz bir başka aşiretin kızı ile nişanlayacaktık, kız o günlerde henüz 16 yaşındaydı, nişanı şimdi düğünü yaşı gelince yaparız denmişti. Kadınlar ben ve Taner gidecektik bir de Elzem yakın arkadaşı olan Ayşen’i getirecekti. Benim için gitmeden evvel ki güzel bir eğlence olacaktı. Taner ile aramız halen daha kötüydü ancak yine de gitmek zorundaydım, çünkü dedem, beni oraya ağa vekili olarak gönderiyordu aynı şekilde kızın abisi de ağa vekili olarak gelecekmiş.

Piknik alanına iki taraf olarak hemen hemen aynı zamanda varmıştık. Öncesinde bir tanışma faslı gerçekleşti, gelin kızımızın adı Aslı idi ve abisi Ekrem ağa. Kızla çok muhatap olmamıştım ancak Ekrem ile oldukça iyi bir muhabbet kurmuştuk, bizim buraların geneli aksine oldukça iyi konuşan ve bilgili bir insandı. Aramızda samimiyet biraz artmıştı, bir şey söylemek istiyordu ancak devamlı yanımıza gelen giden vardı o yüzden biraz dolaşalım diyerek, piknik alanında ki bir dere kenarına indik ve çok sevmesem de geri çevirmemek için verdiği sigaradan yakarak sohbete başladık;

(A: Azad, Ek: Ekrem)

Ek: Azad ağa, ben sana bir şey diyecem ama beni yanlış anlarsın diye çekiniyorum

A: Yok ne yanlış anlayacam ağam, sen söyle derdini

Ek: Şu senin halakızının yanında, inceden, yuvarlak yüzlü bir kız vardı.

A: Ayşen! Sen Ayşen’i diyorsun da hayırdır?

EK: Ya ben bu kızı daha önce birkaç kere size nişan işlerini falan konuşmak için geldiğimde de gördüm, eridim bittim. Ben bu kıza çok fena düştüm ve onu kendime eş olarak istiyorum!

A: Ooo Anladım niyetin ciddi ama o iş biraz zor be Ekrem. Kız çok akıllı bu yüzden dedem onun okula devam etmesini istedi, hukuk okuyacak yani evlilik işi zor ha ama görüşmek ve tanışmak istersen, bir konuşurum senin için.

Ek: İsterim! Çok isterim, o da kabul ederse ilerisi için hiç acele etmem. Hatta şimdi konuşsan?

Ekrem ile geri kalanların yanına geçmiştik, çok heyecanlıydı. Aslında Ayşen’i bir başka erkeğe vermek istemiyordum ancak ilerisi için bu çok işime yarayabilirdi zira onların aşireti de güç bakımından hafife alınmayacak dereceydi. Ekrem’i kendime dost yapabilirsem veya en azından onun sevdiğini kendime dost yaparsam el altından onları da yönetebilirdim ki bu gerçek güç olurdu. Bu yüzden Ayşen’i ikna etmem iyi olurdu. Ailelerin yanına geçince Ayşen ve Elzemi yanıma alarak bir gözden uzaklaştık, bir yerde durup çevreyi kolaçan eder etmez kızları bir ağaca yapıştırıp sırayla öpmeye başladım. Biraz öpüşüp elleşmenin sonunda yere oturup konuşmaya başladık;

A: Ayşen şimdi sana bir şey diyeceğim ama tepki vermeden beni bir dinle! (Kafasıyla onayladı) Bu Ekrem, seni daha önce de görmüş ve sana aşık olmuş bizim aramızı yap diye benden rica etti.

Ayş: HAYIR! Ağam ben senden başkasıyla olmam. Biliyorum seninle ilişkimiz hep şimdi ki gibi olacak ve daha ilerisi olmayacak, olmaz, ama başkasıyla da olmaz!

A: Biliyorum, ben seni zaten bırakmayacağım ancak… Bak Ayşen sana açık konuşacağım, bu adamların gücüne ileride ihtiyacım olacak ve onların gelecekte ki ağası senin için her şeyi yapacak durumda yani

E: Yani hem aşiret için hem de benim geleceğim için onunla ol diyorsun

A: Bizim geleceğimiz için! Ayşen bu senin kararın, kesinlikle sana baskı yapmıyorum…

E: Karar senin ancak, bence kabul etmelisin. Madem Azad’la ilişkiniz hep bu şekilde gizli saklı kalacak, biriyle evli olarak durman da iyi olur. Hem bu şekilde Azad’a şimdi olduğundan daha da güçlü bir destek olursun.

Ayş: Velev ki onunla görüşmeye başladım, bizim ilişkimiz ne olacak?

A: Değişen hiçbir şey olmayacak, sen her zaman benim kadınım olacaksın, Söz!

Ayş: Tamam ama 2 şartım var! (Söyle) 1, Okulu bitireceğim. Aşiret ve senin için her zaman çalışacağım. 2, Beni asla bırakmayacaksın, yoksa her şeyi Ekrem’e anlatırım!

A: Söz kadınım benim!

Ayşe’nin dudaklarına koca bir öpücük kondurarak anlaşmayı mühürlemiştim. Bu olayda beni şaşırtan olay Elzem’di, ilginç bir şekilde beni desteklemişti, normalde en çok tepkiyi o verebilirdi. Bu kızla aynı telden konuşmaya başlamıştık artık, benim hedefim belliydi ama onunkini çözemiyordum. Neyse bunu geçelim, kızlarla birlikte geri dönmüştük, Ekrem beni görünce hemen yanıma geldi ve Ayşen işe tanıştı. Ekrem’e “oldu bu iş” dermişçesine göz kırparak Elzem ile beraber yanlarından ayrıldık. O esnada unutulmuş olan birkaç ürün olduğu söylendi bu yüzden Elzem ile beraber arabaya atlayıp markete gittik. Yolda eli ayağı hiç durmuyor ve devamlı beni azdıracak şeyler yapıyordu. Öyle ki en son ıssız bir yere geldiğimizde daha fazla dayanamadım ve sikimi çıkartarak ağzına soktum, kısa süren bir saksonun ardından ağzına boşaldım ve yola devam ettim. Şimdi dikkat ettim de bu kızla çok şey yaşasak ta onu tatmin etmeye yönelik çok az şey yapmıştım.

Markette işlerimiz bitince yolda gelirken durduğumuz yerde yine durup Elzeme arka koltuğa geçmesini söyledim ve bende yanına ilerledim. Şaşkın bir şekilde arka koltuğa oturunca elimle iterek onu koltuğa yatırdım ve eteğinin altında ki koca karı donunu çıkartarak içime onun mis gibi am ve hafif ekşili ter kokusu çekerek tekrar kendimi doldurdum. Elzemin bacaklarını öpe öpe yavaşça yaklaşarak, hafif esmer amına yumuldum ve emmeye başladım. Şerbet gibi tadı vardı, emdikçe yaladıkça daha çok istiyordum. İnlemeleri, hayır çığlıklarıyla yalarken saçlarıma yapışarak kendinden geçti ve kıvranarak beni kendine bastırmaya devam etti. Boşalmasını henüz istemiyordum, o yüzden kendimi geri çekip domalmasını sağladım ve sikimi çıkartarak bacaklarının arasına soktum ve amını sürterek sikermişcesine hareket etmeye başladım. İlk defa Elzeme bunu yapıyordum ve inanılmaz zevkliydi, hareket ederken üstünde ki tişörtü belinden yukarı doğru sıyırdım ve bir elimle göğsünü sıkarken bir yandan sırtını öpüyordum, elzem çok geçmeden kendini kasarak boşaldı ve onun bacaklarını sıkmasına bende göğüslerine kadar boşaldım.

Elzem toparlanıp kendine geldiğinde ailelerin yanına geri döndük. Geri döndüğümüzde Ayşen ile Ekrem’in iyice yakınlaştığını fark ettim. Günü bu şekilde daha başka bir aksiyon olmadan bitirdik. Eve geri döndüğümüzde Ayşen ile konuştum ve öğrendiğim kadarıyla Ekrem ile ilişkisi olacakmış gibi olduğunu söyledi. İyice yakınlaşmasını ve ilişkilerini götürebildiği kadar ileri götürmesini istedim.

Aradan biraz zaman geçmiş ve nişan günü gelmişti. Gündüzden başlayarak gece yarısına kadar eğlence sürdü ve nişan yapıldı, iki yıl sonra yani kız 18 yaşına girdiğinde düğün yapılacaktı. Güzel biten bir gündü ancak o günden sonra bir sorun oldu, nişandan bu güne 3 dün geçmişti ancak Elzem kendini odaya kilitlemişti ve henüz çıkmamıştı. Ne annesi ne de babası yanına giremedi ve gelip benden bi bakmamı istediler. Israrım üzerine kapıyı açmıştı ve içeri girmiştim, Elzem inanılmaz kötü görünüyordu ne olduğunu sorduğumda da cevap vermiyordu ancak ısrarlarıma daha fazla dayanamayınca kanımı donduran şeyi anlattı. Nişan gecesi Taner iti Elzem’in odasına girmiş ve ona sahip olmaya çalışmış ancak Elzem direnmiş ve müsaade etmemiş. Taner iti de zorlayınca bir şekilde elini amına sokmuş ve kızın bekaretini bozmuş, ne yaptığını fark edince de korkup kaçmış.

Beynime kan sıçramış ve bir anda odadan fırlayarak çıkmıştım, amacım Taner’i bulmak ve onu öldürmekti, evet öldürmek! Ama kapıdan çıkar çıkmaz karşımda Teyzemleri görünce durulmam gerekti. Onlara daha doğrusu teyzemin kulağına eğilerek ona “kadınsal meseleler” diyerek duruma bir kılıf uydurdum ve dedemin yanına gittim. Aslında o an yapılacak belki de daha iyi seçenekler vardı ancak aklıma bir tek bu geldi. Olan biteni dedeme elimden geldiğince alıştıra alıştıra anlattım, adamın tansiyonu düştü, neredeyse öte tarafa gidecekti. Biraz kendine geldiğinde konuşmaya başladık;

İ: Ne yapacaz şimdi, ah benim güzel kızım. O kızın telef olmasına izin vermem Azad!

A: Merak etme dede, ben de asla onun başına bir şey gelmesine izin vermem. İzin verirsen Elzem benimle İstanbul’a gelsin. Ne bileyim işte bir bahane buluruz, orada bir doktora götüreyim, bunu dikimi yapılıyormuş sanırım. Kimse bilmeden hallederiz

İ: Öyle oluyorsa yap! Kızımın bir günahı yok, içimize dert olmasın.

A: Hiçbir günahı yok dede, tek günahkâr o Taner! Dede izin verirsen…

İ: Olmaz! Olmaz, daha nişanını yeni yaptık, o lazım ancak bir dayak at, sertçe!

Dedemin yanında ayrılarak Elzemin yanına geçtim ve Dedemle konuştuğumuzu anlattım, içi rahatlamış ve dedemin kötü tepki vermemesinden dolayı mutlu olmuştu, halamlara da orada ki evin hazırlığı için geleceğini söylemiş ve gelmesini dedemin istediğini söyleyince kimseden ses çıkmamıştı. O günün akşamına Taner eve geldiğinde elimle bir sopayla onu avluda bekliyordum, ne oluyor demeye kalmadan ağzı yüzü dağılıncaya kadar dövmüştüm, öyle ki amcam gelip bana saldırmıştı ancak oğluna olan öfkemden fark etmeden elimde ki sopayla bir tane de ona geçirmiş bulundum. Sonrasında dedem geldi ve “Taner’in işlediği bir suçun bedeli, ben istedim olanı. Suçunu sadece biz bileceğiz, sizi ilgilendirmez” diyerek herkesin sesini kesmişti ve artık İstanbul’da olacak olan iş ve üniversite yolculuğu başlamıştı…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir