Aşiret 1. Bölüm

Şuana nasıl geldiğimi anlatmaya nereden başlasam, Üniversiteden mi, yok yok o çok erken olur en iyisi çocukluktan başlamak. Netice de beni bu güne getiren halen daha rüyalarıma giren o lanet çocukluk zamanlarım…

Annem ile babam evlendiğinde annem hamileymiş, bizimkiler anlayacağınız evlenmek zorunda kalmışlar. Hatta ilk başlarda benden şüphe bile etmişler, babamın yani Ahmet ağanın çocuğu olmadığımı düşünenler varmış. Dedem olaya dahil olana kadar, o kesin bir dille benim Ahmet ağanın oğlu olduğumu doğrulamış ve bu şekilde olay kapanmış. Şimdi diyeceksiniz ki o nasıl iş, nasıl hemen üstü kapanmış? Çok basit buralarda Ağanın sözü kanundur!

Dedem İsmet Ağa, bu adam doğunun (şehir adı vermeyeceğim) en güçlü insanlarından biridir. Bırakın birinin ona karşı gelmesini kafasını kaldırıp yüzüne bile bakmaya cesaret edemezler. Ağa, acımasız ve sert bir insan olmasıyla bilinir ama benim için mükemmel bir insandı. Bana her şeyi veren adam oydu. Gerçi ben dedemle tanıştığımda 9 yaşındaydım. Benim doğumumdan birkaç ay sonra bölgeden ayrılarak önce dini vazifesi için Kâbe’ye gitmiş ve ardından Suriye tarafına geçip orada ki işleri denetleme bahanesiyle uzun bir süre orada kalmış.

9 Yaşımdan önceyi çok iyi hatırlıyorum, nasıl diye sormayın, insan psikolojisi… Babam, nedenini bilmezdim o zamanlar, beni ve annemi hep döverdi. Odunluk adını verdiğimiz bir yer vardı, küçük bir kulübe tarzı sadece odunları koyduğumuz bir çeşit depo, kış geceleri benim evim olurdu. Özellik ölmemi istermiş gibi kar fırtınalarının olduğu geceler beni oraya kilitlerdi. Annem hep ağlardı ancak sesini çıkartamazdı. Dedemin yokluğunda babam onun koltuğunun vekiliydi o yüzden sadece annem değil hiç kimse sesini çıkartamıyordu.

9. yaşıma girdikten bir süre sonra yine babamdan ağır bir dayak yemiştim, sebebi de okuldan 10 dakika geç gelmem, daha üçüncü sınıfa gidiyorum, beni odunluğa kilitledi. Bu sefer o kadar fazla vurmuştu ki şunu dediğimi hatırlıyorum “bu sefer öleceğim galiba”. Artık şans mıdır kader mi, bilmem ancak yıllardır bölgeye gelmeyen ağa, yani dedem o gece geri döndü. Hayal meyal hatırlıyorum, dışarıda hiç olmadığı kadar bağırışlar ve hatta çığlıklar kopuyordu sonra odunluğun kapısı açıldı, bir suret bana doğru geldi… Bu kadar kendimden geçmişim.

Gözümü açtığımda hastaneydim, ilk defa geldiğim hastanede, yanı başımda annem ikimiz odada duruyorduk. Sonrasında içeri doktorlar girdi, şu sözü unutamam çünkü ilk defa benim kim olduğumu ve ne olduğumu bana vurgulan sözdür, “Kendine geldin mi Küçük Ağam”. Evet, benim konumum buydu Küçük ama yine de Ağa, dedemden sonra diğer herkes kadar benimde aşiret üstünde söz hakkım vardı öyle de oldu. İlk defa o gün dedemle tanıştım, bana babamın yaptığından çok daha fazla babalık yapan o insanla…

Çok şey değişti olaylardan sonra misal insanların davranışı. Düne kadar yüzüme bakmayan hatta beni aşağılayan insanlar artık bana amcama, babama, amcamın oğluna davrandığı gibi davranmaya başlamıştı ama ben hepsini bir yere yazmıştım zamanı geldikçe mum söktürecektim onlara. Dedem, babamı uzunca bir süre Suriye’ye gönderdi ceza olarak, olanlara göz yuman amcamı falakaya yatırdı, mecazen değil. Bir de halam vardı, ancak kadınların zaten çok söz hakkı olmadığı için ona bir şey diyemedi ki o zaten elinden geldiğince bana sahip çıkmaya çalışmıştı. Sonrasında hep dedemin yanındaydım zaten adam beni kendi büyüttü, her işe dedemle gidiyor onunla yemek yiyor ve hatta onunla çalışıyordum bir okul zamanı bir de uyku zamanı dışında hep yanındaydım. Dedemin yanında zaman geçirmem bana çok şey katmıştı özellik yaşım ilerledikçe ağaya bağlı işleri, şirketleri ve onların işlerini ancak en önemlisi ağaya bağlı olan insanları ki onlara da ağa deniyor, herkesi tanıdım.

Dedim ya işleri hep öğrendim diye sadece bu değil adaleti de cezayı da öğrendim. Dedem ben hariç herkese sert bir insandı, özellikle töreye aykırı davrananlara karşı merhamet göstermezdi ve bana da her zaman öyle olmamı nasihat ederdi. Bu yaşıma gelene kadar kaç defa ölüm gördüm sayısını dahi bilmem…

Dedemin bir sözü vardı “ağa çocuğu da olsan elin iş tutmuyorsa, fazlalıksın bu hayatta”, bu sözünden dolayı bizim aşirette ağa çocuğu da olsan, ırgat çocuğu da 13 yaşını geçer geçmez tarlaya gider ve çalışırsın. Bende bu şekilde olmadı, 13 olduğumda lise sınavı zamanı gelmişti, normalde bizim buralarda pek kimse okutmazdı ancak dedem benim okumamı istedi onun dışında bir de boş zamanlarımda zaten onunla iş koşturduğum için ben tarlaya inmeme zaman kalmadı ancak ben sırf insanları tanımak için tarlaya gittim. İyi ki gittim, orada benim yaverim olacak insanlarla tanıştım, gelecekteki silahlarımla. O günden düşmanlarımı gördüm, kimin götü başı oynak gördüm, kim namuslu kim şerefli gördüm, kısacası görmem gereken ne varsa gördüm…

Üniversite sınavı zamanı gelince yani lise bitince dedem benim artık aşiret içinde fiili olarak iş tutmamı istedi yani toylara katılıp görev üstlenmemi ve bunları yapmamı ancak ben üniversite de istiyordum çünkü bu güne kadar akranlarımın hepsinden farklı bir yolla gelmiştim ve bu şekilde devam etmesi istiyordum. Dedeme bunu ikna etmem için bahane lazımdı o bahaneyi bulana kadar ise gizli gizli çalışıp sınava da gizli gizli girmeye karar vermiştim. Ancak artık dedemin dediği gibi iş tutmam lazımdı…

İlk toyuma katıldım, Mayıs 2018, 18 yaşıma girmemden sadece 3 gün sonra, aşirette söz sahibi olan 8 ağa, babam, amcam, ben ve dedem… Babamla karşı karşıya geldiğimde çok korkardım başlarda ancak artık içimde ona karşı sadece babam olduğu için duymam gereken saygı vardı o kadar. Toya amcanın oğlu daha doğrusu oğulları neden katılmadı diye sorarsanız, Küçük olanın daha yaşı küçüktü, büyük olan ise hadsiz yavşak herifin tekiydi o yüzden dedem onları toya almazdı.

Toyda genel konular konuşulduktan sonra ana meseleye gelindi, şunu belirtmem lazım burada bizim bu bölgede istediğimiz at koşturmamız ve isteğimizi yaptırabilmemiz için elimizde mutlaka politikacıların olması gerekirdi. Ana meselede buydu, Bizim bölgemizde yer alan illerden birinden çıkacak olan bir milletvekili düşman olduğumuz bir aşiret olan Karaçalı aşireti ile yakınlık gösterip temaslarda bulunmuş ve hatta onlarla anlaşma yapıldığına dair söylentiler de bulunuyormuş. Bir dolu laf döndükten sonra dedem lafı bana çevirerek;

(İsmet Ağa (dede): İ, Azad: A)

İ: Sen ne dersin evlat, sence ne yapmalı?

A: Riskli bir durum, o bölgede çok işimiz dönüyor. Orayı kaybedersek hele ki karaçalıya kaptırsak başımız ağrır ancak eşeği sağlam kazığa bağlayalım derken de eşeği kazığa oturtmayalım. (Burada bir ağaları güldürmüştüm)

İ: Ne yapacaz yani?

A: Sen temkinli adamsındır ağam, muhtemelen onun yanına birilerini koymuşsundur (kafasıyla onayladı) evvela onları bir uyaralım, dikkatlice izlesinler. Karaçalı içinde de adamımız var mı?

Mervan Ağa: Var Küçük ağam

A: Onlara haber ver ağam dikkatlice izlesinler, kanıta gerek yok sadece bir kere bile oraya giderse haber versinler kâfi.

Ahmet Ağa (Baba, Ah): Velev ki onlara çalışıyor, o zaman ne yapacağız Ağam? (Dedem bakışları ile soruyu cevaplamamı istedi)

A: Yerine bize bağlı olacak birini getirecez!

İ: Şimdi ki koltuğu nasıl bırakacak?

A: Bıraktırırız Ağam, ya bırakır ya da bırakmak zorunda kalır zaten her halükarda öte dünya da bir koltuk kapacak. (Burada herkes irkilmişti çünkü bu bölge de kimi öldürürsen öldür ancak devlet çalışanını öldürme gibi bir durum vardı ama diyorum ya hep farklı oldum ve olacaktım da)

Ah: Sen ne diyorsun devlet çalışanını mı öldüreceksin, olur mu öyle şey?

A: Politikacılar devlet çalışanı değildir baba, devletin sırtında ki yüktür. Ayrıca bizim işlerimizi bilen ve ileride bize sıkıntı olacak olan biri her kim olursa olsun, risktir. Giderilmesi gereken bir risk!

Bu sözlerimden sonra herkes istemsizce de olsa bana katılmıştı zira haklıydım. Çok şey biliyordu o yüzden ya ölmeliydi ya da ölmeli… Toy sonunda dedem bu işin bütün sorumluluğunu bana vermişti tabii bu durumdan babam ve amcam kesinlikle hoşnut olmamıştı, Mervan Ağa en kısa zaman da bana bilgileri ulaştıracaktı dedem ise adamlarının bilgilerini vermişti, onlarla iletişime geçip görevlendirmeyi yaptım. Akşam olmuştu ancak işim bitmemişti adamlarımla buluşmak için gecekondu mahallesine inmem lazımdı.

Bana çalışan iki kişi vardı, İbrahim ve murat. İbrahim ağır abiydi eli silah tutan ve bana sadece bana hizmet eden biriydi bununda sebebi, küçüklük hikâyemizin hemen hemen aynı olması ve onu oradan kurtaran kişinin ben olmam. Murat ise eli kolu uzun, kadınların dilinden anlayan, yavşak tipli bir insandı, beni değil ancak gücü ve parayı severdi o yüzden o da bana hizmet ederdi. İbrahim’e şehre gitmesini ve halkın sevdiği ancak güce ve paraya tapan bir politikacı bulmasını istedim, Murat’a ise aynı şekilde şehre gitmesini bilhassa pavyon gibi eğlence mekânlarında bizim vekili soruşturmasını ve bir açığını, kasetini vs. bir şey bulmasını istedim ve onları gönderdim. Artık sadece beklemek kalmıştı.

Yavaşça yürümeye başladım, saat bir hayli geç olmuştu o yüzden eve geçecektim. Yolda yürürken babamınkine benzer bir ses duyunca, sese doğru ilerledim ve babamı gördüm, bir eve girerken. Müstakil bir gecekonduydu, evin etrafında bakınarak açık bir pencere buldum. İçeri baktığımda iki tane ilik gibi güzel kadın ve amcamla babam vardı. Bu günkü toyu ve beni çekiştiriyorlardı, kadınlarla olan ilişkileri zerre umurumda değildi ancak konuşmalarını merak ettiğim için dinledim;

(Ahmet Ağa (Babam): Ah, Necmettin Ağa (Amcam): N)

N: Kusura bakma ağabey ama bu işi neden senin uşak aldı anlamadım

Ah: Ben ne bileyim babamın işine akıl erer mi? Hem senin uşak deyip durma!

N: Bu işi mahvederse ne olur sanki bilmiyor ayrıca Af buyur da ama ne deyim senden olana?

Ah: Lan sikik sanki bilmiyon benden olmadığını! Daşak mı geçiyon sen benle LAN!

N: Affet ağabey! Hala bulamadın mı kimmiş babası?

Ah: Araştıramadım ki babam engel oldu! Her halükarda bizim soyumuzdanmış…

N: Abi emin misin senden olmadığına, yani demiştin sen bizim ilişkimiz vardı diye?

Ah: Geri Zekâlı kısırım ben!

Evet, bu konuşma ile hayatımı mahveden benim her gün işkence görmeme sebep olan şey, babamın beni öldürmek istemesini sağlayan şeyin benim aslında onun oğlu olmamam olduğunu öğrenmiştim. Gözüm kararmıştı, içeriden sesleri duymuyordum bile, annem babamdan başka biriyle yatmış ve bana hamile kalmıştı ama kimle? Kim, benim babam kim, bu soru kafamda dönerken yerimden kalkarak koşmaya başladım ve kendimi evde buldum.

Annemin odasının kapısının önünde durdum, içeri girmem lazımdı ama ne diyecektim düşünürken kapı açıldı ve annem karşıma çıkınca öfkemi tutamayıp onu içeri itekleyerek odaya girdim;

(Azad: A, Hanife (Anne): H)

A: Hanife Hanım! Söyle bakalım benim babam kim? (O kadar öfkeliydim ki burnumda soluyarak konuşuyordum)

H: O-Oğlum o nasıl soru öyle, Ahmet Ağa tabii ki (Korkudan gözleri kıpkırmızı olmuştu)

A: YALAN! (Bağırmıştım) Babam kısırmış, Sen ne yaptın? Kiminle yattın! Benim babam kim? (Öfkeden kolunu sertçe tutuyordum.)

H: (Ağlayarak) O-Oğlum bildiğin gibi değil, zannettiğin gibi bir durum yok bak..

A: Nasıl yok! Benim bunca zamandır babam dediğim adam, babam değilmiş. Hep düşündüm bu adam neden beni seni sevmiyor hep işkence ediyor diye, bundanmış! Sebebi benim VARLIĞIMMIŞ. Allah Cezanı Versin!

Anneme öfkemi kusup oradan ayrılmış ve kendimi tarlaya atmıştım. Elime bir kazma alarak sabaha kadar toprak kazarak Öfkemi atmaya çalıştım…

(İsmet Ağa (Dedem): İ, Hanife (Annem): H)

İ: Ne var gelin, gecenin bu vaktinde çağırdın?

H: Biliyor! Azad, Ahmet’in babası olmadığını biliyor!

İ: NE! Nasıl biliyor, Kim söylemiş?

H: Bilmiyorum ancak biliyor, öğrenmiş. Bu akşam geldi bana öfkesini kustu, oğlum bana aşağılık bir kadınmışım gibi davrandı.

İ: Tamam sen merak etme ben hallederim

H: Nasıl halledeceksin karşısına geçip “Azad ben senin deden değil aslında babanım mı diyeceksin”

İ: Kes SESİNİ! Bunu değil Azad, sen ve ben hariç hiç kimse bilmeyecek! Ben bi yalan uyduracam hatta aklıma geldi bak. Benim bi oğlum daha var, gayrimeşru bir oğlum. Senin Ahmet’le ilişkini öğrenince bir gece sana zorla sahip oldu ve sen hamile kaldın. Ahmet’in Kısır olduğunu bildiğim için ben ikinizi evlendirdim ve Azad’ı onun çocuğu olarak kabul ettim. Bunu söylecem, sen de aynen bunu söyleyeceksin!!!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir