Biz Dörtlü (1.Bölüm)

Kader öyle bir şeydir ki, en kötü gününde daha kötüsünü hayal edemezsin, ama başına gelir. Bazen de alıştığın bir günü sıradışı kılan bir olay yaratır. Günün alt üst olur.

Mesela Caner, Starbucks’tan Macchiatosunu alırken Sofya’yı göreceğini tahmin edemezdi.

Sofya’yı göz ucuyla değil, yüzüne iyice bakınca tanımıştı. Kadın çok değişmişti. Saçlarını kısacık kestirmiş, sade bir makyaj yapmış ve tarzını maskülenleştirmişti.

Caner Sofya’nın yanına gidip gitmemek arasında kaldı ama kalbinde bir sızı hissedince gitmeyi doğru buldu.

“Sofya.”

Kadının yanında başka bir kız vardı. Kadın Caner’i görünce gülümsedi.

“Caner! Gözlerime inanamıyorum ya! Nasılsın?”

Yerinden kalkıp Caner’e sıkıca sarıldı. 

“İyiyim, sen?”

“Ben de iyiyim! Abi inanamıyorum. Aşkım, bu Caner, bahsetmiştim. Hatırlarsın.”

Masadaki kadın Caner’in elini sıkmak için yerinden doğruldu.

“Senin hakkında konuştuk.”

“Tanıştırayım, kız arkadaşım Selin.”

Caner şaşkınlıktan küçük dilini yutacaktı. Ama “Tanıştığıma memnun oldum.” Diyebildi.

“Batu..?”

Sofya gülümsedi. “Ayrıldık. Ee senden ne haber? Merve nasıl?”

“Bilmem nasıl. Ben de bilmiyorum ki.”

“Ya. Yoksa?” Sofya’nın yüzü düştü.

“Geçen sene boşandık.”

“Bak sen. Ben en azından sizinki uzun sürer diye düşünmüştüm.”

Acı acı gülümsediler birbirlerine.

Sofyayla konuşmak, dertleşmek, Caner’i konuşmanın arasında ağlayacak noktaya getirmişti. Ama ağlamadı. Bunun yerine o garip maceraları hatırladı. O kadar normalleşmişti ki hayatı, normalin dışında biri olduğunu unutmuş, her şeyi bir hazine gibi derinlere gömmüştü. Videoları da.

Eve giderken düşünceliydi. Anılarını düşünüyordu, nasıl biri olduğunu. Evliyken nasıldı sahi? Yalnızlığa o kadar alışmıştı ki bir zamanlar evli bir adam olduğunu unutmuştu. Eve doğru sürüyordu. Işıklarda durdu. Yoldan geçen, tişörtünün yakasında kılları belli olan adam tahrik Caner’i etmişti, şimdi bununla uğraşmak zorundaydı. Gerçi Sofya’yı gördüğü an tahriklenmişti. Çünkü Sofya’ya dair, o anılardan başka bir şeyi hatırlamıyordu ki…

Evin içi karanlık ve sessizdi. Caner ışıkları yakmadan mutfağa süzüldü. Buzdolabı ağzına kadar içki ve hazır yemek doluydu. Ne varsa seçmeden alarak salona gitti. Bu işi ayık yapamazdı.

CDleri uzun zamandır izlememişti. Birkaç tane vardı ve Caner hatırlamadığı bir tanesini CD çalara taktı. Batu profesyonel fotoğrafçıydı. En iyi kameralara sahipti. Caner bu işlerden anlamıyordu ama yatakta video çekme fikri hoşuna gitmişti. Merve de Caner amını yalarken kocasını reddedemedi.

Merve…Merve’nin sertçe sikilişini izlemek istiyordu. İnlemesini duymaya ihtiyacı vardı. Heyecanla koltuğa yaslandığında pantolonuna hapsolmuş olan siki onu rahatsız etti. Hiçbir şeyini çıkarmamıştı.

Uğraşamazdı, sonra.

İlk önce cızırtı, devamında Sofya ve Merve’yi gördüğünde içi burkuldu Caner’in. Duygularını uyuşturması gerekiyordu. Aceleyle bir kadeh dikti kafaya.

Kendisi kamerayı tutuyor olacaktı ki ekran düz durmuyordu. Sadece iç çamaşırıyla yatıyordu iki kadın. Merve’nin sarı saçları çarşafa yayılmış, nefesle göğsü inip çıkıyor, sabah ışığı süt tenine değiyordu. Sofya ona doğru eğilmiş, bir şeyler fısıldadı. Gülüştüler. Caner onlara dokunamaz, uzaktan seyredebilirdi 

sadece.

Sofya’nın suratı değişti. “Rahatsız etmez misin?” dedi Caner’e, adamı sinir etmeye oldum olası bayılmıştı. Merve yatakta doğruldu ve kameraya baktı. Mavi gözleri sabah uyuşukluğuyla dalgın bakıyordu. “Hayatım?” dedi hafifçe. Bir tutam sarı saç, kırmızı, dantelli sütyenin içine girmişti bu sırada, fark etmeden. Sofya’nın eli beline dolandığında kadını itmedi bile.

Onuru ezilirken “Yalnız o benim karım.” dedi Caner, en iyi savunması değildi bu.

“Karını çalarım.” 

Caner ayvayı yemişti.

Sofya, Merve’nin kızıl dudaklarına gömüldü ve Merve onun bedeniyle eridi. Caner, işe yaramayan erkekliğiyle, birbirlerini yemelerini seyrediyordu. Derin, ıslaktı, ayrıldıklarında kısa bir salya damladı göğsüne, hipnoz edilmiş gibiydi Merve, kocasını unutmuştu. Sofya’nın eli, sütyeninin altına kayıp pürüzsüz memesini okşamaya başladığında itiraz etmemişti bile. Diğer kadının dokunuşları için kıvranıyordu. Başını arkaya attı, Sofya’nın dili, göğsünden boynuna ıslak öpücükler bıraktı. Hafif bir inleme.

“Aşkım, sen o kadar güzelsin ki…” dedi Sofya, cümlesini tamamlamadı.

Sonra kilit sesi geldi, kamera aceleyle döndü ve bir seksen altılı Batu, terlik ve şortuyla odaya daldı. Otel kartını taktığında klimadan üşüyüp kıyafetlere yöneldi kızlar.

“Bütün eğlenceyi bozdun.” dedi genç Caner, bunları izlerken boxerını sıvazlayan kendisi emindi ki yarı yola kadar yükselmişti. Batu, ciddi misin, der gibi baktı.

“Sabahın körü, denize gireceğiz, enerjini akşama sakla.”

“Libidom her daim tavan koçum.”

“Yalan!” diye bağırdı tuvaletten Merve, Caner güldü. Doğruydu o zamanlar.

Şimdiyse seks yapmamaktan yaşadığı şey, eski kayıtlara bakıp çekmekti işte. Çabuk boşalmaktan korkmuyor değildi. Dudak bükerek biraz şarap doldurdu. Söz açılmışken Sofya’nın lezbiyen olduğu barizdi- anlamamak için farklı bir tür aptal olmalıydı. Caner bu potansiyeli kendisinde görüyordu.

Ekran değişti. Kamerayı tutan Batu’ydu, çünkü kamera sabitti, adam soğuk denizi ve kuşları çekiyordu, bütün tenha sahili şöyle bir gösterdi, sonra birdenbire kızların ayaklarına odaklandı. Caner içtiği şarabı az kalsın üstüne döküyordu. 

Biliyordu! Batu’da ayak fetişi olduğunu kaç defa söylemişti de inandıramamıştı Merve’ye. İddiaya girmeye bile hazırdı. Adam her sevişmede illaki bir ayağa dokunuyordu. Batu’yu orgy bitişi yakalayıp sorduğunda, adam suratına gülmüştü. Caner sessiz sessiz öfkelenmişti.

Ama haklıydı! Bunca yıldan sonra.

Komik. Belki Batu ayak fetişinden utanıyordu. Sanki aralarında utanacak şeyler kalmıştı.

Batu kamerayı “düzelttiğini” söyledi, sahilde yatan vücutlara döndü. Eski bedenini kıskandı Caner, çok daha zayıf. Sağlıklı duruyordu. Konuşması da daha içten ve canlıydı sanki, ya da içtikçe nostaljik hissediyordu. 

“Merve sımsıcak- Gece yatağı paylaştık.” dedi Sofya.

“Yatma o zaman.” dedi Caner, kadın dil çıkardı.

“Sıkıldım senden.” dedi Merve. “İzin ver de biraz başkalarıyla yatayım.” diyerek sırıttı. Caner alt dudağını ısırdı.

Sofya’nın ağzı kulaklarına vardı. “Yapacak bir şey yok. Kadın beni istiyor. Sikim yok ama senden daha iyi sikiyorum kızı, demek ki! (Batu kahkaha attı burada)  Merve’m… Uyuyana kadar da sohbet ettik. Koynumda uyudu dün gece”

“Benim hakkımda konuştunuz mu?” dedi Caner, kalbi göğsünden çıkacak gibiydi.

“Hayır, senin hakkında konuşacak kadar umrumda değilsin.” dedi Sofya.

“Yeter bu kadar kavga.” diye araya sesi girdi Batu’nun. 

“Ben alıştım dalga geçmelerine. Karım artık Sofya’nın olmuş olabilir.” Yüzü düşmüştü.

“Olur mu öyle şey. Tabi ki seninim. Yoksa bu yüzüğü takar mıyım?” Merve yerinden kalktı ve Caner’in yüzünü ellerinin arasına aldı. Yüzük parmağında tek taş. Güldü. Güneş saçlarının rengini açıyor, altın gibi parlıyordu. Birbirlerine aşkla bakıyorlardı. Videoyu izleyen Caner, içten yandı.

“Eşyaları koyduğumuza göre yemeğe gidelim mi?” dedi Merve.

“Gidelim.” dedi Batu. “Ha bu arada, Sofya dün gece bir şey itiraf etti.”

“Ne?” dedi genç Caner.

“Allah aşkına, saçmasapan konuşma.” Sofya’nın yüzü kızardı.

“Ne dedi?” diye sordu Caner.

“Yani, karıcığım, hayatım, dedi ki, sahilde bikini üstümü giymezsem kim ne der ki? Parayı vermişiz. Ben de ona otelden uyarı alırsın en kötü, ne olacak dedim.”

“ŞAKAYDI. ŞAKA. Erkekler şakadan anlar mı gerçi?” Sofya’nın sesi bi yerde titredi. Caner bunu yakaladı.

“Ne o utandın mı lan?” dedi.

“Ne utanması gerizekalı ya!”

“Bi tık utanmışlık var.” dedi Merve.

“Yeter! Üstümü ulu orta açamam. Ayıp denen bir şey var. Ayrıca Batu izin vermez.” Sofya kameraya baktı. 

“Yoo, veriyorum.” dedi Batu. “İstediğin yeri açabilirsin. Çekerim. Videoya.”

Sofya’nın kaşları titredi. Bakışlarını kuma indirdi. Bunu sahiden düşünüyordu.

“Eğer rahatsız oluyorsan yapma kuzum.” dedi ve elini tuttu Merve.

Batu ilk defa kamerayı kendisine çevirdi. “Sofya bir işi istemiyorsa hayatta yapmaz zaten. Bebeğim, en kötü Caner de donunu indirir. Beraber rezil olursunuz.”

“Ben ne alaka ya!” diye bağırdı Caner.

“Kıza yardım etsene oğlum.”

“Bu nasıl yardım?!”

“Gören olursa elinle memelerini kapatırsın falan. Ne bileyim oğlum. Yap bi şeyler.”

Sofya yerinden doğruldu. “İnsanların beni Caner’le görmesindense ölmeyi yeğlerim. Dün öylesine dediğim bi şeydi. Saçma konular konuşuyorduk dün gece. Bu muhabbet kapatılsın artık. Çok acıktım, kahvaltı edelim.”

Herkes sırıttı. Sofya’nın kıpkırmızı olması komikti. İzleyen Caner biliyordu ki bu muhabbet tekrar açılacaktı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir