Kırılma Noktası – 13. Bölüm

Bölüm 13

Parti gecesi

Duru elinde şampanyası ile etrafı izliyordu sinirli bir tavır ile. Tüm işleri Feyza’ya bırakmıştı, tıpkı öncekiler gibi. Ancak bu sefer durum farklıydı. Bu durum onu oldukça şaşırtmıştı. Hiç tanımadığı birisine bu derece önemli bir iş verilmesi onu tedirgin etmişti. Alper’i, Feyza’ya aldığı bir oyuncak gözüyle bakarken birden bu denli içlerine girmesi onun huzursuzluğunu arttırıyordu. Berna ise Alper hakkında olumsuz bir rapor sunamamıştı hala Alper güvenli bölgedeydi. Kim bu Alper? çok kısa sürede nasıl bizim işimizi kendi işiymiş gibi sahiplenebildi? Bu sorular Duru da soru işaretleri oluşturuyordu. Böylesine önemli bir toplantı öncesi keyfini kaçırmıştı Alper. Yarın diğer üyeler ile önemli bir toplantısı vardı ancak aklı hep Alperdeydi. Feyza’yı görünce yanına çağırdı.

Feyza: Efendim annecim.

Duru: Kızım seni hiç doğmamış olan öz kızım gibi severim. Sevdiğim gibi kızmasını da bilirim. Sen hangi akla hizmet Alper’e bu işi verirsin. O daha güven testine girmemişken nasıl olurda bu derece önemli bir olayın içine sokarsın aklım almıyor bana bunun izahını yap hemen!

Feyza: Ona güveniyorum Duru hanım. Beni mutlu ettiği gibi sizi de mutlu etmesini bilecektir.

Duru: Feyza! bana süslü kelimeler kullanıp beni yumuşatmaya çalışma. Sana Diyorum ki, Bu ADAMIN burada ( parmağıyla göstererek) NE İŞİ VAR!

Sesi biraz yüksek çıkmıştı Durunun, tekrardan alçak tonda konuşmaya devam etti.

Duru: Yarından itibaren Alper’i Berna’nın himayesine veriyorum. Berna bana raporu verinceye kadar sadece kendi işlerinle ilgilen. Oyuncağın sonra senin olabilir. Önce güvenlik anlamışsındır umarım.

Duru kızgın bir yüz ifadesi ile Feyza’nın yanından ayrılıp, Berna’ya doğru yürümeye başladı. Feyza’ Durunun gidişine bile bakmadan olduğu yerde gözlerinden alevler saçarak kızgınlığını atmaya çalışıyordu. Feyza minyon tipli bir kızdı ufak memeleri ufak toplu kalçaları vardı. Ayrı bir afrodizyak etkisi yaratıyordu. Yüzünün güzelliği ile ona bakanları medusa gibi taş çeviriyordu adeta. Şimdi durum farklıydı sinirliydi. içinde volkanlar patlıyor, çaresizliğine haykırıyordu. üstüne üstlük Alper Berna’nın olmuştu. Belki kısa süreliğineydi ancak Alper’e bağlanmıştı. Aşk yoktu ikisinin arasındaki cinsel çekim onu Alper’e bağlamıştı. Bir de Berna ile vakit geçirecekleri gerçeği vardı bu onun daha çok canını sıkıyordu. Alper bir ara yanına uğramıştı ama o söyleneni yapması gerekiyordu. işim var diyerek partiyi erkenden terk etmişti.

Duru Berna’ya doğru yaklaşırken. Berna her zaman olduğu gibi asık suratlı bir şekilde etrafı izliyordu. Üstünde ceket ve kumaş pantolon, mavi gözleri güzel gözükse de bir insanın içine okurcasına delip geçiyordu. Küt saçları ayrı bir hava katıyordu atletik vücuduna. Duru Hanım’ın yaklaştığını görünce ilgisini ona çevirdi.

Duru: Kızım seninle bir şey konuşacağım özel olarak.

Berna: Tabi Duru Hanım buyurun, şöyle geçelim.

Duru: Feyza’nın bu kadar ileri gideceğini tahmin edemedim. İşler yine sende kalıyor anlayacağın. Alper, senin raporunda güven onayı alana kadar senindir. Çok yıpratma. Feyza’yı da üzme anlaştık mı?

Berna: Anlaşılmıştır efendim.

Duru: Aferin benim güzel kızıma. Top sen de artık. Çok fazla uzatmadan, emin olana kadar istediğin her şeyi yapabilirsin. tüm yetkiler benden Feyza’nın da bilgisi var. Ben şimdi yarın ki toplantı için bir iki hazırlık yapmam gerek. şu yeni gelen sevkiyattan bir kaç kız ve erkek ayarlamalıyım. ortalık sakinleşince eğlenmeyi unutma güzel kızım.

Duru, Berna’nın yanağını okşayarak kalçalarını sergileyerek yürümeye başlamıştı. Eğer birisi Berna’yı izliyor olsaydı belki de ilk kez bu kızın güldüğünü görebilirdi. Berna yüzünden hem şeytani hem de çocuksu bir gülümseme vardı. Toparlanıp tekrar eski haline döndü ve bu haber sonrası daha bir istekle görevini yerine getirmeye devam etti.

Parti yerinde bunlar olurken Gamze ise bilgisayarından olan biteni izliyordu. Duru’nun konuşmalarını yakalayamasa da bir şeyler döndüğü belliydi. Duru’yu gördükçe gözlerini kısıyor sinirden kaşlarını çatıyordu. Kendini o kadar kaptırmıştı ki, eli istemsizce baldırında bulunan 7 rakamını sarmış yılan dövmesine gidiyordu ve dövmeye tırnaklarını batırıyordu.. Onu görmek daha da sinirlendirmişti bir de Alper ile aynı havayı soluyordu. Yıllarca babası bildiği adam aslında babası değildi. Gamze kimsesiz bir çocuktu ve çok küçük yaşta evlatlık edinilmişti. Yıllar geçtikçe babası ona farklı bir gözle bakmaya başladığında onu bunu hala fark edememişti. Babası Duru’nun ortağıydı. birlikte işi yürütüyorlardı ta ki saldırmak için doğru zamanı bekleyen yılan onu ısırana kadar. Babasının örgütte yeri yoktu. o sadece piyondu. Gamze’yi yetiştirecek ve işleri büyütecekti bu kadar dı ona biçilen rol. Duru, Gamze’nin aklına ergenlik yıllarında girmeye başladı ve başarılı oldu. Onu yetiştirmeye ileride kendisinin yerine geçecek kişi olarak büyütmeye başladı. Özel olarak ilgileniyordu Gamze ile, bu ilgi karşısında Gamze ne denilirse yapıyor ve gücün ne kadar önemli olduğunu kavrıyordu.

Üniversite’yi formaliteden okudu. Derslere bile çalışmamıştı. Parası olan için kolay işti okumak. Sınavlarda boş kağıt verse bile geçecek not alıyordu. Aklı daha çok Babası bildiği adamın ve Duru’nun yürüttüğü şirketteydi. Bir gün patron koltuğunda o oturacaktı. Dövmesini bile yaptırmıştı. kendini hazır hissediyordu. Ta ki bir gün öz bildiği aslında üvey olan babasıyla ilişkiye girene kadar.

Şirkette Duru, Gamze ve babasının olduğu bir oda da tüm gerçekler açıklanmıştı Gamze’ye. Şok içinde kalmış tepki veremiyordu. Babası biraz tedirgindi. içlerinde en rahat Duru hanımdı. Tüm gerçeği o anlatmıştı. Gamze artık daha derine iniyordu şirkette. Asıl işlerden biraz haberdardı artık tüm işleyişi öğrenmişti. Duru, Gamze’nin babasına odadan çıkmasını söyledi. Baş başa kalmak istiyordu Gamzeyle. Baş başa kaldıklarında;

Duru: Artık gerçeği öğrendin. Sen benim veliahdımsın. İkimiz de kimsesiz iki çocukken artık çok köklü bir örgütün üyesiyiz. Yıllardır baba dediğin adam sadece bir piyon. Bu dünya’nın hakimi biz kadınlarız biz ne istersek o olur. Savaşlar bizim için çıkar, düzenler bizim üzerimize kurulur. Karşılığında biz de erkeğimizin isteklerini yerine getiririz. Güçlü olanlar bizleriz unutma! onlar bize muhtaç.

Duru gamzenin yanına oturmuştu. Elini Gamze’nin am dudaklarına doğru koyup okşamaya başladı.

Duru: en büyük silah bu. Bunun gücünü kullan. Senin baba dediğin adam bile sen olgunlaştıktan sonra sana başka gözle bakmaya başladı. Seni istiyor. Hem de çok!. “Onu ben büyüttüm, tadına bakmak benim hakkım” dediğini hatırlıyorum. Görüyorsun ne kadar çaresiz ve acınası varlıklar şu erkekler. Şehvet sardığında gözleri hiçbir şey görmez. Bize bu yüzden şehvet diyorlar güzel kızım. Burası özel bir ülke. Gerek jeopolitik gerek konum olarak bir çok milletin köprüsü burası işte bu yüzdendir ki, yüzyıllardır bu topraklardan birisi “Şehvet” adını alır ve işleyişi sürdürür. Benden sonra sen olacaksın. Şimdi bir kez soracağım; bu adamı rahatlatıp benim yanımda yer almak istiyor musun?

Gamze: Evet!

Gamze soğuk bir evet demişti. Yıllarca baba figürü diye bildiği adam aslında başkasıydı. Kendi kaderi yoktu. Onun kaderini planlamışlardı. 1 saat öncesi ile şimdi arasında uçurumlar vardı. Ne olacaksa olsun modundaydı artık.

Duru: Gelebilirsin! (bağırmıştı)

İçeri girdiğinde gamzenin baba dediği adam gergindi. Duru’nun onaylayıcı bakışlarını görünce rahatlayıp sevinmişti. Duru olacak olanları izlemek için sandalyesini masanın önüne çekti ve bacaklarını açarak izlemeye koyuldu. Gamze ayağa kalkarak, üvey babasına sokuldu. Bir yandan koşup kaçmak istiyor bir yandan bu duruma karşı koyamıyordu. Dudaklarını üvey babasının boynuna koyup elleriyle gömleğini açmaya başladı. Adam ellerini Gamze’nin beline koyup yukarı aşağıya doğru okşuyordu. Gamze düğmeleri açarken, ellerini arada üvey babasının göğsüne koyup sıvazlıyor ve boynuna ufak dokunuşalar konduruyordu. Adam, Gamzeni belinden, kalçalarına doğru ellerini indirip kendine doğru bastırmaya başladı. Gamze üzerinde kot pantolon babasının ilk sertliğini orada hissetti. Gamze öpücükleri ile boynundan göğüs kafesine doğru inmiş, kalçasında iki elin onu sıktığı ve adama doğru bastırıldığını hissediyordu. Bu esnada Duru iç çamaşırını sıyırmış kendini okşamaya başlamıştı. Gamze, bir elini adamın pantolonu üzerinden sikini okşarken, kalçasında ki ellerin iyice kendisini kavradığını hatta göt deliğine bastırdığını hissediyordu. Adamın fermuarını yavaşça açarken kulağına fısıldadı;

Gamze: (kısık ses ve yumuşak bir tonda) Tek bir boşalma hakkın var. Neresi olacağını iyi düşün!

Gamze dizlerinin üzerine çömelip pantolonun düğmesini açtığında sertleşmiş siki boxer üzerinde belli oluyordu. Adamın iç çamaşırını da çıkardığında büyük ve kalın bir sikle karşılaşmıştı. Canlı bir şekilde ilk defa böylesine denk geliyordu. üzerinde ki bluzu ve sütyeni çıkarıp. Kalın siki ağzına almaya başladı. ağzındayken üvey babasına bakıyordu sadece. Babası kafasını aşağıya eğip baktığında ise; sertleşmiş meme uçlarını ve ağzının hepsine kalın yarağı almaya çalışan bir kız görüyordu. Neresine boşalsam diye düşüncelere dalmıştı. Duru bu manzara karşında ıslanmış amını daha hızlı okşamaya başlamıştı. Gözlerini kısmış anın tadını çıkarıyordu. Babası daha fazla gamzenin bakışlarına dayanamadı ve onu ayağa kaldırdı, Gamzenin sırtını kendine bakacak şekilde çevirip, kot pantolonun düğmesini açıp indirmeye başladı. İç çamaşırını da sıyırıp indirdiğinde Gamzenin sadece ayakkabıları ve çorapları kalmıştı üzerinde. Gamzenin ellerini belinde toplayıp bir eliyle tutarken diğer eliyle amını okşuyor iyice ıslanmasını sağlıyordu. Duru ise kendini kaptırmış bir şekilde bacaklarını sandalyesine çıkartıp, dizlerinden iyice aralayarak, parmaklarını sokup çıkarmaya başlamıştı.

Gamze ıslanmaya, yavaş yavaş anın tadını çıkarmaya başlamıştı. Elleri belinde büyük bir el tarafından tutuluyordu. İçinde heyecan vardı. Üvey babası sikini yavaşça amından içeri doğru sokmaya başladı. Zaman geçtikçe içinde hızlanmıştı babası. Elleri hala babasının elindeydi. Babası içine girip çıktıkça hafif domalmış olan Gamze’nin göğüsleri öne, arkaya, sağa sola doğru gidip geliyordu. Babası iyice hızlanmıştı. Gamze sırılsıklam sularla babasının sikini kaplıyordu. içinden; “Bu sıcaklık, bu sert şey, off çok güzel hissettiriyor hiç bitmesin” diye geçirirken, bir anda içinde akan sıcak bir sıvı hissetti. Üvey babası içine boşalmıştı. Adam sikini çıkartıp kalan döl parçalarını am dudağının üzerinde gezdirdi ve kendini öyle temizledi. Duru adamın boşalmasını görünce o da dayanamadı ve boşaldı. Bu cinsel birliktelikte tek tatmin olmayan Gamze’ydi.

Gamzenin içinde yanmaya başlayan bir alev, bir öfke vardı. işte ilk düşmanlık tohumları bu zaman atılmıştı. Zevk almıştı ama bir yandan kendine kızmaya başlamıştı. üzerini giyip, çıkmak istedi. Duru’yu ve üvey babasını arkasında bıraktığında yüzünden kararlı bir ifade vardı. Bu düzen bozulacak!

Gamze Yürüyüp giderken, duru koltuğa oturmuş adamın önünde dizlerinin üzerine çökerek;

Duru: Şimdi beni sikeceksin aynı şekilde!

Diyerek adama sakso çekmeye başlamıştı.

Gamze daha fazla dayanamayacağını anladığı anda bilgisayarı kapattı ve sızlayan baldırına baktı. kan toplamıştı. Gerisi Alper’de diyerek Duşun yolunu tuttu.

Yeni iş yerine kabulünden sonra ilk iş gününe geç almamak için aceleyle evden çıktı. Makyaj yaparken oldukça zaman geçirmişti. İlk günden işe geç kalmak istemezdi. Mecbur taksiye binecekti. Toplu taşıma kullanırsa geç kalacağını biliyordu. Şirketin kapısına geldiğinde mesainin başlamasına daha 10 dakika vardı. Etrafı şöyle bir süzdükten sonra insan kaynaklarının odasına gitmek için şirketin kapısından içeri girmişti. İşte ilk o an görmüştü Alper’i, Selim ile sohbet ederken, Alper kafasını çevirdiğinde Çağlayı görmüştü, bir kaç saniyelik bakışmadan sonra Alper, Çağla’ya doğru içten bir gülümseme ile selam verdi. Çağla da aynı gülümseme ile karşılık verip yanlarından geçip, üst kata doğru insan kaynakları İsmail bey ile görüşmeye gitti.

Aradan bir kaç hafta geçtikten sonra, Çağla ve Alper yemek saatlerini birbirlerine göre ayarlıyorlardı. Birbirlerinden hoşlandıklarının farkındaydılar ama bir türlü o cesareti toplayamıyordu ikisi de. Kaçamak bakışlar, yemek sırasında amaçsızca sırıtıyorlardı. Mola saatlerinde birbirlerinin yollarını gözlüyorlardı. Alper, Selim ve Barış ile muhabbet ederken gözleri hep koridorda Çağlayı görmeyi umuyordu. Canan ve Çağla ikisi muhabbeti ilerletmiş, Canan’ın ısrarlarına direnemeyen Çağla oda da yalnız kalıp Canan’ın dedikodularına maruz kalıyordu. Günler böyle geçerken en sonunda Alper cesaretini toplayıp, Çağlayı evine bırakmayı teklif etti. Yol boyunca sohbet, muhabbet derken iyice işi ilerlettiler ve en sonunda sahilde rüzgarlı bir akşam arabanın içinde oturup, yine sohbet ederlerken Alper ilk hamleyi yaptı. Kalbi küt küt atıyordu. Kafasında yapıp, yapmama arasında büyük bir savaş vardı. Bir daha bu fırsatı bulamayacağını düşünüp Çağla’nın elini tuttu. Ön camdan dışarı bakıyordu. Kızardığını hissediyordu. Çağlada da durum aynıydı, yüzü alev alıyordu. Alper’in elini kavramış sıktıkça sıkıyordu. İkisi de kasılmış kelimeler ağızlarından çıkmıyordu. Ortamda sessizlik hakimdi. Çağla gülmeye başladı birden. Bunu gören Alper de patlattı kahkahayı. O gergin hava gitmiş yerine kahkahaların havada uçuştuğu neşeli güzel bir ortam oluşmuştu.

Çağla: Hiç beklemiyordum (gülen bir yüz ile)

Alper: Bir an da oldu ( bir kahkaha daha patlattı)

Çağla: Biz şimdi neyiz? ( kahkaha atarak)

Alper sadece gülerek cevap verdi.

Çağla: Çok güzel gülüyorsun.

Alper: Çok güzel bakıyorsun.

Çağla: ohooo sen böyle benden kopya çekeceksen işimiz var seninle. (gülerek)

Alper: Şu an ne dediğimi inan bilmiyorum sadece senin varlığını kutluyorum. Sanırım bunu da pek beceremiyorum (gülerek)

Çağla: Hep gülelim olur mu Alper. Senin varlığın beni huzurlu hissettiriyor. Senden hayat enerjisi alıyorum. İçim kıpır kıpır.

Alper: Hep gülelim Çağla. Hatta ikimiz arasında dargınlık hiç olmasın. Hep sorunlarımızı konuşalım. Birimizden biri küserse ya da trip atarsa bu küslük ağlayan ya da gülen olursa o an biter anlaştık mı?

Çağla: ANLAŞTIK! ( bağırmıştı)

Çağla gülerek bir an heyecanından bu şekilde sesinin çıktığını ifade ederken Alper sadece gülüyordu. ikisinin de gülmekten çene kasları gece boyunca ağrımıştı. Evlerine geçtiklerinde sırıtarak mesajlaşmaya başlamışlardı.

Çağla yatağında uzanmış tavanı izlerken bu anları zihninden geçiriyordu. Bir zamanlar ne kadar mutluydu. Yüzü gülüyordu, şimdi ise bir hiçliğin ortasında yeni bir şehre taşınmış, hayata sıfırdan başlamıştı. O şehirde daha fazla kalamazdı. Orada Alper vardı. Kendi elleriyle kaybettiği biricik sevgilisi. Göz yaşları yanağından usulca süzülürken belki de son kez Alperle olan anılarını düşünmüştü. Dudağından sanki son nefesini veren bir insan gücüyle; ” Neredesin Alper, ben ağlıyorum. Artık barışalım” lafı çıkmıştı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir