Hata Yaptım 2.Bölüm

Bu olaydan sonra, kendime daha çok çeki düzen vermiş. Dışarıya daha da sertleşmiştim Bu adamı daha önce de görmüştüm ama hiç dikkatimi çekmemişti. Yaşadıklarımdan sonra evden her çıktığımda sokağın karşı tarafından yürüyor ve dükkana göz ucuyla bile bakmamaya çalışıyordum. Dükkanı her gördüğümde rengim sararıyordu.

Ama kaçtığın şey seni bulur misali, ben kaderimden kaçamamıştım. Eşimle yürüyüş yapmaya karar verdiğimiz bir akşam beraber hazırlandık. Şöyle sahile inip geri dönecektik, biraz da bankta otururduk bilemiyorum. Sonuçta birlikte dolaşacaktık. O pazar günü de çok güzel vakit geçirmiştik, eşim gerçekten çok iyi bir insan. Bana nasıl yaklaşılması gerektiğini, ölçüsünde ve kararında çok iyi biliyor.

Siteden çıktığımızda yine sokağa girmiştik. Ben tabi eşimi adeta çekiştirerek tekelin karşısındaki kaldırıma çekmiştim. Tam tekeli geride bırakırken hafif bir ses duyduk.

\- Fatih abi! Hayrolsun akşam gezmesi mi?

Dünyam başıma yıkılsa yeridir. Eşim bu iğrenç adamla tanışmış ve birbirlerine laf atacak kadar samimiyetleri vardı. Eşim birden tekel tarafına doğru yolun karşısına yönelince belki hayatımda ilk kez yaptığım şeyi yaptım ve delicesine korkarak eşimin eline yapıştım. Ben onu çekiştiriyor ama o da beni çekiştiriyor. Beynim ayaklarımın hareket etmesine izin vermese de, eşimin çekiştirdiği elimle kendimi birden oraya yürürken buldum. Bu kabus bitmeliydi hemen;

\+ Seko , napıyorsun? Oturmuşsun dükkanın önüne. Keyif işi mi?

\- Napalım be Fatih Abi. Saat 10’a kadar mesai. Hayırdır ya akşam akşam yengeyi de almışsın.

\+ Şöyle bir yürüyelim dedik. Uğrarım ben sana yine..

\- Tamamdır abi! Yenge selamlar….

Demek ismi Serkan falandı bu iğrenç adamın. Ben adamı unutmaya çalışırken ismini öğrenmiştim. Üstelik eşimin de arkadaşı gibi bir şey çıkmıştı. Gerçi eşimin alkolle falan da pek işi olmazdı. Nadir içtiğini biliyorum ama evde içmezdi. E çoğunlukla da evde olduğu için ne ara ilerlemişti bu samimiyet anlamadım. Herhalde yoldan geçerken selamlaşa selamlaşa böyle ufak bir muhabbetleri olmuştu. “Yenge selamlar” derken bile o sarı dişleriyle yiyecekmiş gibi bakması beni rahatsız etmişti. Eşimin elini öyle bir sıkmıştım ki, o da çok şaşırdı. Aşka mı geldiğimi soruyordu. Sadece o an gayri ihtiyarı elini tuttuğunu söyledim. Garibim sevinmişti bile. Dışarıda ilk kez temas etmiştim belki de ona. Bunca sene sesini çıkarmamıştı belki de ama içten içte çok istediği bir şeydi.

Yol boyunca ağzımı pek bıçak açmadı. Eşim konuştu ben dinledim. Beni konuşturmak için her şeyi denedi ama modum düşmüştü artık. Yine de ne olduğunu anlamasa da, bana kızmadı üstüne neşelendirmeye çalıştı. Çok çok iyi bir adamdı eşim.

Acaba biraz uğraşsam eşimi buradan taşınmaya ikna eder miydim? Henüz kredisini ödüyorduk buranın ama sanki bir şekilde başka bir yerde yaşama fikri daha cazip gelmişti. Evet adam bana açıkça kötü bir şey yapmamıştı, belki biraz benim abartmamdı. Ama içten içte çok rahatsız olmuştum. Bu olayı kendi içimde hafifletemiyordum. Hele eşimin yanındayken bana bakış şekli, ya da benim gördüğüm şey rahatsız ediciydi.

Bu adamdan aldığım elektrik hiç hoş değildi.

Yaklaşık üç gün sonra tekrar dışarıya çıktığımda bu sefer alenen laf atmıştı bana.

\- Yenge sen olduğunu bilseydik suyun parasını almazdık!

Bu ne cüret! Şimdi de istediği gibi seslenebileceği biri yapmıştı beni. Cevap vermedim. Sadece nezaketen gülümsedim. Ama ona bakıp gülümsediğim o an çok çok kısa sürmüştü. Ondaysa yine o yiyecekmiş gibi bakış. Biraz ilerledikten sonra hafif arkama baktığımda arkamdan net bir şekilde bana baktığını gördüm. Acaba eşimle paylaşmalı mıydım? Adam bu olayı kabul edecek değildi tabi ki, yüzeysel olarak bir şey de yapmamıştı. Eşime söylesem acaba kuruntu yapan kişi mi olurdum? Onun gözünde yanlış anlaşılır mıydım? Yol boyunca aklımı bunlar kurcaladı.

Çok güzel bir kadın mıydım tam emin değilim. Evet kendimi çirkin bulmuyorum. Yüzümde bence bir kusur yok. Çok makyajla işim olmasa da gerektiğinde hafif dokunuşlarda bulunurum. Esasında cildim tertemizdir zaten. Hangi ürünü nasıl kullanacağımı iyi bilirim. Ama bu adamın bana bu şekilde bakmasına yetecek miydi yüzüm bilmiyorum. Neyden etkilenmiş olabileceğini düşündüm. Teşhirin t’si bile yoktu bende. Kafamı kurcalayan çok fazla soru. Ne özelliğim vardı gerçekten. Adamın hoşuna giden şey bulup yok etmeliydim bir an önce.

Acaba bundan etkilendim mi diye de sorguladım kendimi. Hoşuma mı gitmişti? Kesinlikle hayır. Adamı görmeyi geçtim, simasını aklıma getirince bile midem bulanıyordu. Erkeklerde hoşuma giden şeyler diye kıstaslarım yoktu gerçi ama bir erkeği beğenecek olsam kesinlikle o kişi bu adam değildi. Giydiği dar tişörtler, fırlayan hafif göbeği, ne anlama geldiğini bilmediğim o dövmeler, anlamsız sakal kesimi….

Bir de eşime bak; uzun boyu, giydiği takım elbiseler, tertemiz suratı, dikkat ettiği fiziği, bakımlı hali…

Kesinlikle aralarında uçurum vardı. İçten içe böyle bir düşüncem varsa da kafayı yemiş olmalıydım. O yüzden bu şüphenin üzerinde fazla durmadım.

Sonraki birkaç gün yeni bir gelişme yaşanmadı. Mümkün olmadıkça dışarı çıkmıyordum.

Taa ki, ablam bana telefon edene kadar. Benden onu bir yere götürmemi rica etti. Eh tabi altımda araba olunca da bir merak. Onun eşinin bırakın arabası doğru düzgün işi bile olmadığından kıt kanaat geçinirlerdi. İster istemez, bir yere giderken bir arabayla gitme fikri onu çok cazip ediyordu. Daha önce de birkaç kez bu şekilde ricada bulunmuştu. Ben kendime güvenmediğimden hep eşime yıkmıştım bu götürmeleri ama o gün eşim müsait olamayınca mecbur bana kalmıştı bu sefer. Ayrıca işime de geliyordu, bu sokaktan yürüyerek çıkmaktansa, arabayla hemencecik uzaklaşmak daha iyiydi. Sırf sokaktan geçecem diye dışarı çıkamıyordum doğru düzgün.

Elbette kendime hala güvenmediğimden, acemi olduğumu iliklerime kadar hissettiğimden önce bir kendimi hazırladım iyice. Dualar ede ede sitenin otoparkına gittim. Yepyeni kırmızı arabamın içine attım kendimi. Yeni plastik kokuyordu valla. İkinci el sayılmazdı bile. Kendi içimde tekrar ede ede öğrendiklerimi hatırladım ve kontağı çevirdim. Aşırı yavaş bir şekilde de olsa, sitenin kapısına kadar gelmiştim.

Ama nerden bilebilirdim ki, o ufacık yokuşu çıkamayacağımı…

Devam edecek

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir