İçimdeki Öfke Bölüm 3

İçimdeki Öfke

A: Yok abla, hatta ben gideyim!

Nereye?

A:…

O an Aras’a ne oldu bilmiyordum. Gömleğini ve ceketini alıp kapıyı açtı sonra da sertçe çarparak çıktı.
Hemen arkasından kapıya koştum ama çoktan aşağıya inmişti.

Saat gece 1.42 bu saatte nasıl taksi bulacaktı, hem dışarıda dolu yağar gibi yağan yağmur’a çıkarsa ıslanarak ağır bir şekilde hasta olabilirdi.

Hemen salona gittim ve perdeyi çekip aşağı bakmaya başladım. Daha Aras’ı dışarıda göremiyordum. Belki de çoktan gitmişti.

Biraz daha bekledim. Tam perdeyi kapatıp içeri dönecekken, Aras yolun karşısına doğru yoğun yağmurun altında yürüyordu.

Kaldırıma çıktı ve bir sağına bir soluna bakarak bir taksi’nin gelmesini bekliyordu, yağmur bir mermi gibi vücuduna düşüyordu.

Ayriyeten buradan gördüğüm kadarıyla bir şey onu etkilemiş olmalı ki, huzursuz görüntüsü iyice artmıştı.

Bir an kafasını yukarı doğru kaldırdı ve pencereden onu izleyen bana doğru, baktı.

Sonra da Aras bildiğin etrafında bir deli gibi dönmeye ve dengesiz hareketler etmeye başlamıştı.

Ne olduğunu anlamaya çalışırken, gözlerimin önünde tam o esnada yere çivi gibi çakıldı.

Hemen, anahtarımı aldım ve hızlıca merdivenlerden koşarak indim.

Kapıyı açtığımda, yağmur daha fazla şiddetlenmiş yol bildiğin sulama kanalı gibi olmuştu.

Fakat, buna aldırış etmeden ayaklarım suyun içine gire çıka karşı kaldırıma koştum. Kaldırıma geldiğimde Aras’ı sırtüstü çevirdim ve ilk baş nefes alıyor mu diye kontrol ettim.

Çok şükür! Bir sorun yoktu hemen telefonumu açıp ambulansı arayacakken bir anda Aras elini koluma attı.


Aras:

Birisi’nin yağmur suyuna çarparak çıkan, karışık adım atma seslerini duymuştum, beni sırtüstü çevirdi.

Kim olduğuna bakmak istiyordum ancak içimdeki o şey benim gücümü emmişti gözümü bile açamıyordum.

Bir anda tuş seslerini duymamla ne kadar zorlansam bile elimi ona attım ağzımdan tek çıkan şey o an “bir şey yok sadece beni evime gitmek istiyorum lütfen” diyebilmiştim.

Çok yorgun ve umutsuz bir halde yatıyordum. Belki gelen kişi bir soyguncu ya da öylesine geçen biri olabilir.

Belki bana yardım bile etmeyebilirdi ama yüzünü görmediğim için ne amaçla gelebilir düşünemiyordum.

Güzel bir ses kafamın içinde “Aras haydi kalk canım lütfen” diyordu.
Rüya gibiydi aslında her şey. Fakat, fakat? Evet bu sesi yine duydum!

Ve tekrar daha duydum. Birisi beni kaldırmaya çalışınca gözlerim bütün ağırlığa rağmen açılabilmişti ve gördüğüm tek şey Derya abla’nın güzelliğiydi…


Derya:

Aras Canım lütfen birazcık bile kendini hareket ettirebilsen gerisi kolay haydi canım.

Birazcık adım atabilse onu evime götürebilirdim. Aras bir dakika ardından biraz da olsa kendine geldi ve benden destek alarak kısa adımlar atmaya başladı.

O an nasıl oldu bilmiyorum ama ağır olmasına rağmen ona destek olabiliyordum. Ayaklarımız yolda suya bata çıka karşıya geçiyorduk.
Ara sıra, Aras’ın ayakları sendeliyordu.

Sonunda iki adım daha attık ve apartmanın kapısından içeri girdik.

Aras’a baktığımda gözleri yarım açık halde bana bakıyordu “Hadi biraz daha adım atalım çok az kaldı şu merdivenleri de hallettik mi evdeyiz” dedim.

[5 dakika sonra]

Oh sonunda! Vardık Aras geldik evimize canım!

Kapıyı açmamla beraber Aras ile birlikte yere yıkıldık. İkimizde derin derin nefes alıyorduk.

Bir an Arasın yüzüne baktığımda hafif hafif gülüyordu.
O gülünce, ben de deliler gibi gülmeye başladım.

Bir süre güldükten sonra Aras’ın tekrar kalkmasını sağlayıp banyoya doğru götürdüm. Aras yine gözleri kapanacak gibi olduğu için üstünü ben çıkarıyordum, kendisi de itiraz etmiyordu.

Üstünü çıkarmıştım fakat altı kalmıştı. Ya çıkaracaktım ya da böyle ona su tutacaktım.

Aslında çıkarsam sorun olmazdı, daha önce eski sevgililerimin vücudunu görmüştüm Aras benim kardeşim gibiydi ne sorun olabilir di?

Aras ilk baş pantolonuna el atınca ellerimi bileklerinden tuttu.

Ben de ona “Merak etme yıkanman lazım çok ıslaksın hasta olabilirsin” demiştim.

Yavaşça ellerini bileklerimden çekti. Altını da çıkarınca sadece boxer ile kaldı. Sıcak suyu açtım ve Aras’ı küvete soktum.

[10 dk sonra]

Aras’ı yıkarken bir nebze olsa bile kendine gelmişti, duş aldırdıktan sonra yavaştan ellerimden destek almıştı. Hâlâ gücünü toplayamamıştı.

Ayağa kalkınca istemsizce gözüm aletine takılmıştı, hemen gözlerimi o taraftan çekip, kendi kendime başka bir tarafa bakıp öylece duruyordum.

Aras bir ara seslenmişti fakat kafamda hâlâ kendimle çatışıyordum.

Bir an eliyle bana dokununca kendime gelmiş ve hafifçe irkilmiştim.

A: Abla iyi misin?

!… İyiyim, iyiyim sadece bir an daldım kardeşim. Sen iyi misin?

A: Abla iyiyim ama, ş-şey boxer var mı fazlalık?

Ben yine bir aptal gibi sanki az önce görmemiş ve bilmiyormuş gibi yine altına doğru baktım.

Aras’ın cinsel organı hala ayaktaydı ve hafifçe boxer’ı delecek gibi hareket edince hemen elimi saçıma attım ve birazcık kaşıdım.

A: Abla var mı yok mu?

E-evet var özür dilerim düşünüyordum.

Hemen getiriyorum 1 dakika bekler misin canım?

A: Tamam Abla’m bekliyorum.

Hemen kapıdan çıktım ve arkamdan da kapattım. Hızlı adımlarla giderken içimde bir gariplik hissettim. Tatlı bir ateş vücudumu ısıtıyor ve zevk veriyordu.

Odama varınca hemen babamın eski eşyalarına baktım ve çekmecede 3 tane boxer buldum.

Aldığım gibi tanesini aldım ve hızlıca Banyo’ya döndüm.

Döndüğümde Aras ayakta beni bekliyordu ve elini bana uzattı bir an öyle durdum sonra Aras’a bakınca boxer’ı istediğini anladım.

Eline bıraktığım gibi, bornozu da makinenin üstüne bıraktım ve sonra da odama geçtim.

Yatağın üstüne oturunca son 5 dakika içerisinde sanki 5 dakikadan daha fazla fazla şeyler yaşamış gibiydim.

Kendi kendime soru sorar hale gelmiştim “acaba oraya baktığımı gördü mü? -Yok canım ne görmesi zaten fark etmeyecek kadar yorgun ve halsiz.” bunu tekrar tekrar kendime diyerek, sadece kendimi avuttum.

Dışarıdan Aras bana “abla nereye geçeyim?” dedi.

Aras, sesime doğru gel balım.

[Kapıyı tıklatır]

Girebilirsin canım, gel içeri!

Otur bakalım temiz kıyafetler ayarladım sana. Saç kurutma makinesi de burada!

A: Teşekkür ederim abla. Yani nasıl oldu bilmiyorum ama kendimi çok kötü hissettim ve son gördüğüm şey senin suratındı.

Şu an biraz iyi gibisin canım! İyi ki seni yukarıdan izliyordum yoksa bakmasam belki orada başkası seni ya görecek ya da üstünde ne varsa alıp kaçabilirdi.

A: Haklısın abla…

Hem Aras neden gitmek istedin, sana kalma dedim mi ki ben? (sinirli)

A:…

Nasıl yağmur yağıyor saat kaç ıslanıp hasta olabilirsin bunu da mı görmüyorsun, düşünmüyorsun canım? (sinirli)

A: Ne desem şu an o kadar saçma gelir ki abla. Yani neden bilmiyorum kendimi iyi hissedemedim ve çıktım gittim.

Neyse, neyse ne olur ne olmaz sana ben bir çorba yapayım. Sen giyin hapta vereyim sana yemekten sonra ne olur, ne olmaz.

(KAMU SPOTU: SADECE DOKTOR KONTROLÜNDE İLAÇ KULLANINIZ)

Odadan çıktım ve mutfağa gidip hemen bir tarhana çorbası yapmaya başladım.


Aras:

Derya abla odadan çıkınca giyinmeye başladım üzerimde bitmeyen büyük bir yorgunluk ayriyeten de sanki koca bir ağırlık var gibiydi.

Kendi kendime yaptığım şey aklıma geliyor gözlerimi açıp kapattığımda aklıma Derya Abla’nın külotunun kokladığım geliyordu.

Giyinirken bile verdiği kıyafetlere de acaba bu koku bulaşmış mı diye hepsini bir köpek gibi kokluyordum.

Ama o güzel ve azdırıcı koku sadece onun külotunda olmalıydı…

Üstümü giydim ve ümitsiz bir şekilde saç kurutmayı fişine takıp saçlarımı 5 dakika boyunca fönleyip kuruttum.

Haydi kalabalık olmasın da şu saç kurutma makinesini yerine koyayım…

Kalktım ve etrafıma baktım bir sürü çekmece yoktu aslında sadece bir dolap vardı, yani bu odanın içinde.

O zaman dolabına koyayım sorun olmaz galiba?

Kapağı açtığım da bir sürü eşya vardı küçücük saç kurutma makinesini nereye koyabilirdim ki?

Dolapların bazılarında çekmece bölümü olur normalde, evet bunda da var ama ağzına kadar tişörtle dolu.

Acaba şu kapı neyin nesi?

Denemekten zarar gelmez bir oraya bakayım…

[Kapıyı açar ve…]

(yutkunma sesi)

… Bu b-bu ne böyle be. Oğf fena bir sürü fantezi iç giyim malzemesi!

Koca bir oda bunlarla doluydu.
Hayır Derya abla’nın böyle fantezileri olamaz ki? Yıllardır beraberiz azgın biri gibi görünmezdi yani evet ateşliydi ama böyle bir kafa yapısı ve ruhu yok gibiydi???

Misal bunlar ne yani?

Çıt çıtlı transparan badi, jartiyer takımları, vücudu saran külotlu çoraplar.

Küçük aralıklı fileli çoraplar ve daha fazlası. En güzelleri de dantelli külotlar. Yani aklım almıyor ki?

Ayrıca bunlar Derya Abla’nın götüne nasıl oturuyor acaba? Aklım almıyor?

[1.68 boy, ela göz, hafif buğday ten, beline uzanan ince tel saçları, ince beli, orta boy memeler, lana rhoades gibi bir kalça yapısına ve ince ama şekilli bacaklara, küçük ayakları vardı]

Abi bu ne böyle?

Şaka mı bu elektrikli dildo, pembe kırbaç bile vardı. A-acaba Derya abla kendine mi yoksa varsa birilerine mi vuruyordu ya da vurdurtuyordu?

Daha baksam mı yoksa farketmeden çıksam mı? Ne yapsam bilmiyorum ki.

Şu an Derya abla kafamda çok değişti, annesi’nin olabilir mi demek istemiyorum zaten annesi öldü?

Yani bazıları neredeyse sıfır gibi zaten bu sebeple bunlar annesine ait olması imkansız.


Derya:

Kolum koptu be sonunda pişti.
Hemen tabağını koyayım Aras’ın.

Limon ve ekmekte keseyim az bir şey.
Tamamdır hazır.

(Bağırarak) Arasss! Arasss? Arasss?
Hayda uyudu mu acaba?

Bir bakayım.

Kordiorda yürürken acaba uyudu mu düşüncesi vardı içimde umarım uyumamıştır o kadar çorba yaptım hem haplarını da içmedi.

Kapıyı açtım…

Aras?

A: E-evet abla?

Sana seslendim duymadın mı?

A: Dalmışım abla kusura bakma bunları nereye koyacağız dolaba baktım bir an ama yer bulamadım şu kapı’nın olduğu tarafta koyacak bir yer var mı?

Bir an hızlıca kapıya yönelince hemen aklıma kendi fantazi giyimlerim olduğunu hatırladım.

Durr!

Orası değil sen bırak ben koyarım sonra ablacım.

A: Neden abla’m burasıysa elimdeyken koyayım yerine!

Ya sen bırak ben hallederim!

A: Tamam ablacığım.

Aras yavaşça odadan çıktı ben de hemen kapıyı açtım, göz ucuyla baktım her şey aynı ve yerindeydi.

Her şey öyle duruyorsa, demek ki görmemişti!
Hem görmemesine sevindim ama ayriyeten de neden bilmiyorum ama içimde kendimce bir gariplik hissettim yeniden.

Aras’ın yanına döndüğümde koyduğum çorbayı afiyetle içiyordu.

Yanına geldim ve saçlarını okşamaya başladım ben okşarken ağzını sildi ve elimi öpmeye başladı.

Elimi her öptüğünde sanki o sıcak öpücükler başka yerlerime dokunuyor ve bana anlayamadığım bir haz veriyordu.

Ama buna rağmen, araya sınır koymak zorundaydım.

Elimi yavaşça çektim ve Aras’ın yanına eğildim. Sonra küçük bir ödül verir gibi hemen dudağının bitimine bir öpücük kondurdum.

Aras’a baktığımda gözleri parlamıştı bana tatlı tatlı bakıyordu, hafif bir gülücük vardı suratı’nda ama ayriyeten de bekliyordu. Evet belki devamı olur mu diye ya da sadece teşekkür amaçlı bekliyordu.

Çorbasını bitirince kalktı hemen temizlemeye kalktı ancak kendisine “ben temizlerim” demiştim.

Elinde duran tabağı yavaşça aldım ve sonra da yıkamaya başladım.

Ben deterjanı sünger döktüm ve köpürtüp tabağa sürtmeye başladım.

O esnada Aras arkamdan bana yaslandı memelerimi kollarıyla kapladı, kafasını omzuma attı, boynuma sıcak öpücükler konduruyordu.

Ablam, iyi ki varsın diyor, öpmeye devam ediyordu. Vücudu tenime daha fazla değmeye başlamıştı.

Aramızda artık boşluk kalmamış Aras bütün ağırlığını bana vermiş, tezgâha yapışmış halde duruyordum.

Elimde tuttuğum tabağı yıkamaya devam ederken, yanaklarım kızarıyor, nefes alış verişlerim gittikçe artıyor.

Yüzümdeki gülümseme, içimdeki o ateş ve terlemeye başlayan vücudum, kendimi kontrol etmekte zorlanıyorum.

Neden bilmiyorum kalçalarımı hiç anlamadığım kadar istekli ve ateşle Aras’ın önüne bastırıyordum.

Kendimi artık onun vücuduna bırakıyordum.

Ancak kafamda bir taraf bana “dur” demeye başladı, içimde ki bir yerde, daha doğrusu uzak bir yerde bir şey bana “dur o Aras, o senin tek kardeşin” diyordu.

O an sanki gözlerim rüyâdan açılmış gibi oldum ve kendimi dizginledim.

Ne kadar dalmışsam aslında tabağı temizlemiş, hatta su boşa akıyor elimde kirli bir bez duruyordu.

Elimdeki bezi sıktım, sonra da yıkadım ve hemen kendimi Aras’tan kopardım.

Aras’ın yüzü bir an şaşkın şaşkın yüzüme bakıyor. Bana “Şimdi ne oldu da kendini benden uzaklaştırdı?” der gibi bir hâl almıştı.

Sesim titreyerek Aras’a “Haydi artık uyuman lazım” demiştim. Yatağını zaten lavabo’da dururken hazırlamıştım.

Hemen salona boynu bükükler gibi geçerek, gitti ve sertçe gece lambasının kablosunu çekip kapattı.

Ben ne kadar bir şey demek istesem de ağzımı açsam da kelimeler ağzıma gelmiyor bir şey söyleyemiyordum.

Belki de böylesi uygun du, ama bir yandan kafamda kendimle itişiyor “cidden uygun mu? Belki de sen artık güvendiğin birinin kollarına kendini bırakmalısın.” diyordum.

Ama her ne kadar az önce kendimi kaptırıp o ateşi az bile olsa yaksam da içimde bir yer Aras’ın benim hayatımdaki yerini sorgulamamı tembihliyordu.

Ben de ışıkları kapattım ve odama doğru gitmeye başladım ama her iki adım attığımda kalbim parça parça oluyordu.

Ancak neden böyle oluyordu, az önce olanlar mı buna sebep oldu yoksa ben cidden mi Aras’a karşı farklı bir şey mi hissediyordum.

Tekrar yürümeye başladım. Odama girdiğimde ışığı açtım ilk baş yatağa oturdum ve öylece durdum sadece durdum. Ne düşündüm ne de bir şey yaptım.

Yere baktım iç çekerek. Kafamı ellerimin arasına aldım. Derin bir nefes aldım bütün oksijeni çiğerlerime doldurur gibi koca bir nefes.

Kafamı kaldırdım elimi lambaya attım, sonra da ışığı kapattım ve ben de yattım…

-Arkadaşlar merhaba kusura bakmayın geciktim biraz yoğundum iş görüşmeleri vesaire falan bu sebeple de yazamadım bir kısmını da bugün tamamladım. Umarım beğenirsiniz.

-İYİ OKUMALAR AMINA KOYAYIM-