Kafama Göre 6

Pelinle konuştuktan sonra zaten zil çalmıştı. Uykum vardı ve uymak için kafamı duvara montların olduğu kısma yasladım. Sanki biri beni izliyormuş gibi bir hisle uyandım. Gözlerimi açtığımda Duru bana bakıyordu.

-Gece uyumadın mı sersem(yüzünde çok güzel bir gülümseme vardı)

Diyemedim ki Tuğçe’yi öküz gibi siktim.

-Uyuyamadım ya

-Ne oldu niye uyuyamadın ki

-Senin güzel yüzün aklımdan çıkmadı bütün gece o yüzden

Yüzü kızarmış tebessümü bütün yüzüne yayılmıştı

-Dalga geçme be(diyerek koluma hafifçe vurdu)Gel hadi hava çok güzel dışarı çıkalım.

-Çok istiyorsan çıkışta gidelim

-Hayır şimdi istiyorum ben

Aynen bir çocuk gibiydi istediği olmayınca mızmızlık yapıyordu. Onu böyle kazdırmak çok hoşuma gidiyordu. “Aman be gelmezsen gelme, git o orospularla takıl anca” diyip kalkmak üzereyken kolundan tutup tam dudak hizama getirdim, gözlerimiz birbirine değiyor nefesimiz tenimize değiyordu. “O kızlar senin kılın bile olamazlar, onlar kim ki sen dururken onları isteyeyim” Duru bunu söyledikten sonra yine yanağıma küçük bir Buse kondurdu ve “Tamam affettim çıkışta geleceksin ama” “nasıl isterseniz hanımefendi” dedim. Kalan bütün zil boyunca beraber konuştuk o benim yanımdan ayrılmayı bırak gözünü gözlerimden bir an bile ayırmadı. Sonunda zil çalmış o da sınıfına gitmişti. Neden bilmiyorum beni gereksiz mutlu ediyordu sanki umursamaz kalbimde bir çiçek filizleniyordu. Onun sarı saçları adeta ruhuma bir güneş ışığı gibi parıltı katıyordu sanki. Farklıydı ya da ben öyle sanıyordum. Zaman gösterecekti her şeyi. Dersler bitip okuldan çıktığımızda gözlerim duruyu aradı buldu da. Bana bakan bir çift yeşil göz ve güneş gibi parlak sarı saçlar vardı karşımda. O duru güzelliğinin üstüne yaptığı makyaj alt takımların çalışmasına üst tarafında yanmasına neden olmuştu. Bu kızın gerçekten insan olup olmadığını kavramaya çalışıyordum. Bana seslendiğinde ancak dünyayla temasa geçebilmiştim. “Sanki kız görmemiş gibi bakıyorsun umut” “Daha bu kadar güzelini görmedim valla” yüzünde sanki hiç gitmeyecek bir gülümseme vardı. Onun yüzündeki gülümseme bana da geçiyordu sanki. Bana da mutluluk veriyordu onun mutluluğu. Bu anlar hiç bitmesin diye dua ediyordum. Bizimkiler yanımdan kaş göz yaparak onunkilerde aynı hesap ayrıldılar ve tekrar başbaşaydık. Beraber yürümeye başladık. Beraber güzelce yürürken aynı zamanda sohbet ediyorduk ama hiç beklenmedik bir şekilde hava birden bozardı. Bütün gün tepede olan güneş yerini karanlık yağmur bulutlarına bırakmıştı. Yağmur biranda bastırınca ne durunun ne benim üzerimizde bir şey yok. Bir apartman kapısı eşiğine girene kadar ikimizde sırılsıklam olmuştuk. Dışarıda kıyamet kopuyordu sanki ama en kötüsü hava buz gibiydi ıslanmış olmamız yetmiyormuş gibi bir anda soğuk bastırdı. Ben dayanırdım köyde böyle havalar çoktu Karadeniz malum soğuk ve yağmurlu ama Duru için aynı şeyi söyleyemem. Duruya baktığımda titriyordu aklıma çantamda ne olur ne olmaz diye önceden koyduğum hırkam geldi. Çantayı açtığım yok ki hırkayı çıkarayım ama bu sefer iyi olmuştu. Hemen hırkamı çıkarıp duruya verdim. İçindeki tişörtü çıkarması lazımdı ama önünde ben bardım ve bir apartman kapısı önündeydik. Elleri titriyordu anladım tek başına yapamayacaktı. Titrek ve üşümüş sesiyle

-Giymeme yardım eder misin

Dedi. Aynen bir çocuk gibi kollarından tutarak tişörtünü çıkardım. Karşımda süt gibi bembeyaz tam avucuma göre bir çift göhüs sütyenin içerisinde bekliyordu. Gözlerimin önünde bir şaheser duruyordu, ben bakarken duru ile göz göze geldik aramızdaki mesafe her saniye daha da azalıyor nefeslerimiz yavaşça birbirine değmeye başlıyordu. Duru ile dudaklarımız arasında milimetreler oynuyordu artık. Elimi yavaşça beline attım ve kendime doğru iyice çektim. Yumuşacık göğüsleri benimkilere değiyor beni çıldırtmaya yetiyordu. Gözlerimiz bi kenetleniyor bir dudaklarımıza gidiyordu. Artık yeter diyerek dudaklarımı narince yapıştırdım minik ve soğuk dudaklarına. Seviştiğim her kadını hunharca öperken ona elimden gelenin en narin haliyle yaklaşıyordum. Dillerimiz içeride ahenkle dans ediyor birbirine uyumu yakalıyordu. Durunun elleri yanaklarımda benim ellerim belinde birbirimiz keşfediyorduk. Nefeslerimiz kesildiğinde ve dudaklarımız ayrıldığında gözlerimiz tekrardan kenetlendi. Yanımda duran hırkayı narince omuzlarından örttüm ve ısınmasını sağladım. Gözlerini üzerimden bir saniye bile ayırmıyor beni izliyordu. Yağmur dinene kadar sadece sarıldık ve ısınmaya çalıştık. Duru babasını arayıp bizi almasını istediğinde yaklaşık 10 dakika sonra kapıda bir mercedesin durduğunu gördüm. Duru ayağa kalkıp gittiğinde “Babam canım babam” diyerek üzerine koştuğunda bakakalmıştım. Duru arabaya bindiğinde benim gelmediğimi görmüş olacak ki gözlerimin içine baktı yine bana uzaktan “Umut gelsene donucaksın” babasının da aynı anda “Gel evladım bırakalım evine kadar” demesi üzerine bir tur daha ıslanarak arabaya bindim. Duru babasının yanında durmuş ona verdiğim hırkayla babasına sarılmış ikisi beni süzüyordu. Durunun babasının kulağına bir şeyler söyledi ve sustu. Babası duyduklarıyla bana teşekkürler yağdırması bir oldu.

-Sana nasıl teşekkür ederim bilmiyorum evladım

-Ne demek eeee

-Mehmet, Mehmet Soydan

-Ne demek Mehmet bey insanlık vazifesi kim olsa yapar

-Olur mu canım kim bu soğukta çantasında ki hırkayı kendi giyecekken yanındakine verip bir de üstüne üşümeyi kabul eder

-Biz anamızdan babamızdan böyle gördük

-Seni yetiştiren aileninde ne kadar iyi olduğu senden belli

-Teşekkür ederim efendim

-Sana nasıl teşekkür ederim umut nasıl ödeyebilir borcumu

-Bu parayla ölçülebilir bir şey değil. Duru benim için çok değerli ve bunun herhangi bir ölçütü yok

-Kızım çok değerli bir arkadaşa sahip bunu anlamış oldum

Duru ile birbirimize kaçamak bakışlar atıyor gözlerimiz kaçırıyorduk hemen. Babası Mehmet bey gerçekten çok babacan bir adamdı. Eve gitmeden önce annemi aradım

-Alo anne evde misin

-Olm sen nerdesin iki saattir arıyorum seni

-Anne sorma dışarda kaldık sırılsıklam olduk donuyordum

-İyimisin oğlum benim nerdesin sen

-Anne arabadayım eve geliyorum

-Oğlum sen açmayınca biz babanla şehir dışındayız unuttun mu

-Aaaa doğru ya tamamen unutmuşum

-İstersen mertlerin evine git

-Tamam anne ben bakıcam çaresine

-Tamam oğlum dikkat et kendine

Telefonu kapatmamla Mehmet bey sorusunu sordu

-Ne oldu evladım bir sorun yoktur inşallah

-Keşke olmasa annemler şehir dışına çıkacaklardı bugün normalde beni de alacaklardı ama ben gelmeyince gitmişler. Evin anahtarıda okulda kaldı. Geride dönemem artık size çok zahmet verdim zaten.

-O nasıl laf oğlum gel bizim ev ne güne duruyor kocaman villa

-Öyle laf mı olur daha ne kadar zahmet vereyim size ben kalacak yer bulurum

-Kabul etmiyorum kesinlikle Ali(şöför) bizim eve gidiyoruz giderken bizim dükkandan alt üst gecelik kap gel

-Ama efendim

-Kesinlikle kabul etmem sen kızımın yanında durmuşsun mazallah başına bir iş gelmesine engel olmuşsun kocaman evde bir oda vermek zor gelmez bana canını sıkma.

Mehmet bey bu cevapla zaten bütün kapıları kapatmıştı. Duruya baktığımda babasının koynuna girmiş alttan hafifçe bana sırıtıyordu. Babası ile konuşurken arkadan öpücük atıyordu. Babasının karşısında iki büklüm olmuştum. Evlerine çok yaklaşmıştık derken şöför durdu ve bana alt üst güzel bir takım alıp gelmişti. Dışarıda hala yağmur yağıyordu. Derken evlerine gelmiştik şoför arabanın kapısını açtı ben inmiştim ve tam arkamdan duru geliyordu ayağı kaydı ve tam düşecekken tutmuştum onu duru ile göz göze gelmiştik sanki zaman durmuştu

-öhm öhm

Sesle irkildim ve duruyu bıraktım. Eve girdiğimizde ancak dizilerde gördüğüm bir manzara karşımdaydı. Kocaman bir ev ama gerçekten kocaman. Duvarların ve tabanın yüksekliği benim iki üç katımdan fazlaydı. Adamlarda harbiden bok gibi para var diye söylendim içimden. Durunun annesi kızımı gördüğü gibi onu kucakladı nerdesin sen iki saattir haber alamıyoruz kayboldun sandık başına bir iş geldi sandık. Diye konuşmaya başlamıştı çoktan duru herşeyi anlattığında annesinin bana bakışlarından bile anlaşılıyordu teşekkürü. Allah var bu kadar paranın içinde karakterlerini bozmadan insanlara tepeden bakmadan yaşamış ve kozlarını da öyle büyütmüşlerdi. Bana içtenlikle sarıldı ve teşekkür etti. Benim mahçupluğum herkesin yüzünde tebessüm açmasına sebep oluyordu. Durunun annesi Şeyma hanım yemek hazır sofraya gelin dedi beni de özellikle baş köşeye oturttu. Ben kıyafetlerimi giymek için izin istedim ve odanın yerini sordum duru hiç beklemeden ben gösteririm diyerek önüme düştü. Odayı gösterdi ve ben içeri girdim derken arkamdan kapının kapanma sesiyle irkildim tam arkamı döndüm ve duru ile dudaklarımız birleşmişti. Bu sefer o apartman kapısındakinden daha şehvetli ve zevkle öpüyor ruhumu çekiyordu resmen. Tarif edilemezdi. Gerçekten bu kız daha yatağa geçmeden diğerlerine fark atmıştı. Biraz daha bu şekilde yiyiştikten sonra “Babanlar işkillenecek bırakma üstümü değiştireyim” dememle kafasıyla onayladı. Ben üzerimdekileri çıkarırken beni izliyordu kapıya yaslanmış vaziyette. Ben tişörtü çıkardığımda duru beni süzüyordu. Altımdaki eşofmanı da çıkardığımda sadece donumla kalmıştım. “Ona da bakıcan mı” diyerek espri yapmıştım “Sen benimkileri gördün ama” dedi duru. Altımda sallanan yarrağımla üstüne gelip “Tam görememiştim ben” dedim. Duru bundan sonra susutu ve arkasını döndü bende arkam dönük donu çıkardım ve poşetin içinden son eşofman çorap tişört giyip çıktık duru ile

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir