Dershane arkadaşım Buse – 11

Günler sıradan bir şekilde ilerliyordu. Ders çalışıp vakit geçiriyoruz ve arada sevişiyorduk. Birbirimize vakit ayırıp aynı şekilde dersimizle ilgili olmamız ne ailemize ne de hocalarımıza sorun çıkartmıyordu. Buse’nin doğum günü yaklaşıyor ve heyecandan deliriyordu. Ne hediye alacağımı düşünürken sonunda karar verip güzel bir kolye almıştım. Bir kafenin terasına karar verip bir hafta öncesinden o gün için kiraladık. Buse kadar bende uğraşıyordum. Beraber davetiye hazırlayıp dağıttık. Dershanenin çoğu orada olacaktı. Gece yarısı ben pasta bakarken Buse yatağına yatıp uyumuştu. Kapı çalınca biraz toparlandım. Annesi içeri iki kahve getirdi. Gülümseyip teşekkür ettim. Annesi sessiz bir şekilde gelmem için işaret etti. Kahveyi tekrar tepsiye koyup arkasından takip ettim. Salonda karşı karşıya oturduk. Bana nasıl tanıştığımızı, nasıl ilerlediğini sordu. Anlattım sakin bir şekilde. Gülümseyerek beni dinliyor arada lafa girip Buse’nin çocukluk anılarını anlatıyordu.

Biraz utansamda sormam gerektiğini biliyordum. Bipolar hakkında konuşmak istediğimde önce yüzü düştü. Ardından konuşmaya başladı.

  • Çocukluktan geliyor. Babası o zaman çok içtiği için beni dövüyordu. Her gece. Hiçbir şey yapamadan benim ağlamamı izliyordu. Bir gün…

Yutkundu. Gözlerinden yaş aktı.

  • İsterseniz anlatmayın..
  • Bir gün müdahale etmek istedi. Babası onuda dövdü. Travma geçirdi. Hastaneye gittik doktorlara anlatamadım. Birkaç ay konuşamadı. Babası içkiyi bıraktı. Buse’ye yaranmak için herşeyi yaptı. Barıştılar. Aradan yıllar geçti. Çok sinirliydi ama o olaydan önce melek gibiydi kızım. Doktora gittik. Bipolar başlangıcı dediler. Travmatik bir olay sebep olmuş. Başka bir şey yaşamadı benim güzelim. Ama iyileşecek eminim. Sen iyileştireceksin.

Benimde gözlerim dolmuştu. Bu kadar olay yaşamasına rağmen asla bahsetmemiş bana karşı hep pozitif olmuştu.

  • Özür dilerim bu kadar üzüleceğinizi bilsem sormazdım.
  • Bilmen gerekiyordu.
  • Ben.. biraz bırakmış gibi olacağım ama eve gideyim.
  • Bu yağmurda gidemezsin bir yere. Burada kal bu gece. Ailene haber veririm.
  • Peki siz nasıl derseniz. Ben biraz daha ders çalışayım.
  • Tamam oğlum. Ayağa kalkıp odaya girdim. Buse gözlerini ovuşturarak doğrulmuş bana bakıyordu . Kapıyı kapatıp yatağına oturdum. Sarılıp uzun uzun öptüm.
  • Ne olduğunu anlamadım ama öptüğün için birşey demeyeceğim.
  • Sevgilimi öpmem için bir sebebim olması gerekmiyor.
  • Doğru.

Uykulu uykulu yavaşça kucağıma çıkıp sarıldı. Annen gelebilir desemde dinlemeyip kafasını omzuma koydu ve uyumaya başladı. Bir süre sonra annesi odaya girince gözünü kapatıp bağırdı. Buse uyanıp önce bana sonra annesine baktı.

  • Anne ?!
  • Buse ?!

Bir Buse’ye bir annesine bakıyordum. Buse hala oturmaya devam ediyor annesine bakıyordu.

  • Anne yani kaç yaşıma geldim kapıyı tıklatsana.
  • İnsene Buse.
  • Hayır.

Gözlerini yumup tekrar sarıldı. Annesi gülümsedi. Bende gülümsedim. Pijama takımı bırakıp odadan çıktı. Buseyi yatağa yatırıp pijamaları giymeye başladım. Arkamı döndüğümde oturmuş beni izliyordu. Gülerek yanına yattım. Sarılıp sabaha kadar uyuduk. Alarmla uyandım. Buse’yi zar zor kaldırdım. Bir süre yiyiştikten sonra kahvaltı için mutfağa gittik. Küçük bir kahvaltıdan sonra tekrar giyinip eve gittim. Birkaç kitap alıp giyindim ve çıktım. Buse beni bekliyordu. Beraber yürümeye başladık.
Akşamki doğum günü için heyecandan yerinde duramıyordu. Pastasını dün ben söyledim. Buse görmemişti. Sürpriz olacaktı. Dershaneye gittik. Herkes Buse’nin doğum gününü kutluyor, sarılıyordu. Derse girdik. Dersten sonra direkt kafeye gittik. Süslemeleri asıp etrafı düzenlerken Buse durup durup bana bakıyor ve gülümsüyordu. Sonunda neden baktığını sordum. Az sonra göreceksin dedi. Herşey tamamlandığında eve gittim. Giyindikten sonra garaja inip uzun zamandır yatan 98′ S Class’ı çalıştırdım. Araba çok pisti. Tekrar yukarı çıkıp arabayı düzeltip temizledim. Buse ben hazırım yazmıştı. Kolyeyi torpidoya koyduktan sonra garajdan çıkıp arabayı binanın önüne koydum. Kaputa yaslanıp beklemeye başladım. Pasta gelmişti. Herşey sorunsuz ilerliyordu. Ardından kapı açıldı. Önce Buse’nin annesi çıktı. Arkasından Buse. Gözleri alamamak bir yana kırparsam kaybolacak gibi hissediyordum. Bembeyaz uzun bir elbise giymişti. Aşırı yakışmıştı. Gülerek geldi ve sarıldı. Donup kalmış Buse’ye bakıyordum. Arabaya ve bana bakıp daha fazla gülümsedi. Annesi kendi arabasına binip gitti. Ardından kapıyı açıp torpidodan kutuyu çıkardım.

  • Birşey eksik farkında mısın ?
  • Ne eksikmiş ?

Kutuyu uzattım. Gülümseyerek açtı. Ardından heyecanla kolyeye bakmaya başladı. Makyajımı bozacaksın diyip omzuma vurdu. Kolyeyi elinden alıp arkasına geçtim. Yavaşça taktıktan sonra omzunu öptüm. Arka kapıyı açıp elini tutarak bindirdim. Şoför koltuğuna binip sürmeye başladım.

  • Biliyor musun şuan içimden deniz kenarına gidip seninle sabaha kadar sohbet etmek geliyor.
  • Olmaz hanımefendi çünkü… Baya uğraştık. Onu sonra yaparız.
  • Doğum günümde de istediğim olmayacaksa..
  • Şşş…

Kafeye geldiğimizde herkes teratan arabaya bakıyordu. Hızlıca inip Buse’den önce kapıyı açtım. Ayağa kalktı ve kulağıma fısıldadı.

  • Eğer arabaya binip beni buradan uzaklaştırırsan hayatının saksosunu çekerim sana.

Yutkundum.

  • Eğlenmeye bak minik.
    Kafeye girdik. Herşeyin sorunsuz gitmesini umuyordum.. .

Öneri ve yorumlarınızı bekliyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir