Kırılma Noktası – 5. Bölüm

BÖLÜM 5

Arabayı havalimanın paralı otoparkına park edip sırt çantamı aldım. Gece yaşadıklarımdan sonra biraz uykusuz kaldığımın farkındaydım. Temiz havayı içime çekip geride kalan hayatımı unutmak için kısa sürelide olsa başka bir şehre kafa dağıtmaya gidiyordum, kendimi bununla teselli etmeye çalışsam da vicdanım biraz rahatsızdı. Çok mu ileri gitmiştim? İçim içimi yiyordu vicdan denen soyut kavram ağzıma sıçıyordu resmen. Telefonu elime alıp canan’ın yazdığı ağır hakaretli mesajları okuduğumda cevap yazma isteğim gelmişti ama vazgeçmiştim. Onun yerine selime mesaj yazıp, canana yaptıklarımı ve istifa sürecimi yazıp bir süre telefonumu kapatacağımı yazdım. Bir yanım çağlaya da mesaj atmak istesemde engellendiğim gerçeği geldi aklıma. Son olarak gamzeye mesaj atıp uçağa birazdan bineceğimi yazıp gönderdim.
Gerekli üst aramalarından ve bilet işlemlerinden sonra uçağa geçip koltuğuma oturdum. Bir an önce uyuyup, kendimi toparlamalıydım. Gamzenin yanına ruhsuz bir ifadeyle gitmek ayıp olurdu. Gözlerimi kapatıp uykuya daldım.

Çağla: Günaydın aşkım. Kalk artık hadii!!

Alper: Uyandım uyandım tamam kalk üstümden çok ağırsın.

Çağla: NEE! Ağır mıyım? Aşk olsun küstüm sana!

Alper: Hayır hayır kilo almadın hala çok güzelsin. Hem bana küsemezsin sevgiliye küsmek günah!

Çağla: küstüm işte! Hem günah falan değil kıçından element uydurma!

Çağlanın çocuksu hareketlerine eşlik etmeye başladım. Onu gıdıklayıp güldürüyordum. İlişkimizin ilk zamanları gibi cilveleşiyorduk. Yeterince eğlendikten sonra kalkıp birlikte kahvaltı hazırlamaya gittik. Arada çağlanın kalçalarına tokat atıp suratını bana çevirdiğinde onu öpücüklere boğuyordum. Aynı hareketleri o da bana yapıyordu. En son beline sarıldığımda dudaklarımız birbirine yakınlaştı. Eğer böyle cilveleşmeye devam edersek kahvaltıdan önce seni yemem gerekecek dedim. Benden kaçıp koşmaya başladı. Odaya girdiğinde kapıyı üzerime kapattı.

Alper: demek oyun oynamak istiyorsun, peki hanımefendi oynayalım bakalım.

Çağla: kapıyı açabilirsen istediğini yapabilirsin tabi kapıdan geçebilirsen.

Alper: kapıyı kırmak pahasına olsa bile oraya gelicem sevgilim.

Kapı açılmıyordu. Sol kolumdan destek alıp kapıya bir omuz attım ve kapı içeri doğru açıldı. İçeri girdiğimde bir kedi karşımda duruyordu. Yerinden kalkıp bacaklarıma doğru sürtünmeye başladı. İyi de benim kedim yoktu ki, sen nereden çıktın böyle deyip sevmek için eğildiğimde tırmık atıp kaçtı. Bağırarak söverken ellerimden oluk oluk kan akıyordu. Ayağa kalkıp Çağlaya bakmak istedim. Bir tırmıktan bu kadar kan akması normal miydi? Çağla diye seslendim ama cevap veren yoktu. Odanın her yerinde onu arıyordum ama etrafta gözükmüyordu kaybolmuştu sanki. Odadan çıkıp banyo’ya doğru yürüdüm kapıyı açtığımda küvette canan suyun içinde uzanmış yatıyordu. Yanına gidip suratına baktım uyuyor olabileceğini düşündüm. Evimde bu halde ne işi vardı? Çağla onu görse kıskançlık krizlerine girebilirdi. Hafifçe dokunup; “canan kalk burada ne işin var?” cevap vermemişti. Biraz daha sert dürttüm ama yine bir tepki yoktu. Artık iyice sarsmaya başladım. Tepkisizdi. Nabzını kontrol ettiğimde bir tepki alamamıştım. Canan ölmüştü. Ağlamaya başladım. Çağla diye sayıklıyordum “neredesin?” “çağlaaaaa!” arkamda beni tırmalayan kedi yine bir anda var olmuştu. Bana önce miyavladı. Ardından kambur pozisyonuna geçip tıslamaya başladı. Neler oluyordu bu evde. Ne yaşıyordum ben? Kediyi atlatıp kaçmam gerek diye düşündüm içimden. Üzerinden atlarken beni pençesiyle yakalamak için hamle yapmıştı ama ıskalamıştı. Mutfağa doğru koşmaya çalışıyordum ama koşamıyordum. Koşmak istiyordum tüm gücümle ama sanki bir şey beni tutuyordu. Kedi beni kovalıyordu. Mutfağa vardığımda elime bir bıçak aldım. Kedi durdu. Karşımda tıslamaya devam ediyordu. Gündüz bir anda gece olmuştu. Kedi yavaş adımlarla bana doğru adım atmaya başladı. Elimde bıçak varken bir kediden korkuyordum. Bu olacak şey miydi? Bunu düşünürken başla bir ses daha duydum. Bir tıslama sesi. Yanımdan geçip giden uzun siyah bir yılan. Sürünerek yanımdan geçti ve dikeldi. Kedi ile karşı karşıya kalmışlardı. Kedi, yılandan korkup kaçtı. Mutfakta sadece yılan ve ben kalmıştım. Birden bana doğru döndü ve yavaş bir şekilde sürünerek bacağıma dolandı. Bana bakıp dilini çıkartıp duruyordu. Henüz tehlikeli bir hamle yapmamıştı ancak bir yandan korkuyordum bir yandan ona zarar vermemek için kıpırdamadan duruyordum. Yılan iyice sürünerek belime dolandı. Elimdeki bıçağa bakıyordu. Onu tehdit olarak algılamasın diye bıçağı masaya yavaşça bıraktım. Yılan bana sanki gülmüş gibiydi. Biraz daha sürünerek belime iki sıra dolanmıştı. Boynunu uzatıp yüzüme denk gelecek şekilde durdu. Yılan tekrar gülümsüyordu. Üzerimde hafif bir acı hissetmeye başladım. Bu acı gittikçe artıyordu. Belimden tüm vücuduma doğru yayılan bir acıydı bu. Özellikle kasıklarım ve belim deli gibi zonkluyordu. Dayanacak gibi değildi bu acı. Bağırmak istiyordum ama sesim çıkmıyordu. Yılan hala bana bakıp beni sıkıyordu. Nefes alamamaya başladım. Ciğerlerimi nefesle doldurmak istiyordum ama başaramıyordum. Tüm gücümü kaybetmek üzereydim. Son bir gayretle ağzımı açtım ve nefes almak bağırmak için hamle yaptım…

Alper: hıııııııııığğğhhhhh!!

Uyanmıştım. Terli bir şekilde derin nefes alıp veriyordum. Yanımda ki adam bu tepkim karşısında yerinden sıçramış. Endişe dolu gözlerle bana bakıyordu. Kafamı sağ tarafa çevirdiğimde bir kız vardı kitabı yüzüne doğru tutmuş, bacaklarını kendine çekmiş bir şekilde korkarak bana bakıyordu. Birkaç saniye sonra bunun bir rüya olduğunu anlamıştım. Nefes alışverişlerim düzeliyordu. Yaşattığım bu kısa şok karşısında insanlar bana tuhaf gözlerle bakıyordu. Bazılarını görmesem bile hissediyordum. Hemen durumun farkına varıp yanımdaki iki yolcudan özür diledim. Kabus gördüğümü, onları korkutmak istemediğimi belirttim. Yanımda ki kız iyi misiz? Su ister misiniz diye sormuştu? Teşekkür ederim deyip uzattığı suyu içtim. Yolculuğun sonlarına doğru geliyorduk. Çok utanmıştım. Rüyayı kafamda tekrar oynattım. İstemsizce ürperip önümde bulunan uçuş firmasına ait dergiyi elime alıp, okuyormuş gibi yaparak rüyamı anlamlandırmaya çalıştım.

Üst bagajdan çantamı alıp direkt uçaktan indim. Gamzeyi bulmam gerekliydi. Çıkış kapısına doğru yöneldim. Bekleyen insanlar vardı ve o bekleyenler arasında gamzede vardı. Elinde bir a4 kağıdı ve üzerinde “alpiş” yazıyordu. Ne kadar uzun süre görüşmesekte görür görmez tanıdım. Zaten unutmak mümkün değildi. Askılı sarı renkte çiçek desenleri olan bir elbise giymişti.

Alper: Alpiş mi?

Gamze gülerek bana sarıldı.

Gamze: hoş geldin! Küçük bir şaka yapmak istemiştim. Nasıl geçti yolculuğun?

Alper: sıradan bir uçuştu bir an önce antalyanın sıcağı ile tanışmak için sabırsızlanıyordum ama gördüğüm kadarıyla tanışmasakta olurmuş bu ne sıcak böyle geleli kaç saniye oldu bu ne sıcak!

Gamze: sıcaktır memleketim ama merak etme seni öyle bir yere götürücem ki, istediğin kadar su ile haşır neşir olabilirsin.

Gamze koluma girip, birlikte arabaya bindik. Bunaltıcı bir sıcak antalya gününde sohbet ederek, uzun bir süre arabayla gittikten sonra. Deniz kenarında etrafı yeşilliklerle çevrili kumsala 20 adım uzaklıkta tek katlı büyük bir eve geldik. Etrafta başka bir yerleşim yeri işareti yoktu. Evin ufak bir bahçesi vardı bu bahçenin içinde büyük bir çardak, salıncak koltuk ve iki adet beyaz şezlong vardı. Evin içine girdiğimizde gamze evi gezdirdi. amerikan mutfak bulunan bir oturma odası, oturma odasının tam karşısında içinde klozet bulunan bir banyo. Hemen sağında gamzenin büyük yatak odası vardı. Dikkatimi çeken ilk şey evin dış kapısı hariç odalarında kapı bulunmamasıydı. Salonun sol tarafında bir oda daha vardı oraya da baktığımızda penceresi olmayan, içinde projeksiyon cihazı, duvarda beyaz bir perde ve bir koltuk vardı. Belli ki film izlemek istediğinde burada takılıyordu. Zaman geçtikçe daha çok terlediğimi fark ettim.

Alper: evin çok güzel gamze. Klimaları çalıştıralım mı? Baya sıcak olmaya başladı burası.

Gamze: tatlım bu evde klima yok maalesef, sana kendim hakkında bahsetmem gereken şeyler var. İlk olarak son zamanlarda kendimi yogaya adadım. Fark ettin mi bilmiyorum ama sade bir ev seviyorum.

Alper: fark ettim fark ettim. Evde kapı bile yok.

Gamze: burası benim zihnimi arındırdığım bir yuva. Bu araziyi özellikle seçtim yalnızlığı ve sadeliği istediğim için bu ve yanında bulunan tüm arazileri satın aldım. Paramı kendime yatırmayı seviyorum lütfen yanlış anlama. Buralarda çıplak dolaşırken başkaları tarafından dikizlenmek ya da başıma bir gece bir şey gelsin istemiyorum. Klima konusuna gelecek olursak doğayı korumalıyız değil mi? Ozon tabakasına bir darbede ben vurmayayım istiyorum. Ayrıca terli bir şekilde gece veya gündüz denize girmek, çıplak bir şekilde uyumak çok rahatlatıcı.

Gamze rahat bir kızdı ama benim yanımda da böyle davranacak mıydı? Geleli kısa süre olsada bu şekilde konuşması tuhaf bir duygu uyandırdı içimde. Evet bende çıplak yatmayı seviyordum ama. İnsan bu sıcakta nasıl uyuyabilir ki? Sanırım bunu zamanı gelince öğrenicez. Şu anlattıklarını ben anlatsam sapık seni diyerek tokatlarlardı beni muhtemelen. Elimden geldiğince onun huyuna gidip anın keyfini çıkarmak istiyordum o yüzden onu yadırgayan cümleler kurmaktan kaçınmalıydım.

Alper: farklı bir bakış açın var hayata karşı bunu görebiliyorum ve bunu yadırgayacak değilim öncelikle bunu söylemek istedim. Kendini nasıl rahat hissediyorsan öyle davranmaya devam edebilirsin ayrıca. Sana ayak uydurmakta zorlanmam. Hem belki benimde kafamdakileri boşaltmama yardımcı olur bu yaptıkların.

Gamze: Tabii tabikii! Çok sevinirim. Birlikte yoga yaparız, doğa yürüyüşleri, gece ve gündüz yüzmeleri, geceleri sıcaktan bunalırsak hem bahçede sabahlarız güzel olmaz mı?

Alper: olur tabi ki! Ama görünen o ki bu sıcakta her gece sabaha kadar bahçende takılacağız bu ne sıcak hala alışamadım (gülerek söylemiştim)

Gamze: (gülerek) evet alışması zaman alıyor. Beraber ne kadar çok vakit geçirirsek o kadar iyi hem tavuk gibi hemen uyumak olmaz. Zaten zamanımız kısıtlı bol bol vakit geçirelim konuşalım istiyorum ama önce istersen bi duş al yoksa terlemekten buhar olup uçacaksın. Kendine geldiğinde biraz dedikodu yaparız.

Alper: haklısın bir soğuk duş alsam çok iyi olur hem şok etkisi beni biraz kendime getirir.

Sırt çantamdan bir şort ve siyah boxer alıp banyoya geçtim elim istemsizce kapıya gitti ama ortada kapı yoktu alışması zaman alacaktı. Üstümü çıkartıp köşeye kaldırırken duvarda bulunan duvar saatini fark ettim. Banyo da saatin ne işi vardı ki? Aman banane diyerek geçiştirdim. Vardır elbet bir sebebi belki dakik olmayı seviyordu o yüzden buradadır. Duşa girip, soğuk suyu açtım kapısız bir banyoda duş alıyordum, gamze istese beni izleyebilirdi. Hatta o duş alırken ben bile izleyebilirdim. Neler düşünüyordum böyle, ama bunu düşünmek biraz olsun beni hareketlendirmişti hafif bir sertleşme oldu. Kafamdan bu düşünceleri atıp tekrar soğuk suyun tadını çıkarmaya başladım. O sırada bir karartı hissettim ve kapıya doğru baktığımda gamze beni izliyordu. Üzerinde askılı, sadece göğsünü kapatacak şekilde boyutu olan bir crop altında ise olabildiğince beline kadar çekilmiş bir kısa şort vardı. Tüm bölgeleri belli oluyordu. Göğüs uçları, am dudakları dahil olmak üzere. Gamzeyi kapıda görünce refleks olarak ellerimle sikimi kapattım. Gamzeye bakıyordum.

Gamze: havlu almadığını fark ettim ve bunu getirmek için geldim. Ayrıca boxer giymene gerek yok olabildiğince az giyin daha az terle değil mi? Sadece şort giysen yeter. Bu arada gayet güzel bir vücudun var, kas oranın çok iyi gözüküyor. Neyse çok konuştum ben atıştıracak bir şeyler hazırlamaya dönüyorum tekrar.

Ne diyeceğimi bilemiyordum. Nutkum tutuldu. Gamzenin vücut hatlarını o şekilde görünce iyice sertleşmiştim. Tekrar gelir diye sırtımı kapı tarafına doğru dönüp olabildiğince hızlıca çıkmak istiyordum. Sapık gibi görünmemeliydim. Sonuçta bana güveniyordu. Kendime hakim olmalıydım. Duştan çıkıp kurulandıktan sonra sadece şortu giydim. Sikimin hatları belli oluyordu olası bir sertleşme durumunda onu saklamam mümkün değildi. Ama yine de o böyle istemişti. Olacağına varır diyerek banyonda çıkıp salona geçtim.

Oturma odasına geldiğimi görünce gamze gülümsedi.

Gamze: rahatlamışsındır umarım. Hadi gel yemekler hazır.

Acıktığımı o an anlamıştım. Birlikte sofrayı bahçeye taşıyıp, çardakta yemeye başladık. Yemek yerken sohbetlerimiz koyulaşmıştı. Konu döndü dolaştı, sevgilimle neden ayrıldığım konusuna gelmişti. Olanları üstünkörü anlatmıştım. Yaptığım intikam hamlelerini anlatmamıştım. Onu korkutmak istemiyordum. Biraz daha eski sevgilimden bahsettikten sonra konuyu gamzeye getirdim. Yüzünün güzelliği, kendine bu kadar iyi bakmasını övmüştüm. İş konularına girmek istemiyordum. Kızıl kıvırcık saçı, ela gözü ve bronzlaşmış tenini övmek daha çok içimden geliyordu. Her övgümde gülüyor aynı sözlerle karşılık veriyordu bana. Arada istemsizce göğüslerine dalıyordum. İri göğüsleri ben buradayım diye bağırıyordu. Sırf onların zıplamasını görmek bile hemen boşaltırdı.

Yemekler bittiğinde, kahve yapmak için gamze içeri gitti. Dışarı doğru genişlemiş olan kalçalarının arasına girmek için uzun bir sik gerekli diye düşündüm ve sertleşmeye başlayan sikimi sola doğru yatırıp başka şeyler düşünmeye başladım. Telefonum kapalıydı acaba arayan var mıydı? Hayır dedim kendi kendime bu tatil bitene kadar telefonu açmak yoktu. Bunun tartışmasını içimde yaşarken gamze elinde kahvelerle geldi, sehpayı salıncağa doğru çekip kahveleri koyduk. Çok büyük bir salıncak değildi bacaklarımız birbirine değiyordu.

Alper: yarın neler yapıyoruz var mı planın yoksa anlık mı takılacağız?

Gamze: açıkçası benim sabah uyandığımda bir yogam var. Birlikte kahvaltı hazırlayıp yüzmeye gideriz ne dersin?

Alper: duş alalı fazla olmadı şimdiden sıcak bunaltmaya başladı. Tüm gün denizde kalabilirim.

Gamze: olmaz ya tüm gün yüzmeye mi geldin sen sadece

Bunu söylerken muzipçe bir ifade takınmıştı.

Gamze: şaka yapıyorum tabi istediğin kadar denizde kalabilirsin ama beni ihmal etme lütfen!

Alper: tüm günü denizde birlikte geçirsek daha güzel olmaz mı?

Gamze: buruşalım diyorsun yani almayayım canım sen 70lik dedeler gibi takıl ben hala gencim.

Kahkahalar eşliğinde birbirimize laf sokuyorduk. Kahveler bittikten sonra falıma bakmak istedi. İçimden bu sıcakta neden kahve içtik ki zaten daha çok sıcak bastı beni diyerek söyleniyordum. Kahvemi ters çevirip soğumasını bekledim. O benim falıma ben onun falına bakacaktım. Fincanlar soğuduğunda içtiğim kahve fincanını aldı bir elini baldırıma koyup bana iyice sokuldu. Ben kahveyle ilgilenmiyordum bu kadar yakınlaşmadan sonra oluşan cinsel gerilimin baskısıyla üst tepeden onun vücut hatlarını izliyordum. Ona baktığımı anlamış olacak ki iyice sokulup elini yavaşça baldırımda gezidiriyordu. Yok sana kısmet var, yol var çok para gözüküyor gibi klasik lafları sıralıyordu peşi sıra. Geçmişe takılmamam gerekliymiş. Önümde daha güzel günler varmış gibi teselli edici sözlerle kahve falımı bitirdi ve sıra bendeydi. Bu sefer sokulma sırası bendeydi ve ne yaptıysa aynısını yapacaktım. Hafif sertleşmiş sikim belliydi onu görmemesi imkansızdı. Onun söylediklerine benzer cümleler salladım. Kahve falını kapattığımda kendimi ellerimle yelliyordum. Akşam yemek saatine kadar, sohbetlerimiz devam etti. Akşam yemeğinden sonra film izlemek için odaya geçtik.

Gamzenin bilgisayarını projeksiyon cihazına bağladıktan sonra, gamze koltuğa uzandı. Filmi açıp bende oturdum kucağıma yastık koyup filmi başlattım. Gamze ayaklarını karnına kadar çekip cenin pozisyonunda filmi izlemeye başladı. Kafamı sağ tarafa çevirdiğimde gamzenin o harika götünü gördüm. Am dudakları o kadar belli oluyordu ki, sanki şort giymemiş çıplak uzanıyordu yanımda. Yastığın altından sikimi sola yatırdım filmi izlemeye, odaklanmaya çalıştım ama zor zamanlar geçiriyordum. Tekrar sağ tarafıma baktığımda crobun altındaki göğüslerini gördüm. Bu kadar azdığımı hatırlamıyordum. Uçlarını göremesem bile bu hali beni delirtiyordu. İçimdeki şeytan dön sağına doğru, o büyük am dudaklarına doğru hamle yap diyordu. Tam o sırada gamze taraf değişti ve kafasını yastığa koyup sağ elini şortumdan içeri sokup arka baldırıma elini attı. Öylece durup filmi izlemeye devam ediyordu. Sınırlarımı zorluyordum. Sağ elimi yan dönmüş beline attım bende. Sikim isyan ediyordu artık. Filmin bir sahnesinde oldukça erotik bir dans sahnesine denk geldik ve gamze kafasını kaldırıp;

Gamze: biz de dans edelim mi şimdi?

Alper: o- olur.

Gamze: harika hadi kalk.

Deyip beni ellerimden tutup ayağa kaldırdı. İyi ki ışıklar kapalıydı yoksa sertleşmiş sikimi çok net görebilirdi. Dans olması biraz daha işime geldi sadece birbirimizin yüzüne bakıyorduk. Arada biraz mesafe vardı. Gamze ellerini omuzlarımda bağlayıp bana bakıyordu. Ben ise beline sarıldım. Yavaş hareketlerle sallanıyorduk. Konuşmuyorduk, sadece birbirimizin gözlerine kenetlenmiş bir şekilde anın tadını çıkartıyorduk. Gamze bana biraz daha yaklaştı ve başını sol omzuma koydu. Nefesini boynumda hissediyordum duyularım o kadar keskinleşmişti ki, nefes alışverişlerini bir müzik tınısı gibi duyuyordum. Bu sefer ben yakınlaştım ellerimi kalçalarının hafif üstüne gelecek şekilde koymuştum. Kulağıma yaklaşıp;

Gamze: biraz daha yakınlaşır mısın? Sadece dans edelim istiyorum. Bir bütün olarak.

Dediğini yaptım ve iyice yakınlaştım. Sikimin kafası onun şortunun üzerinden baskılıyordu. Nefes alışverişleri derinleşmişti. Ellerimi iyice aşağıya kaydırıp, kalçalarını avuçlamıştım. Sıcaklık tüm vücuduma yayılıyordu.

Gamze: daha sıkı sar.

Sessizce fısıldamıştı. Kendime doğru iyice bastırıyordum. Aletimin kafası am dudaklarında baskılarken kalçalarımı kasıyordum. Bundan zevk alıyorduk ikimizde ama ileriye götüremiyorduk. Ellerimi gamzenin kalçalarının arasına daldırıp iki yana ayırdım ve gamzeyi hafif havaya kaldırdım bu sayede sürtünme şansım vardı. Göğüs uçları sertleşmiş crop üzerinde göğüs bölgeme doğru bastırıyordu. Gamzenin uzun boylu olması bu hareketleri yapmamı kolaylaştırıyordu. Hafifçe sürtünüyordum, kendini bana teslim etmiş bir şekilde gözlerini kapatmış nefesini boynuma veriyordu. Bir süre sonra kendini yavaşça geri çekilip yüzüme baktı.

Gamze: bu dansı ömrümün sonuna kadar unutmayacağım. Çok zevkliydi. Bunu yine yapalım gitmeden. İzninle ben şimdi yatağıma gidiyorum yarın uzun bir gün bizi bekliyor olacak. Sabah erken kalkacağız.

Bunu söyleyip yanağıma öpücük kondurup gitti. Lan ne oluyor niye yarım kaldık. Beni bu halde bırakıp gitti. Oyun mu oynuyor benimle yoksa test mi ediyordu beni. Dans sonrası sıcak basmıştı ve ereksiyon problemim vardı. Doğruca banyoya gidip şortumu çıkardım. Suyu açıp soğuk suyla hızla bir duş almak istedim. Duş sırasında dans anlarımızı düşünüyor ve mastürbasyon yapmaya başladım. Hayalimi derinleştirdikçe daha hızlı asılmaya başladım suyun etkisiyle şap şap sesler çıkmaya başladı. Umrumda değildi sakin kalma eşiğini aşmıştım. Sırtımı duvara dayayıp, hafif dizlerimi kırıp sertçe asılıyordum. Sadece ben kendimi tatmin etmiyordum. İçeriden gamze de kendini okşuyordu. İniltileri yükselmişti.o iniltileri duydukça daha hızlı ve sert asıldım. Artık bende zevk sesleri çıkartıyordum. Karşılıklı zevk sesleri evi dolduruyordu. Artık sona geldiğimi anladığımda umursamadan banyoya doğru boşaldım. Farklı yerlerde aynı anda boşalmıştık. Kendime gelmiştim. İyice temizlendikten sonra, kendi yatağım olan kanepeye uzandım. Son zamanlarda sadece kanepelerde uyuyordum. Bu duruma alışmıştım artık. Yeni bir gün bakalım bize neler getirecekti…