Dudaklarına bi öpücük kondurup “Tamam diye fısıldadım anneme
Dudaklarıma çoktan yapışmıştı ellerimi kalçasına attım, şuan yaşadığım şeyler hayal gibiydi, annemin yapılı kalçaları sikimin üstünde dans ediyor, dudakları dudağıma temas ediyordu. “İçine girmek istiyorum anne” dedim tepkisiz şekilde öpüşmeye devam etti. Kasıklarıma ağrı girmeye başlamıştı, daha fazla dayanamadım ve annemi yatağın soluna doğru sırt üstü yatırdım.
Annem gözlerini fal taşı gibi açmış ne yapacağımı merakla bekliyordu, üstüne doğru yanaşıp dudağına bi öpücük kondurdum, ardından şortunu çıkarmak için elimi şortuna uzattığımda annem eliyle durdumuştu beni. “Saçmalama oğlum bunu yapamayız” çok azmıştım bu cevap beni sinirlendirmişti ama annemin kendini oğluna siktirmek istememesinide anlayabiliyordum.
Annemin üstündeki saten geceliği çıkardım, iri ve dik göğüslerinin uçlarını emmeye başladım, annem tahrik olmuş olacakki nefes alış verişi değişmişti. “İçine girmek istiyorum anne, amcığını sikmek istiyorum” diye fısıldadım, elimi annemin şortundan içeri attım, pürüssüz amcığını okşamaya başladım. Bir yandan meme uçlarını emip bi yandan parmaklarımla amcığında dans ediyordum, elime ıslaklık gelmeye başlayınca 2 parmağımı yavaşca içine soktum.
Annem elini kafama atmış kafamı göğüslerine bastırıyor adete beni memeleriyle boğuyordu, parmaklarımı hızlandırmaya başladım hızlıca amcığına sokup çıkarıyordum. Kısık seslerle inliyor her inleyişinde daha çok tahrik oluyordum, taşşaklarım patlayacaktı resmen, Annemi sikmekten başka birşey istemiyordum. kasılmaya başlayınca parmaklarımı amında çıkardım ve “Yarrağımı içinde istemiyormusun anne?” dedim elini kalkmış olan penisime atıp kısık bi ses tonu ile “Sok bunu amcığıma” dedi.
Annemin şortunu çıkarıp pjimamı çıkardım penisimi amcığına dayayıp önce kafasını yavaşca soktum annem dudaklarını ısırıyor, çığlık atmamak için kendini zor tutuyordu bacaklarını omzuma alıp sikimin tamamını annemin pürüssüz amcığına kökledim. Tahmin ettiğimden daha yüksek bi sesle çığlık attı ve adeta çığlığı evin içinde yankılandı, Bozuntuya vermeden elim ile annemin ağzını kapatıp sert şekilde annemi sikmeye devam ettim.
Her için girişimde gözleri parlıyor daha hızlı sikmem için yalvarır gibi bakıyordu. Biraz daha devam edersem annemin içine boşalıcaktım. “Nerene boşalmamı istersin sevgilim?” Dedim Sevgilim demem annemin hoşuna gitmişti sanırım gülümseyip “Döllerini içimde hissetmek istiyorum hayatım” Dedi hızlanmaya devam ettim bacaklarını kendime doğru çekip tüm döllerimi içine akıttım annem nefes nefese kalmıştı.
Kendimi yanına attım dönüp “Seni her gün sikmek istiyorum” dedim elini amına attıp amından akan döllerin bi kısmını parmağıyla sıyırıp ağzına götürdü ve yaladı “Sanırım önce bunları temizlemeliyim” Diyerek yatakta kendini doğrulttu yerden geceliğini ve iç çamaşırlarını alıp odamdan çıktı.
Az önce yaşananların şokunu atlatamamıştım bi müddet yatakta o şekilde düşünüp uyuya kalmışım uyandığımda saat öğlen 1 olmuştu. Uyanır uyanmaz kendimi duşa attım iyice temizlenip üstümü giyindim, dün yaşananlardan sonra üstüne gece yaşadıklarım, hangi birini düşüneceğimi şaşırmıştım. Elime telefonumu alıp iş yerinden bi mesaj gelip gelmediğini kontrol ettim. Burcu yazmıştı, kız resmen aklımdan çıkmıştı son 1 haftam o kadar yoğun geçmiştiki, Burcu ile yaşadıklarımızı unutmuştum resmen. “Bu gün işe gelmedin iyimisin?” Oğuz piçi kimseye bir şey anlatmamıştı demekki, gerçi ofisindeki bir girişimcinin kardeşi ile öpüştüğünü kime anlatabilirdiki. Bu durumu kendi lehime nasıl çevirebileceğimi anlamıştım, Burcuya bir mesaj attım
M:Bir toplantı ayarlamanı istiyorum, Sen, Oğuz, Timuçin, ve Haluk bey 16:00 gibi ofiste olurum, teşekkürler.
B: Toplantının konusu ne ve Oğuz kim?
M: CEO olan Oğuz.
B:Oğuz beydenmi bahsediyorsun?
M: Evet ayarlayabilirmisin?
B: Ayarlarım 16:00’da ofiste ol.
M: Süper, orada olacağım.
Telefonu bir kenara bıraktım ve bir süre düşündüm. Burcu’nun mesajlarına verdiğim net cevaplar, aslında içimde kopan fırtınaları gizlemeye yetmiyordu. Planım tam olarak neydi? Bu işteki yerimi, saygınlığımı ve hatta aileme olan güvenimi geri kazanmak zorundaydım.
Üzerime koyu renk bir pantolon ve beyaz bir gömlek giydim. Üzerime siyah bir ceket alarak aynaya baktım. Gözlerimdeki yorgunluğu ve kararlılığı gördüm. Bugün hem Oğuz’la, hem de içimdeki kaosla yüzleşecektim.
Saat 15:30 gibi kimseye gözükmeden ve haber vermeden evden çıkıp ofise doğru yola koyuldum. Trafik her zamanki gibi yoğundu ama bu sefer arabada geçen süre bana biraz düşünme fırsatı verdi. Planım basitti: Oğuz’u herkesin önünde, profesyonel bir şekilde köşeye sıkıştırmak. Yaşananlar yüzünden ben değil, o kendini açıklamak zorunda kalacaktı. Bu işin sonunda kazanan ben olmalıydım.
Saat tam 15:58’de ofise girdim. Burcu beni girişte bekliyordu. Üzerinde sade, bej renkli bir elbise vardı, her zamanki gibi ciddi ama şık bir görünüm içindeydi.
“Toplantı odasını hazırladım,” dedi, hafif gergin bir ses tonuyla. “Herkes birazdan gelir.”
“Teşekkürler, Burcu,” dedim. “Oğuz Bey geldi mi?”
“Hayır, ama birazdan burada olur,” dedi. Gözlerindeki merak, neyin döndüğünü anlamaya çalıştığını gösteriyordu ama sormadı.
Toplantı odasına geçtim. Camdan dışarı bakarak bir süre düşündüm. Her geçen saniye içimdeki tansiyon daha da yükseliyordu.
Saat tam 16:00’da toplantı odasında herkes yerini almıştı. Oğuz, her zamanki gibi kendine güvenen bir tavırla masanın başında oturuyordu. Timuçin ve Haluk Bey meraklı bakışlarla bir açıklama bekliyor, Burcu ise not almak için hazırlık yapıyordu. Ben, masanın diğer ucunda oturuyordum. Derin bir nefes aldım ve konuşmaya başladım.
“Öncelikle hepinize zaman ayırdığınız için teşekkür ederim,” dedim, gözlerimi Oğuz’a dikerek. “Bugün bu toplantıyı düzenlememdeki amaç, şirket içindeki iş birliğimizle ilgili kritik bir meseleyi sizinle paylaşmak.”
Oğuz, hafifçe öne eğilerek, “Bunu toplantı dışında konuşmamız gerekmiyor mu, Mert?” diye sordu, sesindeki gerginliği gizleyemeden.
“Hayır,” dedim, soğukkanlılığımı koruyarak. “Bu mesele sadece beni değil, şirketi de ilgilendiriyor. Dolayısıyla burada, herkesin huzurunda konuşmam gerektiğini düşünüyorum.”
Odaya kısa bir sessizlik hâkim oldu. Derin bir nefes daha alarak devam ettim:
“Geçtiğimiz hafta şirket adına yürüttüğüm projede önemli bir aşamaya geldik. Proje, şirkete büyük kazançlar sağlayacak potansiyele sahip. Ancak dün yaşananlar, bu projeyi devam ettirip ettirmeme konusunda beni ciddi bir şekilde düşünmeye itti.”
Oğuz’un yüzü gerildi. “Dün yaşananlar derken, neyi kastettiğini açıklar mısın?” diye sordu.
“Elbette,” dedim, sesimi daha kararlı bir tona getirerek. “Dün akşam özel bir ortamda sizinle karşılaştık. Ancak o karşılaşma sırasında, benim aileme olan saygımı hiçe sayarak yaptığınız hareket, yalnızca kişisel değil, aynı zamanda profesyonel anlamda da ciddi bir sınır ihlaliydi.”
Oğuz, bir an ne diyeceğini bilemedi. Timuçin ve Haluk Bey’in yüzünde şaşkınlık, Burcu’nun ise açık bir merak vardı.
“Bu tür bir davranışın, bir CEO’dan beklenmediği ortada,” dedim. “Bu yüzden bu proje üzerinde çalışmaya devam etme konusunda ciddi şüphelerim var. Dahası, bu projenin lisans hakları ve patenti tamamen bana ait. Eğer şirketle iş birliğimizi sona erdirirsem, bu projeyi başka bir yerde değerlendirme hakkına sahibim.”
Oğuz, ses tonunu sertleştirerek, “Mert, bunu bir tehdit olarak mı algılamalıyız?” diye sordu.
“Bu bir tehdit değil, bir gerçek,” dedim. “Dün gece yaşananların bir skandal olarak yayılmasını istemiyorsanız, sizden bu projeyi ve iş birliğimizi tek taraflı olarak feshetmenizi talep ediyorum. Böylece ne şirket itibar kaybeder, ne de ben bu konuda daha fazla konuşmak zorunda kalırım.”
Oğuz, sessizce bana bakarken, diğerleri ne diyeceklerini bilemez bir hâlde duruyorlardı. Ancak Oğuz’un yüzünde, söylediğim sözlerin ağırlığını hissettiği açıktı.
“Eğer bu şartlar altında proje feshedilmezse,” dedim, “yasal olarak da, sektörel olarak da bu olayın takipçisi olacağımı bilmelisiniz. Benim saygınlığımı hiçe sayan bir davranışı, profesyonel bir ortamda kabul etmem mümkün değil.”
Toplantı odasında gerilim iyice artmıştı. Oğuz, hâlâ bir şey söylememişti ama yüzünde endişenin izleri belirgindi. Timuçin ve Haluk Bey ise sessizce Oğuz’un tepkisini bekliyordu. Artık hamle sırası ondaki belli olmuştu.
Oğuz’un uzun bir süre sessiz kaldığını görünce yerimden kalktım. Ellerimi masaya hafifçe dayayarak soğukkanlı bir şekilde, “Sanırım anlaştık,” dedim. “Proje iş birliğimizi burada sonlandırıyoruz ve sizinle olan tüm profesyonel bağlarımı kesiyorum.”
Tam arkamı dönüp odadan çıkmak üzereydim ki, Oğuz’un sesi odada yankılandı.
“Bekle, Mert.”
Durup ona döndüm, gözlerimi dikerek cevap vermesini bekledim. Oğuz derin bir nefes aldı ve sandalyesinde dikleşerek konuşmaya başladı:
“Tamam. Şartlarını kabul ediyorum,” dedi, yüzünde çaresiz ama kararlı bir ifade ile. “Sözleşmeyi tek taraflı feshedeceğim ve bu projeden çekildiğini resmi olarak kayda geçireceğim.”
Timuçin ve Haluk Bey şaşkınlıkla Oğuz’a döndüler. Burcu’nun kalemi elinde durmuş, olanları anlamaya çalışıyordu. Oğuz, bakışlarını onlardan kaçırarak bana odaklandı.
“Ama bu meseleyi burada kapatacağız,” diye ekledi. “Şirketin itibarı zarar görmemeli. Ayrıca yaşananları dışarı taşımayacağını umuyorum.”
Soğukkanlılığımı koruyarak bir süre Oğuz’a baktım, sonra başımı hafifçe salladım. “Elbette. Bu olay burada kapanır,” dedim. “Ama sadece sizin bu sözlerinize sadık kalmanız şartıyla.”
Oğuz, istemeden de olsa başını salladı. “Söz veriyorum,” dedi kısık bir sesle.
“Güzel,” dedim. “O zaman bu toplantı burada sona erdi.”
Masadaki diğerleri hâlâ şaşkınlık içindeyken odadan çıktım. İçimde bir huzur dalgası vardı. Oğuz’un otoritesini kırmış, aynı zamanda haklılığımı kanıtlamıştım. Artık her şey kontrolüm altındaydı.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.