Köşkün Patronu (4)

-“Gittiler mi sonunda?” dedi, alkolden dili dolanıyordu.

-“Gittiler… Sen de bedava içkiyi buldun diye dibini çıkarma, fazla içme istersen… Kemal bey geri gelir biraz sonra… Seni sarhoş görmesin…”

-“Kemal bey kim ulan? Kimse benim içkime karışamaz… Gel buraya karı…” diyerek belime sarılmaya çalıştı. Elini yine eteğimin altına götürüyordu. Eline sertçe vurdum.

-“Bırak beni… Zom olmuşsun zaten… Şurda domalıp hadi sik desem bile sikemezsin bu sarhoş kafayla… Üstümde sızıp kalırsın, bilmem mi ben malımı?”

Baktım, ileri geri konuşup duruyor, ayakta duracak hali yok. Bir an önce götürüp gözden kaybetmem lazımdı sarhoşu… Kaldırıp kolunu omzuma aldım, destek olup yalpalaya yalpalaya bahçenin diğer ucundaki evimize götürdüm… Eve soktum, üstündekilerle yatağa yatırdım. Daha başını yastığa koymadan horlamaya başladı. Omuzundan tutup sarstım,

-“Kocacım… Hani beni sikecektin bu gece?” diye alay ettim. “Kalk sik beni, yoksa Kemal beye siktiririm kendimi… Duyuyor musun? Bu gece karın çok azdı senin… Kendini siktirecek erkek arıyor… Kemal bey de beni sikmek için fırsat kollayıp duruyor zaten… Hadi kalk… Kalk da becer beni… Bak amcığım nasıl sulandı…”

-“Ha? Ne? Bırak beni…” diye bir şeyler saçmaladı, arkasını döndü. Tükürmemek için kendimi zor tuttum. Bu kadar iradesiz, beceriksiz adama çatmıştım evlenmek için…

Köşke dönüp yarım kalan işlerimi tamamlamaya başladım. İşim bittiğinde gecenin ikisi olmuştu. Kemal bey gelir mi, bir şey ister mi acaba diye tereddüt ettim. Sonra salondaki koltuğa oturup beklemeye karar verdim. Orada içim geçmiş yorgunluktan, uyuyakalmışım. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum, bir çıtırtıyla irkildim uykumda, gözlerimi açtım.

Kemal bey koltuğun önündeki pufa oturmuş, beni seyrediyordu. Kendimi toplamaya çalıştım. Oturduğum yerde uyuklarken elbisemin minicik eteği kasıklarıma kadar açılmıştı iyice, jartiyerlerim, çoraplarım, tanga külodum, her şeyimle gözlerinin önündeydim adamın…

Eteğimi çekiştirip düzeltmek isterken, uzanıp elimi tuttu. İstekle boğuklaşan, iyice kalınlaşan sesiyle,

-“Uyandırdım mı seni Gül?” dedi. “Kusura bakma, böyle röntgenci gibi izledim seni, ama öyle tatlı uyuyordun ki…”

Gözlerini uyurken iki düğmesi açılmış memelerime, sonra da aşağıya, düzeltmeye çalıştığım halde, koltukta oturur vaziyetteyken kasıklarımı ancak kapatabilen mini eteğime, çoraplı bacaklarıma baktı. Elimi tutan eli bacaklarıma, çıplak tenime değiyordu.

“Ve öyle güzelsin ki…” diye ekledi.

Fırlayıp kalktım oturduğum koltuktan… Elbisenin üstteki düğmelerini zorlukla iliklemeye, üstüme başıma çeki düzen vermeye çalışırken,

-“Kusura bakmayın Kemal bey, sizi beklerken uyuya kalmışım…” dedim. Oturduğu puftan yukarıya, bana bakıyordu hala… Elimi tutmaya çalıştı tekrar, geriye çektim refleksle…

-“Lütfen…” diyebildim.

Koca köşte, dağın başında ikimiz yalnızdık. Kocam olacak herif cehennemin dibi kadar uzakta, yatağında horlayıp duruyordu. Top patlasa duymazdı. Değil evde, yakınlarda, kilometreler boyunca çevremizde bile bu adamla namusum arasına girebilecek, ona engel olabilecek hiçbir şey, hiçbir allah kulu yoktu.

Aklıma gelen başıma gelmişti işte… Sikecekti bu adam beni… Zorla da olsa, gönül rızasıyla da olsa sikecekti…

Geri geri gittim ürkek ceylan gibi, o da kalkıp üstüme geldi yavaş yavaş… Sonunda sırtım duvara yaslandı. Kaçacak yerim kalmamıştı. İki elini başımın yanlarından duvara yasladı. Kollarının arasına hapsetti beni… Burun buruna duruyorduk şimdi…

Heyecandan, korkudan açılıp kapanan burun deliklerim, erkeğin nefesindeki viski kokusunu aldı. İçmişti ama kocam gibi değil, adam gibi içmişti. Erkek gibi, arslan gibi… Ve o erkek arslan şimdi beni istiyordu… Sikmek istiyordu beni…

-“Kaçacak yerin kalmadı Gül hanım…” dedi. Bedenini bedenime yasladı. Sertliğini kasıklarımda duydum. “Bağırmak ister misin? Hadi… Bağır…” Bağırmak yerine yalvarmayı denedim,

-“Lütfen… Kemal bey… Acıyın bana… Evli bir kadınım ben… Yapamam… Namusumu kirletirseniz… Kocamın yüzüne nasıl bakarım? Lütfen…”

Yüzünü yaklaştırdı, boynumdan kokumu içine çekerek derin bir nefes aldı. Daha tam anlamıyla dokunmamıştı bile, benim dizlerim çözülmek üzereydi. Korku, heyecan, bastırmaya çalıştığım arzularım, çarpıp duran kalbim, istekle yanan kasıklarım, beynimdeki namuslu ev kadınıyla bacaklarımın arasındaki orospunun çarpışması…

-“Seni istiyorum Gül…” diye hırladı Kemal bey…