O gün Avcılar metrobüs durağındaydım. Saat kaçtı hatırlayamıyorum, sabaha karşı 5 ya da 6 olmalı. Avare avare dolanıyordum ve insanlar için günün başladığının farkında değildim.
Aslında saatlerdir Avcılar’da aylak aylak dolanıp gülümseyecek bir yüz arıyordum.
Seçim dönemiydi. Metrobüs durağının ve diğer her kamusal alanın göz alıcı yerlerinde parti adaylarının yüzleri her yeri kaplamıştı. Bu kadar bıyıklı adam görmek gerçekten kafamı sikiyor. Kötü bir kabus gibi.
Cebimdeki sivri kömür parçasıyla durağın demirine asılı duran bir başkan adayının suratını boyamaya başladım. Bıyık falan çiziyordum. Kimin nesi olduğu sikimde değildi hepsi aynı drecede midemi bulandırıyordu ve ben pankarttan pankarta bir şeyler karalarken sabah olduğunu ve herkesin işe gitme saatinin gelmiş olduğunu çok geç farkettim.
Farkettim, sonra yapmaya devam ettim, bu defa beni kimsenin durdurmuyor oluşuna takıldı kafam. Herhalde ben metrobüs durağındaki parti pankartlarını karalarken yanımdan 500 kişi geçmiştir, belki de 1000, kim bilir? Sabah saatiydi ve kimsenin sağına sluna bakacak hali yoktu ya. Ben de bunun arkasına gizlenmiş etrafı tahrik etmeye çalışıyordum orospuca.
Sonra birisi gelip beni durdurdu. Yaptığımın suç olduğunu söyledi.
\-Napıyorsun sen?
\-Boya yapıyorum.
\-O pankart senin mi?
\-Devletin değil mi?
Bunu dediğim anda Murat komiser alaycı bir ifadeyle sırıttı, önce bana, sonra gelip geçen kalabalığa gözlerini çevirdi. Sonra:
\-Bak koçum, benim mesaim bitti, eve gidiyordum. Şu saatten sonra hiç bir şeyle uğraşasım yoktu ama bana iş çıkardın.
Kafasıyla sağ çaprazı işaret etti:
\-Kamerayı görüyor musun?
İşaret ettiği yere bakıp MÖLese kamerasını gördüm. Tekrar Murat Komiser’e baktım.
\-Benim sana müdahale etmediğimi görürlerse benim de başım belaya girer. O yüzden sana iki şans tanıyorum. Ya ekipleri çağıracağım, ve hakkında işlem yapacağız, ya da şu ilerideki inşaat demirlerinin arkasına geç ve bekle. Sana götten bir güzel gireceğim. Sonra herşeyi unutacağız ve evine gideceksin. Tercihini iyi yap, çünkü merkezdekiler benim kadar iyi niyetli olmayabilir.
Bir anda herşeyin gerçekliği üzerime geldi. Kendi başıma bir bela açasım vardı belli ki ama böyle bir şeyi beklemiyordum. Hem Murat komiser, çirkin bir adamdı ama gençti. Arsız arsız bana bakarken kaybedebileceğim şeyleri düşündüm. Murat Komiser’in kasıklarına baktım. Yarrağı kumaş pantolonunun üzerinden nabız gibi atıyordu. Belini saran kemerinde de jopu en az siki kadar tehditkar duruyordu.
\-Lütfen ekipleri çağırma, gidelim.
Dedim..
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.