Türkiyenin En Büyük Hikaye Platformu

admin@yetiskinhikayeleri.net

Üyeliğinizi tamamlamak için bize ulaşın!

Yeşilçam Filmleri Gibi 1

Sevgili dostum. Bunları yazmamam lazım belki ama en az bir hafta daha hastanede kalacağımı düşünürsek hem vakit geçmiş olur hem de içimi dökmüş olurum. Kalp krizi ve öncesinde yaşadıklarım duygusal bir adam yaptı beni galiba. Beni en çok korkutan duygusal olmaktan çok taşıdığım sırlar ile hayattan ayrılmak olacaktı. O yüzden kırk yıllık dostum olarak senden sakladıklarım için özür dilerim. Bir çoğunu bilsen bile olayların akışını bozmamak için sana tekrar yazmış olayım. 

Üniversiteyi yeni bitirdiğim yıl aldığım inanılmaz iş teklifini hatırlarsın. Günlerce benimle alay etmiştin ama kazandığım para ve beş yıldızlı bir otelde yaşama fırsatını duyunca sabaha kadar içmiştik. Ankara’ya annemlerin yanına giderken otobüste tanışmıştım otel sahibi Mesut Bey ile. 90’lı yılların sonları, İstanbul Ankara arası en lüks ulaşım otobüs. Bolu dağındaki molada yemek parasını ödetmemiş, sabah Ankara garına girerken de kartını vermiş, iş filan bulamazsan ara demişti. Sen de sikecek seni parlak gördü diye alay etmiştin. Buraları biliyorsun zaten, yüksek lisans sonrası biraz tecrübe kazanır biraz Antalya’da karı kıza takılırım diye başladığım iş neredeyse iki yıl sürmüştü. Çocuklarına örnek olmamı istiyordu Mesut Bey. Üniversite sınavında derece yapan, iki dil bilen, çalışkan genç yönetici adayı, üniversite ikinci sınıftaki ikiz oğlanlarına abilik yapacaktı bir yandan. Antalya’da turizm okuyan bu gençler için bir rol model olmamı istiyordu. Oldum da biliyorsun. Serhan daha zeki olan,  Erhan tam it olandı hatırlarsın. Otelin o zamanlar yeni yeni gelişmeye başlayan muhafazakar konseptine  düşünce yapısı olarak daha uygun olan Serhan ile kafalarımız uyuşmasa da, Erhan ile hafta sonlarımız Antalya’daki tüm barlardan karı kaldırmak ile geçiyordu. 

Senin tüm ayrıntılarını bilmediğin kısımlara geçiyorum şimdi. Mesut Bey’in de desteği ile kısa sürede otelin müdüründen temizlikçisine kadar herkes beni benimsemişti. O zaman muhafazakar oteller şimdikiler gibi kalın çizgiler ile haremlik selamlık değildi. Kadınlara erkeklere ayrı havuzlar, sadece ailelerin gireceği plaj gibi şeyler vardı ama yeme içme eğlenme ortamları ortak idi. Sabahları da temizlikçiler otele gizlice sokulan içki şişelerini temizlerdi odalardan. Neyse bir pazar gecesi o zamanki kız arkadaşımı üniversitedeki yurduna bırakıp otele geç saatte döndüm. Odamın kapısı açılmadı bir türlü. Kapıyı vurunca içerden Erhan cebimi çaldırdı.

– Başka bir odada kal abi ya. Eve gidemem diye senin odaya attım kızı. 

Babasından deli gibi korkardı. Özellikle otelde çalışan birini siktiği duyulsa babası tekme tokat girerdi büyük ihtimal.

Ertesi sabah kahvaltıda yanıma süzüldü

– Sağol abi, aniden gelişti olaylar resepsiyon görmesin diye senin odaya attım karıyı

– Kim bu seferki, yeni masör mü tenis hocası mı?

– Masör.

Yanımıza gelen Serhan yüzünden sohbeti kesti. İkizi babasından da muhafazakar bir tipti ve kardeşlerin hiç karı kız muhabbeti yaptığına şahit olmadım.

– Erhan izin verirsen  Kaan abi ile biraz konuşmam lazım. Banka işleri.

Erhan kalktı ama Serhan uzun süre konuya giremeden oyalandı. Ne zaman böyle oyalansa konunun ne olacağını biliyordum. Sonra sandalyesini yanıma çekip fısıldadı.

– Abi çaktırmadan arkadaki masaya bir baksana. Yeşil elbiseli kız.

Erhan otel çalışanlarını veya elimi cebime attırmadığı lüks barlardan düşürdüğümüz karıları sikerken Serhan daha 20 yaşında olmasına rağmen, hayırlı bir kısmet peşinde idi. Bu sefer de şaşırtmadı, yine bir kız beğenmişti. Kalktım garson kızlardan birini yanıma alarak masaya doğru yürüdüm. Beş orta yaşlı kadın, üçü kapalı diğerlerinin sadece başları açık ama kıyafetleri dekoltesiz uzun elbiseler. Masadaki tek kız ince güzel yüzlü sarışın bir afet. Onun da kıyafetleri konsepte uygun uzun kollu.

– Kahvaltıda bir sorun yoktu değil mi, nasıl geçiyor tatiliniz, sorusu ile masadan bir metre açıkta durarak ilgili otel çalışanı sorularını sorma numarası ile masaya yanaştım. Bu yalanda uzmanlaşıyordum artık. Garsona döndüm.

– Hanımefendilere kahve ikram edelim, Serhan Bey böyle nezih hanımefendi gruplarına en iyi hizmeti vermenizi istiyor dedim. Aynı oyunu defalarca oynadığımdan başımla kızın yanında oturan kadına Serhan’ı işaret ettim. Serhan Bey ev sahibimiz cümlesini ekledim. Yanındaki kadın da yarım bir tül ile örttüğü sarı kısa saçları ve vücudundan tek bir hattı belli etmeyen bol elbisesi ile Serhan’ın beğendiği kızı andıran bir çehreye sahipti. Annesi olabilecek kadar yaşlı gözükmüyordu ama otelin temel kuralı hiç bir kadına gözlerini dikerek uzun uzun bakmamak olunca, sadece bir an için gördüm güzel yüzünü.

Sonrası Serhan safındaydı artık. Sarışın afet gülümseyerek teşekkür etmiş, kahvaltı süresince de Serhan ile kaçamak bakışmışlardı. 

– Güzel kız gerçekten. Bu yeni garson kız biraz yırtık ben konuşurum, kızı yalnız yakalayınca bir aktivite filan hediye eder, görüşmeni sağlarız, sen merak etme.

Ertesi gün konuşmayı başardılar kız ile. İkinci gün kahvaltı sofrasında yüzler gülüyor, yanındaki sarışın kadın ve karşısındaki tombul teyze gözlerini Serhan’dan ayırmıyordu.  O gün kısa bir boşluk yakalayıp kız ile bir çay içebilmeyi de başarmış küçük patronum. Akşamüstüydü lobide oturmuş yaklaşan bayram için yüzde yüz dolu otelin kayıtlarının altından çıkmaya çalışıyordum. Kağıtların üzerine düşen gölgeye kafamı kaldırdığımda kızın annesi olduğunu düşündüğüm sarışın kadın karşımdaydı. 

El sıkışmadan tanıştık. Müsaade isteyip malum konuya hemen girdi. Kuzeninin kızı ona emanetmiş, Serhan Bey ile de konuşmak istermiş, ne kadar ciddilermiş. O konuştukça ben dinledim. O konuştukça güzelliği arttı. Ben, Serhan’ın ve babasının ne kadar muhafazakar insanlar olduğunu anlattıkça kadın daha sakin konuşmaya başladı. Yanımıza oturmasını işaret ettiğim bir kadın çalışanın verdiği güven ile de ikinci kahvelerimizi içtik. Üstünde yere kadar inen tek parça bir elbise. Sarı kısa saçların daha da ortaya çıkardığı büyük yeşil gözler, küçük hokka bir burun ve belirsizce sürülmüş rujun parlattığı dudaklar. Elbisesinin belindeki kemer belinin inceliğini belirliyor ama o kadar. Başka hiç bir vücut hattı hakkında bilgi vermiyor elbise. Meraklı biraz da patavatsızca sorular soran bir kadın. Hepsine cevap veriyorum ben de aynı patavatsızlıkla soruyorum. İki çocuğu varmış biri üniversiteye başlayan diğeri lisede. Otuz yaşında bu nasıl mümkün olur diyorum. 38 diyor. Bu kadını da hatırlarsın, yaşlılar ile takılıyorum diye de alay etmiştin. Konuya devam edeyim. Bizim genç aşıklar kontrolde tutulsun diye bir iki gün aynı masada dört beş kişi oturularak kahveler içildi. Bazen ben de katılıyorum bu gruba. Serhan, sarışın afet, otelin kadın müdürü, tombul teyze ve benimle ilk diyaloğu kuran Zeynep Hanım. Tombul çirkin teyze, kızın teyzesi imiş nasıl bir gen havuzları varsa.

Tatillerinin bitmesine gelin adayı ve çevresindeki kadınlara bir öğle yemeği verdik. Bu sefer masada Mesut Bey ve eşi de var. Bir nevi kız görme, ailelerin tanışması gibi bir ortam da oluşmuş oldu. Tombul teyze ile oğlan tarafı kaynaşıp aileler ne zaman  tanışır aşamasına geçtiğinde ben çoktan ve açıkça Zeynep’e yazma aşamalarına geçmiştim. Kadını her incelediğimde daha güzel geliyordu gözüme ve o zamanki hedefim koleksiyona kendimden 14 yaş büyük bir kadın katmaktı. Hepsini asık surat ile anlamazdan gelerek cevaplıyor, sık sık eşek kadar olmuş çocuklarının konusunu açarak konuyu değiştiriyordu. Yine de pırıldayan saçları için ne kullandığı, cildini güneşten nasıl koruduğu gibi konuları açınca masadaki tüm sohbetlerden kopuyorduk. Odak noktası olmayı seviyordu. Üstündeki hatlarını belli eden uzun dar etek ve uzun kollu bir gömlek içinde bile çoğu filmlerde gördüğüm kadından güzeldi. Yemekten kalkınca akşam bowlinge çağırdım, ben anlamam dedi yarı kızgın yarı utanan bir yüz ile. Ben öğretirim zeki kadınlar çabuk öğreniyor dememe de gülmedi ama ters bir tepki de vermedi. Bir ümit bir saat bekledim bowling salonunda. 

Sabah erkenden Erhan’ı uyandırdım.

– Bana iyilik yapacaksın. Kadınlar havuzu tarafına geçmem lazım bu sabah

– Deli misin oğlum, annem babam Serhan’a kısmet ayarladın diye seni yere göğe koyamıyor. İki üç maaş ikramiye gelecek bu ay sana. Babam ikimizi de atar otelden. Kime bakacaksın ki

– Hadi Erhan sen kaç kere geçtin bir bok olmadı. Yarım saatimiz var bir daha vermem valla odamı. Koca götlü bir karı gördüm dün beni kesiyordu ona bir bakacağım.

Dokuzda açılacak kadınlar havuzu için KGB merkezi gibi kontroller ve kapılar vardı. Yine de Erhan’ın bir telefonu ile elime her kapıyı açan bir kadın görevli kartı verildi ve ben dün öğrendiğim gibi sabahları kapalı havuzu kullanan, böylece cildini yakmayan Zeynep’i izleyebilme umudu ile havuzu küçük camından gören bir personel odasına sızmayı başardım. Klimasız ortamda her yerim ter içinde kalmışken birer ikişer kadınlar gelmeye başladı. Her gün kapalı gördüğüm ve kim olduklarına dikkat bile etmediğim kadınlar şimdi ya tek parça mayoları ya da bikinileri ile havuz kenarına yerleştiler. Yasak ne kadar tahrik edici. Her gün on kat daha güzel kızları Kaleiçi’ndeki barlarda görüyordum ve Erhan’ın kalın cüzdanı yardımı ile becermem hiç de zor olmuyordu. Önce tombul teyze geldi, iki havlu serdi ve üzerindekileri çıkararak kat kat yağ içindeki bacaklarını ve kollarını ortaya döktü. Şanslıyım ki bikini giymemişti bu vücuda. Tek parça kalçalarını ve göğüslerini kapatan bir mayo içindeydi. Gelin de gelir mi diye beklerken aklıma bugün müstakbel kaynana ile kahve içeceği geldi. Burnumdan ter damlamaya başlarken Zeynep girdi içeri. Otelin ortak alanlarında giydiği uzun kollu bornoz gibi bir kıyafet vardı üstünde. Önce onu çıkardı, altında bir şort etek ve bir kısa kollu penye. Bu bile yüreğimi sıkıştırdı. İnce bacakları 18 yaşında bir kız gibi, selülitsiz, ince ve uzun. Kolları yağsız ve beyaz. Saçlarına bir bone taktı, ayağı ile havuz suyunu kontrol etti. Sonra şortunu çıkardı, tombul teyzenin arkasında durduğundan göremedim. Küçük cam dar bir görüş açısı veriyordu ban. Tombulun arkasından çıktığında ise yüreğim davul çalmaya başladı. Ben üniversite hayatım boyunca, İngiltere’deki yüksek lisansta ve de en çok Antalya’ya geldikten sonra bir sürü milletten çok güzel kızlar görmüş ve yatmıştım ama hepsini unuttum o an. Hafızam silindi. İnce bacaklarının bittiği yerde mavi bir bikini altı vardı. İki çocuğu ben doğurmadım diye bağıran düz bir karın ve aynı renk bikini üstünün yarısını kapattığı iki orta boy göğüs. Göğüs uçları sanki mayonun üstünü kabartmıştı ama gözüme giren terden hayal de kuruyor olabilirdim. Karşımdaki güzellik öyle çok parıldıyordu ki, havuz çevresine yerleşen veya çoktan suya atlamış kadınların hepsinin ona baktığını görüyordum. Suya çok zarif atladı ve bakış açımdan kayboldu. Onu görmediğim dakikalar uzadıkça terim arttı. Diğer bikinili kadınlar arasındaki tek tük güzel olanları izlerken nihayet bana yakın bir noktada yakaladım. Kadınlardan bir tanesinin göğüsleri kocaman ve bikinisinin yanlarından siyah kılları belli oluyordu. Yine Zeynep’e döndüm, havuzun kenarına oturmuş birileri ile gülüşüyordu. Islak teni daha parlak, hafif kaymış bikini üstünden yarısı gözüken beyazdan beyaz göğüsleri daha da yuvarlak karşımda duruyordu. Daha iki gece evvel 19 yaşında bir Rus ile yatmamıştım sanki. Sikimi çıkartıp bakir bir ergen gibi bikinili bir kadının görüntüsüne bakarak 31 çekmeye başladım. Ayağa kalkıp havlusuna yürürken sallanan birer avuçluk popo yuvarlaklarını görünce de kapıya kadar fışkırarak boşaldım.

Daracık odada öğle yemeği saati gelene ve kadınlar azalana kadar bekleyip elimdeki kartın yardımı ile kaçtığımda susuzluktan bayılmak üzereydim. O gece otobüslerine binerlerken yanaştım yanına,

– Eylül veya Ekimde daha güzel olur burası, güneş de zarar vermez teninize, bekleriz diye muhabbete girdim. Rezervasyon için direk beni arayabilirsiniz diye de kartımı verdim. Geleceklerini biliyordum, her sene nisan, ekim dönemine yer satılan gruptandı. Alıp bakmadan çantasına attı. Gözleri genç aşıkları kontrol ediyordu. Sanki Serhan salağı 40 kişi içinde kıza bir şey yapacakmış gibi. 

Aramadı tabii ki. Benim gibi asılan onlarca kişi olmuştur böyle bir kadına ve hiç biri kendisinden 14 yaş küçük değildir. Ara ara aklıma gelse de iş güç, bayram yoğunluğu ve Erhan ile dadandığımız karı kaynayan bir barın de etkisi ile aklımdan tamamen çıktı. Arada söz kıyılmış ve Serhan’ın okulu biter bitmez evlenilmesi kararlaştırılmıştı. Bir seneden fazla süre vardı yani. Mesut Beyin sabahın köründe yatağımdan zıplatan telefonunda söylediklerini kanımdaki alkol oranı yüzünden geç anladım. Nişana gidiyorduk ve ben de geliyordum, onlara böyle bir melek gelin bulan bendim ne de olsa. Serhan ve kız rahat görüşebilsin diye bazı şeylerin adı konmalıymış o yüzden nişan öne çekilmiş. Diğer oğulları geceyi iki kadının arasında geçirmişti. 

Duşta kendime gelirken nişanda doğal olarak Zeynep’in de olacağı aklıma geldi. Dün iki posta sikişmiş olmama rağmen dikilen sikime soğuk su tutarak mesaiye indim. Bu kadın ne zaman aklıma gelse sikim niye kıpırdanmaya başlıyordu. Mesut bey uçakta planlarını anlatmıştı ben seneye inşaat işlerinin başına geçecektim, oğlanlar da otellerin. İstanbul ve Ankara’da da otel yerleri bakıyordu. Benim planım ise uzun süredir görüştüğüm bir yabancı şirkete geçip önce İstanbul ofisi sonra fırsat olursa yurtdışında çalışmaktı, söyleyince bozuldu. 

Nişan günü Zeynep’i arayan gözlerim kusursuz güzelliğini çabuk buldu. Yanında kendinden kısa bıyıklı bir adam. Göbekli sevimsiz bir esnaf kılıklı, kötü takım elbiseli. Belki abartıyorum o kadar da sevimsiz değildi ama şimdiden kıldım adama. El sıkışırken soğuktu Zeynep. Ekimde geliyor musunuz derken biraz daha canlı. Tüm çalışanlar sizi özledik dediğimde yine ciddi suratlı. Boğazına kadar kapalı parlak dar elbisesi içindeki güzelliği mavi bikinili halinden daha az değildi gözümde. Beli nasıl bu kadar ince olabilir o yaşta bir kadının? Onu incelerken göz göze geldiğimiz andaki hafif dudak bükerek yaptığı gülümsemeye aynı karşılığı verdim. Yasak elma niye bu kadar tatlı gelir insana? Yarın Antalya’ya döndüğümde sikebileceğim genç bir kız arkadaşım da varken. Nişan kıyıldıktan sonra tombul teyzeye yanaştım, tek tek herkesi merak ediyormuş aileyi tanımak istiyormuşum sorularıma şevkle ile cevap verdi. Arada önemsiz gibi konuyu beraber tatile geldiklerine getirdim. Zeynep’in babadan zengin olduğunu, yine babadan zengin kocasının bir mirasyedi olduğunu, siyaset, futbol yöneticiliği gibi boş şeyler ile gün geçirdiğini öğrenmiş oldum. Zeynep 18’i doldurduğu gün büyük bir düğün ile evlenmişler herkes onları konuşmuş. Pezevenke iyice yükseldim o an. Yirmi yıl önceki halini düşünemedim bile bakire Zeynep’in. Tabii hemen bir senede çocuk sahibi olmuşlardır. Adam bu güzelliği bir an bile bırakamamıştır. Sadece ailenin kaldığı yemekte tekrar yanaşabildim bir an için. Hiç yanından ayrılmadığı tombul teyze lafımızı bölüp iki tane ayıboğan kılıklı oğulları beni tanıştırdı. Kısa sürede saldım onları başımdan.

– Eşiniz ile tanışamadım gibi bir boş laf ile konuyu hareketlendirdim. Yöneticisi olduğu takımın deplasmanı varmış, iki saat sonra uçacaklarmış. Biraz lafladık. Lafladık derken içeri girdiğinde herkesin onu gelin zannettiği gibi en düşük seviye güzelliğine övgü cümleleri kurdum. Elbiseni överken o da takım elbise yakışmış cevabını verdi. Bir iki dakika içinde otel ile ilgili boş bir hikaye anlatıp biraz güldürebildim. Senin de evlilik yaşın gelmiş, Serhan’dan büyüksün deyince, benim çıtam çok yüksek en güzellerin peşindeyim dedim gözlerine bakarak.  Yanağı kızararak yemeği ile oynadı. Fırsattan istifade atağa geçtim.

– Ekim için rezervasyon yapayım mı aynı ekibe. Artık aileden sayılırız. İstediğiniz zaman arayın beni. Daha güzel bir oda seçersiniz.

–  Bizim var zaten paketimiz. Verdiğin kart nerede bilmiyorum.

– Yanımda başka yok ki diye telimi çıkardım ama böyle bir aile ortamıda yaptığım yanlışı anlayıp hızla cebime geri soktum. Anladı ve her şeyi başlatan o cümleyi kurdu.

– Kayıtlarda vardır benim numaram.

Otele gider gitmez bilgisayara girip kaydettim numarasını. İki gün sonra da resmi bir mesaj attım uygun oda seçenekleri için. Böyle başlayan SMS’ler sıklaşmaya başladı. Telefonlarda sadece SMS var o zamanlar. Ne foto göndermek ne de whatsapp filan. Her sabah hava şahane, deniz mükemmel gibi attığım SMS’lere git gide daha hızlı geri dönmeye başladı. Ben de daha sık ve daha saldırgan mesajlara başladım. Bu sezon otele gelen en güzel kadın olduğuna kadar giden mesajlar. Hayatlarımızı bile paylaşıyorduk, bir cümlelik SMS’ler ile. Yazlıkları varmış, yazlıktan çok köy gibi bir yer. Genelde orada olurmuş. 

Ekim ayının başı idi, iki haftaya aynı ekip geleceğiz diye mesaj attığı gün, arayabilir miyim diye sordum. İlk telefon görüşmemiz de öyle başladı. Onlara ayırdığım odaların özelliğinden girdim konuya ve her sabah on gibi başka bir bahane ile aradım. Havalar nasıldan girdiğimiz sohbetler yarım saat sonra bana kızının üniversitedeki başarıları, oğlunun liseyi zor bitirebileceği gibi konulara kadar gidiyordu.  Bir hafta sonunda iyice kıvama geldiğini karar vererek yazlıkta bile niye hep yalnız olduğunu sordum. Önce biraz lafı geveledi. sonra açıldı. Kocası ya parti toplantılarında ya da futbol takımının peşinde olurmuş. Eve gelmesi gece yarılarını bulurmuş, bazen de üç dört gün süren meclis ziyaretleri veya deplasmanlar. Ortak pek arkadaşları da yokmuş, aralarındaki yaş farkı 10 olunca bu doğalmış. Seninle14 ama bir süre ortak yönümüz var cümlesi bir adım ileri götürdü konuşmalarımızı. Hazır dökülmeye başlamışken daha çok ben susuyor onu dinliyordum. Bazen iki saati geçiyordu içini dökmesi. Bir sabah bir saatin sonunda telefonu kapatırken, ben olsam o evden bir saniye çıkmaz seni gözümün önünden hiç ayırmazdım dedim. Sessiz kaldı, kapattık telefonları.

Bir iki gün dönmedi mesajlarıma. Bir hafta sonra otobüs biletlerini aldık diye bir SMS düştü telefonuma. Biliyordum otobüs anlaşmalı tur otobüsümüz. Dört kadın geliyorlardı tombul teyze dahil, iki komşu. Gelinin teyzesi olduğundan en güzel süit odayı ona verdim doğal olarak. Ne yapayım mecburen de Zeynep’e yalnız kalacağı bir oda ayarlamak zorunda kaldık. Mesut Bey çok takdir etmişti bu kararımı. Genel müdür olacak bu çocuk diye sırtıma vurmuştu. Müsait misin diye sormadan arıyordum Zeynep’i artık. Yine iki saatten fazla konuştuk ve gelecekleri güne kadar bu sefer geceleri sürdü bu. O gelecek diye nasıl heyecanlı olduğumu söyledim. Arayamama sebebi köydeki yazlığa kocasının gelmesi imiş. Orada denize nasıl giriyorsun diye sordum. Köy seni görmek için birbirine giriyordur dememe güldü. Kocası varken tek parça mayo ile o yokken tesettür mayosuna benzer bir şey ile giriyormuş. Seninle denize girmek isterdim dedim, burada çok güzel koylar var. Genç kız gibi kıkırdıyordu telefonda artık. Bikini giymelisin aslında dedim, benim vücudum öyle güzel olsa giyerim esprime beraber güldük. Bikinim yok ki diye yalan attı. Almalısın dedim her renk siyah, beyaz, kırmızı. Maviyi özellikle atlayarak. Tamam dedi alacağım. Seni öyle görmek için sabırsızlanıyorum dedim. Sikim kazık gibi oluyordu telefondaki her konuşma sırasında. Ama sadece cinsel bir çekicilik değildi artık yaşadığım, gün içinde hep bir SMS atmıştı mı diye telefona gidiyordu.

Gelmeden iki gün önce yaş günü idi. Aradım, Antalya’ya geldiğinde de bir kutlama yapacağımızı söyledim. İtiraz etti. Otelde değil dedim. Seni çevredeki antik kentlere ve koylara götüreceğim baş başa kutlarız dememe tek itirazı ama nasıl çıkacağım ki otelden komşular varken oldu. Rahat ol dedim kadınlara bir tekne gezisi olacak Salı günü, sen biraz rahatsız hisset katılma, onlar iskeleden çıkar biz ön kapıdan. Akşam yemeğine kadar sadece ikimizden başkası olmayacak sözüme dört gözle bekliyorum cevabını verdi. Bir süredir telefonları öpüyorum iyi geceler diye kapatıyorduk. Pazar gecesi geldiler, otobüsten inerken birbirimizi gördüğümüz an gözlerimiz parladı ikimizin de. Ben her zaman olduğu gibi otobüslere çok yanaşmadım o da sadece ufak bir merhaba ile odasına çıktı. Pazartesi günü ise diğer konuklar arasında köşe kapmaca oynadık sanki. Mesut Bey ve eşi iki dakika onları yalnız bırakmıyor bense kedi gibi etraflarında dolaşıyordum. Akşam yemeğinden sonra teyze yanına gelene kadar bir yarım saat konuşabildik sadece. Birbirimiz ile mesafe bırakmaya özen göstererek ama gözlerimizi birbirimizden ayıramadan. Gece dayanamadım aradım. Seni görünce gözüme uyku girmedi ile başladım, otelden ayrılmak istediğimi sadece onu görebilmek için Ekim ayını beklediğimi söyledim. Ertesi günü konuştuk gideceğimiz yerleri sordu. Yanına mayo al dedim, güzel koylar var bu mevsimde kimseler de olmaz. Mayo yok dedi yanımda, alırız dedim. Güldü bikinim var ama iki tane dedi. Beni öldüreceksin dedim, gençsin dedi ölmezsin. Genç ve salaktım, yatağa atma planı ile başladığım oyunda bu kadına tutulmuştum.

Kadınları gezdirecek motor iskeleden ayrılırken ben de izin günümü kullanmak için otelin ticari aracına eşyalarımı yükleme bahanesi ile kapalı otoparka girmiştim. Tarif ettiğim asansör ile aşağıya inip arabaya acele ile bindiğinde kalbinin şiddetle çarptığını hissediyordum. 

– Niye sana uyuyorum ki dedi

– Antalya gelip otelde kapalı kalmak olur mu. Bir de dünyalar güzelisin ve her şeyi yapmaya hakkın var, şımart kendini.

Antik kenti gezmek için arabadan inerken otel içinde giydiği uzun şalı çıkardı. Altında kot bir etek ve kısa kollu bir penye vardı. Görüşmeyeli uzamış hafif dalgalı sarı saçları omuzlarına kadar dağıldı. Bu hali ile çevredeki Alman turistlerden hiç bir farkı yoktu. Hepsinden daha güzel olmak dışında. Öğle yemeği için durduğumuz yerde yaş günü pastasını üflerken ise elini ilk kez tuttum. Tebrik için kızarmış yanaklarına birer öpücük kondurdum. Arabaya giderken ise şakalaşır gibi beline sarıldım. Kırılacakmış gibi ince bir bel.

– Yaş günü kızı mayo için üstünü değiştirebilirsin burada. Şimdi çok güzel bir koya gideceğiz.

– İçime giymiştim 

Mavi bikinili hali geldi gözümün önüne arabaya otururken ilk işim kalkmış sikimi düzeltmek oldu. Gözlerine baktım, gözlerini ayırmadı. Araba içinde saldıracak haldeydim kendimi tuttum. Koya doğru arabayı sürerken sessizdi. Sadece açıkta kalan kollarına ve diz hizası eteğinden görülen bacaklarına güneş kremi sürdü yol boyu. Teni daha da parladı. Erhan ile izin günleri kızları getirdiğimiz koya doğru yürürken,

– Utanırım şimdi senin yanında lütfen dikkatli dikkatli süzme beni.

– Burada kimse olmaz hafta içi. Ben süzmem ama güzelliğin kalabalık toplar. Kolumu çimdikledi.

Kimse olmaz çünkü arazi Mesut Beye ait demedim. Havlularımızı, arazinin çevresi kapatılmadan bekçinin kaldığı, şimdi ise Erhan ile benim içki stokladığımız buzdolabının olduğu, boş yerlere de minderlerin yığıldığı  kulübenin önündeki öbeğin üstüne serdim, dolaptan iki soğuk su getirdim. Güneş çok yakıcı değil tatlı bir Ekim havası vardı.

– Buraya sık geliyorsun galiba.

– Bir arkadaşımın yeri o yüzden rahatız burada. Hadi denize. Bugün senin günün, prenses.

– Niye prenses diyorsun bana

– Masallardaki prensesler gibisin güzel, kaprisli, sinirli. Ben de onun peşinde koşan aptal prens.

Güldü. Fırsatı kaçırmadım, prens gibi eğilip elini öptüm. Ben penyemi şortumu çıkartırken o beni süzdü. İyi ki otele başladığımdan beri her sabahımı fitnessta geçiriyorum. Sonra o  penyesini çıkardı. İçinde penye altından askılarını gördüğüm siyah bir bikini üstü vardı. Cam arkasından seyrettiğim göğüsleri tüm dikliği ile bikini arkasında saklanmıştı. Arkasını hızla dönerek üstüne güneş kremi püskürttü. Sırtı bembeyaz dümdüz iniyor, ensesi incecik, saçlarını tokaladı, ısırırım o enseyi ve incecik omuz kemiklerini. Belinde iki küçük gamze var. Nasıl da kusursuz. Geçen hafta üzerinde iki Rus’u siktiğimiz minder öbeğine doğru yürüyüp kendini gizleyerek eteği de çıkardı. 31 çektiğim mavi mayosu ile aynı kesim siyah bikini içinde önümden hızlıca geçip kendini suya attı. Bir anda gözümün önünden kaybolmuştu, koşarak ben de denize girdim. Konuşmadan üç dört dakika yüzdük. Havadaki elektriği kıracak bir adım bekliyorduk ikimiz de.

– Çok güzelmiş su diye bana yaklaştığında aramızda bir metre vardı. Yeşil gözleri tuzlu suda parlıyordu. Beyaz boynu kuğu gibi ince, sular süzülüyor saçlarından. Mesafeyi kapadım. Her salak aşık gibi yüzüne su attım. Çığlık atarak o da bana attı. Derinlere kaçtı. İki kulaçta yetişip kafasını suya bastırdım, derinlik en fazla boyu kadardı. Açık sarı saçları yüzüne yapışmış sudan fırladı. Deniz kızları gerçek olsa bu görüntüyü kıskanırlardı. O beni bastırmak için atak yaptığında ince kollarını havada yakaladım. Benim ayaklarım hala yerdeydi. Kendime çektim ince bedenini kolaylıkla kavradım. Belini sertçe kavramış bikini altından sertliği belli olan göğüslerini göğsüme yapıştırmıştım. Beraberce suya battık. Çırpınması artana kadar bekledim. Çıktığımızda göğsümü şakacıktan yumrukladı. İlk defa bana kendisi dokunuyordu. Hareketsiz kaldık bir an. Kaçınmadan bekledi. Çenesini kaldırıp dudağına değdiğimde ise yüzünü çevirdi. Vazgeçmedim. Belindeki bir elim ile kendime çektim, diğer elimle yanaklarını okşadım, saçlarını kenara çektim. Elimde küçük bir kanarya gibiydi. Dudaklarını tekrar öperken ağzı kapalı idi ama kaçınmadı. Dilimi dudaklarında hissettiğinde

– Kaan dur dedi nefes nefese. Kaan dur.

– Seni seviyorum Zeynep. Ellerimi itekledi, bıraktım. Sudan çıkmak için yürümeye başladı. Arkadan kalçaları arasında kalan bikini altına baktım. Havlusunu alırken yetiştim. Yüzünü boynunu sakin sakin sildim.

– Kaan otele dönelim mi?  Cevap vermedim. Eline aldığı penyeyi yere attım. İki elinden tutup ince gövdesini kendime çektim. Yanağını öptüm sonra alnını sonra gözlerinin üstünü. Yüzünü dudaklarını okşadım ellerimler Dudakları parmağım ile bastırmama fazla direnmedi, aralandı. Ben de önce küçük bir öpücük ile başladım. Önce üst sonra alt dudağını keşfettim. Elim sırtında dolaştı, okşadı. Öpüşmelerimiz hızlandığında poposunu sıkarken beynim şaşkınlığa uğradı. Tam bir yuvarlak ve 18 yaşında bir kız kadar sert. Dilim boynunu yalayıp öperken nefesi sıklaşmıştı. 

– Beni sevdiğin için buradasın ben de seni seviyorum dedim tekrar. Bikinisinin arkadaki düğümüne elim gittiğinde,

– Kaan bunu yapmamalıyız, ben evliyim sesi fısıltı ile çıktı. Kucakladım kolaylıkla. Havluları serdiğim uzun minderlerin üzerine bıraktım. Tekrar dudaklarını öpmeye boynunu okşamaya başladım.  Beynindeki kavga sürüyordu.

– Kaan ben böyle bir kadın değilim. Hayatımda böyle bir şey yaşamadım

– Biliyorum aşkım dedim. Hayalimde kocan oluyorum her gece. 

Tekrardan öptüm, elleri boynuma sarıldı. O kadar mutlu oldum ki bana sarılmasında ağlayacaktım sevinçten. Dilim aralık ağzında dilini buldu. O da küçücük. Bardan kaldırdığım kızlardan biri olsa sikimi çoktan çıkarmış, domaltmış sokmuştum bile ama altımdaki bu mucizeye zarar verecekmiş gibi korkuyordum. Bikinisinin üstünü çözmeye çalışırken çevreye bakındı.

– Özel arazi kimse olmaz dedim.

– İçerisi nasıl?

Of sikim kırılmak üzere artık. Ellerinden tutup ayağa kaldırdım, içerde de minderler var yere serilmiş. Buzdolabının üzerinde yığılı otel havlularından bir öbeği aldım. Tek tek elimden alarak minderlerin üstüne serdi. On saniye sürmüştür havluları sermesi ama bana bir ömür gibi geldi. Her eğilişinde daha da çıldırtıyordu manzara. Küçük kalçaları arasında toplanmış siyah bikini, kulübenin gölgesinde bile parlayan kıçı. Diğer havluları minderlere doğru attım ve eğilmiş kalçasına deniz şortumu patlatacak duruma gelmiş sikimi yapıştırdım, kendime doğru da çekip göğüslerini arkadan avuçladım. 

– Dur kaçmıyorum

Ağzından ilk inleme o zaman çıktı. Bikini üstünden çabuk kurtarıp kendime çevirdim, memelerini avuçlayarak dilimi saldım ağzına. Bir elim kalçasında diğeri memesinde. Hangisi daha inanılmaz bilemedim. Memesi sanki hiç çocuk emdirmemiş gibi ideal ölçülerde, uçları minicik, kalçaları benim büyük ellerimin içinde kaybolacak kadar küçük ve sert.

Sırtıma sarılmış elleri ile yavaşça okşuyordu tenimi. Alt dudağı yumuşak ıslak dili dudağıma değdikçe titriyordu içim. Kalçalarına iki el ile inip bikini altına soktum ikisini de. Bir elimi öne atıp amını bulduğumda parmaklarıma gelen saf su gibi bir ıslaklıktı. Göğüslerini emmek için eğildiğimde kendini yere bıraktı ve minderlerin üstünde yatar hale geldik. Bikinisinin altını kolaylık ile çektim. Hiç güneş izi yok beyaz teninde. Memelerine eğilirken de kendi şortumdan kurtuldum. Bir an için sikime baktı. Dudaklarından zor ayrılıp kuğu boynuna oradan göğüslerine indim. Küçük uçları tatlı beyaz dut gibi. İkisini de sırayla ezerken sadece ismimi fısıldıyordu. Göğüs arasından göbeğine, oradan da elimi sırılsıklam yapmış bir için gördüğüm çizgi şeklindeki amına inmeyi planlarken başımı tutup

– Buraya gel diye fısıldadı

Aşağıda gördüğüm ıslaktan parlamaya başlayan pembe yarığa dilimle ulaşmamı engelledi bu hareketi. Dudaklarımı şimdi o emiyordu.

– Hadi Kaan

Hayatımda aldığım en güzel davetti. Sikim kendiliğinden amının girişini buldu. Sikimin başına değen ıslaklığa biraz sürtündüm. Bacakları tam misyoner pozisyonda açıldı. Biraz bastırmam ile canı yanar gibi derin inledi ama başı içine yerleşmişti bile. Dünyadaki en güzel oh sesi çekti ağzından.  O kadar azmıştım ki tek defada köküne kadar girdim su dolu amına. Küçük ellerini göğsümde tutup hafif geri gitmemi sağladı. Öylece durdum. Dudaklarına yapışarak sikmeye başladım iki çocuk doğurmuş sikimi saran sıcak su dolu amını. Ben tempo artırdıkça daha sert emdi dudaklarımı. Dudakları doyumsuz. İnlemesi hayatım boyunca hatırlayacağım gibi hiç bitmeyen kesintisiz bir ıııhhh sesi. Yavru bir kedi ağlıyordu altımda. Boynunu yalarken alev alevdi teni. Sikimi yine dibine kadar bastırdığımda aynı kesintisiz iniltinin daha yüksek tonu çıktı ağzından. Sarılıp hafif bedenini kolaylıkla kucağıma aldım.       

Oturur pozisyonda aşkla sarıldı sanki bana. Göğüsleri göğsüme batacak kadar yapıştık. Daha çok onun kalça hareketleri ile ben sıcak boynunu veya dudaklarını emerken sevişmemiz sürdü. Hareketsiz kaldığındaki titremelerinden geldiğini anladım. İnlemesi sustu, derin nefes alıyordu boğulur gibi. Amındaki kasılmalar da sikimi boğuyordu. Sırtını okşayarak, dudaklarını öperek bekledim içinde. 

– Aşkım çok güzeldi dedi

Aşkım diyen olmamıştı sanki bana bugüne kadar. Tekrar üstüne çıktım. İnce uzun bir bacağını kolumun arasına alarak iyice geri itekledim. Sertçe tam giriş çıkışlara başladım. Kesintisiz iniltisi ve sulanmış amından çıkan şaplama sesleri dışında ses yoktu çevremizde. Kendimi tutamayacak haldeydim. Şortumun cebine attığım prezervatif aklıma bile gelmemişti.

– Aşkım gelmek üzereyim

– İçime değil diye inlemesini kesti. 

Bir iki kere daha vurdum amının derinliklerine sanki yine hafifçe titremişti amcığının içleri. Dişimi sıkıp biraz daha dayanmaya çalıştım. Altınızda böyle bir tanrıça varken nasıl taşaklarınızdan yükselen dalgayı durdurabilirsiniz ki. O büyüleyici inleme yine yüksek nefes almaya dönüşünce direnmeyi bırakmak zorunda kaldım.  Sikimi son anda çıkardım. Amcığının hemen üstüne yanan göbeğine değdiğim an döllerim o ayva göbeğin her yerine fışkırdı. Dizlerimin üstünde zor durup yanına yığıldım. Dudağıma o eğildi. Öpüşürken güldü. 

– Hala boşalıyorsun. Durup biraz sikimi izledi. Sonra tekrar dillerimiz birbirine karıştı.

– Böyle kalmayayım diye kalktığında küçük hafif kızarmış poposuna hayran hayran baktım. İki havluya sarılıp çıktığında havluların üzerine iyice yayılmıştım. 

Beş dakika sonra kapıda giyinik, sarı ıslak saçları ıslak olarak duruyordu.

– Akşama kadar seninle olmak istiyordum dedim.

– Dönelim dedi sadece

Döndük, fazla konuşmadan, el ele. Ruh halinin dağılmış olduğu belli idi. Yine arada eğilip dudaklarına yapıştığımda hayır demedi. Otele yaklaşırken şalını üstüne geçirdi yine. Kapalı otoparkta arabadan inerken kaçamak bir öpücük alabildim sadece. Gece attığım mesaja ve aramalarıma geri dönmedi. Ertesi sabah kahvaltıda da yoktu. Otelden çıkış yapmamış, kahvaltısını odaya istemiş. Akşama kadar da ne yaptım ise ulaşamadım. Bir ara uzaktan kadınlar havuzuna giden koridorda gördüm, akşam yemeğinde ise kadın grubundan bir saniye bile ayrılmadan ve bana hiç bakmadan karşımda oturdu. SMS’ler ve aramalar yağdırdım gece boyu. Üç veya dört gibi bir saatte iki SMS geldi üst üste.

“Çok yanlıştı Kaan” ” Gençsin hayatına devam et”  Hayatım mı diye düşündüm, aklımda sadece kulağıma aşkım diye fısıldayan yüzü vardı. Hiç içmediğim halde bir sigara bulup komilerden yaktım. Tüm iş hayatımı tehlikeye atarak odamdan çıktım ve en az kamera olan yerlerden geçmeye çalışarak odasının kapısına gittim. Telefonunun çalma sesini duyuyordum. Açılmadı. SMS attım. “Kapındayım, konuşmamız ve uygarca vedalaşmamız lazım” “Açmazsan gitmem” Kapı iki dakika filan sonra açıldı. Hızla içeri kaydım kapıyı kapadı. Üzerinde yere kadar kalın bir sabahlık vardı, yakasına kadar kapalı. Belli ki bunu giymek için bekletmişti beni.

– Gelmemeliydin Kaan bir hata yaptık

– Bana aşkım dedin, ben de seni seviyorum nesi hata bunun.

– Bana iyi davranan tek erkek sen oldun hayatımda, kötü kadınlar gibi yenik düştüm, git lütfen Kaan.

Ellerini tuttum, geri çekmek istedi izin vermedim o da ısrarcı olmadı. Titriyordu, korkar gibi üşür gibi. Sarıldım.

– Sana söz, yarın sabahtan sonra hayatında olmayacağım, ama seni sevmeye hep devam edeceğim.

– Kaan hiç olmamalıydı bunlar diye arkasını dönerek ağlamaya başladı.

Gittim cam önünde ağlayan kadına arkadan sarıldım. Ağlaması hafifleyene kadar öyle kaldık. Doğan güneşe bakarken başı omzumdaydı. 

– Yorulmadın mı böyle dikilmeden diyerek daha sıkı sarıldım. Yakası sıkı sıkı kapalı kıyafetin elverdiği boşluktan boynuna ufak bir öpücük koydum. 

– Gidiyor musun?

– Gideyim mi?

– Yarından sonra hiç görüşmeyeceğiz dedin, sözünü tutacak mısın?

– İstemesem de evet.

Yüzünü bana döndü. 

– Bekle bir dakika, sana veda etmek için geleceğim hemen

Mini bardan bir su aldı bana da uzattı. Üzerini yine toparlayıp suit odanın iç kısmına geçti. Ağlamak üzereydim. Nasıl bir imkansız aşka bulaştırmıştım kendimi. Evli, benden oldukça büyük, üniversite çağında, iki çocuklu ve apayrı hayatları yaşadığımız bir kadın. 

Yatağın kenarına çöktüm, bir iki kadeh daha içmiş olsaydım kesin ağlardım. Bir anda  o kadın üzerinde sadece beyaz bir sutyen ve çamaşırla büyük yatağın olduğu odanın kapısında duruyordu. Beş metreyi bir saniyede geçtim. Dudağını ısırırcasına öperken yavaş dedi sadece. Yatağa doğru düştüğümüzde üstümdekileri çıkarmıştım bile. Kalçalarını o havaya dikti, hızlıca altını da çıkarmam için. İki gün öncekinden çok farklı idi her şey. Havada aşktan sok seks havası vardı. O gün elimi sürmediğim amını bir anda avuçladım. Elimin içine yayılan ıslaklıkla o güzel inlemesi başladı.  Sertçe devam ettim amını ezmeye ve dilimi ağzına sokarak emdirmeye. Birbirimizi bir an önce tüketmek için saldırıyorduk sanki veya beş dakika sonra dünya sona erecek gibi. Altımdan kaçmak için ileri doğru çekti kendini. Gözlerimin içine yavru bir ceylan gibi baktı. Gözü göbeğime doğrulmuş sikime takıldı.

– Geçen gün böyle yapmak istemiştim, söylemeye utandım diyerek arkasını döndü ve önümde domaldı. Avuçluk sert kalçaları arasından bir genç kız amı gibi parlayan pembe çizgi ve karanlıkta zor seçilen göt deliğini bir saniye bile bekletemezdim. Belindeki gamzeler bana göz kırptı. Sikimin başı parıldayan amcığına değince,

– Yavaş Kaan, büyük, farkında değil misin?

Ellerimle sırtını okşarken sikimi yarıya kadar yerleştirmiştim bile. Sonra o güzel kıçı avuçladım, ilk defa acıtırcasına sert sıktım. 

– Morarırsa havuza girmem diye büyüyen yeşil gözleri ile bana baktı. Beline sarılıp iyice yapıştım. İniltisi yükseldi. 

– Büyük dedim sana, ığhhhhhhh

İlk sevişmemiz gibi değildik ikimiz de. Sınırsızca birbirimizi istiyorduk. Kalçalarına çarpa çarpa amcığının dibini bulurken göğüs uçlarını sıkıyor veya güzel göbeğini okşuyordum. Kalçalarını bana itekleyerek veya oynatarak yön veriyordu sevişme tempomuza. İnleme sesi kesintisiz ama daha yüksek perdeden sürerken de bir elimi öne atıp amının üstünü buldum. Bızırının üstünde gezdi ıslak parmağım. Ağzından uzunca bir Kaaannnnn sesi çıktı. Orgazmı başladığında da dizlerini kollarını gevşetti kendini yatağa bıraktı. Sikim içinde mengene gibi sıkılırken sadece kalçalarımı oynatabiliyordum. 

– Dur biraz çık 

Kasılan amından zorlukla ayrıldım ve yüzünü kendime döndürdüm. Bir süre yan  dönerek uzanmış sakince öpüşmeyi sürdürdük. Eli aşağıya uzanıp sikimi buldu ve yavaşça bir bacağımı üstüne atarak amını nişanladı. İçine kayıp kucağıma çekerken o pembe amcığın küçük dudaklarının gerilmesini seyrettim. Kendimi geri bırakıp iyice kucağımdaki mucizenin kontrolüne bıraktım kendimi. 18 yaş kıvamındaki portakal göğüsleri karşımda incecik beli ve savrulan saçları ile heykel gibi bir güzellik sikimin tadını çıkarıyordu. Gözlerini kapayıp ellerini göğsüme koyarak kalça hareketleri ile sikimi içinde gezdiriyordu. Göğüs uçlarını okşayarak, teninde ellerimi gezdirerek ona destek verdim. Sonra kalçalarını okşayarak kendime çektim.

– Amcığını yemek istiyorum aşkım

– Şimdi değil, ohhhh bu çok güzel. Devam ettim. Güzel diye inlemesinin sebebi onu kendime iyice çekip içine girip çıkmaya başlamamdı. İki elim de kalçalarını eziyordu.

– Amına boşalmak istiyorum, benim olmanı istiyorum

– Boşal aşkım ohhh çok güzel. Büyükmüş ohhhh

Tekrar kucağıma tam oturtup zıplatmaya başladım. Bir yandan da göğüs uçlarını koparır gibi sıkıyordum. O sapsarı saçları savurarak çırpınıyor sikimin üstüne oturup kalkıyordu. İlk defa çiftleşen sarı yeleli bir kısrak gibi savruluyordu saçları. Eminim ki alt üst ve yan odalar bizi dinliyordu. Kendimi tutamayıp içini doldurmaya başladığımda biraz daha biraz daha sözleri yalvarır gibi ağzından çıkıyordu. Sertliğim son damlalar sikimden boşalmasına rağmen devam etti. Sikime köküne kadar oturup kalçasını ileri geri oynatırken göğüs uçlarını son gücümle emmeye başladım. Nefesinin kesilmesini amındaki kasılmalar izledi. Dudaklarımı önce hırçınca sonra yavaş yavaş öperek sakinleşti. İçinden çıktım. Birbirimize sarılarak bekledik bir süre. Elini aşağıya atarak doğruldu yataktan.

– Ne çok boşalmışsın yine. Eli bacak arasında banyoya yürüdü. Üzerinden sularına karışmış döller akan sikime baktım bir süre. Bir iki dakika sonra içerden su sesi ve şarkı mırıltıları gelmeye başladı. Eğer geri giyinik gelmesine izin verirsen bir aşk burada biter dedim kendime. Mantığım ise bitsin, hayatının içine eder bu imkansız aşk, biraz acı çek, unut ve kariyer planına devam et dedi. Kalktım sikimi sallaya sallaya banyo kapısından içeri girdim. Girdiğimi fark etmedi. Sikimi lavaboda yıkadım.  Duşa yanına girdiğimde küçük bir şaşkınlıkla sıçradı. Sabunlu göğsünü tuttum, sadece bir tek bu göğsü emmek için hayatımdaki tüm kadınları unutabilirim diye düşündüm. 

– Kaan geç oldu, kahvaltı saati geldi bile gibi cılız bir itiraz yaptı. O itiraz da sabun kaplı amına kayan parmağım ile son buldu.

Bir yanıt yazın

İlgili Hikayeler