Türkiyenin En Büyük Hikaye Platformu

admin@yetiskinhikayeleri.net

Üyeliğinizi tamamlamak için bize ulaşın!

Mira Abla, Kadınlar ve Ben -11-

O akşam yemekte ilişkimizin tüm detaylarını konuştuk. Benim için duygusal bir ilişkisi olması önemliydi. Yani madem “sevgili” adı altında bir ilişki yaşanacaktı. O zaman birbirimizi gerçekten sevmeliydik. Diğerleri de katıldı bu fikre. Tabii bu üçlü ilişki toplum tarafından pek kabul edilebilir bir şey değildi. Bu yüzden gizlice sürdürecektik. Hali hazırda toplumca bilinen bu iki kız sevgililiklerine devam edecek, ben de zararsız bir çocuk gibi etraflarında dolanacaktım. Kimse bilmeyecekti. En azından plan buydu.

Herkese bir kural koyma hakkı tanıdım.

İlk kural benim kuralımdı. “Asla başka bir erkek yok. Sadece ben olacağım.” dedim. İkisi de kabul etti bunu.

İkinci kural Mine Abla’nındı. “Kendi aramızda asla kıskançlık yapmayacağız. Mücadeleye girmeyeceğiz.” dedi. Bunu da kabul ettik.

Üçüncü ve son kural Mira Abla’nındı. “Bir karar verirken topluca sonuca varacağız. Artık kimse tek değil. Bu hayat üç kişilik…” dedi. Bu da hemen kabul edildi.

Mira Abla özellikle çok mutluydu. İlgisinin bu kadar yüksek olduğu iki kişiyi de kendisinin yapmayı başarmıştı sonunda. Mine Abla, olacakları görmek istiyor gibiydi. Ben ise Mira Abla’yı kaybetmediğim sürece her şeye tamamdım. Bir de Mine Abla’ya olan azgınlığım zamanla ufak bir bağlılığa dönüşmüş, içten içe onu sahiplenmiş. Onu da seveceğimi hissetmeye başlamıştım.

Yemek boyu her şeyi konuşup durduk. Onlar da kendi aralarında belli kurallar belirlediler. İkisi de bu üçlü ilişkiye tamamdı. Fakat ya başka kızlar girerse hayatımıza? Onlar dahil edilebilir miydi ilişkiye? İkisi de artık daha fazla kadını sevebileceklerine inanmıyorlardı ama sadece cinsellik için ise ortak bir karar verilebileceğine kanaat getirdiler.

Beni Üniversiteyi bitirene kadar küçük haremimle cenneti yaşadım desem yeridir. İkisini de akla hayale gelebilecek her yerde, her pozisyonda siktim. Mira Abla’nın evinde, Mine’nin evinde, okuldaki boş bir sınıfta, CLA200’ün içinde, kaputunun üstünde, ormanda, kendi evimde, bir yılbaşı partisinde bebekte bir mekan tuvaletinde, teknede, Didim’deki tatilimiz sırasında kimseler yokken gece sahilde…

Birbirimize inanılmaz bir uyum sağladık. Üç kişi tek zihin gibi olduk. Mira Abla ile hiyerarşik bir seks takıntımız vardı. Ona asla abla demeyi bırakmıyordum çünkü o benim gözümde hep 12 yaşındayken aşık olduğum mis gibi kokan, benden büyük, bilmiş ve sözü geçen liseli kızdı. Bana hükmetmesi, emretmesi, sonra beni şefkatle içine alması… onu, onun gibi bir güç figürünü çatır çutur sikme keyfi harikaydı.

O da bana bebek, oğlum ya da ufaklık demeyi asla bırakamıyordu çünkü onun zihninde, ona saplantılı olan küçük çocuğun büyüyüp, onu ele geçirmesi çok azdırıcıydı. Üstelik beni hep, kendinden küçük olduğum ama boyuma bakmadan onun için mücadele ettiğim günlerle sevmişti. Bu ilişkiyi gelecekte de hiç bozmadık. Sevgiliyken de hep bu şekildeydi.

Mine Abla ise biraz daha farklıydı. Bazen altta, bazen üstte olmayı severdi. Normalde sesi çok çıkardı. Fakat altıma aldım mı uslu bir kız oluverir, her dediğimi yapardı. Bence o bizimle birlikte kendini ve zevklerini keşfetmeye başlamıştı. Bizimle her şeyi deniyordu. Mesela ayak fetişimi öğrendiğinde çok heyecanlanmış, bana bir sürü soru sormuştu. İlk kez bir akşam Mine Abla’nın evinde hafif şarap sarhoşuyken denemiştik. Mira Abla güzel ayaklarını suratıma basmış, ben de bir güzel hizmet etmiştim ona. Sonra onu izleyerek azan Mine Abla uzun parmaklı, estetik ve tabanlarında kırışıklık bile olmayan ayaklarını verdi ağzıma. Tüm parmakları emdim. Parmak aralarını ve tabanlarını yaladım. Öpücüğe boğdum. Mira Abla, Mine’ye Footjob’ı öğretti. Yapa yapa iyice ustalaşmıştı. İki ayağının arasıyla, parmak arasıyla, çorabın içine sokarak, ters yatarak, tabanların arasına alarak… her türlüsünü öğretti ve Mine hepsini üstümde denedi. Özellikle ayaklarına boşalmama bayılıyordu. Onu siktiğimde bile çoğunlukla içinden çıkartıp, ayaklarının üstüne boşaltıyordu beni. Bu görüntü çok hoşuna gidiyordu. Mine Abla üniversitesi bittikten sonra bir sanat galerisinde çalışmaya başladı ve fotoğrafçılığını iyice geliştirdi. Bir gün kaliteli bir makine alıp eve geldi. Beni turkuaz ojeli ayaklarına boşalttıktan sonra bunun fotoğrafını çekti. Bu onun en sevdiği şey oldu. Farklı renk ojelerle, her türlü bilek çorapla, babet çorapla, desenli çoraplı, fileli çorapla, külotlu çorapla, renkli çorapla boşalttı beni ayaklarına. Ayaklarının üstüne, tabanlarına her yerine… Bir keresinde Mira Abla ile yere uzanıp, ayaklarını birleştirerek havaya dikti. İkisinin birleşik tabanlarına tam üç posta boşalmaya zorladı beni… o görüntünün güzelliğine rağmen üçüncüsü zor olmuştu. Sonra ayaklarından damlayan o birikmiş döl yağmurunu fotoğraflattı bana. Bu fantezileri bitince ayakkabı fantezisi başladı. Topuklular, stilettolar… hepsini giyip, ayakkabılarının derisine yapışacak yoğunlukta döller isterdi benden. Bu yetmeyince, Converse, Süperstar, Nike tarzı sneakerların üstüne boşaltmaya başladı… en son o dönem yarım maaşını yatırdığı Vans’larının üstüne boşaltıp zirvede bıraktı. Ara sıra keyfi yapıyorduk ama fotoğraflamıyordu artık. Elinde bir sergi açacak döllenmiş ayak fotoğrafı vardı sonuçta…

Mezun olmadan bir sene önce Leyla Teyze evlendi. Mira artık onunla yaşamak istemediği için Mine’ye taşındı. Mine’nin iyi anlaştığı bir ailesi yoktu. Sadece para gönderen, durumu iyi ama kızının cinsel tercihini kabul edememiş bir babası vardı. Mine de bu yüzden dışardan hafif yabani olsa da aslında bizim gibi yalnız ve insana aç bir kızdı. Tıpkı Mira Abla’nın ilgilisiz ailemin önüne geçip beni yeni annem olarak sahiplenmesi gibi, ben de Mine Abla’nın babası olmaya karar verdim. Ona sahip çıktım, kolladım. İş yerinde haksızlığa uğradığında gidip onun için bir iş arkadaşını çenesi kırılacak kadar dövdüm. Herkesin duyacağı şekilde, “Bundan sonra kimse benim sevgilime dokunmayacak lan!” diye bağırdım onun için. İlk başta hoşuna gitmeyeceğini düşünmüştüm ama bu tavrıma bayıldı. Giderek bağlandı bana. İşe bile üzerine boşaldığım çoraplarla gidiyor, Beni ayaklarının altında hissetmenin, topuklu ayakkabılarının içinde benim tohumlarım varken insanlarla konuşmanın onu azdırdığını söylüyordu. En sonunda bir akşam, hafif sarhoşken, “Sana çok aşığım…” diye itirafta bulundu. Bu süreçte ben de onu çok sevmiştim. Mira Abla’nın gururlu gözyaşları eşliğinde yemek masasında öpüştük…

Mira ve Mine farklı işlerde çalışıp, evlerini döndürüyorlardı. Ben de o sene mezun olup, İstanbul’un uzak bir ilçesinde stajyer olarak mesleğe başladım. Notlarım çok iyiydi 2 dilim vardı. Yeni haremim, yeni ailemdi ve onlarla bir hayat planladığım için çok başarılı olmaya çalışıyordum. Planlarım çoktu.

Evden hafiften uzaklaştıkça Annem ve babam birbirine bağlandı. Yaşlandıkça birbirlerine yumuşadılar. En sonunda da emekli olunca, Ordu’ya yerleşmeye karar verdiler. Artık ben de mesleğini eline almış bir adamdım. Bir arkadaşımla eve çıkacağımı söyleyip gönderdim onları. Tam da o sıralar Mine’lerin evine taşındım.

Hayat böyle geçip giderken, Mira Abla, Ayşe ile tekrar görüşmeye başladıklarını söyledi. Ayşe iç anadoluya gelin gitmişti. Jülide’nin çocuğu olmuştu. Onlara dair son bildiklerim bunlardı fakat, Ayşe boşanmıştı sonunda. İstanbul’a geri dönmüş eski arkadaşını görmek istemişti. Birkaç ay öylesine görüştüler. Dateler yapıldı. Yemekler yendi.

Biz de akşam saatlerinde yemek öncesi Mine Abla ile yatakta biraz eğleniyorduk. İki ayağını havada birleştirmiş, bacaklarını bükmüş, ortaya kabak gibi çıkmış sulu amında git gel yapıyordum. “Oyhh yakışıklım benim… canım sevgilimmm sik karını!” diye inliyordu Mine. Kapının açılma sesi geldi. Mira Abla, gece elbisesi ve elinde topuklularıyla hafif alkollü girdi içeri. “Oooo çok eğleniyorsunuz!” dedi. Mine Abla bir kahkaha attı. “Yemedik bebeğini… gel sen de…”

Mira kıkırdayarak yatağa yanaştı. Sevgilisine eğilip, kızın dudaklarına yapıştı. Çığlıklarını ve inlemelerini susturdu. Ben de rahat rahat sikip güzelce boşalttım Mine Ablamı… “Iymmh..” sesleri çıkararak fışkırttı sıvılarını…

Hali hazırda doggy pozisyonundaki Mira Abla’nın arkasına geçtim hırsla. Elbisesini çekiştirip, yukarı kaldırdım. Yusyuvarlak iri götüne sağlam bir tokat atıp, “Oyhhh annecim yavaşşş acı annene…” diye bağırttım onu.

Dantelli kilotu sıyırıp, hali hazırdı ıpıslak ve sulu amcığına yerleştirdim sikimi. Her zamanki gibi karadelik gibi beni içine çekiverdi… “Oyhh aslanım benimmm oğlummm…” diye inledi. Kalçalarını kavrayıp, ata biner gibi binmeye başladım Mira Abla’ya… belki bir on dakika sadece çığlıklar ve inlemler kapladı odamızı, yorgun Mine Abla da azgın gözlerle bizi izliyordu. Boşalacağımı anlayınca tokatı çakıp hırsla çıktım içinden. İkisi de binlerce kez yaptığımız sekslerden alışmıştı bana. Görevlerini biliyorlardı. Aynı anda yataktan kayıp önümde dizlerinin üzerinde sikime yanaştılar. İki kere sıvazlamam yetti. Dolup taşan bir döl yağmuru sevgililerimin güzel suratlarına yağmaya başladı. Beyaz şeritler halinde alınlarına, saçlarına, tatlı burunlarına ve iri dudaklarına yapışıyordu ikisinin de. “OYYYGHH GÜZELLERİM BENİMMM…” diye bir inilti koyup kendimi yatağa bıraktım. İkisi biraz öpüştü. Sonra suratlarında kurumuş döllerimle iki yanıma uzandılar.

“Ayy.. bi dinleneyim de yemeğin altını yakayım Mira…” diye söylendi Mine.

“Tamam aşkım benimmm… ben de gelirken sebze aldım. Güzel bir salata da yaparız.”

Onların günlük muhabbetini dinlerken yorgunca nefeslendim. “Mira Abla… neden çok ıslaktın. Eve geldiğinde bile kilotun ıslaktı…” diye şüpheyle sordum. Mira donup kaldı. Mine kaşlarını kaldırarak merakla baktı ona.

“Ben…” diye tereddüt etti. “Ben bir bok yedim aşklarım…”

Mine abla öfkeyle doğruldu… “Bizi aldattın mı?!”

“Hayır!” diye itiraz etti Mira… “Asla öyle bir şey yapmam… sadece çok sarhoş oldum ve… dilimin bağı çözüldü… Ayşe, kocasıyla seksten dolayı boşanmış… adam çok kapalıymış. Sadece ışık kapalıyken yapıyormuş… görmek günah diye. Ve öncesinde dua falan ediyormuş ikisinin de dua etmesi şartmış. Bir de işte bir şeyhi mi ne varmış adamın… çocukları ona benzesin diye onu hayal etmesini istiyormuş… kız da dayanamamış seksten soğumuş.”

“Bence kocasının onu şeyhe siktiresi varmış!” diye kıkırdadı Mine… Çıplak götüne bir tokat atıp susturdum onu. “Eee Mira Ablam… bunun bizle alakası ne?”

“Eee… işte… Ayşe biraz ağladı. Adamla konuşmuş bu düzgün seks yapalım… ben şunu bunu istiyorum diye. Adam da demiş sen yarak delisi bir orospusun. Tatmin olmuyorsun. Günahkarsın yanacaksın falan… kız da etkilenmiş bundan. Çok kızdım. Seks öyle yapılmaz böyle yapılır… senin kocan bir sik bilmiyormuş ne kocalar var dedim. O da sen lezbiyensin nereden biliyorsun dedi… ben de anlattım…”

“Neyi anlattın.?” diye sordu Mine.

“Bizi… her şeyi…”

Mine şaşkınlıkla ağzını kapattı. Aslında korkacak bir şeyimiz yoktu ama yine de çekiniyorduk toplumdan.

“Eee…” diye sordum. “Sonuç?”

“İşte şaşırdı. Bir süre inanmadı… hele senin küçüklüğünü bildiği için. Sonra detayları istedi. Ben de anlattım. Baya etkilendi. Sorular sordu vesaire… geceye kadar seks konuştuk.”

“Ve?”

“Ve… konuşmak beni azdırdı. Ona çok mutlu olduğumu anlattım. Hayatımın aşklarıyla birlikteyim, çok mutluyuz dedim… o da…”

“O da…?” diye sordu Mine.

“Bir kereliğine size katılabilir miyim diye sordu…”

Bir yanıt yazın

İlgili Hikayeler