SAPIK ARKADAŞIM VE KARIM – 2

O günden sonra Nizamettin’le görüşmedik. Karımla da bu konuyu hiç konuşmadık. Bir ay kadar sonra, yine bir gece yatakta bir sağa bir sola dönüp duruyordum. İçimde nasıl bir bir sıkıntı vardı anlatamam. Karımla hayatımız yine rutin bir hal almıştı.

Karıma sarıldım, o da karşılık verince öpüşmeye başladık. Sevişmeye başlayıp ıslandıktan sonra içine girdim karımın… Sevişiyorduk ama ne bileyim, o monoton tatsız sevişmelerden biriydi yine… Üstünde gidip gelirken sertliğimi kaybetmekten korkuyordum bir yandan da… Öylesine bir sevişme işte… Sonra nasıl olduysa ağzımdan,

“Nizamettin’i çağırayım mı?” sorusu çıktı. Karımın külotlarını çalan, otuzbir çekip eşarbına boşalan sapık arkadaşımı anmak bile içimi kıpırdatmaya yetti bir anda… Açıkçası karımın itiraz edip kızmasını bekliyordum. Ama karım yumuşak ve sakin bir ses tonuyla,

“Sen bilirsin kocacığım…” dedi. İtiraz etmemiş, kararı bana bırakmıştı. Sanırım o da istiyordu.

“O geceki gibi kızmayacaksan çağırayım, oturur yemek yeriz yine, içeriz.”

“Yoo, neden kızayım? Sen de istedikten sonra…” Altımda kalçalarını oynatıyordu bunu söylerken… Ve evet, konu açılınca içine girip çıktığım vajinası sanki daha bir kayganlaşmış, inlemeleri duyulmaya başlamıştı. Her giriş çıkışımda sularının akıp taşaklarımı bile ıslattığını hissedebiliyordum.

Onun bu uysal, Nizamettin’in adını anınca biraz daha tahrik olmuş hali coşturdu beni… Az önceki isteksiz ve üstünkörü sikişen karı koca değildik. Hareketlerim hızlandı, karımın zevk inlemeleri arttı, hatta dışarıdan duyulacak kadar yükseldi, kısa sürede ikimiz de aynı anda boşaldık.

Boynuma sarılıp inleye inleye orgazm olurken karım da benim aklımdan geçen şeyleri mi düşünüyordu acaba? Sapık herifin adının geçmesi bile ikimizi delirtmeye yetiyordu sanki…

Ertesi gün Nizamettin’i aradım. Biraz havadan sudan konuştuktan sonra,

“Akşam yemeğe gelsene, yine muhabbet eder, bir iki duble içeriz!” dedim.

“Ya, boş ver. Karın bizim evde içki içmemizden pek hoşlanmıyor, bana kızıyor” diye gelmek istemedi önce…

“Sana öyle gelmiş arkadaşım. Hanife ben ne dersem kabul eder. Hem o da seni beğeniyor, takdir ediyor, sen yanlış anlamışsın” Haydaa, sırf adam evimize gelsin diye neler söylüyordum ben böyle? Karım adamı beğeniyormuş da…

Sonunda ben üsteleyince gelmeyi kabul etti. Telefonu kapattıktan sonra karıma, “Akşam misafirimiz var!” dedim. Karımın yüzünde hafifçe bir gülümseme belirdi ve

“Ben hazırlık yapayım o zaman!” dedi.

Bu işin sonu nereye varacak diye merak ediyordum. O gün hemen Elektronikçiler çarşısına inip, kayıt yapan bir gizli kamera aldım. Ufak tefek, her yere saklanabilen bir şeydi. Satan adam, tam doluyken 24 saat kayıt yapabildiğini, ayrıca mükemmel ses kaydı da yaptığını söyledi.

Nizamettin’i kameraya çekecektim. Aklımda, onu bu gece bizde kalmaya ikna etmek, sonra da yatak odamızı ona vermek vardı. Sonrası Nizamettin’e kalıyordu, hazine odası bulmuş define avcısı gibi olacaktı. Bundan karımın bile haberi yoktu.

Eve döndüğümde karıma, sadece yatak odamızda Nizamettin’i yatırmayı düşündüğümü söyledim. Bana verdiği tek cevap,

“Sen bilirsin kocacım, bana bir şey sorma!” oldu. “Sen nasıl istiyorsan öyle yap.”

Bir ara yatak odasına girdiğimde karımın yatağı güzel, parlak kırmızı bir saten örtüyle örttüğünü gördüm. Yatağın iki yanındaki abajurların üzerine kırmızı ince örtüler örtmüş, hafif loş bir kırmızı ışık aydınlatıyordu yatak odamızı…

Odada karımın süründüğü iç gıcıklayıcı parfümünün kokusu burun deliklerime doldu. Yatağın yanındaki tekli koltuktaki yığın dikkatimi çekti. Çamaşırları katlayıp üst üste koymuştu. En üste güzelce katlanıp konmuş eşarpları, hemen altına da neredeyse bir düzine kadar külotunu koymuştu. Hemen arkamda beliren ve odayı incelememi izleyen karımın yüzüne baktım. Gözleri parlayarak bana bakıyor, gülümsüyordu.

«Beğendin mi?» diye sordu fısıltılı bir sesle… Uzanıp dudaklarından öptüm,

«Çok beğendim.» dedim. «Biraz kırmızısı fazla olmuş ama, neyse… Sonuçta yatak odası burası, seks yaptığımız oda… Misafirimiz de beğenir herhalde…»

İsmini koymadan, aramızda konuşmadan anlaştığımız tuzak hazırdı. Şimdi sabırsızlıkla akşam olmasını, avımızın gelmesini bekliyorduk.

Akşam yemek saatinde beklediğimiz adam geldi, elleri doluydu. Masa zaten mükellef bir şekilde hazırdı. Hemen yemeğe oturduk, ufaktan da içmeye başladık. Nizamettin yanında getirdiği ünlü bir markanın kağıt çantasını açtı. İçinden önce bir kazak çıkardı ve bana uzatarak,

“Kardeşim, benden sana bir ufak hediye!” dedikten sonra, “Bir de yengemi geçen sefer kızdırdık, bu da ona kendimizi affettirmek için!” diyerek, kutusunda olan bir eşarp çıkardı. Şaşırmıştım, sadece,

“Sağol arkadaşım, ne zahmet ettin, hiç gerek yoktu!” diye karşılık verdim, sonra da mutfakta olan karıma seslendim, “Hanife gel bak, Nizamettin bize hediye getirmiş!” diye.

Karım içeri girdi. Göz göze geldik ve kutuyu uzatırken,

“Bak Nizamettin bize getirmiş, seni kızdırdık ya geçen sefer, yengem bizi affetsin diyor!” dedim. Karım Nizamettin’e,

“Abi ne gerek vardı, mahcup ettin bizi şimdi… Affedilecek bir şey yok ki ortada!” dedi ve kutudan eşarbı çıkardı.

Meslek icabı anlıyordum, bu kutu daha önce açılmış ve eşarp öylesine, amatörce katlanmış ve kutuya yeniden koyulmuştu. Sanki daha önceden kullanılmıştı. Karım,

“Çok teşekkürler abi, çok güzelmiş!” dedi. Nizamettin de,

“Yengem, umarım beğenirsin, sana çok yakışacağından eminim, güle güle giy!” dedi. Karım tekrar teşekkür edip gitti. Nizamettin’in aldığı hediyeler pahalı şeylerdi. Zaten Nizamettin’in maddi durumu bizden çok çok iyiydi. Pahalı bir arabası vardı ve lüks bir Rezidansta kalıyordu…

Kadehler ardı ardına bitiyordu. Karım içeri girdi, elinde hazırlamış olduğu meyve tabağı vardı. Ama başında Nizamettin’in hediye getirdiği eşarp vardı. Siyah parlak satendi, üzerinde rengarenk küçük gül desenleri vardı ve karıma da çok yakışmıştı. Farklı olan sadece bu değildi. Karım çok abartılı olmamak kaydıyla hafif bir makyaj yapmıştı.

“Nasıl, yakışmış mı?” diyerek elindeki tabağı masaya bıraktı. Evet, çok yakışmıştı ve ben ona böyle pahalı kaliteli güzel şeyler alamıyordum. Nizamettin,

“Yenge, inan çok yakışmış!” dedi. Ben de,

“Evet, çok yakışmış!” diyebildim mahcubiyet içinde. Karım şöyle etrafında döndü, çocuklar gibi mutluydu. Sonra hiç beklemediğim bir şekilde masadaki boş sandalyeye oturdu ve

“Ben alkol içmiyorum, ama abimin bu güzel jesti için size meyve suyuyla katılmak istiyorum!” dedi. Bana baktı, ama izin ister gibi bir hali yoktu. Bozulmuştum, ama belli etmemeye çalıştım.

Hep beraber kadehlerimizi tokuşturduk, “Güzel ve mutlu günlere!” diye içtik. Bu an benim ve hayatımın değiştiği andır. Nizamettin lavaboya gidince,

“Hanife, ne yapıyorsun sen?” diye sordum. Karım dudaklarıma bir öpücük kondurdu ve

“Kızdın mı aşkım? Dur bakayım, yoksa sen beni kıskandın mı?” dedi. Sonra da elini sikime attı ve ”Ben seninim merak etme kocacım! Şey… Sana sormadan bir şey yaptım, ama kızma!” dedi. Kaşlarımı çatarak,

“Ne yaptın ki beni kızdıracak?” diye merakla sordum. Karım,

“Aşkım bu hediye getirdiği eşarba boşalmış yine senin sapık arkadaşın… Arka kısmına getirdiğim akıttığı yeri… Kurumuş, ama yine de giydim! Hem onun burada kalmaya ikna olması lazım değil mi?” dedi.

Ses çıkarmadım, kafasını tuttum kendime çektim, dudaklarını öpmeye başladım. Niyetim eşarbı kontrol etmekti. Ellerimi eşarbın üzerinde gezdirmeye başladım. Karımın dediği yeri buldum. Evet o kısım kurumuştu ve parmaklarımın ucunda hissedebiliyordum.

Of allahım, bu herif deli edecekti beni… Ne cesaret vardı adamda… Hiç çekinmeden spermlerini akıttığı bir eşarbı hediye olarak karıma verebiliyordu. Çok tahrik olmuştum, sikim taş gibi sertleşmişti. Bir an önce karımı sikmek istiyordum. Ama yatmaya gidene kadar beklemeliydim. Nizamettin ortalıkta dolaşırken yapamazdım. Nitekim az sonra yanımıza geldi.

Üçümüz masada oturmuş, bizim eski günlerimizden bahsediyorduk. Saatler gece yarısını biraz geçiyordu. Nizamettin benden fazla içmişti. Yetmişlik rakının yarısından fazlasını tek o içmişti. Ona,

“Ortak bu gece gitme, şimdi çevirme falan olur…” dedim.

“Yok, gitmem gerek!” dedi.

“Gitme, yer var burada!” dedim. Nizamettin gitmek için ısrar ediyordu. Karım söze girerek şurup gibi tatlandırdığı sesiyle adeta cilvelendi adama,

“Abi biliyoruz gidebilirsin, ama polisler ehliyetini alır falan… Bak biz yabancı mıyız, aşk olsun. Sana içeriyi hazırlarım, güzelce yatarsın. Hadi abi, kırma bizi!” dedi.

Nizamettin karıma baktı ve

“Senin o güzel hatırın için kalıyorum!” dedi. Sonra da bana, “Ee Bekir, son bir cila yapsak iyi olacak, ama şişe bitti!” dedi.

“Ortak ben hallederim!” dedim. Karıma döndüm, “Ben hemen gidip geliyorum canım, sen ilave meze, buz filan hazırla bize!” dedim. Nizamettin,

“Arabayla git yürüme!” dedi ve karım da yanımızdayken cebinden bir tomar para çıkarıp, “Al şunları da!” diyerek bana uzattı. Tamamı bir destenin yarısından fazlaydı.

“Olmaz canım, olur mu öyle şey, sen misafirimizsin!” dedim.

“Yahu ben de yabancı mıyım? Al dedim sana, arabaya da mazot alıver, yarın sabaha hazır olur!” dedi.

Karıma baktım, gözleriyle gitmem için yalvarır gibiydi sanki… Parayı alıp, içimde biraz korku, biraz heyecanla dışarı çıktım. Arkadaşım da olsa Nizamettin’le karımı yalnız bırakmak ürkütmüştü beni… Karımın eşarplarına spermlerini akıtan arkadaşımla karımı evde yalnız başlarına bırakmış çıkmıştım. Yol boyu aklımdan delice şeyler geçti.

Önce uzakça bir markete gidip bir kaç bira aldım. Sonra da kalabalık bir benzinlikte pompa sırası bekledim, arabanın deposunu fulledim. Gidip gelmem yaklaşık yarım saat sürmüştü.

Eve geldiğimde Nizamettin koltukta yayılmış, televizyon izliyordu, karım ise masadaki fazlalıkları topluyordu. Karım mutfağa gittiğinde arkasından gidip sarıldım. Ensesini boynunu öperken,

“Ne yaptın canım? Var mı bir sorun? Bir gelişme?” diye sordum karıma.

“Yok canım, ne sorunu olacak, abi kardeş senin dedikodunu yaptık!” dedi.

Korkulacak bir şey yoktu, her şey normal yolunda görünüyordu. Kendimden utanmalıydım böyle saçma sapan şeyler aklımdan geçirdiğim için. Biri karım, diğeri dostumdu… Her ne kadar karı koca yatakta sikişirken sapıkça şeyler kursak da gerçekte dostça bir ilişkiydi bizimki…

Nizamettin’le biralarımızı içip bitirdikten sonra kalktık. Misafirimizi alıp yatak odamıza götürdüm.

“İşte ortak, sen burada kalacaksın!” dedim. Nizamettin,

“Bekir zahmet oldu size yahu… Bir de odanızı veriyorsunuz, vallahi mahçup oldum!” dedi.

“Yok canım, olur mu hiç öyle şey, keyfine bak sen!” dedim. “Biz sana kalmaya gelsek taşın üstünde mi yatıracaksın bizi? Sen de aynı şeyi yaparsın bizim için…»

“Elbette dostum. Kat kat fazlasını yaparım sizin için, dostuz biz…» diyerek sarıldı kapının önünde, içeriye geçti. Pijama çıkardım giymesi için, verdim.

Önceden ayarlamıştım kamerayı, tam yatağı çekecek şekilde dolabın üstündeki yastıkların arasına koymuştum. Ancak çok dikkatli bakınca fark ediliyordu. Her şey tamamdı.

Odadan çıkarken karımın koltuğa bıraktığı çamaşırların dağılmış olduğunu fark ettim. Acaba Nizamettin ben evde yokken yatak odamıza mı girmişti? Şüphelenmiştim. İçim içimi yiyordu. Ben evde yokken bu odada neler olmuştu?

Sonunda herkes odasına çekilmişti. Biz de yatılı okuyan kızımızın odasında yatacaktık. Karım da benim gibi azmıştı. Bugüne kadar yapmadığı şeyleri yapıyor, her yerimi öpüp yalıyordu. Yatakta doğruldum birden ve

“Aşkım bu senin çamaşırlar… biz odaya girdiğimizde dağınıktı!” dedim. Karım,

“Bilmiyorum, ben odayı kontrol etmek için girdim, bir daha da girmedim. Benden sonra Nizamettin bir kere tuvalete gitmişti, belki o zaman girmiştir. Ne oldu ki?” dedi.

“Hepsi karmakarışıktı!” dediğimde,

“Öyle olmayacak mıydı zaten? Ha önce karıştırmış, ha sonra, ne fark eder?” dedi. Karım haklıydı.

“Şimdi ne yapıyordur acaba? Merak etmiyor musun?” dediğimde,

“Ben seni istiyorum şimdi! Bırak da şu anın zevkini çıkartalım!” dedi. Karım yine haklıydı,

“Bu gece ilkleri yaşayalım o zaman!” dediğimde,

“Ne gibi?” diye sordu.

“Görürsün birazdan!” deyip, onu tamamen soydum ve ben de soyundum. Alta uzandım ve onu 69 pozisyonunda üzerime çıkarttım. Kalkık yarağım yüzüne bakıyordu, onun beyaz ve tombul göt yanaklarının arasındaki etli ve sulu amcığı ise benim yüzümdeydi. Karım,

“Ben ne yapacağım?” deyince,

“Yarağımı yalayacaksın aşkım!” dedim. Başını geriye atıp,

“Tövbe tövbe! O ne demek?” deyince, amına dilimle yumuldum. Hafif bir inilti çıkardı. Dilimle amının içine giriyor, am dudaklarını emiyordum. Derken ben bir şey demeye kalmadan, o da yarağımı yalamaya başladı.

Olayı kavrayıvermişti hemen zeki karım… Acemiydi, çünkü ilk defa bunu yapıyorduk. Yarağımın kafasını dudaklarının arasına almıştı.

“Dilinle yala, dondurma gibi yala!” deyince, bu sefer dilini çıkarıp dondurma yalar gibi yalamaya başladı. Nasıl yapacağını bilmiyor, ama kolayca öğreniyordu.

Bense karımın göt yanaklarını iki yana iyice açmış, bir taraftan dilim amının içindeyken, parmaklarımla da amını ovalıyordum. Sonra parmağımı göt deliğinin etrafında gezdirmeye başladım. Derken parmağımı yavaş yavaş göt deliğine sokmaya başladım.

Karım yarağımı deli gibi emiyor, yalıyordu ve o sırada götüne bir parmağın girdiğinden haberi yoktu. Orta parmağım yavaş yavaş göt deliğine yarısına kadar kadar girmişken, karım ani bir hareketle başını arkaya çevirip,

“Aay, yapma, ah, yapma yapma, oradan olmaz!” demeye başladı. Ama ben sokmaya devam ediyordum. Ona,

“Sen işini yap!” deyince,

“Ay yapma, lütfen, çok günah!” dedi tekrar. Onu incitmek istemiyordum. Parmağımı götünden çıkarınca, karım aynı şekilde yarağımı emmeye devam etti.

Dilim amının içine girdikçe amı sulanıyor; dilim, ağzımın kenarları zevk suları ile ıslanıyordu. Ve ben bundan zevk alıyordum. Karımın etli amının suları beni daha çok azdırıyordu. Karım ise yarağımın kafasını diliyle, dudaklarıyla emiyor, yalıyordu. Gittikçe daha iyi yapmaya başlamıştı. Neredeyse ağzına boşalacaktım,

“Tamam, bu kadar yeter!” diyerek göt yanaklarına şaplak attım. Beyaz ve tombul göt yanakları sütlaç gibi titremişti. Karım başını kaldırıp bana baktı ve

“Tamam mı? Bitti mi?” deyince,

“Daha yeni başlıyoruz!” dedim. Ona üzerimde dönmesini söyledim.

Döndü. Ellerini başımın iki yanına koyarak dizlerinin üzerinde çökmüştü. Başını tutup kendime çektim ve dudaklarına yumuldum. Etli dudaklarını emmeye, ısırmaya başladım. Büyük memeleri göğsüme değdikçe daha çok arzuluyordum onu. İki elimle göt yanaklarını avuçlamış, hamur gibi yoğuruyordum.

“Dizlerinin üzerinde hafifçe doğrul, götünü yukarı kaldır!” dedim.

Dediklerimi aynen yapınca elimi yarağıma attım ve belimi hafifçe yukarı kaldırdım. Amını göremediğim için bir süre yarağımı öne arkaya, sağa sola tuttum, ama sonunda amına girmeyi başardım. Yarağımın kafası amına ilk girdiği anda, “Uff, ımm!” diye sesler çıkardı. Belimi daha çok yukarı kaldırınca yarağım daha çok içine girmişti.

“Şimdi yavaş yavaş yarağımın üzerine otur!” dedim.

Ben belimi indirdikçe o da dediğim gibi götünün üstüne oturur gibi yaptı. Dirseklerini yatağa dayamasını istedim ve onu belinden tutup biraz kendime çektim. Şimdi istediğim pozisyona gelmiştik. Alttan amına pompalamaya başlayınca, “Ay, uh, ıhh!” demeye başlamıştı bile.

Belimi her seferinde kaldırıp indirdikçe yarağım bir piston gibi amına girip çıkıyordu. Göt yanaklarını deli gibi avuçlamıştım bu pozisyonda. Aldığım zevkle kendime engel olamayıp götüne birkaç şaplak attım. Çıkan ses odanın içinde yankılanmıştı. Karım inlemeyle karışık,

“Ay, ah, yapma, Nizamettin duyacak!” deyince kendime geldim. Karım,

“Iıhh, ııhhh!” diye diye sürekli inlerken memeleri de göğsüme temas ediyordu.

“Duyarsa duysun” diye tısladım karıma… “Karı kocayız biz, kardeş değiliz. Sikiştiğimizi bilmiyor mu Nizamettin?”

Bir süre bu şekilde onu siktikten sonra ona doğrulmasını söyledim. Yavaş yavaş doğruldu ve yarağımın üzerinde oturur vaziyette kaldı. Yarağım taşaklarıma kadar karımın sıcacık amının içindeydi. Karıma,

“Sen kendin yavaş yavaş götünü kaldırıp indir!” dedim. Ellerini tuttum ve karım yarağımın üzerinde yaylanmaya, götünü kaldırıp indirmeye başladı. Bu şekilde ben enerji harcamıyordum.

Karım aldığı zevkle hızlandıkça hızlandı. Başını tavana dikmiş, gözleri kapalı, “Iıhh, ıııh!” diye inliyor, bu sırada memeleri aşağı yukarı sallanırken yataktan da ağır ağır gıcırdama sesleri geliyordu. Bir süre sonra derin derin nefes alıp vermeye, hırıltılar çıkarmaya başladı ve bir anda kendini üzerime bıraktı.

Orgazm olduğunu anladım. Göğsüme yığılı halde başı yanıma düşmüştü. Halen kesik kesik inliyordu. Saçları yüzüme değdikçe sıcaklığını hissediyordum.

Bu kez belinden tutup kendime çektim ve alttan amına yine pompalamaya başladım. Gittikçe hızlandım, hızlandıkça daha çok pompaladım. Kasıklarım göt yanaklarına, kalçalarına çarptıkça şiddetli sesler çıkıyordu. Sonunda ben de dayanamadım ve karımın amına döllerimi boşalttım.

O şekilde bir süre amında kaldım. Karım kendine gelir gibi olunca ona doğrulmasını söyledim. Dizlerinin üzerinde doğrulunca yarağımı amından çıkardım. Külçe gibi yanıma düştü ve uzandı. Gözleri sanki boş boş bakıyor gibiydi. Ona sarıldım. Boynunu, yüzünü öptüm. İkimiz de ter su içinde kalmıştık.

On dakika dinlendikten sonra karım yataktan kalkıp kenardaki külotunu giydi, üzerine de geceliğini. Yanıma yatıp, gülümseyerek,

“Şimdi Nizamettin napıyor, düşünebilirsin artık!” dedi…

Sabah uyandığım zaman saat beş gibiydi, karım halen yatıyordu. Nizamettin’i merak etmiştim, ne yapmıştı. İçimdeki şeytana uyup yatak odasına doğru yürüdüm. Kapıyı hafifçe yokladım. Kilitli değildi, hafifçe araladım.

İçeriye bakınca Nizamettin’in mışıl mışıl uyuduğunu gördüm. Yatakta çırılçıplak yatıyordu. Ve yatağın üzerinde karımın külotları ve eşarpları vardı. Dağınık bir şekilde yatağın üzerine serpilmişti hepsi…

Nizamettin’i gerçekten anlamıyordum. Korkmadan cüretkar bir şekilde kapıyı bile kilitlemeden yatabiliyordu. Acaba bildiği bir şeyler mi vardı? Yoksa yaptıklarına ses çıkarmamamızdan cesaret mi alıyordu?

Ayak seslerini duyup kafamı çevirdiğimde karımı karşımda gördüm. Basma eteğini giymiş, üstünde de çiçekli gömleği, başında da şifon eşarbı vardı. Tuhaf bir şekilde bana bakarak,

“Ne yapıyorsun?” diye fısıldadı. Önce sus işareti yaptım, sonra da git işareti. Sesini çıkarmadı, ama gitmiyordu da. Karıma,

“Defol git burdan aşkım… Sakın bana herifi çıplak görmek istediğini söyleme!” diye fısıldadım. Yüzünü yere eğdi. İnatla bekliyordu. Oh, evet, herifin çıplaklığını görmek için bekliyordu karım…

Heyecandan ölecek gibiydim, ben de ondan farksızdım aslında… Karımın kolundan sertçe tutup aralık kapıya yanaştırdım görmesi için… Karım kafasını kaldırarak çırılçıplak uyumakta olan Nizamettin’e baktı.

Bir süre sessizce öyle kaldık. Karı koca, yatak odamızın kapısında dikilmiş, kırmızı loş ışığın yayıldığı kırmızı saten yatağımızda çırılçıplak uyuyan yabancı erkeği seyrediyorduk. Kaslı bacaklarının arasındaki siki uykuda olmasına rağmen hayli kalın görünüyordu. Geniş, kıllı göğsü nefes alıp verdikçe inip kalkıyordu. Neden sonra kolundan tutup zorla çektim karımı, kapıyı kapatarak sessizce odamıza döndük.

Karımla yeniden, telaşla soyunup yatağa girdik. Yatak odamızdaki çırılçıplak erkeğin görüntüsü, karımın yalanarak, hayranlıkla bakması ikimizi de deli gibi tahrik etmişti. Birbirimize saldırarak, hayvanlar gibi sevişmeye başladık.

Sonunda sırtüstü yatırıp bacaklarını ayırdım. Yarağımı amının dudakları arasına sürtmeye başladığımda, karım sabırsızlıkla,

“Hadi soksana, oynama artık, gir bir an önce içime!” diye inledi. Biraz daha sürttüm, ıslak dudaklarda, kabarmış klitorisinde dolaştırdım. Sürekli inliyordu orospu… Sikimi sürtmeye devam ederken,

“Kimin yarrağı bu amcığına sürtünen?” diye sordum. Karım şaşırmıştı, şehvetle kısılmış gözlerini açıp yüzüme baktı.

“Kimin olacak, senin yarrağın! Hadi sok artık şunu!” dedi.

“Yok, hayır, benim yarağım değil bu… Söyle bakalım, kimin?” dedim. Karımın Jetonu düşmüştü,

“Ohhh… Nizamettin’in yarrağı!” dedi. Gülümseyerek,

“Ben kimim peki?”

“Nizamettin’sin! O bilek gibi sikini dayadın amcığıma… Hadi… İçime sok o demirden yarrağı… Ohhh… Sik beni Nizamettin! Sik beni aşkım… Geçir yarrağını…” kelimeleri döküldü ıslak dudaklarından…

Öyle tahrik oldum ki o anda… Sürekli Nizamettin diye inleyen dudaklarına kapandım, hırsla öptüm, öptüm, öptüm. Yarağımı bir anda köküne kadar ıslak amına geçirip, hayvan gibi siktim karımı… Şehvet inlemelerimizi yatak odasındaki misafirin duyup duymaması umurumuzda değildi artık… Kendimizden geçtik. İkimiz de boşaldıktan sonra hiç konuşmadık. Birbirimize sarılarak uyuduk.

Sabah saat 9 gibi uyandım yeniden. Karım yatakta yoktu. Kendisine seslendiğimde,

“Mutfaktayım aşkım, gel!” dedi. Yanına gittim, kahvaltı hazırlıyordu. Bana,

“Nizamettin gitmiş haberin olsun. Uyandığımda gitmişti. Odayı toplamış, hatta çamaşırları bile düzgünce katlayıp yerine koymuş!” dedi.

“Başka?” dedim.

“Ne başka?” diye sordu.

“Başka bir şey var mı işte?” dedim. Karım,

“Eğer çamaşırlarımı soruyorsan, tüm çamaşırlarım tam hepsi yerinde. Eksik yok. Bu nasıl bir adam Bekir, tam beş kere mi yapmış? Beş eşarbıma da attırmış. Bir tanesi daha ıslaktı. Ama bütün eşyalarımı, külotlarımı, sütyenlerimi karıştırmış, hatta dolabı bile!” dedi.

Karıma sarılıp,

“Boş ver şimdi eşyaları aşkım. Sen nasılsın, mutlu musun?” diye sordum.

“Evet bir tanem, hem de çok!” dedi. “Hoşuma gidiyor yaptığımız yaramazlıklar… Sen de mutlusun, biliyorum, görüyorum” Karımı dudaklarından öpüp,

“Bu sınırları koruduğumuz sürece sorun yok değil mi?” dedim.

“Sen nasıl istersen öyle olsun Bekir. Peki, bu adam her şeyi bildiğimizi anlamayacak mı?” dedi.

“Bir süre böyle devam edelim bakalım. Neler olacak göreceğiz!” dedim.

İşe gitmeden önce yatak odasındaki kamerayı gizlice aldım. Görüntüleri karımın görmesini istemiyordum. Heyecanlıydım. Görüntüleri çok merak ediyordum. Dükkanda izleyecektim…