Ev Erkeği -1

Ben Mithat. 30 yaşında, güzel bir kadınla evliyim ve ellerinizden öper bir kız çocuğum var. 1.84 boyunda, çok fazla spor yapmıyor olmama karşın vücudum güzel ve fit görünür. Yeşil gözlerim ve yakışıklı bir yüzüm vardır. Yakın zamana dek bir vergi dairesinde şef olarak çalışmaktaydım. Tek başıma yaşadığım için hiç de fena sayılmayacak bir memur maaşım vardı. Şef olduğum için fazladan da para alıyordum tabii. Henüz 24 yaşında torpilin de etkisiyle bu kadar yükselmiş ve düzenimi kurmuştum. Eşim Leyla ile bir ortak arkadaş vasıtasıyla tanışmış, yaklaşık iki sene süren bir flörtten sonra evlenmiştik. Leyla bir mimardı ve iyi para kazanıyordu. Dominant bir karakteri olmasına rağmen, eve ben de fena sayılmayacak bir para getirdiğim için bu karakterini çok fazla göstermezdi. Yaptığımız sekslerde en sevdiği pozisyon, hâkimiyetin tamamen kadında olduğu ters kovboy pozisyonuydu. Bu pozisyona geçince âdeta kendini kaybediyor, şiddetle orgazm oluyordu. Gün içindeki hâl ve tavırlarını da düşününce dominant olduğu ayan beyan ortaya çıkıyordu.İkimiz de çalıştığı için kızımız Aybüke’ye asgari ücretin biraz altına çalıştırdığımız bir bakıcı bakıyordu.

Gelgelelim, çalıştığım vergi dairesinde beni işe alan yakınımın yolsuzluk yaptığı ortaya çıkmış, rakipleri tarafından alaşağı edilerek cezaevine gönderilmişti. Yerine ise ona komplo kuranlardan biri geçmişti. Yakınımın faaliyetleri devlet tarafından teferruatıyla incelenince torpille işe aldığı beş kişinin iş akdine devlet tarafından son verilmişti. Yani ben ve dört arkadaşım bir anda işsiz kalmıştık. Bu haberi duyunca kahroldum ama yapacak bir şey yoktu. Mecburen ailemize uzun zaman sadece karım bakacaktı. Çünkü bu olayla birlikte devlet tarafından fişlenmiştim ve yakın zamanda iş bulmam imkansızdı çünkü beni hiç kimse almazdı.Bu durumu karıma söyleyince resmen çıldırdı ve ağzına ne geldiyse söyledi. Ne erkekliğim kaldı ne adamlığım. Oysa ters kovboy pozisyonunda seni titreterek boşalttığımda tam tersini söyleyeceğine eminim karıcığım! Büyük bir tartışma yaşadık ve karım artık evin direğinin kendisi olacağını, benim ev erkeği olarak evin işlerini yapıp çocuğa bakmam gerektiğini söyledi. Bunun sebebi, artık eve tek maaş girdiği için bakıcının parasını karşılayamayacak olmamızdı. Karımın aksine metanetli ve uyumlu bir insan olarak, karımın tüm bu söylediği onur kırıcı lafları sineye çektim ve ”Peki karıcığım!” dedim.

Evimizin biraz ilerisinde bir çocuk parkı vardı ve genelde benim Aybüke’yi getirdiğim saatte üç ev kadını da çocuklarını bu parka getiriyordu. İki tanesi halk deyimiyle folloş olmuş, evlendikten sonra götü göbeği salmış, erkekte hiçbir his uyandırmayan kadınlardı. Ama içlerinden bir tanesini görür görmez içim kıpraşmaya başladı. Onu gördüğüm an birkaç saniye ona bakmıştım ve bunu gören diğer ikisi bankta oturmuş, fısır fısır aralarında konuşuyorlardı. Bu sırada benim vurulduğum kadın ise çocuğuyla ilgileniyordu.

Etkilendiğim kadın 28 yaşında,1.60 boyunda, doğal sarı saçlı, kahverengi gözlü, zayıf ama büyük ve dik göğüslere sahip biriydi. Salıncakta duygusuzca ve dik kaşlarla çocuğunu sallıyordu. Ona yakınlaşmak için ben de Aybüke’yi hemen yandaki salıncağa oturttum ve sallamaya başladım. Benim oraya gelmem kendisini biraz rahatsız etmiş gibiydi. Sonuçta o evli bir kadındı.

Ben: ”Merhaba hanımefendi! Ne kadar tatlı bir çocuğunuz var, kaç yaşında?”

Kadın: ”5 yaşında amcası. Adı Ömer Efe. Maşallah sizin çocuğunuz da ne kadar tatlı. O kaç yaşında?”

Ben: ”Adı Aybüke. O da 5 yaşında. Ne kadar güzel bir tesadüf, ikisi de aynı yaşta.”

Kadın içten gelen bir tebessümle başını kaldırıp yüzüme baktı ve tebessümü gülümsemeye dönüştü.

Ben: ”Benim adım Mithat. Evim buranın yakınlarımda. Hava da güzel olunca kızımı alıp parka getirdim. Siz de isminizi lütfeder misiniz?”

Kadın: ”Benim adım da Aylin. Oğlum daha okula başlamadığı için hafta içleri park bomboşken onu getiriyorum. Hem ben de hava almış oluyorum.”

Biz böyle hoşbeş ederken banktaki iki kadının fısıltıları da artmış, onların fısıltısını duyar olmuştum. İkimiz de bundan rahatsız olmuştuk. Duygusuz ve donuk bakışlarla keyifsiz olduğu belli olmasına rağmen benimle bu kadar cana yakın konuşmasını bir zafer sayıp o fısıltılara aldırmadım ve muhabbeti devam ettirdim:

Ben: ”Tam bir hafta sonra belediye çocuklar için havuz açacakmış Aylin Hanım. Etrafı da yeşillik. Çocuklar yüzerken biz de orada piknik yaparız. Hasır, termosta çay ve kekler benden.”

Aylin: ”Aa ne kadar güzel bir haber bu! Bilmem nasıl olur? Bir de bana Aylin diyebilirsiniz Mithat Bey.”

Ben: ”Niye bir sakıncası olsun Aylin Han—, şey işte Aylin! Çocuklar da yanımızda olacak, hem yalnız kalmayız, bizim de canımız sıkılmaz. Ayrıca sen de bana Mithat de lütfen”

Aylin: ” Tamam o zaman. Poğaçalar ve patates salatası da benden. En çok neli poğaça seversiniz Mithat Be–, üff şey Mithat?”

İkimizin de aynı hatayı yapması birbirimize olan sempatimizi arttırmıştı.

Ben: ”Ne kadar güzel olur. Yalnız bu belediyenin açtığı havuz buraya biraz uzak. İsterseniz arabayla ben götürürüm. Arabanız varsa siz de götürebilirsiniz, yolu tarif ederim.”

Aylin: ”Ay yok ne arabası? Nerede o günler? Hem ehliyetim de yok zaten, siz götürürsünüz?”

Ben: ”O zaman sözleştik Aylin. Yine bu saatlerde buranın biraz yakınındaki otoparka gelin Ömer Efe’yle, oradan alırım sizi.”

Aylin: ”Tamam, anlaştık.”

Bu sözü duyar duymaz istemsizce elimi Aylin’e uzattım. En başta tepki vermedi ama sonra yavaş yavaş elini, elime uzattı. O, elimi sıkınca diğer elimi bir saniyeliğine onun elinin üstüne koydum ve minnettar bir bakış atarak kızımla ilgilenmeye başladım. Bir süre sonra oradan ayrıldık.