Başkalarının Kadınları – 11

Telefonu kapattıktan sonra Serap’ı uyandırmak için yanına yaklaştım, önceden tüm birleşmelerimizde başladığımız hali ile bitirdiği hali arasında çok bir fark olmaz, tek parça elbisesini giyip odadan çıkardı. Şimdi özenle ördüğü saçları dağılmış, tüm makyajjı suratının her yerine akmıştı. Çıkartmaya bir türlü fırsat bulamadığımız kilotlu çorabı ve kilodu hala diz hizzasında duruyordu. Çorabında bacaklarından aşağı inen sıvıların lekesini görüyordum, üstündeki bluz kırış kırış olmuştu.

Çok yorgun olduğu her halinden belliydi, kucağıma alıp yatak odasına götürdüm ve yatağa yatırdım. Kilodunu ve çorabını tekrar beline çekip bluzunu üstünden çıkardım. Gözlerini açar gibi oldu ama açamadı, büyük ihtimalle tüm gün çalışıp zaten yorgun gelmişti buraya. Kafasının altına bir yastık koyup üstünü örttüm ve salona geçtim. Bir şeyler izlerken uyumuşum.

Sabahın ilk ışıkları ile uyandım saat henüz 6 bile değildi, içeri gittim, Serap yüzüstü dönmüş hala uyuyordu, üzerindeki pike açılmıştı. Üstünde südyeni, altında siyah kilotlu çorabı vardı. Bembeyaz belinin altında kilotlu çorabı ve içinde belli olan iç çamaşırı ile sikilmiş görüntüsü hala üzerindeydi. Yanına sokuldum, aletim sabah ereksiyonundan zaten sertti. Kilotlu çorabı gene kilodu ile birlikte sadece kalçasının aşağısına kadar çektim. Üzerine çıkıp sikimi tükürükle kayganlaştırdım ve bacak arasına yerleştirip sokmaya başladım. Kurumuş sıvılardan dolayı biraz zorlandım ama tükürüğüm hafif girmemi sağlamıştı. Serap uykusundan uyanıp gözlerini açtı ve arkasına bana döndü, “Çok yorgunum” dedi. “Gitmeden önce son kez dölleyeyim” diyerek becermeye devam ettim. Kafasını yastığa koyup kalçasını hafif yukarı kaldırdı. Bir süre sonra içine boşaldım ve kalktım.

Serap kalktı ve etrafa bakındı.

S: Beni sen mi taşıdın buraya

M: Evet

S: Saat kaç

M: Sabah altı

S: GECE BURDA MI KALDIM??

M: Evet çok yorgundun

S: Haldun evde olsa beni öldürürdü

Serap’ı sikerken problem olmaması için Haldun’u hala şehir şehir arsa peşinde gezdirtiyordum Erdal’a. Nurhayat gözetiminde devam ettiğimizi sanıyordu. Karısını eve atmıştım.

M: Hazırlan istersen ben bırakayım seni

“Ben kendim gideyim, tek vasıta zaten” dedi ve içeri gitti, içeriden çantasını ve eteğini alıp lavaboya girdi. Lavabado uzun bir süre kaldıktan sonra çıkıp telaş ve panikle antreye yöneldi, bir terslik var gibi davranıyordu, hızlı hareketlerle ayakkabılarını giymeye çalışıyordu.

“Benim gitmem lazım” dedi ve kapıyı açtı, ne olduğunu sordum ama hiç duraksamadı, altında kırış kırış etek, çorabında lekeler ve dağınık saçı ile montunu eline alıp çıkıp gitti.

Sanırım burada kalmış olmaktan suçluluk duymuştu. Çok anlam veremedim, ben de yorgundum ve uzun bir gece beni beklediği için duş alıp biraz daha uyumak için yatağa girdim. Hemen uyumuşum.

Uyandığımda öğlendi, telefonumda bir cevapsız arama vardı, arayan Melda’ydı. Aramasına geri döndüm, cıvıl cıvıl, cilveli sesini özlemiştim.

Mel: Merttttttt

M: Selam Melda

Mel: Ya hiç konuşmadık o günden beri, ayyy ne yaptık biz ya, hep Demir yüzünden

M: Haha, bilmiyorum. Şikayetim yok, gördüklerim hala aklımda.

Mel: Merttt, yaaaa öyle konuşma lütfen. Çok yanlış, ben senin abinin karısıyım. Sildin mi videoyu, sildim de lütfen. Çok ayıp bak. İzlemiyorsun değil mi?

M: Ne silmesi ya, o videoyu silemem asla.

Mel: Merttt, sil lütfen ya, ya da izleme bari. Hı?

M: İnanır mısın izlemiyorum desen.

“İnanmam tabii kii ayol” diyerek kahkaha attı.

Mel: Mert bu gece sakın olanlardan bahsetme olur mu? Kimseye bahsetme lütfen, onu söylemeye aradım. Çok yanlış olur, Demir çok üzülür, ben de üzülürüm. Bak bu ciddi, bizi öyle bilmiyorlar.

M: Bahsetmem, bahsetmeye niyetim yok ama madem benden bunu istedin ben de ufak bir şey isteyeyim.

Mel: Nedirrr, yaparım bebişim yapılcak bir şeyse, beni götürmeye çalışma yeter. Hahaha, onu yapmıyoruz söyleyim, bizim tezgahta sadece teşhir var, oda Demir’in işleri, ayarsız sapık beni sana soydu habersiz ya. Çenem düştü gene. Video işi aklıma geldikçe panikleyip saçmalıyorum, insan karısının öyle bi videosunu atar mı başkasına, video bir de 10 yıl sonra gene açar izlerler karını diyorum anlamıyor. Neyse olmuşa çare yok Mertçim söyle sen hadi.

Melda resmen boş boş konuşuyormuş gibi erotik bir şov yapıyordu telefonda, Demir abinin böyle bir kadınla baş etmesi mümkün değildi, bir an Demir abiyi bu işlere Melda sokmuş olabilir diye düşünmeden edemedim.

M: Bana gece herkesin yanında hafif sırnaşmanı istiyorum, sorun olur mu?

Mel: Ay sen Nurhayatı mı kıskandırıcannn, Mert siz sevgili misiniz yaa yoksa? O gün nası öpüp öpüp duruyordu seni, hele o etek neydi dimi yaa, ben bile oha dedim. Yürürken de kilodun gözükmesin biraz edep ama hahahah. Erdal abinin haberi var mı bundan????

M: Hayır sevgili falan değiliz ya, Nurhayat ablam o benim, haha, sadece bazı planlarım var, onlara yardımcı olacaksın

Mel: Ay bak söylemedi deme, Nurhayat abla çok fenadır benim gibi saf sanma, seni bi kıskaca alırsa pervane eder.

Eskiden Melda’yı saf sandığım doğruydu, sosyal zekası çok kıvrak, güveni tavan bir hatun olduğunu yeni yeni anlıyordum. “Oturmasını kalkmasını bilmez” diye adı çıkmıştı her yerde, aslında kendi keyfi için frikik verip “saf, salak” kisvesi ile keyif çatıyor, adını lekeletmeden teşhircilik yapıyordu.

M: Demek sen safsın, haha dikkatli olurum merak etme, kabul mü?

Mel: Tamam kabul, hafif hafif sırnaşırım ben sana. Öpiyim o gün seni öptüğü gibi arada bir, yeter mi?

M: Sana bırakıyorum.

Mel: Tamam canım, ayyyy bakalım Nurhayat’ı götürebilecek misin, çok heyecanlı, belki o seni müritlerine ekler, köle Mert ay hiç güleceğim yoktu. Bana anlat ama her şeyi sonra olur mu? Lütfen çok merak ederim. Mert sana bişi sorucam ama doğru cevap ver biliyosan, çok merak ediyorum.

M: Meral çok fenasın gene, fena olduğun diğer gün geldi aklıma, tamam biliyorsam söylerim. Sor canım.

Mel: Mertttt, Demir abinle bi konuş bakalım… Neyse, soruyorum Erdal abi gavat mı?

M: Seninki ile yarışır.

Mel: Ay inanmıyorummmm, nası beyfendi duruyor halbuki, o kadın bunu haketmiyor yaa. Akşam iki gavat, karıları ve senn. Ay çok ayıp ya, bunlar nasıl adamlar, ne kadar üzücü şeyler bunlar.

M: Akşamı sabırsızlıkla bekliyorum

Mel: Ay hadi bakalım, bende bende. Umarım seviyeli ve güzel bir gece olur Mertçim, kimseye güven olmaz bu hayatta diyor insan. Öptüm canım akşam görüşürüz.

M: Görüşürüz Meldacım Öptüm

Telefonu kapattım. Soğuk ve sakin konuşmayı başarmıştım ama beynimdeki tüm hücreleri yormuştu Melda. Üstü kapalı imalar, tezat cümleler, birden ahlaklı konuşmaya başlaması, mağdur davranması, cilvesi. İtiraf etmem lazım iki dakikada başımı döndürmüştü, yıllardır Demir abinin beynini pelteye çevirmesine şaşırmamak lazımdı.

Akşam 7 gibi evden çıktım, bir alışveriş merkezine gittim ve akşam için bir parça bir şey alıp paket yaptırdım. Arabaya atlayıp doğru Nurhayat ablalara gittim, kapıyı çaldım. Kapıyı Serap açtı, “Hoşgeldiniz Mert bey” dedi ve içeri gitti. Serap’ı dölleme işini unutmuştum, Meldalar gelmeden yetişir miydi acaba derken Nurhayat abla geldi kapıya.

N: Mertt, bebeğim hoş geldin, gel öpiyim seni, nasılsın

M: İyiyim Nurhayat abla sen nasılsın

N: Ablan da çok iyi canım benim, İzmir bana çok iyi geldi. Geç içeri hadi al içkini.

Altında kısa şort bir tayt, üstünde beli açık body vardı gene. Ufacık kıyafetlerle diri vücudunu sergiliyordu. Güzel yüzü onu genç bir kızdan ayıran tek şey diye içimden geçirdim, her şeyin ötesinde gözleri “ben bu hayatı yaşadım” diyordu.

M: Meraller gelmeden hemen halletsek diğer işimizi?

N: Ay biz sana onu söylemedik dimi ya, Serap bu gün biraz moralsiz, kendini kötü hissediyor, bu gün dölleme kısrağımızı, ne diyorsun? Ne dersin Serapçım bu gün dinlensin vücut biraz ha, bu da can kuzum.

S: İyi olur abla

“İstiyosan iki dakika şurda hemen bir yapıversin hı” diye Serap’a doğru duyacağım şekilde fısıldayıp güldü.

N: Neyse vakitte yok zaten. Serapçım sen aperatifleri, kadehleri salona götür çık sonra, dinlen bu gün. Gerisi bende.

S: Tamam abla, ben işimi bitirip giderim.

Serap çok durgundu, ama halsizlik değildi bu dalgındı belli oluyordu. Belki dünün etkisiydi bilmiyorum.

N: Hadi bakalım Mert, salona Erdal abin içeride.

Salona girdim, Erdal abi ordaydı, abi diyesim yoktu aslında ama şimdi Meldaların yanında tuhaf olacaktı. Ortamı idare etmek en iyisi olurdu. Elimdeki paketi sehpanın alt tarafına bıraktım.

E: Mertçim hoş geldin haylaz kardeşim benim

M: Hoşbulduk Erdal abi naber, nasıl gidiyor

E: Bildiğin gibi be uğraşıyoruz işte, sen nasılsın.

Cevap veriyordum ki kapı çaldı, Melda ve Demir abi gelmişti, kapıda Nurhayat ve Melda’nın kahkahaları duyuluyordu. Biraz sonra salona girdiler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir